söylev -tku isim Arapça nuµ® 1 . Söz, konuşma: "Onun nutkundan sonrasında bu meselenin bundan sonra münakaşa edilmemesi, ...
söylev -tku
isim Arapça nuµ®
1 . Söz, konuşma:
"Onun nutkundan sonrasında bu meselenin bundan sonra münakaşa edilmemesi, bitmesi lazımdı."- M. Ş. Esendal.
"Mustafa kemal atatürk'ün onuncu yıl nutku."- .
Söylev
Söylev (Söylev, Hitabe) Nedir?
Söylev'un tarihsel niteliği nedir?
NUTUK, -tku a (ar. nutk).
1. Belli başlı bir işlev yüklenmiş bir konuşmacının, bir topluluğa belli başlı bir mevzu üstünde ya da bir merasim sebebiyle yapmış olduğu konuşma, söylev: Mustafa kemal atatürk'ün 10. yıl nutku.
2. Esk. Konuşma yetisi
3. Söylev atmak, söylev çekmek, bir kimsenin boş, uzun ve bunaltan, inandırıcılıktan yoksun bir konuşma yaptığını vurgulamak için söylenir. || Nutka gelmek, konuşmaya adım atmak. || Nutku tutulmak, nutku kurumak, korku, coşku, hiddet benzer biçimde nedenlerle birşey söylemesi imkansız duruma düşmek: Onu aniden karşımda görünce nutkum tutuldu.
*-*Esk. Söylev irat etmek, söylev vermek, söylev vermek. || Nutku müteazzir olmak, söyleyeceğini şaşırmak, unutmak. || Nutk-ı iftitahi, açılış söylevi: "Emrah Efendi kıyam ile bir nutk-ı iftitahi irad eylemiştir" (İsmail Suphi).
-Ed. - SÖYLEV.
*-*Ed. ve Tasav. Tarikata yeni giren dervişlere, tarikat derecelerini, tarikat adabını öğretmek için söylenmiş şiir. || Tarikat büyüklerinin belirgin zamanlarda okunup ezberlenen nazım ya da düzyazı türündeki yazılmış sözleri. || Nutk-ı tanrısal, Tanrı sözleri, tanrısal buyruklar. || Söylev haklamak, tarikat büyüklerinin buyruklarını itirazsız ve tereddütsüz yerine getirmeye hazır olmak.
1. Belli başlı bir işlev yüklenmiş bir konuşmacının, bir topluluğa belli başlı bir mevzu üstünde ya da bir merasim sebebiyle yapmış olduğu konuşma, söylev: Mustafa kemal atatürk'ün 10. yıl nutku.
2. Esk. Konuşma yetisi
3. Söylev atmak, söylev çekmek, bir kimsenin boş, uzun ve bunaltan, inandırıcılıktan yoksun bir konuşma yaptığını vurgulamak için söylenir. || Nutka gelmek, konuşmaya adım atmak. || Nutku tutulmak, nutku kurumak, korku, coşku, hiddet benzer biçimde nedenlerle birşey söylemesi imkansız duruma düşmek: Onu aniden karşımda görünce nutkum tutuldu.
*-*Esk. Söylev irat etmek, söylev vermek, söylev vermek. || Nutku müteazzir olmak, söyleyeceğini şaşırmak, unutmak. || Nutk-ı iftitahi, açılış söylevi: "Emrah Efendi kıyam ile bir nutk-ı iftitahi irad eylemiştir" (İsmail Suphi).
-Ed. - SÖYLEV.
*-*Ed. ve Tasav. Tarikata yeni giren dervişlere, tarikat derecelerini, tarikat adabını öğretmek için söylenmiş şiir. || Tarikat büyüklerinin belirgin zamanlarda okunup ezberlenen nazım ya da düzyazı türündeki yazılmış sözleri. || Nutk-ı tanrısal, Tanrı sözleri, tanrısal buyruklar. || Söylev haklamak, tarikat büyüklerinin buyruklarını itirazsız ve tereddütsüz yerine getirmeye hazır olmak.
Kaynak: Büyük Larousse
YORUMLAR