OLMAK gçz f. 1. Bir şey söz konusuysa, ortaya çıkmak, meydana gelmek, oluşmak, vuku bulmak: O büyük kar fırtınasının olduğu gün ner...
OLMAK gçz f.
1. Bir şey söz konusuysa, ortaya çıkmak, meydana gelmek, oluşmak, vuku bulmak: O büyük kar fırtınasının olduğu gün neredeydin? Tanrı ol dedi ve oldu. Bu söylenenlerin kim bilir hiçbiri olmayacaktı.
2. Bir varlık, bir gerçeklik kazanmak (tümleçsiz): Olmak ya da olmamak.
3. Bir şey sözkonusuysa, gerçekleştirilmek, yapılmak: Sen asla emek vermeden, bu işin kendi kendine olacağını mı sanıyorsun? İstanbul, bir günde İstanbul olmadı. Bu kadar yetersiz olanaklarla bilim olmuyor, istediğim oldu.
4. Bir san, bir orun ya da bir mesleği uygulama yetkisi kazanmak: Vali olmak. Babası şeklinde kasap oldu.
5. Bir kimse sözkonusuysa, bir niteliğe haiz olmak: insan olmak. Ahlaklı olmak. Sabırlı olmak.
6. Bir şey olmak, bir halden bir başka hale geçişi, bir şeyin, bir kimsenin değişimini, bu değişimin sonucunu gösterir (çoğu zaman süre belirten bir belirteçle): Yaşı ilerledikçe aksi bir insan oluyor. Onu tanıdığımda küçücük bir çocuktu, şimdi koca bir adam oldu. Yıl sonunda ustabaşı oluyor. Şarap sirke olmuş.
7. Bir kimse sözkonuysa, şu ya da bu durumda bulunmak: Sen onun kim bulunduğunu bilmiyor musun? Onun müdür bulunduğunu bilseydi bu şekilde davranmazdı. Siz onun yerinde olsaydınız ne yapardınız?
8. Bir ilişkiden, bir durumdan söz ederken belli bir kalite taşımak: ilişkilerimizin dostça olmasını isterim.
9. Bir kimse sözkonusuysa, (bir yerde) [bir kimseyle] belli bir nitelikteki ilişkiyi, bir durumu yaşamak: Orada çok fena anlarım oldu. Onunla güzel günlerimiz oldu. Seninle yıpratıcı bir beraberliğimiz oldu.
10. Bilgisi, haberi vb. olmak, bir kimse sözkonusuysa, onu edinmek, elde etmek: Bu mevzuda birazcık bilgisi olsaydı başka türlü davranırdı. Gittiklerinden haberi bile olmamış.
11. Bir fiil sözkonusuysa, uygun düşmek, yerinde görülmek: Bu kadar erken yola çıkmasaydık olmaz mıydı? Oraya bugün gitmesek de olur.
12. Bir meyve, bir sebze ya da bir yiyecek sözkonusuysa, olgunlaşmak, istenen niteliği kazanıp yenecek duruma gelmek: Kirazlar oldu mu? Bu turşu daha olmamış.
13. Hazırlanmak, hazır duruma gelmek: Yiyecek olduysa masayı hazırlayacağım. Çay oldu, içmek isteyenler söylesin.
14. Mevcut olmak, bir yerde hazır bulunmak: Saat dokuzda burada olun. Olduğu yere yığılıp kalmak.
15. Bir süre dilimi sözkonusuysa (geçmişte bir an ile belirli bir anzaman belirtilmiyorsa, konuşulan an- içinde geçen süre), geçmek: Onu görmeyeli üç ay oluyor. Biz evleneli yarın tam iki yıl olacak. Görüşmeyeli kaç yıl oldu?
16. Bir süre sözkonusuysa, gelmek, yaklaşmak; Sabah oluyor, birazdan güneş yükselir. Ne acele akşam oldu. Yaz olunca her şey değişecek.
17. Bir grupla, bir kuruluşla, bir örgütle, vb. ilgisi, ilişkisi bulunmak; ona mensup olmak: Artık siz de bizlerden oldunuz. Okullu olmak.
18. Bir kimse sözkonusuysa, bir şeyi mülkiyeti altına almak, onun sahibi olmak: Bir arabam olsaydı. Bir evi olmasını istemek.
19. Bir şeyden söz ederken, mülkiyeti el değişiklik yapmak, bir başkasına geçmek (çoğu zaman bunu gösteren bir belirteçle): Evimiz artık onların oldu.
20. Özne bir ad tamlaması olduğunda, tamlayanın tamlanana iyeliği düşüncesini verir: Evimizin bir bahçesi olsaydı.
21. Bir hiç kimseye, bir şeye yararı, ziyanı vb. olmak, ona yol açmak ya da onu sağlamak: Onun sana yararından çok ziyanı olur. Bu yağmurların tarlalara taydaşı olur.
22. Tkz. Sarhoş olmak: Dün gece iyice olmuştun.
23. Bir hiç kimseye, bir şeye, bir yere olmak, ona, o şeye, oraya uymak, tam gelmek: Bu elbise sana olmadı. Bu vida buraya olmuyor. Pantolon belime olmuyor
24. Bir şey sözkonusuysa uygun düşmek, yakışık almak: Bu koltuk burada olmadı.
25. Bir şeyden, bir kimseden olmak, bir şeyi, bir görevi vb. yitirmek; sevilen bir kimseyi artık yanında bulamamak: Rüşvetçiliği yüzünden işinden oldu. Kumar yüzünden servetinden oldu. Devamlı aldattığı için karısından, çocuklanndan oldu. Bu şekilde giderse en yakın dostlarından olacak.
26. Bir şeyden olmak, ondan yapılmak: Ev olsun da. isterse kerpiçten olsun.
27. Biryer olmak, orada doğan olmak, kökü oraya dayanmak: Buralardan olmayan buraların kıymetini, güzelliklerini bilmesi imkansız.
28. Bir kesinleme belirtir (3. tekil şahıs ve şimdiki ya da geniş süre çekimiyle): O benim yeğenim olur (o benim yeğenimdir). Neyiniz oluyor? (Neyinizdir?)
29. Bir evladı olmak, çocuk dünyaya getirmek.
30. Bir şey olmak, fena bir şeyle karşılaşmak, başına bir iş gelmek: Aman taşırken dikkat edin, bir şey olmasın.
31. Olur/olmaz, kabul ya da ret belirtir: Bu gece onlarda kalayım mı? *Olur *Olmaz!
32. Oldu / olmadı, beğenme ya da beğenmeme belirtir: işte şimdi oldu. Bak bu olmadı.
33. Ne sual adılıyla beraber, nesneyle fiil içinde ne şeklinde bir ilgi kurulabileceğini sormak ya da nesneyle sözkonusu fiil içinde hiçbir ilgi bulunmadığını belirtmek için kullanılır: Size ne oluyor bu işle sizin bir ilişkiniz yok ki. Size ne oldu, niçin her şey böylesine fena gitti. Gitse ne olur gitmese ne olur?
34. Ola, sual tümceleri sonunda kullanıldığında "acaba" anlamında kullanılır: O karşıda görünen köy mü ola? || Ola ki, bir ihtimal, olabilir ki: Ola ki buraya da gelir. || Olan biten, meydana gelen, olan ya da ortaya çıkan vaka ve durumların tümü: Olanı biteni bana bildir. || Olan oldu, iş işten geçti, artık meydana getirecek bir şey yok anlamında söylenir: Olan oldu bir kez, bundan sonrasını düşün. || Oldu bir kere, bir pişmanlığı belirtir. || Oldu olacak, "artık bir sakınca, çekinilecek yan kalmadı†anlamında söylenir: Oldu olacak birini de kendime ayırayım bari. || Oldu olacak kırıldı (kör) nacak, iş işten geçti, olup biteni kabul etmek gerek" anlamında söylenir (tkz.). || Bir hiç kimseye oldu olanlar, istenmeyen, beklenmeyen fena bir durumun bir kimsenin başına geldiğini belirtmek için kullanılır. || Olduğu şeklinde, bütünüyle; değiştirmeden. || Olduğu şeklinde görünmek; bir kimse sözkonusuysa, içi dışı bir olmak: Ya olduğun şeklinde görün ya da göründüğün şeklinde ol. || Oldum bittim, oldum ihtimaller içinde, oldum olasıya, baştan beri, kendimi bildim bileli, öteden beri: Oldum bittim tembellikten hoşlanmaz. Olmayacak duaya amin demek, gerçekleşmeyecek ya da pozitif yönde bir netice vermeyecek işlerle uğraşmak. || Olmaz olsun, "keşke olmasaydın, doğma- saydın†anlamında söylenen ilenme sözü: Senin şeklinde evlat olmaz olsun. || Olmasa gerek, "olmadığını sanıyorum†anlamında kullanılır. || Olsa olsa, olsun olsun da, aşağı yukarı, nihayet: Olsa olsa iki saat çeker orası. ||.... olsun .... olsun, sözcükleri, sözcük öbeklerini, aynı görevli öğeleri eşitlik sağlama, birleştirme ya da istemleri seçme ilişkisiyle bağlar: Sanat alanında olsun, ekonomik alanda olsun büyük atılımlar yapılmış oldu; karşıt anlamlı sözcükleri bağlayarak anlamı pekiştirir: Büyük olsun, ufak otsun hepimiz bu kurala uyacak. || Olup bitmek, hızla yapılmak, sona ermek: Her şey bir saatte olup bitmişti. || Olup olacağı, hepsi, tümü; erişebileceği son aşama: Bizde para ne gezer, olup olacağı yüz Hra. Olup olacağı bir bekçi değil mi? || Olup çıkmak, bir duruma gelmek, bir duruma erişmek: Sonunda takımın en iyi oyuncusu olup çıkmıştı. || Olur ya, olur a, olabilir. || Olursa, bu kadar olur, negatif bir davranış karşısında, büyük bir şaşkınlığı belirtir.
Destek eylem.
1. Ad, ve ad asil sözcüklerle tek bir eylem değerinde sözcük ya da, sözcük öbekleri oluşturur: Mahvolmak. Kahrolmak. Hasta olmak. Kısa sürede iyi olmak istiyorsanız, kendinize çok iyi bakmalısınız. (BİLEŞİK FİİL.)
2. f. + -dik + iyelik eki + olmak, bir eylemi yapmak durumunda bulunmak: Arada bir denize girmiş olduğu de oluyordu. Bazen yoksa o mu haklı diye kendime sorduğum oluyor.
3. f. + -da + olmak, bir eylemi gerçekleştiriyor bulunmak: Yazmakta olduğu romanın mevzusu çok garip.
4. f. + -an + olmak, özneyi, yapmış olduğu eylemle belirtir: Beni dinleyen olmadı. Onu gören olmamış mı?
5. f + -r + olmak, başlama düşüncesini belirtir: Onu bakış açısından bile sakınır oldu.
6. f. + -maz (geniş süre sıfatfiilinin olumsuzu) + olmak, ilenme, kızgınlık belirtir: Bu şekilde iş olmaz olsun: Eli kırılsaydı da yapmaz olsaydı.
7. f. + miş + olmak, eylemi geleceğe yöneltir: Bizlere gelirsen, ailemi de tanımış olursun.
8. t. + -maz (geniş süre sıfatfiilinin olumsuzu) + olur muyum, bir eyleme kesinlik, pekiştirme anlamı katar: *Onu sevmiyor musun? *Sevmez olur muyum? || t. + acak + olmak, niyeti belirtir: Gidecek oldu, bırakmadılar.
* oldurmak ettirg. f.
1. Bir şeyi oldurmak, meydana gelmesini, oluşmasını sağlamak: Olmazı oldurmak.
2. Bir sebzeyi, meyveyi vb. oldurmak, onun olgunlaşmasını sağlamak; olgunlaştırmak: Sıcaklar domatesleri iyice oldurdu.
* olunmak edilg. f. Olmak (destek eylem) eylemine mevzu olmak: Size destek olundu mu? Belirleme olunmak. Kaydolunmak.
1. Bir şey söz konusuysa, ortaya çıkmak, meydana gelmek, oluşmak, vuku bulmak: O büyük kar fırtınasının olduğu gün neredeydin? Tanrı ol dedi ve oldu. Bu söylenenlerin kim bilir hiçbiri olmayacaktı.
2. Bir varlık, bir gerçeklik kazanmak (tümleçsiz): Olmak ya da olmamak.
3. Bir şey sözkonusuysa, gerçekleştirilmek, yapılmak: Sen asla emek vermeden, bu işin kendi kendine olacağını mı sanıyorsun? İstanbul, bir günde İstanbul olmadı. Bu kadar yetersiz olanaklarla bilim olmuyor, istediğim oldu.
4. Bir san, bir orun ya da bir mesleği uygulama yetkisi kazanmak: Vali olmak. Babası şeklinde kasap oldu.
5. Bir kimse sözkonusuysa, bir niteliğe haiz olmak: insan olmak. Ahlaklı olmak. Sabırlı olmak.
6. Bir şey olmak, bir halden bir başka hale geçişi, bir şeyin, bir kimsenin değişimini, bu değişimin sonucunu gösterir (çoğu zaman süre belirten bir belirteçle): Yaşı ilerledikçe aksi bir insan oluyor. Onu tanıdığımda küçücük bir çocuktu, şimdi koca bir adam oldu. Yıl sonunda ustabaşı oluyor. Şarap sirke olmuş.
7. Bir kimse sözkonuysa, şu ya da bu durumda bulunmak: Sen onun kim bulunduğunu bilmiyor musun? Onun müdür bulunduğunu bilseydi bu şekilde davranmazdı. Siz onun yerinde olsaydınız ne yapardınız?
8. Bir ilişkiden, bir durumdan söz ederken belli bir kalite taşımak: ilişkilerimizin dostça olmasını isterim.
9. Bir kimse sözkonusuysa, (bir yerde) [bir kimseyle] belli bir nitelikteki ilişkiyi, bir durumu yaşamak: Orada çok fena anlarım oldu. Onunla güzel günlerimiz oldu. Seninle yıpratıcı bir beraberliğimiz oldu.
10. Bilgisi, haberi vb. olmak, bir kimse sözkonusuysa, onu edinmek, elde etmek: Bu mevzuda birazcık bilgisi olsaydı başka türlü davranırdı. Gittiklerinden haberi bile olmamış.
11. Bir fiil sözkonusuysa, uygun düşmek, yerinde görülmek: Bu kadar erken yola çıkmasaydık olmaz mıydı? Oraya bugün gitmesek de olur.
12. Bir meyve, bir sebze ya da bir yiyecek sözkonusuysa, olgunlaşmak, istenen niteliği kazanıp yenecek duruma gelmek: Kirazlar oldu mu? Bu turşu daha olmamış.
13. Hazırlanmak, hazır duruma gelmek: Yiyecek olduysa masayı hazırlayacağım. Çay oldu, içmek isteyenler söylesin.
14. Mevcut olmak, bir yerde hazır bulunmak: Saat dokuzda burada olun. Olduğu yere yığılıp kalmak.
15. Bir süre dilimi sözkonusuysa (geçmişte bir an ile belirli bir anzaman belirtilmiyorsa, konuşulan an- içinde geçen süre), geçmek: Onu görmeyeli üç ay oluyor. Biz evleneli yarın tam iki yıl olacak. Görüşmeyeli kaç yıl oldu?
16. Bir süre sözkonusuysa, gelmek, yaklaşmak; Sabah oluyor, birazdan güneş yükselir. Ne acele akşam oldu. Yaz olunca her şey değişecek.
17. Bir grupla, bir kuruluşla, bir örgütle, vb. ilgisi, ilişkisi bulunmak; ona mensup olmak: Artık siz de bizlerden oldunuz. Okullu olmak.
18. Bir kimse sözkonusuysa, bir şeyi mülkiyeti altına almak, onun sahibi olmak: Bir arabam olsaydı. Bir evi olmasını istemek.
19. Bir şeyden söz ederken, mülkiyeti el değişiklik yapmak, bir başkasına geçmek (çoğu zaman bunu gösteren bir belirteçle): Evimiz artık onların oldu.
20. Özne bir ad tamlaması olduğunda, tamlayanın tamlanana iyeliği düşüncesini verir: Evimizin bir bahçesi olsaydı.
21. Bir hiç kimseye, bir şeye yararı, ziyanı vb. olmak, ona yol açmak ya da onu sağlamak: Onun sana yararından çok ziyanı olur. Bu yağmurların tarlalara taydaşı olur.
22. Tkz. Sarhoş olmak: Dün gece iyice olmuştun.
23. Bir hiç kimseye, bir şeye, bir yere olmak, ona, o şeye, oraya uymak, tam gelmek: Bu elbise sana olmadı. Bu vida buraya olmuyor. Pantolon belime olmuyor
24. Bir şey sözkonusuysa uygun düşmek, yakışık almak: Bu koltuk burada olmadı.
25. Bir şeyden, bir kimseden olmak, bir şeyi, bir görevi vb. yitirmek; sevilen bir kimseyi artık yanında bulamamak: Rüşvetçiliği yüzünden işinden oldu. Kumar yüzünden servetinden oldu. Devamlı aldattığı için karısından, çocuklanndan oldu. Bu şekilde giderse en yakın dostlarından olacak.
26. Bir şeyden olmak, ondan yapılmak: Ev olsun da. isterse kerpiçten olsun.
27. Biryer olmak, orada doğan olmak, kökü oraya dayanmak: Buralardan olmayan buraların kıymetini, güzelliklerini bilmesi imkansız.
28. Bir kesinleme belirtir (3. tekil şahıs ve şimdiki ya da geniş süre çekimiyle): O benim yeğenim olur (o benim yeğenimdir). Neyiniz oluyor? (Neyinizdir?)
29. Bir evladı olmak, çocuk dünyaya getirmek.
30. Bir şey olmak, fena bir şeyle karşılaşmak, başına bir iş gelmek: Aman taşırken dikkat edin, bir şey olmasın.
31. Olur/olmaz, kabul ya da ret belirtir: Bu gece onlarda kalayım mı? *Olur *Olmaz!
32. Oldu / olmadı, beğenme ya da beğenmeme belirtir: işte şimdi oldu. Bak bu olmadı.
33. Ne sual adılıyla beraber, nesneyle fiil içinde ne şeklinde bir ilgi kurulabileceğini sormak ya da nesneyle sözkonusu fiil içinde hiçbir ilgi bulunmadığını belirtmek için kullanılır: Size ne oluyor bu işle sizin bir ilişkiniz yok ki. Size ne oldu, niçin her şey böylesine fena gitti. Gitse ne olur gitmese ne olur?
34. Ola, sual tümceleri sonunda kullanıldığında "acaba" anlamında kullanılır: O karşıda görünen köy mü ola? || Ola ki, bir ihtimal, olabilir ki: Ola ki buraya da gelir. || Olan biten, meydana gelen, olan ya da ortaya çıkan vaka ve durumların tümü: Olanı biteni bana bildir. || Olan oldu, iş işten geçti, artık meydana getirecek bir şey yok anlamında söylenir: Olan oldu bir kez, bundan sonrasını düşün. || Oldu bir kere, bir pişmanlığı belirtir. || Oldu olacak, "artık bir sakınca, çekinilecek yan kalmadı†anlamında söylenir: Oldu olacak birini de kendime ayırayım bari. || Oldu olacak kırıldı (kör) nacak, iş işten geçti, olup biteni kabul etmek gerek" anlamında söylenir (tkz.). || Bir hiç kimseye oldu olanlar, istenmeyen, beklenmeyen fena bir durumun bir kimsenin başına geldiğini belirtmek için kullanılır. || Olduğu şeklinde, bütünüyle; değiştirmeden. || Olduğu şeklinde görünmek; bir kimse sözkonusuysa, içi dışı bir olmak: Ya olduğun şeklinde görün ya da göründüğün şeklinde ol. || Oldum bittim, oldum ihtimaller içinde, oldum olasıya, baştan beri, kendimi bildim bileli, öteden beri: Oldum bittim tembellikten hoşlanmaz. Olmayacak duaya amin demek, gerçekleşmeyecek ya da pozitif yönde bir netice vermeyecek işlerle uğraşmak. || Olmaz olsun, "keşke olmasaydın, doğma- saydın†anlamında söylenen ilenme sözü: Senin şeklinde evlat olmaz olsun. || Olmasa gerek, "olmadığını sanıyorum†anlamında kullanılır. || Olsa olsa, olsun olsun da, aşağı yukarı, nihayet: Olsa olsa iki saat çeker orası. ||.... olsun .... olsun, sözcükleri, sözcük öbeklerini, aynı görevli öğeleri eşitlik sağlama, birleştirme ya da istemleri seçme ilişkisiyle bağlar: Sanat alanında olsun, ekonomik alanda olsun büyük atılımlar yapılmış oldu; karşıt anlamlı sözcükleri bağlayarak anlamı pekiştirir: Büyük olsun, ufak otsun hepimiz bu kurala uyacak. || Olup bitmek, hızla yapılmak, sona ermek: Her şey bir saatte olup bitmişti. || Olup olacağı, hepsi, tümü; erişebileceği son aşama: Bizde para ne gezer, olup olacağı yüz Hra. Olup olacağı bir bekçi değil mi? || Olup çıkmak, bir duruma gelmek, bir duruma erişmek: Sonunda takımın en iyi oyuncusu olup çıkmıştı. || Olur ya, olur a, olabilir. || Olursa, bu kadar olur, negatif bir davranış karşısında, büyük bir şaşkınlığı belirtir.
Destek eylem.
1. Ad, ve ad asil sözcüklerle tek bir eylem değerinde sözcük ya da, sözcük öbekleri oluşturur: Mahvolmak. Kahrolmak. Hasta olmak. Kısa sürede iyi olmak istiyorsanız, kendinize çok iyi bakmalısınız. (BİLEŞİK FİİL.)
2. f. + -dik + iyelik eki + olmak, bir eylemi yapmak durumunda bulunmak: Arada bir denize girmiş olduğu de oluyordu. Bazen yoksa o mu haklı diye kendime sorduğum oluyor.
3. f. + -da + olmak, bir eylemi gerçekleştiriyor bulunmak: Yazmakta olduğu romanın mevzusu çok garip.
4. f. + -an + olmak, özneyi, yapmış olduğu eylemle belirtir: Beni dinleyen olmadı. Onu gören olmamış mı?
5. f + -r + olmak, başlama düşüncesini belirtir: Onu bakış açısından bile sakınır oldu.
6. f. + -maz (geniş süre sıfatfiilinin olumsuzu) + olmak, ilenme, kızgınlık belirtir: Bu şekilde iş olmaz olsun: Eli kırılsaydı da yapmaz olsaydı.
7. f. + miş + olmak, eylemi geleceğe yöneltir: Bizlere gelirsen, ailemi de tanımış olursun.
8. t. + -maz (geniş süre sıfatfiilinin olumsuzu) + olur muyum, bir eyleme kesinlik, pekiştirme anlamı katar: *Onu sevmiyor musun? *Sevmez olur muyum? || t. + acak + olmak, niyeti belirtir: Gidecek oldu, bırakmadılar.
* oldurmak ettirg. f.
1. Bir şeyi oldurmak, meydana gelmesini, oluşmasını sağlamak: Olmazı oldurmak.
2. Bir sebzeyi, meyveyi vb. oldurmak, onun olgunlaşmasını sağlamak; olgunlaştırmak: Sıcaklar domatesleri iyice oldurdu.
* olunmak edilg. f. Olmak (destek eylem) eylemine mevzu olmak: Size destek olundu mu? Belirleme olunmak. Kaydolunmak.
Kaynak: Büyük Larousse
'Bilginin efendisi olmak için çalışmanın uşağı olmak şarttır' sözünün anlamı nedir?
Yurttaş olmak, hak ve görevlerin bilincinde olmak ne anlamına gelir?
Uzun boylu olmak komando olmak için engel midir?
YORUMLAR