optik -ği isim, fizik Fransızca optique 1 . Fizik biliminin ışık vakalarını inceleyen kolu. 2 . Gözlükçü. 3 . ödat Görme il...
optik -ği
isim, fizik Fransızca optique
1 . Fizik biliminin ışık vakalarını inceleyen kolu.
2 . Gözlükçü.
3 . ödat Görme ile ilgili olan.
optik kaydırma
optik okuyucu
Kaynak:TDK
isim, fizik Fransızca optique
1 . Fizik biliminin ışık vakalarını inceleyen kolu.
2 . Gözlükçü.
3 . ödat Görme ile ilgili olan.
Birleşik Sözler
optik kaydırma
optik okuyucu
Kaynak:TDK
Optik nedir, nerelerde kullanılır?
Optik
Optik Norit (Optik Sinir İltihabı)
Optik
MORPA Genel Kültür Ansiklopedisi
Işığı, ışığın meydana getirilmesi, yayılması, ölçülmesi ve özelliklerini ele alan fizik dalı. Işığı, ışınlar biçiminde ele alıp inceleyen optik dalı "geometrik optik", gerçekte var olduğu biçimiyle ele alan dalı da "fizyolojik optik" olarak adlandırılır.
MORPA Genel Kültür Ansiklopedisi
Işığı, ışığın meydana getirilmesi, yayılması, ölçülmesi ve özelliklerini ele alan fizik dalı. Işığı, ışınlar biçiminde ele alıp inceleyen optik dalı "geometrik optik", gerçekte var olduğu biçimiyle ele alan dalı da "fizyolojik optik" olarak adlandırılır.
OPTİK a. (fr. optiçue; lat. optice, yun. optike'den).
1. Işık yasalarını ve görme vakalarını, bunun yanı sıra ışık vakalarıyla benzerlikler gösteren ışımalara (kızılaltı, morötesi ışımalar, kısa dalga, sesötesi, elektronlar vb.) ilişkin vakaları inceleyen fizik dalı. (Bk. ansiki. böl.)
2. Görme, bilhassa de optik alet (gözlük camları, büyüteçler, dürbünler, mikroskoplar, vb.) yapım ve satımıyla ilgili olan: Optik mağazası.
3. Bir aygıtta merceklerden, aynalardan ya da bunların birleşiminden oluşan ve gövdenin haricinde kalan bölüm.
4. Doğrusal olmayan optik, bir maddesel ortamda, elektromanyetik dalgalara denk düşen elektromanyetik alanların genliği çok büyük olduğu süre, bu elektromanyetik dalgaların yayılmasında görülen özelliklerin tümü. (Bk. ansiki. böl.) || Fizyolojik optik, ışığın dalgalı ya da tanecikli yapısına bağlı olarak yorumlanan vakaları inceleyen optik dalı. || Geometrik optik, ışığın doğasına ilişkin bir varsayımda bulunmaksızın yansıma ve kırılma yasaları ile doğrusal yayılma ilkesi üstüne kurulu optik dalı. || Yansıma optiği, yansıyan ışığı inceleyen optik dalı. (Eşanl. KATOPTRİK.)
* sıf. Ask. Optik komünikasyon ve işaretleşme sistemi, ışıklı işaretler kullanan kısa mesafeli muhabere araçları. (Birinci Dünya savaşı'nda kullanılan bu araçlar telsizin ortaya çıkışıyla kullanımdan kalkmıştır).
*Miner. ve Krist. Optik eksen, bir kristalde, çift kırılma vakasının gözlemlenmedlğ doğrultu. (Bir kristalin bir tek asal bakışım ekseni var ise optik eksen bu asal eksen doğrultusundadır. Asal bakışım ekseninin bulunmadığı kristal sistemlerinde [orto- romblk, monokllnik ya da trlkllnlk] aralarındaki açı mineralin cinsine ve ışığın dalga boyuna bakılırsa değişen İki optik eksen vardır,)
*Opt, Kızılaltı ve morötesi vb. ışımaların tersine, elektromanyetik ışımalar tayfının görünür bölümünün kullanımına dayanan. || Optik açı, GÖRüNEN ÇAP'ın eşanlamlısı. || Optik cam, optik aletlerde kullanılmaya elverişli hususi nitelikli cam. || Optik koni, optik piramit, optik tutam, gözlemlenen bir cismin çeşitli noktalarından çıkan ve gözlemcinin gözünde birleşen ışınlar kümesi. || Optik merkez, bir mercekte, asal eksen üstünde bulunan nokta; mercek İçinde bu noktadan geçen her ışık ışını birbirine koşut bir gelen ışına ve bir çıkan ışına denk düşer.
*Opt., Elektron, veTelekom. Optik fiber, OPTİK LİF'in eşanlamlısı,
*Ruhbil. Optik yanılsama, şekil, uzaklık, boyut, renk, yönelim vb. mevzusunda nesnel gerçekliğe uygun düşmeyen sonuçlar veren görsel verilerin algılanması.
*ANSİKL Antlkçağ'da, ışık ışınının gözden yayılmış olduğu ve görme vakasının ışığın cisimden göze dönüşüyle gerçekleştiği düşünülüyordu. Işık ışınının cisimden yayılmış olduğu sadece Ortaçağ'ın başlangıcında Ibnülheysem (965-1040'a doğru) İle anlaşıldı.
Işığın doğrusal yayılma düşüncesine dayanarak, bir geometrik optik kurulması şarttır. Platon okulu yansıma yasalarını daha o zamanlar biliyordu. Ptolemaios Optika adlı yapıtında kırılmayı inceledi ve ışının havadan suya ve cama geçerken uğramış olduğu sapmayı ölçtü, Fakat kırılma yasası sadece XVIII. yy.'ın başlangıcında Snellius tarafınca bulunmuş oldu. Bu yasa, yanlış olarak, ışığın yoğun bir ortamda havadakinden daha süratli yayılmış olduğu, doğrusu hızın da kırılma indisiyle orantılı olarak arttığı sonucuna varan Descartes tarafınca geniş seviyede kullanıldı; oysa Fermat'nın da göstereceği benzer biçimde, gerçek bunun tersiydi,
Geometrik optik, önceleri bilhassa Ibnülheysem tarafınca geliştirildi; bu bilginin Kitâb fimenazır adlı kitabı Ortaçağ süresince Batı Avrupa'da büyük bir yaygınlık kazanmıştır. Gökkuşağının, küresel su damlacıkları içinde, ışığın yansıma ve kırılmalarıyla oluştuğunu açıklayan geometrik optik olmuştur. Ortaçağda başlatılan ve Descartes tarafınca mühim seviyede geliştirilen bu kuram son biçimini sadece günümüzde almıştır.
Geometrik optik incelemeleri, 1550'ye doğru, F. Maurolico ile bilhassa prizmaların ve küresel aynaların incelenmesiyle tekrardan ele alındı. F. Maurolico 1611 'de piyasaya çıkan bu incelemelerinde, Kepler'inkinden çok daha temel olan mevzulara değindi, Kepler Ad vitellionem paralipomena (1604) adlı incelemesinde görmenin, Dioptrice'de (1611) ise merceklerin geometrik optik kuramını geliştirdi.
Bununla beraber, XVII. yy.'ın sonuna kadar, nadir rastlanan kimi istisnalar haricinde, çok sayıdaki optik düzenek deneysel yoldan bulunmuş oldu ve gerçekleştirildi: daha ilkin mısır mezarlarında bulunan, metalden ya da obsidiyenden yapılmış düzlem aynalar (bunlar Ortaçağda sırlanmıştır); Romalılar'ın öteden beri kullandığı içbükey ve dışbükey küresel aynalar; Ortaçağda bulunan ve bir tür kelebek gözlük olan "burun gözlükleri"nin (1317) icadında kullanılan mercekler, ilk kez Roger Bacon (1220'ye doğru1292) tarafınca meydana gelen karanlık oda, daha sonrasında napolili Della Porta (1535-1615) tarafınca geliştirildi. P Kircher'in (1602-1680) geliştirdiği esrarengiz feneri de gene Della Porta tasarladı. Dürbün 1590'a doğru hollandalı gözlükçüler tarafınca buluş edildi ve 1609'da Galilei tarafınca gökbilim gözlemlerinde kullanıldı. 1615'te bulunan mikroskop, Hooke (Micrographia, 1665) ve Van Leeuwenhoek (1632-1723) tarafınca gittikçe geliştirildi.
XVII. yy.'ın ortasından başlayarak, ışık olaylarının yeni görünümleri ortaya çıkarıldı: kırınım (F. Grimaldi, 1650); ince lamların renkleri (Bu şekilde ve Hooke); çift kırılma (E. Bartholin, 1669), Jüpiter'in uydularını gözlemleyerek ışık hızının ilk kez ölçülmesi; polarma (Malus, 1810); dönmeli polarma (Arago, Caucfıy, Faraday); ışık hızının kati olarak ölçümü (Fizeau, 1849; Foucault, 1850); XIX. yy.'ın ortalarından başlayarak bilhassa Kirchhoff tarafınca sistemli şekilde kullanılan tayf çözümlenesi. Ek olarak ışığın gümüş tuzları üstündeki indirgeyici etkisine dayanan fotoğraf plakasının keşfi de anılmalıdır (Niepce ve Daguerre, 1833-1839)
Işığın doğası, membaı, yayılması ve gözle algılanmasına ilişkin kuramlara Antikçağ'da rastlanır Bu kuramlar uzun süre bütünüyle matematiksel bir bilim olan geometrik optikten nispeten bağımsız kalmıştır; aynı şekilde, Optik (Opticks) adlı yapıtında, bilhassa beyaz ışığın, prizmayla her birinin kendine özgü bir kırılma indisi bulunan, devamlı bir arı renkler dizisi halinde ayrılmasını inceleyen Nevvton'ın optiği de geometrik optikten görece bağımsızdı.
Yunan Antikçağı'nda ışık, ateş ve alevle bir tutuldu ve yayılması, ışıklı cisimlerin, minik parçacıklar yayımlamasıyla açıklandı; bu fikir hemen sonra Ortaçağ' da mühim seviyede geliştirildi. Aristoteles'e bakılırsa de, renkler ışığın karanlıkla karışmasının bir sonucuydu. Işığın yayılmasına ilişkin bilimsel kuram sadece XVII. yy.'da, Descartes tarafınca gerçekleştirildi. Işık, çok ani bir şekilde dolayısıyla sonsuz bir hızla ve madde taşınması olmaksızın yayılan ağırlıksız taneciklerin bir titreşimi olarak algılanıyordu. Bununla beraber, ışığın tanecikli bir yapıda olduğuna ilişkin bir görüşe Descartes'ta da rastlanır. Descartes bu görüşten yola çıkarak yukarıda da değinildiği benzer biçimde, ışığın suda ve camda, havada olduğundan daha süratli yayılmış olduğu benzer biçimde yanlış bir sava varmıştır.
Descartes'ın görüşleri birbiriyle uzun süre çatışan şu iki kuramla tekrardan ele alınıp geliştirildi: dalga kuramı ve tanecik kuramı. Dalgalanma ve titreşim kavramlarını anlaşılır şekilde ortaya atan R Pardies tarafınca geliştirilen dalga kuramı gerçek gelişimini sadece Huygens ile gösterdi. TraitĞ de la lumidre (Işık üstüne araştırma) [1690] adlı yapıtında, ışıklı bir yüzeyin her noktasının, maddesel olmayan bir ortam olan esirde, sese benzer bir şekilde sonlu bir hızla yayılan küresel bir dalga yayımladığını ve bir dalganın her noktasının da benzer bir sürece niçin bulunduğunu yazar. Huygens böylece, yansımayı, kırılmayı, çift kırılmayı (muhteşem ışın artık küresel olmayıp bir elipsoit biçiminde olan bir dalgaya karşılık gelir) açıklar. Bununla beraber, Huygens'in dalga kuramında ışık titreşimlerinin frekansı ve genliği kavramından söz edilmez, dolayısıyla ne renklerin çeşitliliği ne de girişim vakaları açıklanır. Ek olarak, bu kuram, ışığın doğrusal yayılmasının doyurucu bir açıklamasını yapmaktan da uzaktır.
XVIII. yy.'ın başlangıcında, gene bir dalga kuramı yanlısı olan Malebranche, esirin ışık titreşimleri ile bu titreşimlerin genliklerinden ayrı tuttuğu frekanslarına ilişkin daha belirgin bir görüşe vardı ve buradan kalkarak renklerin devamlı çeşitliliğini keşfetti. Fakat, Huygens benzer biçimde Malbranche da titreşimin boyuna bulunduğunu savunur.
Bununla beraber Nevvton'un ışık kuramı, tanecik görüşünün ağır basmış olduğu karma bir kuramdır. Newton bu kuramı ilk kez, 1672'de Royal Society'de sunmuş olduğu meşhur bildirisinde deklare etti; bu bildiri, arı dalga kuramının savunucusu Hooke ile sert bir polemiğin membaı oldu. Bununla beraber Nevvton bu kuramı, sadece Optik adlı yapıtında tümüyle geliştirebildi. Daha doğrusu kuram sadece yapıtın sonunda yer edinen bir takım Ouaestiones (Sorular) içinde sergilendi. Nevvton'a bakılırsa ışık, tutsak içinde sonlu bir hızla yer değiştiren ve burada titreşimler oluşturan taneciklerden meydana gelmekteydi. Malebranche benzer biçimde, Nevvton da renklerle değişen frekans terimini ortaya attı, bununla beraber Malebrancte'tan değişik olarak titreşimlerin genliği ile frekans arasındaki ayrımı açıkça ortaya koyamadı. Frekans, taneciklerin izlediği yol süresince davranışlarında görülen değişimle (erişim kuramı), renklerin çeşitliliği ise, taneciklerin büyüklük farklarıyla açıklanır.
Nevvton'ın tanecik kuramı, ışığın doğrusal yayılmasını inceler; bununla beraber Nevvton, beyaz ışık, düzlem-dışbükey bir mercekten geçtiğinde bir cam plak üstünde gözlemlenen halkaların kırınımını ve renklenmesini pek bilimsel olmayan, düşsel ve mekanik akıl yürütmelerle açıklar. Işık dalgalarının girişimine ilişkin temel ilke sadece XIX. yy.'ın başlangıcında, dalga kuramı yanlısı Young tarafınca ortaya kondu. Young bilhassa, birbirine yaklaştırılma koşut iki ince lamın renklenmesi ile Nevvton' ın açıklamış bulunduğunu ileri sürdüğü halkaların renklenmesini inceledi.
Young'ın tam bir açıklığa ulaşamayan dalga kuramını, gerçek anlamıyla geliştiren Fresnel oldu. Fresnel, Hooke'un düşünüp de geliştiremediği boyuna titreşim yerine enine titreşim terimini getirdi. Böylece, çağdaş bilimsel optik kurulmuş oldu. Bununla beraber, XIX. yy.'ın birinci yarısında başta Laplace ve Biot olmak suretiyle çok sayıda alim, Nevvton mekaniği temelinde savundukları tanecik kuramına bağlı kaldı. Sadece, Fizeau (1849) ve Foucault'nun (1850) gerçekleştirdikleri ölçmeler ışığın havada, sudakinden daha süratli yayıldığını kanıtlayınca, tanecik kuramı terk edildi; zira bu kuram bu olayın tersini gösteriyordu. Oysa bu netice, daha ilkin Fresnel'in dalga optiği kuramında öngörülmüştü. Fotonun Einstein tarafınca 1905'te, dalga mekaniğinin de Louis de Broglie tarafınca 1924'te bulunuşuyla, tanecik kuramı ile dalga kuramını birleştiren iki kuram, doğrusu ışığın tanecikli ve dalgalı oluş kuramı uzlaştı. 1865'te, Maxvvell ışığın elektromanyetik yapısını ortaya koydu; bu görüş XIX. yy. sonunda Lorentz tarafınca geliştirildi. Lorentz böylece, ışığın yansıma ve kırılmasının bilhassa Maxvvell'in elektromanyetik kuramıyla açıklanabileceğini gösterdi.
• Doğrusal olmayan optik. Bir E elektrik alanının tesirinde kalan maddesel bir ortam, düzgüsel durumda bu alanla orantılı elektriksel bir kutuplanma gösterir: P KE (burada K orantı değişmezi ortamın dielektrik yatkınlığıdır). Elektromanyetik bir ışık dalgasının bu ortamdaki yayılmasına ilişkin hesaplar bu durumda,e, =1+K göreli dielektrik değişmezini göz önüne almayı gerektirdi ve ortamın n = ı/Tr kırılma indisinin varlığı kuramsal olarak doğrulandı. Sadece, laser'in bulunuşundan bu yana, E elektrik alanı son aşama yeğin olan ışık dalgaları üretilebilmektedir; bu durumda, yüksek alan yeğinliği sebebiyle ortamda indüklenen P elektrik kutuplanması, E elektrik alanı genliğinin doğrusal bir fonksiyonu olmaktan çıkar. Bu durumda kırılma indisi terimi artık bir anlam taşımaz ve dalgaların yayılması, tümüyle hususi yasalara bağlanır.
Bu özellikler içinde şunlar sayılabilir: özodaklaşma vakası (bir laserden çıkan koşut bir ışık demeti, ortamın içinde kendi kendine odaklanma eğilimi gösterir ve ince filamanlar halinde toplanır), armonik üretimi (laserden çıkan kırmızı ışık demeti, ortamdan geçtiğinde, frekansı gelen dalganın frekansının iki katına eşit bir dalganın çıkmış olduğu görülür), iki foton soğurması (iki düzey içinde her iki foton ayrı ayrı alındıklarında olanaksız olan atom geçişi, bu fotonlar, enerjilerinin toplamı tam anlamıyla iki düzey arasındaki enerji farkına karşılık gelmek koşuluyla beraber alındıklarında olanaklı olur).
• Optik birimler - KANDELA, LüMEN. LüKS, DİYOPTRİ.
Optik (Opticks), Nevvton'ın yapıtı (1. ing. baskı 1704; eklemelerle çıkan 2. lat. baskı, 1704; tekrardan gözden geçirilmiş 2. ing. baskı, 1717-18). Nevvton'ın Optik adlı yapıtı üç kitabından oluşur. Birinci kitap iki bölüm ihtiva eder; ilk bölümde, ışığın yayılması ve yansıması, ikinci bölümde ise ayrışması incelenir, ikinci kitap ince lamların renklenmesini doğadaki cisimlerin renkleri ile lamların renkleri arasındaki benzeşimi, üçüncü kitap kırılma ve renkler üstüne genel gözlemleri kapsar.
1. Işık yasalarını ve görme vakalarını, bunun yanı sıra ışık vakalarıyla benzerlikler gösteren ışımalara (kızılaltı, morötesi ışımalar, kısa dalga, sesötesi, elektronlar vb.) ilişkin vakaları inceleyen fizik dalı. (Bk. ansiki. böl.)
2. Görme, bilhassa de optik alet (gözlük camları, büyüteçler, dürbünler, mikroskoplar, vb.) yapım ve satımıyla ilgili olan: Optik mağazası.
3. Bir aygıtta merceklerden, aynalardan ya da bunların birleşiminden oluşan ve gövdenin haricinde kalan bölüm.
4. Doğrusal olmayan optik, bir maddesel ortamda, elektromanyetik dalgalara denk düşen elektromanyetik alanların genliği çok büyük olduğu süre, bu elektromanyetik dalgaların yayılmasında görülen özelliklerin tümü. (Bk. ansiki. böl.) || Fizyolojik optik, ışığın dalgalı ya da tanecikli yapısına bağlı olarak yorumlanan vakaları inceleyen optik dalı. || Geometrik optik, ışığın doğasına ilişkin bir varsayımda bulunmaksızın yansıma ve kırılma yasaları ile doğrusal yayılma ilkesi üstüne kurulu optik dalı. || Yansıma optiği, yansıyan ışığı inceleyen optik dalı. (Eşanl. KATOPTRİK.)
* sıf. Ask. Optik komünikasyon ve işaretleşme sistemi, ışıklı işaretler kullanan kısa mesafeli muhabere araçları. (Birinci Dünya savaşı'nda kullanılan bu araçlar telsizin ortaya çıkışıyla kullanımdan kalkmıştır).
*Miner. ve Krist. Optik eksen, bir kristalde, çift kırılma vakasının gözlemlenmedlğ doğrultu. (Bir kristalin bir tek asal bakışım ekseni var ise optik eksen bu asal eksen doğrultusundadır. Asal bakışım ekseninin bulunmadığı kristal sistemlerinde [orto- romblk, monokllnik ya da trlkllnlk] aralarındaki açı mineralin cinsine ve ışığın dalga boyuna bakılırsa değişen İki optik eksen vardır,)
*Opt, Kızılaltı ve morötesi vb. ışımaların tersine, elektromanyetik ışımalar tayfının görünür bölümünün kullanımına dayanan. || Optik açı, GÖRüNEN ÇAP'ın eşanlamlısı. || Optik cam, optik aletlerde kullanılmaya elverişli hususi nitelikli cam. || Optik koni, optik piramit, optik tutam, gözlemlenen bir cismin çeşitli noktalarından çıkan ve gözlemcinin gözünde birleşen ışınlar kümesi. || Optik merkez, bir mercekte, asal eksen üstünde bulunan nokta; mercek İçinde bu noktadan geçen her ışık ışını birbirine koşut bir gelen ışına ve bir çıkan ışına denk düşer.
*Opt., Elektron, veTelekom. Optik fiber, OPTİK LİF'in eşanlamlısı,
*Ruhbil. Optik yanılsama, şekil, uzaklık, boyut, renk, yönelim vb. mevzusunda nesnel gerçekliğe uygun düşmeyen sonuçlar veren görsel verilerin algılanması.
*ANSİKL Antlkçağ'da, ışık ışınının gözden yayılmış olduğu ve görme vakasının ışığın cisimden göze dönüşüyle gerçekleştiği düşünülüyordu. Işık ışınının cisimden yayılmış olduğu sadece Ortaçağ'ın başlangıcında Ibnülheysem (965-1040'a doğru) İle anlaşıldı.
Işığın doğrusal yayılma düşüncesine dayanarak, bir geometrik optik kurulması şarttır. Platon okulu yansıma yasalarını daha o zamanlar biliyordu. Ptolemaios Optika adlı yapıtında kırılmayı inceledi ve ışının havadan suya ve cama geçerken uğramış olduğu sapmayı ölçtü, Fakat kırılma yasası sadece XVIII. yy.'ın başlangıcında Snellius tarafınca bulunmuş oldu. Bu yasa, yanlış olarak, ışığın yoğun bir ortamda havadakinden daha süratli yayılmış olduğu, doğrusu hızın da kırılma indisiyle orantılı olarak arttığı sonucuna varan Descartes tarafınca geniş seviyede kullanıldı; oysa Fermat'nın da göstereceği benzer biçimde, gerçek bunun tersiydi,
Geometrik optik, önceleri bilhassa Ibnülheysem tarafınca geliştirildi; bu bilginin Kitâb fimenazır adlı kitabı Ortaçağ süresince Batı Avrupa'da büyük bir yaygınlık kazanmıştır. Gökkuşağının, küresel su damlacıkları içinde, ışığın yansıma ve kırılmalarıyla oluştuğunu açıklayan geometrik optik olmuştur. Ortaçağda başlatılan ve Descartes tarafınca mühim seviyede geliştirilen bu kuram son biçimini sadece günümüzde almıştır.
Geometrik optik incelemeleri, 1550'ye doğru, F. Maurolico ile bilhassa prizmaların ve küresel aynaların incelenmesiyle tekrardan ele alındı. F. Maurolico 1611 'de piyasaya çıkan bu incelemelerinde, Kepler'inkinden çok daha temel olan mevzulara değindi, Kepler Ad vitellionem paralipomena (1604) adlı incelemesinde görmenin, Dioptrice'de (1611) ise merceklerin geometrik optik kuramını geliştirdi.
Bununla beraber, XVII. yy.'ın sonuna kadar, nadir rastlanan kimi istisnalar haricinde, çok sayıdaki optik düzenek deneysel yoldan bulunmuş oldu ve gerçekleştirildi: daha ilkin mısır mezarlarında bulunan, metalden ya da obsidiyenden yapılmış düzlem aynalar (bunlar Ortaçağda sırlanmıştır); Romalılar'ın öteden beri kullandığı içbükey ve dışbükey küresel aynalar; Ortaçağda bulunan ve bir tür kelebek gözlük olan "burun gözlükleri"nin (1317) icadında kullanılan mercekler, ilk kez Roger Bacon (1220'ye doğru1292) tarafınca meydana gelen karanlık oda, daha sonrasında napolili Della Porta (1535-1615) tarafınca geliştirildi. P Kircher'in (1602-1680) geliştirdiği esrarengiz feneri de gene Della Porta tasarladı. Dürbün 1590'a doğru hollandalı gözlükçüler tarafınca buluş edildi ve 1609'da Galilei tarafınca gökbilim gözlemlerinde kullanıldı. 1615'te bulunan mikroskop, Hooke (Micrographia, 1665) ve Van Leeuwenhoek (1632-1723) tarafınca gittikçe geliştirildi.
XVII. yy.'ın ortasından başlayarak, ışık olaylarının yeni görünümleri ortaya çıkarıldı: kırınım (F. Grimaldi, 1650); ince lamların renkleri (Bu şekilde ve Hooke); çift kırılma (E. Bartholin, 1669), Jüpiter'in uydularını gözlemleyerek ışık hızının ilk kez ölçülmesi; polarma (Malus, 1810); dönmeli polarma (Arago, Caucfıy, Faraday); ışık hızının kati olarak ölçümü (Fizeau, 1849; Foucault, 1850); XIX. yy.'ın ortalarından başlayarak bilhassa Kirchhoff tarafınca sistemli şekilde kullanılan tayf çözümlenesi. Ek olarak ışığın gümüş tuzları üstündeki indirgeyici etkisine dayanan fotoğraf plakasının keşfi de anılmalıdır (Niepce ve Daguerre, 1833-1839)
Işığın doğası, membaı, yayılması ve gözle algılanmasına ilişkin kuramlara Antikçağ'da rastlanır Bu kuramlar uzun süre bütünüyle matematiksel bir bilim olan geometrik optikten nispeten bağımsız kalmıştır; aynı şekilde, Optik (Opticks) adlı yapıtında, bilhassa beyaz ışığın, prizmayla her birinin kendine özgü bir kırılma indisi bulunan, devamlı bir arı renkler dizisi halinde ayrılmasını inceleyen Nevvton'ın optiği de geometrik optikten görece bağımsızdı.
Yunan Antikçağı'nda ışık, ateş ve alevle bir tutuldu ve yayılması, ışıklı cisimlerin, minik parçacıklar yayımlamasıyla açıklandı; bu fikir hemen sonra Ortaçağ' da mühim seviyede geliştirildi. Aristoteles'e bakılırsa de, renkler ışığın karanlıkla karışmasının bir sonucuydu. Işığın yayılmasına ilişkin bilimsel kuram sadece XVII. yy.'da, Descartes tarafınca gerçekleştirildi. Işık, çok ani bir şekilde dolayısıyla sonsuz bir hızla ve madde taşınması olmaksızın yayılan ağırlıksız taneciklerin bir titreşimi olarak algılanıyordu. Bununla beraber, ışığın tanecikli bir yapıda olduğuna ilişkin bir görüşe Descartes'ta da rastlanır. Descartes bu görüşten yola çıkarak yukarıda da değinildiği benzer biçimde, ışığın suda ve camda, havada olduğundan daha süratli yayılmış olduğu benzer biçimde yanlış bir sava varmıştır.
Descartes'ın görüşleri birbiriyle uzun süre çatışan şu iki kuramla tekrardan ele alınıp geliştirildi: dalga kuramı ve tanecik kuramı. Dalgalanma ve titreşim kavramlarını anlaşılır şekilde ortaya atan R Pardies tarafınca geliştirilen dalga kuramı gerçek gelişimini sadece Huygens ile gösterdi. TraitĞ de la lumidre (Işık üstüne araştırma) [1690] adlı yapıtında, ışıklı bir yüzeyin her noktasının, maddesel olmayan bir ortam olan esirde, sese benzer bir şekilde sonlu bir hızla yayılan küresel bir dalga yayımladığını ve bir dalganın her noktasının da benzer bir sürece niçin bulunduğunu yazar. Huygens böylece, yansımayı, kırılmayı, çift kırılmayı (muhteşem ışın artık küresel olmayıp bir elipsoit biçiminde olan bir dalgaya karşılık gelir) açıklar. Bununla beraber, Huygens'in dalga kuramında ışık titreşimlerinin frekansı ve genliği kavramından söz edilmez, dolayısıyla ne renklerin çeşitliliği ne de girişim vakaları açıklanır. Ek olarak, bu kuram, ışığın doğrusal yayılmasının doyurucu bir açıklamasını yapmaktan da uzaktır.
XVIII. yy.'ın başlangıcında, gene bir dalga kuramı yanlısı olan Malebranche, esirin ışık titreşimleri ile bu titreşimlerin genliklerinden ayrı tuttuğu frekanslarına ilişkin daha belirgin bir görüşe vardı ve buradan kalkarak renklerin devamlı çeşitliliğini keşfetti. Fakat, Huygens benzer biçimde Malbranche da titreşimin boyuna bulunduğunu savunur.
Bununla beraber Nevvton'un ışık kuramı, tanecik görüşünün ağır basmış olduğu karma bir kuramdır. Newton bu kuramı ilk kez, 1672'de Royal Society'de sunmuş olduğu meşhur bildirisinde deklare etti; bu bildiri, arı dalga kuramının savunucusu Hooke ile sert bir polemiğin membaı oldu. Bununla beraber Nevvton bu kuramı, sadece Optik adlı yapıtında tümüyle geliştirebildi. Daha doğrusu kuram sadece yapıtın sonunda yer edinen bir takım Ouaestiones (Sorular) içinde sergilendi. Nevvton'a bakılırsa ışık, tutsak içinde sonlu bir hızla yer değiştiren ve burada titreşimler oluşturan taneciklerden meydana gelmekteydi. Malebranche benzer biçimde, Nevvton da renklerle değişen frekans terimini ortaya attı, bununla beraber Malebrancte'tan değişik olarak titreşimlerin genliği ile frekans arasındaki ayrımı açıkça ortaya koyamadı. Frekans, taneciklerin izlediği yol süresince davranışlarında görülen değişimle (erişim kuramı), renklerin çeşitliliği ise, taneciklerin büyüklük farklarıyla açıklanır.
Nevvton'ın tanecik kuramı, ışığın doğrusal yayılmasını inceler; bununla beraber Nevvton, beyaz ışık, düzlem-dışbükey bir mercekten geçtiğinde bir cam plak üstünde gözlemlenen halkaların kırınımını ve renklenmesini pek bilimsel olmayan, düşsel ve mekanik akıl yürütmelerle açıklar. Işık dalgalarının girişimine ilişkin temel ilke sadece XIX. yy.'ın başlangıcında, dalga kuramı yanlısı Young tarafınca ortaya kondu. Young bilhassa, birbirine yaklaştırılma koşut iki ince lamın renklenmesi ile Nevvton' ın açıklamış bulunduğunu ileri sürdüğü halkaların renklenmesini inceledi.
Young'ın tam bir açıklığa ulaşamayan dalga kuramını, gerçek anlamıyla geliştiren Fresnel oldu. Fresnel, Hooke'un düşünüp de geliştiremediği boyuna titreşim yerine enine titreşim terimini getirdi. Böylece, çağdaş bilimsel optik kurulmuş oldu. Bununla beraber, XIX. yy.'ın birinci yarısında başta Laplace ve Biot olmak suretiyle çok sayıda alim, Nevvton mekaniği temelinde savundukları tanecik kuramına bağlı kaldı. Sadece, Fizeau (1849) ve Foucault'nun (1850) gerçekleştirdikleri ölçmeler ışığın havada, sudakinden daha süratli yayıldığını kanıtlayınca, tanecik kuramı terk edildi; zira bu kuram bu olayın tersini gösteriyordu. Oysa bu netice, daha ilkin Fresnel'in dalga optiği kuramında öngörülmüştü. Fotonun Einstein tarafınca 1905'te, dalga mekaniğinin de Louis de Broglie tarafınca 1924'te bulunuşuyla, tanecik kuramı ile dalga kuramını birleştiren iki kuram, doğrusu ışığın tanecikli ve dalgalı oluş kuramı uzlaştı. 1865'te, Maxvvell ışığın elektromanyetik yapısını ortaya koydu; bu görüş XIX. yy. sonunda Lorentz tarafınca geliştirildi. Lorentz böylece, ışığın yansıma ve kırılmasının bilhassa Maxvvell'in elektromanyetik kuramıyla açıklanabileceğini gösterdi.
• Doğrusal olmayan optik. Bir E elektrik alanının tesirinde kalan maddesel bir ortam, düzgüsel durumda bu alanla orantılı elektriksel bir kutuplanma gösterir: P KE (burada K orantı değişmezi ortamın dielektrik yatkınlığıdır). Elektromanyetik bir ışık dalgasının bu ortamdaki yayılmasına ilişkin hesaplar bu durumda,e, =1+K göreli dielektrik değişmezini göz önüne almayı gerektirdi ve ortamın n = ı/Tr kırılma indisinin varlığı kuramsal olarak doğrulandı. Sadece, laser'in bulunuşundan bu yana, E elektrik alanı son aşama yeğin olan ışık dalgaları üretilebilmektedir; bu durumda, yüksek alan yeğinliği sebebiyle ortamda indüklenen P elektrik kutuplanması, E elektrik alanı genliğinin doğrusal bir fonksiyonu olmaktan çıkar. Bu durumda kırılma indisi terimi artık bir anlam taşımaz ve dalgaların yayılması, tümüyle hususi yasalara bağlanır.
Bu özellikler içinde şunlar sayılabilir: özodaklaşma vakası (bir laserden çıkan koşut bir ışık demeti, ortamın içinde kendi kendine odaklanma eğilimi gösterir ve ince filamanlar halinde toplanır), armonik üretimi (laserden çıkan kırmızı ışık demeti, ortamdan geçtiğinde, frekansı gelen dalganın frekansının iki katına eşit bir dalganın çıkmış olduğu görülür), iki foton soğurması (iki düzey içinde her iki foton ayrı ayrı alındıklarında olanaksız olan atom geçişi, bu fotonlar, enerjilerinin toplamı tam anlamıyla iki düzey arasındaki enerji farkına karşılık gelmek koşuluyla beraber alındıklarında olanaklı olur).
• Optik birimler - KANDELA, LüMEN. LüKS, DİYOPTRİ.
Optik (Opticks), Nevvton'ın yapıtı (1. ing. baskı 1704; eklemelerle çıkan 2. lat. baskı, 1704; tekrardan gözden geçirilmiş 2. ing. baskı, 1717-18). Nevvton'ın Optik adlı yapıtı üç kitabından oluşur. Birinci kitap iki bölüm ihtiva eder; ilk bölümde, ışığın yayılması ve yansıması, ikinci bölümde ise ayrışması incelenir, ikinci kitap ince lamların renklenmesini doğadaki cisimlerin renkleri ile lamların renkleri arasındaki benzeşimi, üçüncü kitap kırılma ve renkler üstüne genel gözlemleri kapsar.
Kaynak: Büyük Larousse
Optik nedir, nerelerde kullanılır?
Optik
Optik Norit (Optik Sinir İltihabı)
YORUMLAR