özetlemek gerekirse oratoryo: türlü mevzuları içeren tertipli eserlerin koro ve orkestra için bestelenmiş şekli. dataya inersek: ahmet say...
özetlemek gerekirse oratoryo: türlü mevzuları içeren tertipli eserlerin koro ve orkestra için bestelenmiş şekli.
dataya inersek: ahmet say'ın müzik sözlüğü (müzik ansiklopedisi yayınları, istanbul 2002) oratoryo hakkında varlıklı bilgiler içeriyor. ahmet say, oratoryonun tanımını, "solo şarkıcılar, koro ve orkestra için, belli başlı bir metin üstüne bestelenen çok bölümlü sahne eseri." şeklinde yaparak oratoryonun tarihçesini, mühim simalarını da veriyor. ilk başlarda dinsel özellikte olan ve tiyatro ögelerini de içeren oratoryonun, opera sanatının din dışı mevzuları işlemesine seçenek olarak kilisenin desteğiyle 17. yüzyılın başlarında 'dinsel yaratı' yönüyle biçimlenmeye başladığını ifade eden yazar, italyan besteci giacomo carissimi'nin (1605-1674) sahnede hareketi, dekor ve kostümü tümüyle terk ederek oratoryoyu tiyatro ögelerinden arındırdığını ve ona malum biçimini verdiğini belirtir.
"türlü müzik tarzlarını içinde barındıran oratoryo, temel ilkeleri itibariyle tiyatro ögelerinden uzaktır. bu nedenle 17. yüzyıl oratoryolarında historicus (anlatıcı) konumundaki kişiler, mevzuyu izah etme, vakaları aydınlatma bağlamında izah etme yapıyorlardı. anlatma görevi kimi zaman de koroda oluyordu. koro, trajik ve destansı ilkelere dayanan oratoryoda mühim bir işlev görür.
"oratoryo, j.s.bach ve g.f.haendel'in eserleriyle çıkış yapmış, sonrasında da 'kilise müziği' geleneklerinin ötesinde bir yol izlemiş, din dışı mevzulara da yönelmiştir. oysa terim, bu formun doğuş nedenlerine uygun olarak latince 'orare' (dua etmek) sözcüğünden oluşur.
"italyanca oratoria, 'dua salonu'" (bkz. ahmet say, müzik sözlüğü)
20. yüzyılın en mühim oratoryoları içinde elgar'ın 'gerontius'un Düşü' (1900), stravinski'nin 'oedipus rey' (1927), benjamin britten'in 'war requiem' (1962) adlı eserleri anılır.
italya'da doğup gelişen oratoryo, ilk başlarda hıristiyanlık ögeleri içeriyor ve âdeta kilise müziği olarak gelişim ediyordu. fakat sonraları bu özelliğinden sıyrılarak evrensel bir form kazanmıştır. adnan saygun, yunus emre (1946), ali doğan sinangil, mevlâna (1973) adlı oratoryoları yazmışlardır. eğer içinde ne olduğu sonsuzluğa uzanıyor, ebedî olan'ı, aşkın (müteal) olan'ı terennüm ediyorsa, oratoryo çağıl bir mesnevîdir bir mealde.
bugün okullarda müzik, türkçe ve edebiyat öğretmenlerince türlü oratoryolar sergilenmektedir. istanbul'un kurtarılışı'ni, istiklâl savaşı'nı, çanakkale destanı'nı, mehmet akif ersoy'un yaşamını ifade eden oratoryolar hazırlanıp sunulmaktadır.
YORUMLAR