OTAK a. (esk. türkç. söze.). Çoğu zaman padişaha ya da yüksek rütbeli görevlilere ilişkin çok büyük ve heybetli çadır. *Esk. Otağı ...
OTAK a. (esk. türkç. söze.). Çoğu zaman padişaha ya da yüksek rütbeli görevlilere ilişkin çok büyük ve heybetli çadır.
*Mit. Türk yaşamında mühim bir yeri olan otağ mitolojiye de yansımıştır. Kırgızlar'ın Manas destam'nda Manas'ın otağı Ak otağ, düşmanı Murun'kiyse Boz otağ'dır. Manas ve Temir Han'ın kızı olan karısı Kanıkey Hatun için göklere değen altmış kanatlı gerdek otağı kurulur.
*ANSİKL. Devamlı kırmızı renkte olan otağı hümayun, padişah sefere Rumeli yönünden çıkarsa Davutpaşa ya da Çırpıcı çayırında, Anadolu yönünden çıkarsa üsküdar'da Doğancılar meydanında ve Edirne'den yola çıkacak olursa Kabak meydanında kurulurdu. Otağı hümayunu evvel saptanan yerde hayme mehterleri kurarlardı. Seferde padişahın iki otağı olur, bunlardan birinde otururken, diğeri tuğlarla beraber bir sonraki menzilde hazır edilir, kendisi buraya erişince ilk otağ gene bir konak ileri götürülürdü. Otağı hümayunun bakım ve korunmasını sipah ağasının kapıkulu sipah bölüğünden atadığı bir şahıs üstlenirdi. Sefere çıkan padişahın otağı hümayunu, yeniçeri ağasının nezarete altında, rikap ağaları ve şeyhlerin zikirleriyle develere yüklenir, otakçıbaşı, mehterbaşı ve ortalama 700 mehterle beraber kurulacağı alana götürülürdü. Güzel görünümlü, ağaçlıklı bir yerde kurulan otağı hümayun, ordugâhta yeniçeri çadırlarıyla çevrilirdi. Tuğları ve otağı hümayunu taşımakla görevlendirilen kişilerin başındaki konakçıbaşı beylerbeyi, sancakbeyi ve çoğu zaman kapıcıbaşı rütbesinde olurdu. Sınır boylarında otağı hümayun kurulacağı vakit toplarla beraber yeniçeriler de üç el ateş ederlerdi. İki bölümden oluşan otağı hümayun pamuk ipliğinden dokunur, üstü de renkli şerit ve sırma saçaklarla süslenirdi. Otağın yanında ek olarak bir galeriyle buna bağlı bir başka çadır bulunur, padişah bu çadırda divan görüşmelerini dinlerdi. Gene otağa bağlı bir başka çadırda ise, “Hazinei hümayun†denen padişah hâzinesi dururdu. Padişah dışındakiler (şehzade vezir, beylerbeyi vb.) kırmızı çadır kullanamazlardı.
*Esk. Otağı geran, otağ yapanlar.
*Kur. tar. Otağı asafi, sadrazama özgü büyük çadır. Otağı hümayun, padişaha özgü büyük, etekli ve çok süslü çadır (Bk.ansikl. böl.)
*Kur. tar. Otağı asafi, sadrazama özgü büyük çadır. Otağı hümayun, padişaha özgü büyük, etekli ve çok süslü çadır (Bk.ansikl. böl.)
*ANSİKL. Devamlı kırmızı renkte olan otağı hümayun, padişah sefere Rumeli yönünden çıkarsa Davutpaşa ya da Çırpıcı çayırında, Anadolu yönünden çıkarsa üsküdar'da Doğancılar meydanında ve Edirne'den yola çıkacak olursa Kabak meydanında kurulurdu. Otağı hümayunu evvel saptanan yerde hayme mehterleri kurarlardı. Seferde padişahın iki otağı olur, bunlardan birinde otururken, diğeri tuğlarla beraber bir sonraki menzilde hazır edilir, kendisi buraya erişince ilk otağ gene bir konak ileri götürülürdü. Otağı hümayunun bakım ve korunmasını sipah ağasının kapıkulu sipah bölüğünden atadığı bir şahıs üstlenirdi. Sefere çıkan padişahın otağı hümayunu, yeniçeri ağasının nezarete altında, rikap ağaları ve şeyhlerin zikirleriyle develere yüklenir, otakçıbaşı, mehterbaşı ve ortalama 700 mehterle beraber kurulacağı alana götürülürdü. Güzel görünümlü, ağaçlıklı bir yerde kurulan otağı hümayun, ordugâhta yeniçeri çadırlarıyla çevrilirdi. Tuğları ve otağı hümayunu taşımakla görevlendirilen kişilerin başındaki konakçıbaşı beylerbeyi, sancakbeyi ve çoğu zaman kapıcıbaşı rütbesinde olurdu. Sınır boylarında otağı hümayun kurulacağı vakit toplarla beraber yeniçeriler de üç el ateş ederlerdi. İki bölümden oluşan otağı hümayun pamuk ipliğinden dokunur, üstü de renkli şerit ve sırma saçaklarla süslenirdi. Otağın yanında ek olarak bir galeriyle buna bağlı bir başka çadır bulunur, padişah bu çadırda divan görüşmelerini dinlerdi. Gene otağa bağlı bir başka çadırda ise, “Hazinei hümayun†denen padişah hâzinesi dururdu. Padişah dışındakiler (şehzade vezir, beylerbeyi vb.) kırmızı çadır kullanamazlardı.
Kaynak: Büyük Larousse
YORUMLAR