Padişah MORPA Genel Kültür Ansiklopedisi Osmanlı hükümdarlarına verilen unvan. Kurum süreci larında, Osman Bey ve Orhan Bey'de ...
Padişah
MORPA Genel Kültür Ansiklopedisi
Osmanlı hükümdarlarına verilen unvan. Kurum süreci larında, Osman Bey ve Orhan Bey'de olduğu benzer biçimde "Bey" unvanı geçer. Ek olarak geleneksel olarak "Han" ve "Sultan" unvanları da kullanılırdı. I. Murat ile beraber "Hüdavendigâr" unvanı benimsendi. "Padişah" unvanı II. Murat döneminde kullanılmaya başlandı. Yüce hükümdar anlamına gelen bu deyim iki Farsça sözcükten oluşur: "Pâd" büyük, yüce, "şah" ise hükümdar anlamındadır.
*Ek olarak Bakınız:
MORPA Genel Kültür Ansiklopedisi
Osmanlı hükümdarlarına verilen unvan. Kurum süreci larında, Osman Bey ve Orhan Bey'de olduğu benzer biçimde "Bey" unvanı geçer. Ek olarak geleneksel olarak "Han" ve "Sultan" unvanları da kullanılırdı. I. Murat ile beraber "Hüdavendigâr" unvanı benimsendi. "Padişah" unvanı II. Murat döneminde kullanılmaya başlandı. Yüce hükümdar anlamına gelen bu deyim iki Farsça sözcükten oluşur: "Pâd" büyük, yüce, "şah" ise hükümdar anlamındadır.
*Ek olarak Bakınız:
Osmanlı Padişah Tuğraları
Padişah Hanımları; Sultanlar
Kurtuluş Savaşı'nda padişah ve halifenin görevi nedir?
PADİŞAH a. (fars. pâdişâh). OsmanlI imparatorluğu'nda hükümdara verilen ad; osmanlı hükümdarı. (Bk. ansikl. böl.)
*ikt. tar. Padişah dirliği, OsmanlIlar döneminde, devletin geçim aracı olarak verdiği maaş, ulufe, tımar benzer biçimde gelirlere verilen ad. (Eskiden devletin tüm mal ve ge lirleri padişaha ilişkin kabui edilmiş olduğu için bu tür geçim araçlarına da bu ad verilmiştir.)
*ANSİKL. Padişah, osmanlı hükümdarlarının resmi sıfatları içinde, yasal devlet başkanlığını tanımlayan başlıca unvan olarak kullanılmasına rağmen, ilk osmanlı hükümdarlarından Orhan ve Murat I için bunun yanı sıra daha çok “bey" unvanı kullanıldı. XIV. yy.'da ve XV. yy.'ın ilk yarısında osmanlı hükümdarları, İslam devlet baştanlarının geleneksel resmi sıfatı olan "sultan" unvanıyla beraber “bey" ve “han†payelerini kullanmayı yeğlediler. Murat II, Mehmet II ve Bayezit II bile hıristiyan devletlerle meydana getirilen antlaşmalarda “sultan"dan çok "han†ya da “emir†unvanını kullandı. Osmanlı hükümdarları için XIV. yy.'dan XV. yy.'ın ilk yarısına kadar Murat l'den başlayarak "büyük sultan†anlamında "hüdavendigâr" ve "hünkâr†unvanları da kullanıma girdi. Bilhassa İstanbul'un fethinden (1453) sonrasında Fatih Sultan Mehmet için "imparator†anlamında genel olarak “padişah" unvanı kullanılmaya başlandı. Öte taraftan, İran'da Osmanlı- lar'a rakip olarak yükselen Safeviler, osmanlı hükümdarlarının “padişah†unvanına karşı “şehinşah†unvanını benimsediler. OsmanlIlarda padişahın yetkileri, uç beyliğinden başlayarak devletin gelişimi oranında arttı. Mehmet ll'ye kadar uç beyleri olarak hıristiyanlığa karşı İslam gazasının öncüleri gözüyle bakılan osmanlı hükümdarları, İstanbul'un fethinden sonrasında İslam dünyasının en büyük güç membaı sayıldılar İstanbul'u fetheden Fatih, dolayısıyla kendisini Roma imparatorlarının mirasçısı, Anadolu ve Rumeli'nin egemeni, bilhassa de islamın en büyük cihat temsilcisi bildi. Bayezit II ile beraber din öğesine ehemmiyet verilmeye başlanınca devlet yönetimi, padişahın görüşleri doğrultusunda şeriat düzenine uygun bir halde gelişti. Mercidabık savaşı'ndan (1516) sonrasında "hadim-ül haremeyn ve'eş-şerifeyn†unvanını kullanan Yavuz Sultan Selim, İstanbul'a döndüğünde padişah unvanının yanına, son abbasi halifesinden almış olduğu "halife†unvanını da ekledi. Bunun naturel bir sonucu olarak ondan sonraki padişahlar kendilerini tüm İslam dünyasının tek hükümdarı ve yasal halifesi saydılar. Önceleri yazışmalarda osmanlı hükümdarları için “saadetlu padişahım", "devletlu padişahım" benzer biçimde kısa ve yalın seslenmeler kullanılırken, sonraları, bilhassa XVIII. yy.'dan başlayarak "şevketlu, kerametlu, inayetlu padişahım", “şevketlu, mehabetlu, inayetlu, kudretlu, velinimeti bi-minnetim efendim padişahım" türünden uzun›atafatlı kalıplar kullanıldı. XIX. yy. başlarında “padişahı güzin, halifeyi ruyi zemin†ya da "padişahı islampenah†diye anılan osmanlı hükümdarları, Tanzimat döneminde (1839-1876) müslüman olmayan türk uyrukluları (reaya) devlete bağlamak amacıyla yasal hükümdarlık niteliklerinin vurgulanmasına ehemmiyet verdiklerinden, ek olarak 'tüm Osmanlılar'ın hükümdarı" unvanını da aldılar. Birinci meşrutiyet (1876) anayasası (Kanunuesasi) padişahın devlet hiyerarşisi içindeki geleneksel üstün durumunu ve kati egemenliğini korurken, ikinci meşrutiyetin (1908) batı anayasaları tesirinde değiştirilen yeni anayasası, yetkilerini sınırlandırdığı padişahı, bayağı bir meşrutiyet hükümdarı durumuna indirgedi. 23 nisan 1920'de kurulan TBMM hükümetinin, saltanatın kaldırıldığını bildiren bir yasayla osmanlı hükümdarlarının tüm egemenlik yetkilerinin türk ulusuna geçtiğim açıklaması üstüne (1922) sonlanmış olan Osmanlı imparatorluğu ile beraber padişah unvanı da tarihe karıştı.
Kaynak: Büyük Larousse
*ikt. tar. Padişah dirliği, OsmanlIlar döneminde, devletin geçim aracı olarak verdiği maaş, ulufe, tımar benzer biçimde gelirlere verilen ad. (Eskiden devletin tüm mal ve ge lirleri padişaha ilişkin kabui edilmiş olduğu için bu tür geçim araçlarına da bu ad verilmiştir.)
*ANSİKL. Padişah, osmanlı hükümdarlarının resmi sıfatları içinde, yasal devlet başkanlığını tanımlayan başlıca unvan olarak kullanılmasına rağmen, ilk osmanlı hükümdarlarından Orhan ve Murat I için bunun yanı sıra daha çok “bey" unvanı kullanıldı. XIV. yy.'da ve XV. yy.'ın ilk yarısında osmanlı hükümdarları, İslam devlet baştanlarının geleneksel resmi sıfatı olan "sultan" unvanıyla beraber “bey" ve “han†payelerini kullanmayı yeğlediler. Murat II, Mehmet II ve Bayezit II bile hıristiyan devletlerle meydana getirilen antlaşmalarda “sultan"dan çok "han†ya da “emir†unvanını kullandı. Osmanlı hükümdarları için XIV. yy.'dan XV. yy.'ın ilk yarısına kadar Murat l'den başlayarak "büyük sultan†anlamında "hüdavendigâr" ve "hünkâr†unvanları da kullanıma girdi. Bilhassa İstanbul'un fethinden (1453) sonrasında Fatih Sultan Mehmet için "imparator†anlamında genel olarak “padişah" unvanı kullanılmaya başlandı. Öte taraftan, İran'da Osmanlı- lar'a rakip olarak yükselen Safeviler, osmanlı hükümdarlarının “padişah†unvanına karşı “şehinşah†unvanını benimsediler. OsmanlIlarda padişahın yetkileri, uç beyliğinden başlayarak devletin gelişimi oranında arttı. Mehmet ll'ye kadar uç beyleri olarak hıristiyanlığa karşı İslam gazasının öncüleri gözüyle bakılan osmanlı hükümdarları, İstanbul'un fethinden sonrasında İslam dünyasının en büyük güç membaı sayıldılar İstanbul'u fetheden Fatih, dolayısıyla kendisini Roma imparatorlarının mirasçısı, Anadolu ve Rumeli'nin egemeni, bilhassa de islamın en büyük cihat temsilcisi bildi. Bayezit II ile beraber din öğesine ehemmiyet verilmeye başlanınca devlet yönetimi, padişahın görüşleri doğrultusunda şeriat düzenine uygun bir halde gelişti. Mercidabık savaşı'ndan (1516) sonrasında "hadim-ül haremeyn ve'eş-şerifeyn†unvanını kullanan Yavuz Sultan Selim, İstanbul'a döndüğünde padişah unvanının yanına, son abbasi halifesinden almış olduğu "halife†unvanını da ekledi. Bunun naturel bir sonucu olarak ondan sonraki padişahlar kendilerini tüm İslam dünyasının tek hükümdarı ve yasal halifesi saydılar. Önceleri yazışmalarda osmanlı hükümdarları için “saadetlu padişahım", "devletlu padişahım" benzer biçimde kısa ve yalın seslenmeler kullanılırken, sonraları, bilhassa XVIII. yy.'dan başlayarak "şevketlu, kerametlu, inayetlu padişahım", “şevketlu, mehabetlu, inayetlu, kudretlu, velinimeti bi-minnetim efendim padişahım" türünden uzun›atafatlı kalıplar kullanıldı. XIX. yy. başlarında “padişahı güzin, halifeyi ruyi zemin†ya da "padişahı islampenah†diye anılan osmanlı hükümdarları, Tanzimat döneminde (1839-1876) müslüman olmayan türk uyrukluları (reaya) devlete bağlamak amacıyla yasal hükümdarlık niteliklerinin vurgulanmasına ehemmiyet verdiklerinden, ek olarak 'tüm Osmanlılar'ın hükümdarı" unvanını da aldılar. Birinci meşrutiyet (1876) anayasası (Kanunuesasi) padişahın devlet hiyerarşisi içindeki geleneksel üstün durumunu ve kati egemenliğini korurken, ikinci meşrutiyetin (1908) batı anayasaları tesirinde değiştirilen yeni anayasası, yetkilerini sınırlandırdığı padişahı, bayağı bir meşrutiyet hükümdarı durumuna indirgedi. 23 nisan 1920'de kurulan TBMM hükümetinin, saltanatın kaldırıldığını bildiren bir yasayla osmanlı hükümdarlarının tüm egemenlik yetkilerinin türk ulusuna geçtiğim açıklaması üstüne (1922) sonlanmış olan Osmanlı imparatorluğu ile beraber padişah unvanı da tarihe karıştı.
Kaynak: Büyük Larousse
YORUMLAR