Paragrafta ifade biçimleri nedir? Ifade tekniği, yazarın, düşüncelerini ortaya koyma biçimidir. Yazının amacıyla ifade tekniği iç...
Paragrafta ifade biçimleri nedir?
Ifade tekniği, yazarın, düşüncelerini ortaya koyma biçimidir. Yazının amacıyla ifade tekniği içinde açık bir ilgi vardır. Yazıda okura bir izlenim kazandırma, okuru bir vaka içinde yaşatma, okura bir şeyler öğretme, okurun fikir ve kanılarını değişiklik yapma amaçlarına bağlı olarak dört ifade tekniği(biçimleri) ortaya çıkmıştır:
1. Betimleme
Yazarın, gördüklerini okuyucunun gözünde canlanacak halde anlatmasına dayanır. Başka bir söyleyişle, sözcüklerle fotoğraf yapmaktır. Bir betimleme paragrafını okuduğumuzda gözümüzde bir tablo canlanır. Bu yönüyle, varlıklarda çoğu zaman bir durağanlık söz mevzusudur. Betimlemede tüm duyulardan yararlanılmakla beraber, betimleme daha çok, görme duyusuna dayandığı için görsellik ön plandadır. Betimleme tekniğiyle oluşturulmuş paragraflarda varlıklar, ayırt edici özellikleriyle anlatılır. Renk ve şekil ayrıntılarına yer verildiği şeklinde, kalite bildiren sözcükler de çoğunlukla kullanılır.
Betimlemelerde varlıkların dış görünüşleri de iç dünyalarına ilişkin özellikleri de anlatılabilir. Varlıkların dış görünüşlerinin ayırt edici özellikleriyle anlatıldığı betimlemeye fizyolojik betimleme; varlıkların iç dünyalarına ilişkin özelliklerinin anlatıldığı betimlemeye ruhsal betimleme denir Ek olarak, yazarın, kişisel duygularını da anlatıma katmış olduğu betimlemeye öznel betimleme; gördüklerini olduğu şeklinde aktardığı betimlemeye nesnel betimleme denir.
Anadolu'nun hüzünlü sonbaharlarından biriydi. Toprak yola serpilmiş şeklinde duran seyrek taş parçaları güneşin ilk ışıklarıyla parıldıyor, otomobil sarsıldıkça gözlerimin önünde kıvılcımlar şeklinde yanıp sönüyordu. Ara sıra daha çok koşmak isteğiyle şahlanan gürbüz hayvanların yoldan kaldırdıkları tozlar, arabayı sararak boşlukta uçuşuyor; titreşiyor, sonrasında dalga dalga yere inerek gözden kayboluyordu.
Bu parçada yazar, bir seyahat sırasındaki gözlemlerini konu alıyor. Bu anlatılanlar da (toprak yol, seyrek taş parçaları, atların kaldırdığı tozlar…) biz okuyucuların gözünde canlanıyor. Böylece yazar, kendi gördüklerini okuyucularına canlı bir halde anlatma amacını gerçekleştirmiş oluyor.
Örnek 1:
Minibüsle, sabahleyin yola çıktık. (II) Yeşilin, açığından koyusuna değin tüm tonlarıyla bezenmiş ağaçların süslediği yamaçlardan, tepelerden geçtik. (III) Şırıl şırıl akan derecikleri aşa aşa sonunda yeryüzü cennetine vardık. (IV) Çevresini irili ufaklı ağaçların kuşattığı mavi, duru, büyük göle bakan bir yamaçta durduk. (V ) Kameramızı çıkarıp bu manzarayı görüntüledik.
Yukarıdaki numaralanmış cümlelerin hangilerinde betimlemeye yer verilmemiştir?
A) I. ve II. B) I. ve V. C) II. ve III. D) II. ve IV. E) III. ve IV.
(1999 - ÖSS)
Çözüm:
Parçanın II. cümlesinde “Yeşilin, açığından koyusuna değin tüm tonlarıyla bezenmiş ağaçların süslediği yamaçlardan, tepelerâ€, III. cümlesinde “Şırıl şırıl akan dereciklerâ€, IV. cümlesinde “Çevresini irili ufaklı ağaçların kuşattığı mavi, duru, büyük göle bakan bir yamaç†sözleriyle betimlemeye yer verilmiştir I. ve V. cümlelerde ise betimleme söz mevzusu değildir.
Çözüm B 
2. Öyküleme
Özetlemek gerekirse, vaka anlatımına dayanır. Belirli bir yerde, belirli bir vakit dilimi içinde, kahramanların hareketlenmesiyle ortaya çıkan olayın anlatımıdır. Dolayısıyla, varlıklar hareket halinde verilir. Bir anlatıcı vardır, Anlatıcı, vakası çoğu zaman geçmiş vakit kipiyle (-di, -miş) anlatır. Paragrafı okuduğumuzda, vaka, gözümüzün önünden bir film şeridi şeklinde geçer.
Deniz tarafınca bir yaşlanmış; balıkçı kahvesine doğru usul usul ilerledi. Kapıyı aralayarak içeriye girdi. Sağda solda uyuyanlar vardı. Gür bir sesle herkesi selamladı. Kendinden güvenli adımlarla ilerledi, cam kenarındaki bir masaya oturdu. Garsondan bir çay istedi. Çayını içti, parasını ödedi ve dışarı çıktı. Denize doğru, İçli bir şarkı söyleyerek yavaş yavaş yürümeye başladı.
Bu parçada, bir ihtiyarın (kahraman), balıkçı kahvesine (yer) gitmesi (vaka) ve orada bir süre (vakit) oturup çay içtikten sonrasında ayrılması anlatılıyor. Kısaca paragrafta, bir ihtiyarın yaşadıkları öyküleniyor.
Örnek 2:
Soğuk bir İstanbul sabahı… Gökyüzünde bulut kaynıyor; yağmur yağdı yağacak… Biz yola koyuluyoruz. Otuz dakika sürecek yolculuğumuzu, Maltepe'nin bildik sokaklarından geçerek bir an ilkin bitirme telaşındayız, Sokaklar, işe yetişmek için koşuşanlarla dolu. İnsanlar, rayların üstünden, sağa sola bakarak, süratli adımlarla geçiyor. Bir taşra treni Gebze yönüne doğru gürültüyle yol alıyor,
Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisine başvurulmuştur?
A) Öyküleme - betimleme
B) Izah etme - betimleme
C) Karşılaştırma - öyküleme
D) Tanımlama - izah etme
E) Karşılaştırma - tanımlama
(2002 - ÖSS)
Çözüm:
Parçada yazar, yapmış olduğu bir yolculuğu anlatırken öyküleme tekniğine, seyahat esnasında yapmış olduğu gözlemleri anlatırken betimleme tekniğine başvuruyor.
Çözüm A
3. Izah etme
Herhangi bir mevzuda, okuyucuyu bilgilendirmeyi, ona bir şey öğretmeyi amaçlayan yazılarda kullanılan ifade tekniğidir. Çoğu zaman eğitici ve öğretici yazılarda (ders kitapları, ansiklopediler…) kullanılır. Bu tür yazılarda bilgilendirme amacı güdüldüğünden yorum içeren ifadelere pek yer verilmez, çoğu zaman nesnel yargılar vardır. Açık, anlaşılır, mütevazi bir dil kullanılır.
Bulut, havanın yüksek tabakalarında çeşitli yığınlar halinde toplanmış su buharıdır. Bunlar güneşin sıcaklığıyla havada yükselmeye adım atar. Yükseldikçe daha soğuk hava tabakalarına rastlar. Böylece su buharı, su damlacıkları haline gelir. Bulutların havada durmasını düşme hızlarının azca olması sağlar. Ağırlaşınca düşenler, sıcak hava ile karşılaşınca tekrardan buharlaşıp yükselir.
Bu parçada yazar “bulut†hakkında bilgi vermektedir. “Bulutâ€un ne olduğu ile ilgili detayları-bilgileri; kısa, yalın, anlaşılır ve kişisellikten uzak bir üslupla bizlere aktarmaktadır.
Örnek 3:
Eylülde Kaçkarlar'ın çevresinde “kestane karası fırtınası†gelip çatar. Kestanelerin dökülme zamanıdır artık. Yöre insanı için kestanenin hem meyvesi, hem de kerestesi çok değerlidir, Bundan dolayı evlerin bilhassa dış cephesi bu ağaçtan yapılır. Rüzgârlar vadilerde uğuldamaya, yapraklar dökülmeye adım atmıştır bugünlerde. Karın habercisi olan “karakuşâ€ birazdan pencerenin pervazına tüner Derinden kurt sesleri gelir. Orman tüm yaşamıyla hazırdır uzun ve beyaz kışa.
Bu parçanın anlatımında, aşağıdakilerin hangisinde verilenlerden yararlanılmıştır?
A) Karşılaştırma, tanımlama, öyküleme
B) Izah etme, öyküleme, betimleme
C) Münakaşa, karşılaştırma, öyküleme
D) Tanımlama, örnek gösterme, betimleme
E) Izah etme, münakaşa, örnek gösterme
(2000 - ÖSS)
Çözüm:
Parçada yazar, eylül ayında Kaçkarlar'daki tabiat ve insan yaşamı ile ilgili olarak bilgi verdiği için izah etme tekniğine başvurmuştur. Izah etme yapılırken kışın gelişi “rüzgârların uğuldaması, yaprakların dökülmesi, kuşun ötmesi†şeklinde öğelerle öykülenmiş, tüm bunlar yapılırken anlatılanlar okurun gözünde canlandırılarak betimlemeye başvurulmuştur,
Çözüm B 
4. Münakaşa
Bir düşüncenin yanlışlığını gösterip ileri sürülen bir düşüncenin savunulduğu yazılarda kullanılan anlatını tekniğidir. Bu teknikle yazılan yazılarda, çoğu zaman okuyucuyla karşılıklı konuşuyormuşçasına bir üslup kullanılır. Yazar, paragrafın başlangıcında, karşıt görüşü ortaya koyup onun noksan taraflarını belirleyerek o görüşü çürütmeye çalışırken, kendi görüşünün doğruluğunu savunur.
Romancı mevzuyu önyargılarla ele almamalıymış! Ya iyi mi ele almalıymış? Mevzusu önyargılarla ele alınmamış tek bir sanat yapıtı bilmiyorum. Sanatçı, yapıtını hazırlamak için bazı seçmeler yapar, ya mevzuyu seçer ya mevzunun işlenişinde kullanılacak yöntemi. Bir kere bu seçme bile bir önyargıdır. Önyargıyla hiçbir ilgisi yokmuş şeklinde görünen, aşkı özetleyen kitapları inceleyin. Hepsinde, sevgililerin kavuşmasına engel olan kuvvetlere yazarın karşı durduğu görülür.
Bu parçada yazar, “Romancı mevzuyu önyargılarla ele almamalıymış! Ya iyi mi ele al malıymış?†diyerek hem karşı çıkmış olduğu görüşü belirliyor hem de sual sorarak kendi düşüncesini söyleme olanağı sağlıyor. Böylece yazar, kendi görüşü ile karşıt görüşü bir arada verip kendi görüşünün doğru bulunduğunu ileri sürüyor, örnek vererek (yazarların, aşkı özetleyen kitaplarında kötülere karşı oluşu) bunu destekliyor.
Örnek 4:
Bizde, sanat eseri yarına diliyle kalır, şeklinde yanlış bir fikir var. Sanat eserinin yarına kalması yalnız diliyle İlgili değildir Eserin mevzusu da minimum dili kadar önemlidir. İnsanların ilgisini çekmeyen mevzularda yazılan eserlerin durumu iç açıcı değildir. O yüzden sanat eserinin yarına kalması, bununla beraber işlenecek olan mevzuyla da ilgilidir.
Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisi ağır basmaktadır?
A) Betimleme
B) Tanımlama
C) Öyküleme
D) Münakaşa
E) Şahit gösterme
Çözüm:
Parçada sanat eserinin kalıcılığını elde eden özelliğin dili mi yoksa mevzusu mu olduğu münakaşa tekniğiyle ortaya konmuştur. Netice olarak sanat eserinin yarına kalmasında mevzusunun da dili kadar mühim olduğu düşüncesine varılmıştır.
Çözüm D
Devlet yönetim biçimleri nedir?
Ifade (İfade) ve Ifade Biçimleri
Litrenin yazılış biçimleri nedir?
Bu ileti 'en iyi çözüm' seçilmiştir.
1. Betimleme
Yazarın, gördüklerini okuyucunun gözünde canlanacak halde anlatmasına dayanır. Başka bir söyleyişle, sözcüklerle fotoğraf yapmaktır. Bir betimleme paragrafını okuduğumuzda gözümüzde bir tablo canlanır. Bu yönüyle, varlıklarda çoğu zaman bir durağanlık söz mevzusudur. Betimlemede tüm duyulardan yararlanılmakla beraber, betimleme daha çok, görme duyusuna dayandığı için görsellik ön plandadır. Betimleme tekniğiyle oluşturulmuş paragraflarda varlıklar, ayırt edici özellikleriyle anlatılır. Renk ve şekil ayrıntılarına yer verildiği şeklinde, kalite bildiren sözcükler de çoğunlukla kullanılır.
Betimlemelerde varlıkların dış görünüşleri de iç dünyalarına ilişkin özellikleri de anlatılabilir. Varlıkların dış görünüşlerinin ayırt edici özellikleriyle anlatıldığı betimlemeye fizyolojik betimleme; varlıkların iç dünyalarına ilişkin özelliklerinin anlatıldığı betimlemeye ruhsal betimleme denir Ek olarak, yazarın, kişisel duygularını da anlatıma katmış olduğu betimlemeye öznel betimleme; gördüklerini olduğu şeklinde aktardığı betimlemeye nesnel betimleme denir.
Anadolu'nun hüzünlü sonbaharlarından biriydi. Toprak yola serpilmiş şeklinde duran seyrek taş parçaları güneşin ilk ışıklarıyla parıldıyor, otomobil sarsıldıkça gözlerimin önünde kıvılcımlar şeklinde yanıp sönüyordu. Ara sıra daha çok koşmak isteğiyle şahlanan gürbüz hayvanların yoldan kaldırdıkları tozlar, arabayı sararak boşlukta uçuşuyor; titreşiyor, sonrasında dalga dalga yere inerek gözden kayboluyordu.
Bu parçada yazar, bir seyahat sırasındaki gözlemlerini konu alıyor. Bu anlatılanlar da (toprak yol, seyrek taş parçaları, atların kaldırdığı tozlar…) biz okuyucuların gözünde canlanıyor. Böylece yazar, kendi gördüklerini okuyucularına canlı bir halde anlatma amacını gerçekleştirmiş oluyor.
Örnek 1:
Minibüsle, sabahleyin yola çıktık. (II) Yeşilin, açığından koyusuna değin tüm tonlarıyla bezenmiş ağaçların süslediği yamaçlardan, tepelerden geçtik. (III) Şırıl şırıl akan derecikleri aşa aşa sonunda yeryüzü cennetine vardık. (IV) Çevresini irili ufaklı ağaçların kuşattığı mavi, duru, büyük göle bakan bir yamaçta durduk. (V ) Kameramızı çıkarıp bu manzarayı görüntüledik.
Yukarıdaki numaralanmış cümlelerin hangilerinde betimlemeye yer verilmemiştir?
A) I. ve II. B) I. ve V. C) II. ve III. D) II. ve IV. E) III. ve IV.
(1999 - ÖSS)
Çözüm:
Parçanın II. cümlesinde “Yeşilin, açığından koyusuna değin tüm tonlarıyla bezenmiş ağaçların süslediği yamaçlardan, tepelerâ€, III. cümlesinde “Şırıl şırıl akan dereciklerâ€, IV. cümlesinde “Çevresini irili ufaklı ağaçların kuşattığı mavi, duru, büyük göle bakan bir yamaç†sözleriyle betimlemeye yer verilmiştir I. ve V. cümlelerde ise betimleme söz mevzusu değildir.
Çözüm B 
2. Öyküleme
Özetlemek gerekirse, vaka anlatımına dayanır. Belirli bir yerde, belirli bir vakit dilimi içinde, kahramanların hareketlenmesiyle ortaya çıkan olayın anlatımıdır. Dolayısıyla, varlıklar hareket halinde verilir. Bir anlatıcı vardır, Anlatıcı, vakası çoğu zaman geçmiş vakit kipiyle (-di, -miş) anlatır. Paragrafı okuduğumuzda, vaka, gözümüzün önünden bir film şeridi şeklinde geçer.
Deniz tarafınca bir yaşlanmış; balıkçı kahvesine doğru usul usul ilerledi. Kapıyı aralayarak içeriye girdi. Sağda solda uyuyanlar vardı. Gür bir sesle herkesi selamladı. Kendinden güvenli adımlarla ilerledi, cam kenarındaki bir masaya oturdu. Garsondan bir çay istedi. Çayını içti, parasını ödedi ve dışarı çıktı. Denize doğru, İçli bir şarkı söyleyerek yavaş yavaş yürümeye başladı.
Bu parçada, bir ihtiyarın (kahraman), balıkçı kahvesine (yer) gitmesi (vaka) ve orada bir süre (vakit) oturup çay içtikten sonrasında ayrılması anlatılıyor. Kısaca paragrafta, bir ihtiyarın yaşadıkları öyküleniyor.
Örnek 2:
Soğuk bir İstanbul sabahı… Gökyüzünde bulut kaynıyor; yağmur yağdı yağacak… Biz yola koyuluyoruz. Otuz dakika sürecek yolculuğumuzu, Maltepe'nin bildik sokaklarından geçerek bir an ilkin bitirme telaşındayız, Sokaklar, işe yetişmek için koşuşanlarla dolu. İnsanlar, rayların üstünden, sağa sola bakarak, süratli adımlarla geçiyor. Bir taşra treni Gebze yönüne doğru gürültüyle yol alıyor,
Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisine başvurulmuştur?
A) Öyküleme - betimleme
B) Izah etme - betimleme
C) Karşılaştırma - öyküleme
D) Tanımlama - izah etme
E) Karşılaştırma - tanımlama
(2002 - ÖSS)
Çözüm:
Parçada yazar, yapmış olduğu bir yolculuğu anlatırken öyküleme tekniğine, seyahat esnasında yapmış olduğu gözlemleri anlatırken betimleme tekniğine başvuruyor.
Çözüm A
3. Izah etme
Herhangi bir mevzuda, okuyucuyu bilgilendirmeyi, ona bir şey öğretmeyi amaçlayan yazılarda kullanılan ifade tekniğidir. Çoğu zaman eğitici ve öğretici yazılarda (ders kitapları, ansiklopediler…) kullanılır. Bu tür yazılarda bilgilendirme amacı güdüldüğünden yorum içeren ifadelere pek yer verilmez, çoğu zaman nesnel yargılar vardır. Açık, anlaşılır, mütevazi bir dil kullanılır.
Bulut, havanın yüksek tabakalarında çeşitli yığınlar halinde toplanmış su buharıdır. Bunlar güneşin sıcaklığıyla havada yükselmeye adım atar. Yükseldikçe daha soğuk hava tabakalarına rastlar. Böylece su buharı, su damlacıkları haline gelir. Bulutların havada durmasını düşme hızlarının azca olması sağlar. Ağırlaşınca düşenler, sıcak hava ile karşılaşınca tekrardan buharlaşıp yükselir.
Bu parçada yazar “bulut†hakkında bilgi vermektedir. “Bulutâ€un ne olduğu ile ilgili detayları-bilgileri; kısa, yalın, anlaşılır ve kişisellikten uzak bir üslupla bizlere aktarmaktadır.
Örnek 3:
Eylülde Kaçkarlar'ın çevresinde “kestane karası fırtınası†gelip çatar. Kestanelerin dökülme zamanıdır artık. Yöre insanı için kestanenin hem meyvesi, hem de kerestesi çok değerlidir, Bundan dolayı evlerin bilhassa dış cephesi bu ağaçtan yapılır. Rüzgârlar vadilerde uğuldamaya, yapraklar dökülmeye adım atmıştır bugünlerde. Karın habercisi olan “karakuşâ€ birazdan pencerenin pervazına tüner Derinden kurt sesleri gelir. Orman tüm yaşamıyla hazırdır uzun ve beyaz kışa.
Bu parçanın anlatımında, aşağıdakilerin hangisinde verilenlerden yararlanılmıştır?
A) Karşılaştırma, tanımlama, öyküleme
B) Izah etme, öyküleme, betimleme
C) Münakaşa, karşılaştırma, öyküleme
D) Tanımlama, örnek gösterme, betimleme
E) Izah etme, münakaşa, örnek gösterme
(2000 - ÖSS)
Çözüm:
Parçada yazar, eylül ayında Kaçkarlar'daki tabiat ve insan yaşamı ile ilgili olarak bilgi verdiği için izah etme tekniğine başvurmuştur. Izah etme yapılırken kışın gelişi “rüzgârların uğuldaması, yaprakların dökülmesi, kuşun ötmesi†şeklinde öğelerle öykülenmiş, tüm bunlar yapılırken anlatılanlar okurun gözünde canlandırılarak betimlemeye başvurulmuştur,
Çözüm B 
4. Münakaşa
Bir düşüncenin yanlışlığını gösterip ileri sürülen bir düşüncenin savunulduğu yazılarda kullanılan anlatını tekniğidir. Bu teknikle yazılan yazılarda, çoğu zaman okuyucuyla karşılıklı konuşuyormuşçasına bir üslup kullanılır. Yazar, paragrafın başlangıcında, karşıt görüşü ortaya koyup onun noksan taraflarını belirleyerek o görüşü çürütmeye çalışırken, kendi görüşünün doğruluğunu savunur.
Romancı mevzuyu önyargılarla ele almamalıymış! Ya iyi mi ele almalıymış? Mevzusu önyargılarla ele alınmamış tek bir sanat yapıtı bilmiyorum. Sanatçı, yapıtını hazırlamak için bazı seçmeler yapar, ya mevzuyu seçer ya mevzunun işlenişinde kullanılacak yöntemi. Bir kere bu seçme bile bir önyargıdır. Önyargıyla hiçbir ilgisi yokmuş şeklinde görünen, aşkı özetleyen kitapları inceleyin. Hepsinde, sevgililerin kavuşmasına engel olan kuvvetlere yazarın karşı durduğu görülür.
Bu parçada yazar, “Romancı mevzuyu önyargılarla ele almamalıymış! Ya iyi mi ele al malıymış?†diyerek hem karşı çıkmış olduğu görüşü belirliyor hem de sual sorarak kendi düşüncesini söyleme olanağı sağlıyor. Böylece yazar, kendi görüşü ile karşıt görüşü bir arada verip kendi görüşünün doğru bulunduğunu ileri sürüyor, örnek vererek (yazarların, aşkı özetleyen kitaplarında kötülere karşı oluşu) bunu destekliyor.
Örnek 4:
Bizde, sanat eseri yarına diliyle kalır, şeklinde yanlış bir fikir var. Sanat eserinin yarına kalması yalnız diliyle İlgili değildir Eserin mevzusu da minimum dili kadar önemlidir. İnsanların ilgisini çekmeyen mevzularda yazılan eserlerin durumu iç açıcı değildir. O yüzden sanat eserinin yarına kalması, bununla beraber işlenecek olan mevzuyla da ilgilidir.
Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisi ağır basmaktadır?
A) Betimleme
B) Tanımlama
C) Öyküleme
D) Münakaşa
E) Şahit gösterme
Çözüm:
Parçada sanat eserinin kalıcılığını elde eden özelliğin dili mi yoksa mevzusu mu olduğu münakaşa tekniğiyle ortaya konmuştur. Netice olarak sanat eserinin yarına kalmasında mevzusunun da dili kadar mühim olduğu düşüncesine varılmıştır.
Çözüm D
YORUMLAR