Her yirmi dakikada bir, bir telefon kulübesine girip Virginia Stillman'ı arıyordu. Bir gece öncesinde nede olsa, şimdide öyleydi. Geriye...
Paul Auster, Cam Şehir
Ve ondan sonrasında kafamın içinde çarklar dönmeye başladı... Derken koca bir olanaklar dünyası açıldı önümde. 1 yıl sonrasında Cam Şehir'i yazmaya giriştiğimde o yanlış numara, kitabın en mühim vakasına dönüşmüştü, doğrusu tüm o hikayeyi başlatan hataya.
Hususi dedektif Paul Auster'le konuşmak isteyen birisi, 'Quinn' adlı bir adama telefon eder. Ve tıpkı bana ait yaptığım şeklinde, Quinn de o adama yanlış numara çevirdiğini söyler.Ertesi gece gene aynı şey olur ve Quinn gene kapar telefonu. Ama benimkinden değişik olarak Quinn'e bir talih daha tanınır. Üçüncü gece telefon gene çaldığında arayanın oyununa katılır Quinn ve işi üstlenir.
Evet, der ona, ben Paul Auster'im, ve o dakikada karmaşa başlar.
Paul Auster, Kırmızı Defter
Â
O, senin bu dünyanın tahmin edemeyeceği kadar iyi birisi olduğuna, bu nedenle de dünyanın seni ezip geçeceğine inanıyor.
Paul Auster, GörünmeyenÂ
Â
Parlak ışık, sonrasında karanlık. Gökyüzünün her köşesinden yağan güneş ışığı, arkasından gecenin karası, suskun yıldızlar, dalların içinde dolaşan rüzgâr. Günlerin değişmeyen akışı.
Paul Auster, Karanlıktaki Adam (Man in the Dark)
Â
Şehir de bu şekilde işte. Herhangi bir probleminin yanıtını biliyorum, diye düşündüğün anda, geriye kalan probleminin bir anlamının kalmadığını fark edersin.
Paul Auster, Son Şžeyler Ülkesinde
Â
Bu bu şekilde başlıyor demek ki, çabalarıma karşın. Sözcükler, geriye kalan onları bulamayacağımı sandığım anda geliyor aklıma. Onları tekrar kullanabileceğimden umudumu kestiğim anda. Her gün aynı uğraş, aynı boşluk, hep aynı unutmak - derhal arkasından - unutmamak isteği.
Paul Auster, Son Şžeyler Ülkesinde
Â
Detayları sorma bana. Anlattıklarım yeter. Yeter de artar dahi. Senin ne düşündüğünü bilmiyorum, ama gerçek mesele acımasızlık değildir hiç bir zaman. Burada en kolay parçalanan şey insanoğlunun yüreğidir.
Paul Auster, Son Şžeyler Ülkesinde
Â
Alışkanlıklar da ölümcül sonuçlar doğurur. Herhangi bir şeyle yüzüncü kez de karşılaşsan, bir süre önce asla rastlamamış şeklinde davranman gerekir. Kaç kere karşına çıkarsa çıksın, hep ilk kez görüyormuş şeklinde bakmalısın. Bunun nerede ise olanaksız sayılabileceğini biliyorum, ama öyleki olması mecburi. Kati bir kuraldır bu.
Paul Auster, Son Şžeyler Ülkesinde
Â
Herhangi birine toslamak ölümcül sonuçlar doğurabilir. İki insan çarpışınca birbirlerini yumruklamaya girişiyorlar. Ya da yere yuvarlanıyor, kalkmaya yeltenmeden düştükleri yerde kalıyorlar. Eninde sonunda, insanoğlunun düşmüş olduğu yerden kalkmaya yeltenmediği bir an geliyor çünkü. Gövdeler sızlıyor, o sızı dinmek bilmiyor. Bunun bir çaresi de yok. Burada başka yerlerden epey fazla sızlıyor beden.
Paul Auster, Son Şžeyler Ülkesinde
Â
Çevrede görülen her şey insanı yaralayabiliyor, insanı küçültebiliyor. Bir şeyi görmekle, yalnızca görmekle, bir parçanı kaybediyorsun sanki. Büyük bölümü kez, bakmanın tehlikeli olabileceğini seziyor, gözlerini kaçırmak, hatta sımsıkı yummak eğilimini gösteriyorsun. O yüzden de şaşkınlığa tutulmak, baktığın şeyi hakikaten görüp görmediğini kestirememek ya da gördüğünü başka bir şeyle karıştırmak, ya da bir süre önce gördüğün -hatta düşlediğin- bir şeyi anımsadığını sanarak bocalamak çok kolay. Bu işin ne kadar karmaşık bulunduğunu anlayabilir misin? Herhangi bir şeye bakıp, "Ben şuna bakıyorum," demek yetmez. Gözünün önünde duran şey bir kalem ya da bir parça ekmek kabuğuysa bu olabilir olurya. Ama ölü bir çocuğa, başı ezilmiş ve kana bulanmış olan, sokakta çırılçıplak yatan minik bir kıza baktığını fark edince ne yapacaksın? O vakit ne diyeceksin? Asla kemküm etmeden, dümdüz bir sesle, "Ölü bir çocuğa bakıyorum," diyebilmek kolay değildir. Beynimiz sözcükleri biçimlendirmemekte diretiyor. Yapamıyorsun nedense. Çünkü gözünün önündeki şey kolayca içinden sıyrılabileceğin, kendinden ayrı tutabileceğin bir şey değildir. Yaralanmak söylediğim vakit bu durumu anlatmak istemiştim. Bakıp geçemiyorsun, çünkü gördüklerin -nedense- senin bir parçan, içinde gelişen öykünün bir kısımı oluyor. Hiçbir şeyden etkilenmeyecek kadar katılaşmak iyi olurdu herhalde. Ama o vakit da insanlardan büsbütün kopar ve öyleki bir yalnızlığa kapılırsın ki yaşam katlanılmaz duruma gelir. Bu konuyu yapmayı başaranlar, kendilerini birer canavar haline sokacak gücü kendinde bulanlar da var. Ama sayılarının ne kadar az bulunduğunu bilsen şaşarsın. Ya da şu şekilde diyeyim: Tamamımız canavarlaştık, ama yüreğinde bir zamanlar yaşamış olduğu yaşamın bir kırıntısını taşımayanımız yok şeklinde.
Paul Auster, Son Şžeyler ÜlkesindeÂ
Â
Gerçek sevgi, diyor, zevk almaktan olmasıyla birlikte zevk vermekten de haz duymaktır.
Paul Auster, Görünmeyen(Sf.113)Â
Â
İlk mektubunda kendi yazdığı sözcüğü tekrarlayarak, Korku iyi şeydir, diye devam ettim, korku küçük çapta risk almaya, kendimiz aşmaya yöneltir; kendini güvende hisseden hiçbir yazar kıymetli bir yapıt üretemez.
Paul Auster, Görünmeyen(Sf.72)
Â
... olduğumuz yerde değiliz, düzmece bir konumdayız. Doğamızdaki bir zaaf yüzünden, bir şartları varsayıyoruz, kendimizi onun içine yerleştiriyoruz ve bu nedenle de kendimizi aynı anda iki vaziyet içinde buluyoruz, içinden çıkılması iki kat zor oluyor.
Â
Paul Auster, Hayaletler(Sf.43)Â
Â
Nesneler bir bütünken, kelimelerimizin onları ifade edebileceğine güvenimiz tamdı. Ama bu şeyler yavaş avaş parçalara ayrıldı, param parça olup kaosa düştü. Gene de kelimelerimiz aynı kaldı. Kendilerini yeni hakikate uyduramadılar. Bundan dolayı gördüğümüz şey hakkında ne vakit konuşmaya çalışsak, yanlış konuşuyoruz, temsil etmeye çalıştığımız şeyin kendisini çarpıtıyoruz. Bu her şeyi çok kötü ediyor.
Paul Auster, Cam Şehir(Sf.86)Â
Â
Eveet. Bir sürü şey var. Size bu tarz şeyleri anlatmaya çalışıyorum. Biliyorum aklımda her şey yolunda değildir. Ve evet doğru, bu bana ait kendi özgür irademle oluyor ve durmadan bağırıyorum. Feryat üzerine feryat. Hiçbir sebebi yok. Sanki bir sebebi olmalıymış şeklinde. Ama bana ait bildiğim hadarıyla bir sebebi yok. Ya da başkasının. Hayır, yok. Bir de öyleki zamanlar oluyordu ki ağzımdan tek bir söz dahi çıkmıyor. Günlerce, günlerce. Hiçbir şey, hiçbir şey, nasıl kımıldayacağımı unutuyorum. Ya ya. Hatta görmeyi. İşte o vakit Bay Hüzün oluyorum.
Paul Auster, Cam Şehir(Sf.27)Â
Â
Â
 (Bay Hiçkimse'den...)
Destedeki tüm kartlar sizin kaybedeceğiniz şekilde dizilmişse,o eli kazanmanın tek yolu,kurallara karşı gelmektir.Yalvar,ödünç al,ne yaparsan yap;suçüstü yakalansan da hiç olmazsa bir gaye uğruna savaşım etmiş olursun.
Paul Auster, Yanılsamalar Kitabı(The Book of Illusions)
YORUMLAR