sal isim Birçok kalınca direk yan yana bağlanarak meydana getirilen, düz ve korkuluksuz deniz ya da ırmak taşıtı: "Dalgaları...
sal
isim
Birçok kalınca direk yan yana bağlanarak meydana getirilen, düz ve korkuluksuz deniz ya da ırmak taşıtı:
"Dalgaları ufukları örten bir denizde, ufak bir sal parçası üstünde bir boraya mı tutulduk?"- Y. K. Karaosmanoğlu.
Birleşik Sözler
- sal yarışı
cankurtaran salı
ölü salı
Rüyada Sal Görmek
SAL a.
1. Birçok kalınca direğin yan yana getirilerek birbirlerine bağlanmasıyla ya da şamandıra, fıçı, bidon, vb. cisimlerin üstüne kaplama tahtaları çakılmasıyla oluşturulan rahat yüzer cisim. (Çoğu zaman göl ve nehirlerde yük ve yolcu taşımada kullanılan sallar, denizde kıçtan kara yatan gemilerin kıyıyla bağlantısını sağlar.)
2. Cankurtaran salı, herhangi bir çekince (batma, çatışma, yangın, vb.) anında kullanılmak suretiyle gemilerde bulunan ve kazazedelerin yaşamlarını belli süre devam ettirecek malzemelerle (ilaç, tatlı su, besin maddeleri, olta ekibi, işaret araçları) donatılmış altı düz yüzer vasıta.
3. Yörs. Tabut.
*Esk. sil. Gösterim kabza boğazı ile kasan bölümleri arasındaik yassı kısmı. (Gösterim kollarını ters yönde kasar ve yayı kuvvetlendirir. Salın kasan ile birleştiği noktaya kasan başı denir.)
*Ormanc. Tomruk salı, suda yüzdürülerek taşınmak suretiyle yan yana birbirine bağlanmış tomruk dizisi.
SAL a. (ar. şar). Esk. Kellik, dazlaklık.
SAL. Yapım eki.
1. Ad asil sözcüklerden çoğu zaman ödat görevinde kullanılan sözcükler türetir: duygusal (duygu-sal), mukaddes (kut-sal), bitkisel (bitki-sel), sahil (kum-sal), bilimsel (bilim-sel) vb.
2. Fiillerden, fiilin karşıladığı eylemle ilgili anlamında sıfatlar yapar: görsel (gör-sel), işitsel (işit-sel), uysal (uy-sal) vb.
1. Birçok kalınca direğin yan yana getirilerek birbirlerine bağlanmasıyla ya da şamandıra, fıçı, bidon, vb. cisimlerin üstüne kaplama tahtaları çakılmasıyla oluşturulan rahat yüzer cisim. (Çoğu zaman göl ve nehirlerde yük ve yolcu taşımada kullanılan sallar, denizde kıçtan kara yatan gemilerin kıyıyla bağlantısını sağlar.)
2. Cankurtaran salı, herhangi bir çekince (batma, çatışma, yangın, vb.) anında kullanılmak suretiyle gemilerde bulunan ve kazazedelerin yaşamlarını belli süre devam ettirecek malzemelerle (ilaç, tatlı su, besin maddeleri, olta ekibi, işaret araçları) donatılmış altı düz yüzer vasıta.
3. Yörs. Tabut.
*Esk. sil. Gösterim kabza boğazı ile kasan bölümleri arasındaik yassı kısmı. (Gösterim kollarını ters yönde kasar ve yayı kuvvetlendirir. Salın kasan ile birleştiği noktaya kasan başı denir.)
*Ormanc. Tomruk salı, suda yüzdürülerek taşınmak suretiyle yan yana birbirine bağlanmış tomruk dizisi.
SAL a. (ar. şar). Esk. Kellik, dazlaklık.
SAL. Yapım eki.
1. Ad asil sözcüklerden çoğu zaman ödat görevinde kullanılan sözcükler türetir: duygusal (duygu-sal), mukaddes (kut-sal), bitkisel (bitki-sel), sahil (kum-sal), bilimsel (bilim-sel) vb.
2. Fiillerden, fiilin karşıladığı eylemle ilgili anlamında sıfatlar yapar: görsel (gör-sel), işitsel (işit-sel), uysal (uy-sal) vb.
Kaynak: Büyük Larousse
YORUMLAR