SAPMAK gçz. f. 1. Bir yöne, bir yere sapmak, hareket halindeki bir kimseden, bir şeyden, bir ulaşım yolundan vb. söz ederken yönünü...
SAPMAK gçz. f.
1. Bir yöne, bir yere sapmak, hareket halindeki bir kimseden, bir şeyden, bir ulaşım yolundan vb. söz ederken yönünü değişiklik yapmak, yeni bir yön almak, yolunu değişiklik yapmak; ilk sokaktan sağa sapınız. Sağdaki sokağa sapınız. Yol burada sola sapıyor Pusulanın ibresi manyetik bir alan sebebiyle sağa doğru saptı.
2. (Bir yönden)... kadar sapmak, hareket halindeki kurşun, ok vb. söz ederken, belirtilen seviyede yön değişiklik yapmak, hedeften uzaklaşmak; Kurşun 10 santimetre kadar sapmamış olsaydı, kurtulamazdı. Yörün gesinden sapan bir uydu.
3. Bir şeyden sapmak, bir şeye sapmak, bir kimseden söz ederken, doğru yoldan ayrılmak, fena ve yanlış bir yola girmek: Doğruluktan sapmak. Yalana, iftiraya sapmak.
4. Bir düşünceden, bir davranışından söz eder ken, izlediği çizgiden ayrılmak, amacına bağlı kalmamak: ilkelerinden sapmak Es ki politik görüşlerinden saptı
5. Bir şeyden söz ederken, başka bir yere kaymak Münakaşa başka bir yöne saptı
*Balis. Bir mermiden söz ederken, atış düzleminden uzaklaşmak.
*Gökbil. Düşey bir güneş saatinden söz ederken, meridyene dik düzlemden uzaklaşmak.
* saptırmak ettirg. f.
1. Bir kimseyi, bir şeyi, bir yöne, bir yere saptırmak, yeni bir yön almasına yol açmak ya da bunu sağlamak: Bizi yanlış yola saptırdı.
2. Bir kimseyi saptırmak, onun doğru yoldan ayrılmasına niçin olmak: Parasızlık onu doğruluktan saptırdı.
3. Bir kimseyi bir fikir, bir davranış çizgisinden saptırmak, izlediği çizgiden ayrılmasına niçin olmak: Onu ilkelerinden saptıran nedenler var.
4. Bir şeyi saptırmak, onu başka bir yere kaydırmak: Konuşmayı saptırma.
*Coğ. Bir akarsuyu saptırmak, akarsu yun yatağını çevirmek.
*Dy. Bir triyaj garında, daha yavaş giden öndeki vagona çarpmaması için, bir vagonu ya bir hata sonucu ya da çoğu zaman isteyerek evvelde belirlenmiş yoldan başka bir yola doğru yöneltmek.
*Elektron, ve Tem. parç. Bir parçacıklar yörüngesinde, hızın doğrultusunu değişik liğe uğratmak.
*Mak. san. Çoğu zaman aynı düzlem üze rinde bulunan iki parçanın, bir çok kez bu tarz şeyleri aralayarak ya da hizalarını bozarak bir birine bakılırsa yerini değişiklik yapmak
* sapılmak edilg. f. Sapmak eylemi yapılmak.
* saptırılmak edilg. f. Saptırmak eylemini yaptırmak.
1. Bir yöne, bir yere sapmak, hareket halindeki bir kimseden, bir şeyden, bir ulaşım yolundan vb. söz ederken yönünü değişiklik yapmak, yeni bir yön almak, yolunu değişiklik yapmak; ilk sokaktan sağa sapınız. Sağdaki sokağa sapınız. Yol burada sola sapıyor Pusulanın ibresi manyetik bir alan sebebiyle sağa doğru saptı.
2. (Bir yönden)... kadar sapmak, hareket halindeki kurşun, ok vb. söz ederken, belirtilen seviyede yön değişiklik yapmak, hedeften uzaklaşmak; Kurşun 10 santimetre kadar sapmamış olsaydı, kurtulamazdı. Yörün gesinden sapan bir uydu.
3. Bir şeyden sapmak, bir şeye sapmak, bir kimseden söz ederken, doğru yoldan ayrılmak, fena ve yanlış bir yola girmek: Doğruluktan sapmak. Yalana, iftiraya sapmak.
4. Bir düşünceden, bir davranışından söz eder ken, izlediği çizgiden ayrılmak, amacına bağlı kalmamak: ilkelerinden sapmak Es ki politik görüşlerinden saptı
5. Bir şeyden söz ederken, başka bir yere kaymak Münakaşa başka bir yöne saptı
*Balis. Bir mermiden söz ederken, atış düzleminden uzaklaşmak.
*Gökbil. Düşey bir güneş saatinden söz ederken, meridyene dik düzlemden uzaklaşmak.
* saptırmak ettirg. f.
1. Bir kimseyi, bir şeyi, bir yöne, bir yere saptırmak, yeni bir yön almasına yol açmak ya da bunu sağlamak: Bizi yanlış yola saptırdı.
2. Bir kimseyi saptırmak, onun doğru yoldan ayrılmasına niçin olmak: Parasızlık onu doğruluktan saptırdı.
3. Bir kimseyi bir fikir, bir davranış çizgisinden saptırmak, izlediği çizgiden ayrılmasına niçin olmak: Onu ilkelerinden saptıran nedenler var.
4. Bir şeyi saptırmak, onu başka bir yere kaydırmak: Konuşmayı saptırma.
*Coğ. Bir akarsuyu saptırmak, akarsu yun yatağını çevirmek.
*Dy. Bir triyaj garında, daha yavaş giden öndeki vagona çarpmaması için, bir vagonu ya bir hata sonucu ya da çoğu zaman isteyerek evvelde belirlenmiş yoldan başka bir yola doğru yöneltmek.
*Elektron, ve Tem. parç. Bir parçacıklar yörüngesinde, hızın doğrultusunu değişik liğe uğratmak.
*Mak. san. Çoğu zaman aynı düzlem üze rinde bulunan iki parçanın, bir çok kez bu tarz şeyleri aralayarak ya da hizalarını bozarak bir birine bakılırsa yerini değişiklik yapmak
* sapılmak edilg. f. Sapmak eylemi yapılmak.
* saptırılmak edilg. f. Saptırmak eylemini yaptırmak.
Kaynak: Büyük Larousse
YORUMLAR