SARARMAK gçz f 1. Bir şeyden söz ederken, sarı bir renk almak; rengi sarıya dönmek: Ekinler sararıyor. Yapraklar sarardı. 2. Bir ki...
SARARMAK gçz f
1. Bir şeyden söz ederken, sarı bir renk almak; rengi sarıya dönmek: Ekinler sararıyor. Yapraklar sarardı.
2. Bir kimseden, yüzünün renginden söz ederken, naturel rengi değişmek, sarı bir renk almak: Korkudan, öfkeden sararmak. Rengin sarardı, hasta mısın?
3. Renklerden, bir fotoğraftan söz ederken, silinmek, parlaklığını yitirmek; solmak: Fotoğraflar sararmış. Duvar kâğıtları güneşten sarardı. Sararan örtüler, perdeler.
4. Sararıp solmak, rengi gittikçe daha çok solmak, canlılığını yitirmek: Çiçekler sararıp soldu.
* sarartmak ettirg. f. Bir şeyi sarartmak, onun sararmasına niçin olmak, rengini sarıya dönüştürmek: Kızgın güneş saçlarını sararttı. Sıcak rüzgâr ekinleri, yaprakları sararttı.
1. Bir şeyden söz ederken, sarı bir renk almak; rengi sarıya dönmek: Ekinler sararıyor. Yapraklar sarardı.
2. Bir kimseden, yüzünün renginden söz ederken, naturel rengi değişmek, sarı bir renk almak: Korkudan, öfkeden sararmak. Rengin sarardı, hasta mısın?
3. Renklerden, bir fotoğraftan söz ederken, silinmek, parlaklığını yitirmek; solmak: Fotoğraflar sararmış. Duvar kâğıtları güneşten sarardı. Sararan örtüler, perdeler.
4. Sararıp solmak, rengi gittikçe daha çok solmak, canlılığını yitirmek: Çiçekler sararıp soldu.
* sarartmak ettirg. f. Bir şeyi sarartmak, onun sararmasına niçin olmak, rengini sarıya dönüştürmek: Kızgın güneş saçlarını sararttı. Sıcak rüzgâr ekinleri, yaprakları sararttı.
Kaynak: Büyük Larousse
YORUMLAR