SEÇMEK g. f. 1. Bir şeyi (birçok şeyin içinden, arasından) seçmek, onu karşılaştırmalar yaparak, zevkini, yargılama yetisini kullan...
SEÇMEK g. f.
1. Bir şeyi (birçok şeyin içinden, arasından) seçmek, onu karşılaştırmalar yaparak, zevkini, yargılama yetisini kullanarak benzerlerine yeğleyip ayırmak ve almak: Kendine bir ayakkabı seçmek. Bu kitaplar arasından en fazlaca ilgi duyduğunuz birini seçin. Meslek seçmek kolay değildir.
2. Bir kimseyi seçmek, bir vazife, bir makam vb. için, onu, seçim yöntemiyle saptamak: En yaşlı üyeyi grup başkanlığına seçmek. Milletvekillerimizi bu senenin ekim ayında seçiyoruz.
3. Bir kimseyi, bir şeyi seçmek, bir bütünün içinden belli bir ölçüte en fazlaca uyan kimseleri, şeyleri ayırmak: Turnuvaya katılacak sporcuları seçmek. Jüri, Türkiye güzelini seçti. Komisyon, bu sergiye gönderilecek yapıtları seçmek suretiyle toplandı.
4. Bir şeyi (soyut) seçmek, bir şey yapmayı seçmek, (birçok olanak arasından) şu ya da bu tutumu almayı yeğlemek, şu ya da bu şekilde davranmaya karar vermek: Ölümü seçmek. Yalnızlığı seçmek. Suçlamalar karşısında suskunluğu, susmayı seçmek. Gitmeyi mi kalmayı mı seçiyorsun?
5. Nesne, insan seçmek, iyilerini özenle ayırmak: Alıngan bir insanla konuşurken sözcükleri seçmek gerekir. Dost seçmey i bilmek. Yiyecek seçmek.
6. (Bir şey, bir şey yapmak için) [nit. sıf. +] zamanı seçmek, onu gerçekleştirmek için uygun bir zamanlama yapmak ya da yapmamak: Bu izni istemek için uygun bir süre seçmelisin. Bu iş için çok fena bir süre seçmişsin.
7. Bir şeyi, bir kimseyi seçmek, onları duyularla, bilhassa de görme duyusuyla algılamak: Ufukta herhangi bir şey seçebiliyor musun? Notaları seçmek. Sağ kulağı sesleri iyi seçemiyor.
*Kim. Bir maddeyi hususi bir çözücünün etkisiyle seçimli olarak sürükleyip ayırmak.
*Opt. Çıplak gözle, noktasal olarak görünen bir nesnenin ayrıntılarını bir aygıt yardımıyla ayırt etmek.
*Spor, ve Oy. Bir yarışta, bir şehir, bir bölge, ya da bir ülkeyi temsil edecek adayları saptamak.
* seçilmek edilg. f.
1. Nitelikleri sebebiyle benzerleri arasından yeğlenmek: Kullandığı deyimler daima özenle seçilmiştir. Sergilenmek suretiyle seçilen yapıtlar
2. Seçim yöntemiyle bir makama, bir göreve gelmiş olmak: Milletvekili seçilmek.
3. Şu ya da bu şekilde davranmaya karar verilmek: Dönem, suskunluğun seçilmemesini gerektiriyor.
4. Uygun bir zamanlama yapılmak ya da yapılmamak: Bu istekleri gerçekleştirmek için seçilen süre yanlış.
5. Duyularla algılanmak: Ufukta hiçbir şey seçilmiyor.
* seçtirmek ettirg. f.
1. Bir şeyi seçtirmek, seçilmesini, ayrılmasını sağlamak; buna izin vermek: Seçtirirsen bir kilo daha çok alırım.
2. Bir kimseyi, bir göreve, bir makama seçtirmek, onun göreve, o makama seçilmesini sağlamak: Başkan yardımcılığına yakınlarından birini seçtirmek.
1. Bir şeyi (birçok şeyin içinden, arasından) seçmek, onu karşılaştırmalar yaparak, zevkini, yargılama yetisini kullanarak benzerlerine yeğleyip ayırmak ve almak: Kendine bir ayakkabı seçmek. Bu kitaplar arasından en fazlaca ilgi duyduğunuz birini seçin. Meslek seçmek kolay değildir.
2. Bir kimseyi seçmek, bir vazife, bir makam vb. için, onu, seçim yöntemiyle saptamak: En yaşlı üyeyi grup başkanlığına seçmek. Milletvekillerimizi bu senenin ekim ayında seçiyoruz.
3. Bir kimseyi, bir şeyi seçmek, bir bütünün içinden belli bir ölçüte en fazlaca uyan kimseleri, şeyleri ayırmak: Turnuvaya katılacak sporcuları seçmek. Jüri, Türkiye güzelini seçti. Komisyon, bu sergiye gönderilecek yapıtları seçmek suretiyle toplandı.
4. Bir şeyi (soyut) seçmek, bir şey yapmayı seçmek, (birçok olanak arasından) şu ya da bu tutumu almayı yeğlemek, şu ya da bu şekilde davranmaya karar vermek: Ölümü seçmek. Yalnızlığı seçmek. Suçlamalar karşısında suskunluğu, susmayı seçmek. Gitmeyi mi kalmayı mı seçiyorsun?
5. Nesne, insan seçmek, iyilerini özenle ayırmak: Alıngan bir insanla konuşurken sözcükleri seçmek gerekir. Dost seçmey i bilmek. Yiyecek seçmek.
6. (Bir şey, bir şey yapmak için) [nit. sıf. +] zamanı seçmek, onu gerçekleştirmek için uygun bir zamanlama yapmak ya da yapmamak: Bu izni istemek için uygun bir süre seçmelisin. Bu iş için çok fena bir süre seçmişsin.
7. Bir şeyi, bir kimseyi seçmek, onları duyularla, bilhassa de görme duyusuyla algılamak: Ufukta herhangi bir şey seçebiliyor musun? Notaları seçmek. Sağ kulağı sesleri iyi seçemiyor.
*Kim. Bir maddeyi hususi bir çözücünün etkisiyle seçimli olarak sürükleyip ayırmak.
*Opt. Çıplak gözle, noktasal olarak görünen bir nesnenin ayrıntılarını bir aygıt yardımıyla ayırt etmek.
*Spor, ve Oy. Bir yarışta, bir şehir, bir bölge, ya da bir ülkeyi temsil edecek adayları saptamak.
* seçilmek edilg. f.
1. Nitelikleri sebebiyle benzerleri arasından yeğlenmek: Kullandığı deyimler daima özenle seçilmiştir. Sergilenmek suretiyle seçilen yapıtlar
2. Seçim yöntemiyle bir makama, bir göreve gelmiş olmak: Milletvekili seçilmek.
3. Şu ya da bu şekilde davranmaya karar verilmek: Dönem, suskunluğun seçilmemesini gerektiriyor.
4. Uygun bir zamanlama yapılmak ya da yapılmamak: Bu istekleri gerçekleştirmek için seçilen süre yanlış.
5. Duyularla algılanmak: Ufukta hiçbir şey seçilmiyor.
* seçtirmek ettirg. f.
1. Bir şeyi seçtirmek, seçilmesini, ayrılmasını sağlamak; buna izin vermek: Seçtirirsen bir kilo daha çok alırım.
2. Bir kimseyi, bir göreve, bir makama seçtirmek, onun göreve, o makama seçilmesini sağlamak: Başkan yardımcılığına yakınlarından birini seçtirmek.
Kaynak: Büyük Larousse
Doğru İç Çamaşırını Seçmek
Dağınık Saç Modelleri ile Doğru Dağınık Görünümü Seçmek
Anadolu lisesinde sayısal alanı seçmek için hangi şartlar gereklidir?
YORUMLAR