Sefil ödat Arapça sef³l 1 . Sefalet çeken, yoksul: "Bu, korkulu bir çocukluğun, sefil, bahtsız bir çocukluğun devamıdır...
Sefil
ödat Arapça sef³l
1 . Sefalet çeken, yoksul:
2 . Alçak:
3 . zarf
Yoksul ya da alçak bir şekilde:
ödat Arapça sef³l
"Bu, korkulu bir çocukluğun, sefil, bahtsız bir çocukluğun devamıdır."- S. F. Abasıyanık.
2 . Alçak:
"Süfli gayeler, kütleleri ya oldukları yere mıhlayan ve bir arpa boyu ileri götürmeyen sefil isteklerdir."- S. Ayverdi.
3 . zarf
Yoksul ya da alçak bir şekilde:
"Ayaklarındaki postalların yarısı yok bir hâlde mart havasının sert soğuğunda âciz ve sefil titriyordu."- H. E. Adıvar.
Sefil Selimi
Flake - EGS (Ergen Gerisi Sefil)
Sagopa Kajmer - 3 Sefil Ozan (feat Derin Darbe)
SEFİL sıf. ve a. (ar. sefaletten).
1. Sefalet çeken; yoksul.
2. Küçümsenecek, hakir görülecek karakterdeki kimse için kullanılır; alçak: Her şeyi yapabilecek bir sefil.
* sıf. Görünümüyle sefaleti, yokluğu, yoksulluğu ya da bayağılığı çağrıştıran bir şey için kullanılır: Sefil bir oda. Sefil giysiler. Sefil bir yaşam.
Kaynak: Büyük Larousse
YORUMLAR