ŞİŞMEK gçz. f. 1. içi boş ve esnek bir şeyden söz ederken, bir gazla, bir akışkanla dolarak oylumu büyümek, genişlemek: Bu lastik b...
ŞİŞMEK gçz. f.
1. içi boş ve esnek bir şeyden söz ederken, bir gazla, bir akışkanla dolarak oylumu büyümek, genişlemek: Bu lastik bir türlü şişmiyor, patlak olmasın?
2. içine bir sıvı emerek, bir akışkanla dolarak kabarmak, genişlemek: Balkon kapısı yağmurdan şişmiş, kapanmıyor. Rüzgârdan şişen yelkenler.
3. Bedenin bir bölümü sözkonusuysa, o bölümde bir şişkinlik oluşmak: Çok yürümekten ayaklarım şişti. Ağlamaktan yüzü, gözü şişmek. Yüzün bayağı şişmiş, derhal bir dişçiye git.
4. Çok yemek yiyerek rahatsız olacak derecede doymak: Çok şiştim, bir lokma dahayiyemem.
5. Çok yorulup koşamaz duruma gelmek, nefes nefese kalmak: Ne çabuk şiştin, daha koşuya yeni başladık. At şişti, artık koşamaz.
6. Tkz. Gururlanmak, kibirlenmek.
7. Tkz. Şişmanlamak.
8. Arg. Utanacak bir duruma düşmek; bozulmak, bozum olmak.
* şişinmek dönşl. f. Böbürlenmek, gururlanmak.
* şişirmek ettirg. f.
1. Bir şeyi (bir şeyle) şişirmek, onu bir gazla, bir akışkanla doldurarak oylumunu genişletmek: Bisikletin lastiğini şişirmek.
2. Bir şeyi şişirmek, bir akışkandan, bir sıvıdan söz ederken, o şeyin oylumunu büyütmek: Rüzgâr yelkenleri şişiriyordu.
3. Ciğerlerini, bir kasını şişirmek, derin soluk alarak göğüs kafesini genişletmek, bir kası kasarak ortaya çıkmasını sağlamak: Göğsünü şişirmek. Pazularını şişirmek.
4. Bir kimseyi, midesini şişirmek, bir yiyecekten, bir içecekten söz ederken, midesinde şişkinlik oluşturma: Bira midemi şişirdi.
5. Bir işi şişirmek, onu baştansavma yapmak, ona gereken özeni göstermemek: Camlan iyi temizle, şişirme sakın.
6. Bir sözü ya da yazıyı şişirmek, onu gereksiz katmalarla uzatmak.
7. Bir şeyi (soyut) şişirmek, kapsamını, etkisini çok büyütmek, abartmak: Ne çok para kazandığını şişirerek anlatıyordu.
8. Bir hesabı, harcamaları şişirmek, gerçekte olduklarından daha çok, daha kabarık göstermek.
9. Bir kimseyi (bir kimseye karşı) şişirmek, onu (ona karşı) kışkırtmak amacıyla öfkesini artırıcı telkinlerde bulunmak: Babasını iyice şişirmişler ki, eve gelince kıyameti kopardı.
*El sant. Kasnak biçimindeki bakırı, içeriden çekiçleyerek toparlaklaştırmak.
*Graf. sant. Satır ya da sayfa sayısını artırmak için, dizginin satır aralarını olanaklar oranında açmak, seyrekleştirmek.
*Kasapl. Bir hayvanı şişirmek, ona şişirme yöntemini uygulamak.
*Metalürj. Bir parçanın ilk (başlangıç) kesitini artırmak için dövme işlemi uygulamak.
*Şarapç. Doldurmadan önce yeni şarap fıçısına sıcak şarap emdirmek.
* şişirilmek edilg. f. Şişirmek eylemine konu olmak.
* şişirtmek ettirg. f. Bir şeyi(araç tümleci +) [bir kimseye] şişirtmek, şişirmek, gazla ya da bir akışkanla dolmak eylemini (o kimseye) yaptırmak: Az ilerde lastikçi var, yedek lastiği ona şişirtelim.
1. içi boş ve esnek bir şeyden söz ederken, bir gazla, bir akışkanla dolarak oylumu büyümek, genişlemek: Bu lastik bir türlü şişmiyor, patlak olmasın?
2. içine bir sıvı emerek, bir akışkanla dolarak kabarmak, genişlemek: Balkon kapısı yağmurdan şişmiş, kapanmıyor. Rüzgârdan şişen yelkenler.
3. Bedenin bir bölümü sözkonusuysa, o bölümde bir şişkinlik oluşmak: Çok yürümekten ayaklarım şişti. Ağlamaktan yüzü, gözü şişmek. Yüzün bayağı şişmiş, derhal bir dişçiye git.
4. Çok yemek yiyerek rahatsız olacak derecede doymak: Çok şiştim, bir lokma dahayiyemem.
5. Çok yorulup koşamaz duruma gelmek, nefes nefese kalmak: Ne çabuk şiştin, daha koşuya yeni başladık. At şişti, artık koşamaz.
6. Tkz. Gururlanmak, kibirlenmek.
7. Tkz. Şişmanlamak.
8. Arg. Utanacak bir duruma düşmek; bozulmak, bozum olmak.
* şişinmek dönşl. f. Böbürlenmek, gururlanmak.
* şişirmek ettirg. f.
1. Bir şeyi (bir şeyle) şişirmek, onu bir gazla, bir akışkanla doldurarak oylumunu genişletmek: Bisikletin lastiğini şişirmek.
2. Bir şeyi şişirmek, bir akışkandan, bir sıvıdan söz ederken, o şeyin oylumunu büyütmek: Rüzgâr yelkenleri şişiriyordu.
3. Ciğerlerini, bir kasını şişirmek, derin soluk alarak göğüs kafesini genişletmek, bir kası kasarak ortaya çıkmasını sağlamak: Göğsünü şişirmek. Pazularını şişirmek.
4. Bir kimseyi, midesini şişirmek, bir yiyecekten, bir içecekten söz ederken, midesinde şişkinlik oluşturma: Bira midemi şişirdi.
5. Bir işi şişirmek, onu baştansavma yapmak, ona gereken özeni göstermemek: Camlan iyi temizle, şişirme sakın.
6. Bir sözü ya da yazıyı şişirmek, onu gereksiz katmalarla uzatmak.
7. Bir şeyi (soyut) şişirmek, kapsamını, etkisini çok büyütmek, abartmak: Ne çok para kazandığını şişirerek anlatıyordu.
8. Bir hesabı, harcamaları şişirmek, gerçekte olduklarından daha çok, daha kabarık göstermek.
9. Bir kimseyi (bir kimseye karşı) şişirmek, onu (ona karşı) kışkırtmak amacıyla öfkesini artırıcı telkinlerde bulunmak: Babasını iyice şişirmişler ki, eve gelince kıyameti kopardı.
*El sant. Kasnak biçimindeki bakırı, içeriden çekiçleyerek toparlaklaştırmak.
*Graf. sant. Satır ya da sayfa sayısını artırmak için, dizginin satır aralarını olanaklar oranında açmak, seyrekleştirmek.
*Kasapl. Bir hayvanı şişirmek, ona şişirme yöntemini uygulamak.
*Metalürj. Bir parçanın ilk (başlangıç) kesitini artırmak için dövme işlemi uygulamak.
*Şarapç. Doldurmadan önce yeni şarap fıçısına sıcak şarap emdirmek.
* şişirilmek edilg. f. Şişirmek eylemine konu olmak.
* şişirtmek ettirg. f. Bir şeyi(araç tümleci +) [bir kimseye] şişirtmek, şişirmek, gazla ya da bir akışkanla dolmak eylemini (o kimseye) yaptırmak: Az ilerde lastikçi var, yedek lastiği ona şişirtelim.
Kaynak: Büyük Larousse
YORUMLAR