Sosyoloji nedir ne şeklinde özellikleri vardır ve sosyoloji bilimi hangi mevzular ile ilgilenmektedir. Sosyolojinin gelişmesi ve öteki bilim...
Sosyoloji nedir ne şeklinde özellikleri vardır ve sosyoloji bilimi hangi mevzular ile ilgilenmektedir. Sosyolojinin gelişmesi ve öteki bilim dalları ile ilişkisi.
SOSYOLOJİ [Toplumbilim], insan topluluklarının yaşayışını, bu yaşayışı yöneten kanunları inceleyen bir bilim koludur.
Sosyoloji çok geniş bir alanı kaplar. Bunun için, tarifi üstünde bile direkt doğruya sosyoloji bilginleri de tam anlaşmış değildir. Hangi konuların bu bilim içine gireceği hala kati olarak kestirilememiştir.
İnsanların derhal hepsi yaşamını bir topluluğa bağlı olarak geçirir: Ilkin, bir ailesi vardır; sonrasında, okulda, oyunda, iş hayatında çeşitli kimselerle beraber çalışır. Böylece, topluluklar meydana getirme eğilimi yaşamın temelinde vardır. Sosyolojinin başlıca görevi de cemiyet hayatına yol çizen kânunları bulmak, insanların toplu yaşayışlarını incelemektir.
Cemiyet Nedir
Topluluğun davranışlarını inceliyebilmek için, sosyologların ilkin topluluğun ne demek bulunduğunu, bu topluluğu oluşturan şartları bilmesi gerekir.
Bir futbol oyunundaki seyircileri düşünelim. Bunlar bir topluluk meydana getirirse de bu topluluk sadece oyunun süresince vardır, oyun bitince dağılırlar. Bu şeklinde geçici toplulukları da incelemek gerekir, şundan dolayı buralarda da insanların çeşitli davranışları kendini gösterir. Yalnız, insanları tüm yaşam süresince bir arada tutan, hatta devrini tamamladıktan yüzlerce yıl sonraya kadar bile devam eden etkilerin incelenmesi çok daha önemlidir. Sosyologlar bu tesirleri incelemek için çeşitli yollara başvururlar.
Ilkin, insanları bir araya getiren en mühim sebepler ele alınır. Beraber hayata devam etmenin ilk sebebi sevgi ve arkadaşlıktır. Bu maksatla meydana gelen minik topluluklar «aile»yi meydana getirir. Ondan sonrasında sıra, bu aile topluluklarını birbirine bağlayan sebeplerin araştırılmasına gelir. Bunların en mühimleri dinî inanışlar, çeşitli tehlikelerden ortaklaşa korunma isteğidir. Bazı gelenekler de toplulukları bir araya getirir.
Toplulukların birleşmesini, böylece, büyük toplumlar meydana gelmesini elde eden en mühim noktalardan biri de iş bölümüdür. Türkiye’yi ele alalım. Yurttaşlarımızdan kimisi çiftçilik, kimisi el sanatları, kimisi makinacılıkla uğraşır; kimi öğretmendir, kimi bankacı, kimi tabip… Böylece, hepimiz ayrı bir alanda çalışmaya başlayınca, haliyle, her insanın birbirine ihtiyacı olur. Bu şekilde bir iş kısmı yurdun kalkınmasını, yurttaşların daha iyi bir yaşam sürmesini sağlar. Eski Yunan filozoflarından Yayla bu şekilde bir iş bölümünü toplumun temel direği saymıştır.
İşte bu şekilde bağlarla birleşmiş topluluklara «cemiyet» denir. «Toplumbilim» demek olan «sosyoloji» sözü Lâtince «socius» (dost) sözünden gelir. Bazı sosyologlar bir topluluğun «cemiyet» niteliğini kazanabilmesi için, birliği oluşturan bağları, geleneklerini kendinden sonrasında gelen kuşaklara geçirebilmesinin koşul bulunduğunu ileri sürerler.
Kültür ve Kurumlar
İnsanların atalarından kalma bilgi, görgü, düşünüş, davranışlar, sanat eserleri, toplu yaşama usulleri bir toplumda, kültürü meydana getirir. «Cemiyet» adını alabilecek her topluluğun kendine özgü bir kültürü vardır. Ortak bir kültürü olmak toplumun ilk şartlarından biridir.
Cemiyet kültürünün çeşitli yönleri aynı şekil, aynı örnek suretiyle gelişir. Bu gelişmelerdeki alışılmış davranışlara «kurum» denir. Toplumsal müesseseler bir gelenekler, adetler topluluğudur. Bunların en mühimleri içinde, evlilik, iyelik, eğitim, din, hükümet sayılabilir.
Sadece, bu şeklinde müesseseler daima aynı şekilde sürüp gitmez. Topluluklar çeşitli şartlar altında müesseseleri oluşturan gelenekleri de yeni şartlara nazaran değiştirirler. Bir zamanlar çok uygun sayılan bir kurum sonradan yersiz, anlamsız görülebilir, hatta büsbütün ortadan kalkabilir. Mesela XIX. yüzyıl Avrupası’nda düello son aşama yaygındı; kendine nazaran kuralları, şartları vardı. Bugün tamamen kanun dışı edilmiştir. Din eskiden, derhal tüm dünyada devlet işlerine oldukça fazla karışan bir toplumsal müesseseydi. Bugün, çağıl devletler din müessesesini devletin haricinde bırakmışlardır.
Toplumsal müesseseler evvelde antak kalma, kararlaştırma yolu ile kurulamaz. Çeşitli tecrübeler sonunda ağır ağır doğar, zaman içinde gelişerek kendilerini tüm topluma kabul ettirirler. Artık bu şekilde bir müesseseye o toplumda yaşayan hepimiz uymak zorunda kalır.
Sosyoloji ve Başka Bilimler
Sosyoloji, çeşitli toplulukların davranışlarını birçok’ yönleriyle incelemiş olduğu için, emek verme alanları çok geniştir. Bu alanlardan derhal hepsi ayrı ayrı bilimlerin mevzusu içine girer. Sosyolojinin bu bilimlerle olan ilgisini kati olarak izah etmek çok güçtür.
Sosyoloji, insanların anlaşması, toplumu meydana getirmesi mevzusundaki davranışlarını idrak etmek için «psikolojiden büyük seviyede faydalanır. Ek olarak, geçmiş toplumların davranışlarını, kuruluşlarını, âkıbetlerini bilmek bakımından da «tarih»e başvurmak zorundadır. Tarih öncesi zamanlarda yaşamış toplulukların durumu ile alakalı bilgiyi de «arkeolojiden alır. Geçmiş toplumları incelerken dikkate çarpan en mühim nokta insanların ham madde, barınak, yiyecek bakımından toprağa bağlı oluşlarıdır. Onun için, coğrafyanın bir kısmı olan «beşerî coğrafya» da sosyologların başvuracağı kaynaklardan biridir.
Sosyologlar tüm bu tarz şeyleri incelemek suretiyle toplumun ana meselelerini, toplumu oluşturan şartları öğrenirler. Tüm bu çalışmaların insanların iyi mi olup da çevrenin etkisinden kendilerini, kurtardığını ortaya koyar. Keşiflerin, icatların insanoğlunun ne şeklinde .gereksinimlerinden doğduğu araştırılır.
Öte taraftan, düşüncenin gelişmesi de mühim bir araştırma mevzusudur. Eski insanoğlu karşılaştıkları olayların derhal hepsini bazı «ruh»lara, cinlere, perilere, tanrılara yorarlardı. Zaman içinde bu boş inanların yerini bilime dayanan pozitif yönde düşünceler aldı, insanoğlu sihirin, sihrin pençesinden kurtuldular. İşte insan düşünüşündeki bu gelişmeler de sosyolojinin mevzusu içine girer.
Bugünün sosyolojisi yalnız toplumu incelemekle kalmıyor, birçok cemiyet meselelerini halletme yollarını da araştırıyor. Bu meselelerin başlangıcında cahillik, yoksulluk, işsizlik, cenk, çeşitli suçlar gelir.
Sosyolojinin Gelişmesi
Sosyoloji en yeni bilimlerden biridir. XIX. yüzyılda yaşayan Fransız filozofu Auguste Comte (1798-1857) tarafınca kurulmuştur. Sosyoloji adı da bu felsefeci tarafınca bulunmuştur.
Sosyolojinin kurucusu Auguste Comte olmakla beraber, toplumsal araştırmalar daha eski çağlarda adım atmıştır. Mesela İngiliz düşünürlerinden John Howard (1726-1790), hapishanelerdeki yaşamı incelemiş, mahpuslara daha insanca bir yaşama sağlanması üstünde araştırmalarda bulunmuştu.
YORUMLAR