TECAHüL (ar. tecahül). Esk. 1. Bilmemezlikten gelme: '‘Gel arif olki marifet olsun tecâhûlûn" (Şeyh Galib, XVIII. yy.). ...
TECAHüL (ar. tecahül). Esk.
1. Bilmemezlikten gelme: '‘Gel arif olki marifet olsun tecâhûlûn" (Şeyh Galib, XVIII. yy.).
2. Tecahül etmek, bilmez görünmek.
3. Tecahülden gelmek, bilmemezlikten gelmek
*Ed. Tecahüli arif ya da tecahül-i arifane, bir konudaki bilgisini o konuyu bilmiyormuş gibi görünerek dolaylı yoldan belirtme sanatı. (Örn. "Çördükler, cevizler, iğdelerin / Gidin bakın gölgeleri orda mı?" [C. Külebi]. Sıladaki şair geride bıraktığı doğal çevreyle ilgili bir soru sorarken kendişinin gerçeği bildiğini de sezdirmektedir.)
1. Bilmemezlikten gelme: '‘Gel arif olki marifet olsun tecâhûlûn" (Şeyh Galib, XVIII. yy.).
2. Tecahül etmek, bilmez görünmek.
3. Tecahülden gelmek, bilmemezlikten gelmek
*Ed. Tecahüli arif ya da tecahül-i arifane, bir konudaki bilgisini o konuyu bilmiyormuş gibi görünerek dolaylı yoldan belirtme sanatı. (Örn. "Çördükler, cevizler, iğdelerin / Gidin bakın gölgeleri orda mı?" [C. Külebi]. Sıladaki şair geride bıraktığı doğal çevreyle ilgili bir soru sorarken kendişinin gerçeği bildiğini de sezdirmektedir.)
Kaynak: Büyük Larousse
Tecahül-i Ârif (Bilmezlikten Gelme) Sanatı
YORUMLAR