Teokrasi nedir, özellikleri nelerdir? Teokrasi Teokrasi dine dayalı yönetim biçimini tanımlamak için kullanılan terimdir ( Din er...
Teokrasi nedir, özellikleri nelerdir?
Teokrasi
Teokrasi dine dayalı yönetim biçimini tanımlamak için kullanılan terimdir (Din erki). Daha doğru bir anlatımla, dini otorite organlarının siyasi otorite organları yerine devlet idaresini elde tuttuğu devlet biçimidir. Her ne kadar farklı algılanış biçimleri ve yorumları mevcut olsa da, teokrasi en yalın anlamda "devlet işlerinden bir tür ruhban sınıfının sorumlu olduğu ve devlet işlerinin dini temellere dayandırılmaya çalışıldığı sistem" olarak tanımlanabilir.Kelimenin Kökeni
Theokrasi teriminin kökeni Yunanca θεοκÏατία (theokratia)'dan gelmektedir. Tanrı Düzeni (Josephus) demektir. Kelime Yunanca Teos'dan dönüşmüştür. Theos kelimesinin kökeni Hint Avrupa dillerinde dinî kavramlar içinde yer alır. Theos'un anlamı tanrı, Kratos'un anlamı ise düzen demektir. Kelime Yunancada Tanrı'nın Düzeni anlamına gelir. Teokrasi kelimesi hiçbir şekilde İngilizcede gerçek anlamında kullanılmamıştır. İngilizcede kaydedilen ilk kullanım 1622 tarihlidir. İlahi Esin Altındaki Papazların Hükümeti olarak (Tevratda Krallardan önce kullanıldığı şekliyle) anlaşılmıştır. 1825'ten sonra ise Din adamlığına ve dine dayalı politik ve sivil güce teokrasi denilmiştir.
Din kurallarının geçerli olduğu sistem olan teokraside, kurallar ya dini kuralların aynısıdır, ya bunlardan büyük ölçüde etkilenmiştir ya da dini kurallarla çelişik olsa dahi dini temellere dayandırılır veya meşrutiyet için dayandırılması gerekir. Teokrasi ile yönetilen ülkelerde hukuk sistemi dine dayandırılması gerekir, hukuki kararların en yüksek mercii bir tür ruhban sınıfıdır. Teokratik sistemin dayandırıldığı dine göre ağırlığı ve önemi çeşitli olsa da, bu sistemde doğma mantığı ve akli durum göz önünde tutulur; çoğu zaman mantıki, akli ve pratik durumlar kabul edilen dogmalara adapte edilmeye çalışılır. Teorik anlamda, sistemin temeli dogmadır, diğer her türlü bilgi ikincil önem ve plandadır. Toplumsal yapı, hukuki yorumlar, eğitim ve kişisel hak ve özgürlükler dini kurallara göre uygulanır.Vikipedi, özgür ansiklopedi
En genel şekilde, din adamları sınıfı taÂrafından dinsel kurallarla yönetilen toplumÂların yönetim biçimi olarak tanımlanabilen teokrasi kavramı birbirinden farklı anlamÂlara gelmektedir. Theos (ilâh-Tanrı) ve Kratos (kuvvet-güç) kelimelerinden oluşan teokrasi kavramı, tann kuvvetiyle idare edilen devlet anlamını vermektedir. YöneÂtimin dine bağlı olduğu toplumlara teokraÂtik toplum, devlete teokratik devlet ve siyasî-idarî sisteme de teokrasi denmekteÂdir.
Teokrasi ile kavramlaştırılan dine bağlı siyasî idarî sistemlerde din, toplumsal sisteÂmi belirleyen tek kuvvet olup siyasî iktidar din adamlarının elinde ve tekelindedir. Toplumda bütün düzenlemeler din tarafınÂdan yapılmakta ve idarî kadrolar din adamÂlarınca kullanılmaktadır. Toplumsal ilişkiÂleri ve örgütlenmeyi düzenleyen bütün huÂkuk normları, dine dayandırılmış olup dinin dışında hiçbir şey hukuka lık edeÂmemektedir. Devletin siyasî ve idarî kuÂrumlan ile hukuk yapısı dinden ayrılmış buÂlunmamaktadır.
İnsanlık tarihinin en eski toplumları biÂrer teokrasidirler. Eski teokratik toplumlarÂda siyasî iktidarın başında bulunan siyasî şef, aynı zamanda bir üstün din adamı idi. dinsel liderlikle siyasî liderlik bir kişinin şahsında birleşmişti. Hatta, eski Mısır yöÂneticileri olan Firavunlarda görüldüğü gibi, siyasî lider bir Tann (Theos) olarak kabul edilmiştir. Afrika'nın klanik toplumlarında topluluğun şefi olan kişi, siyasî iktidarı şahÂsında topladığı gibi geleneksel dinin en üsÂtün temsilcisi ve Tanrısal nitelikleri haiz ka-rizmatik bir lider olarak kabul edilmiştir. Bolluk, kıtlık, yağmur vb. tabiat olaylarının düzenleyicisi olarak görülen bu şef, bir tür "Theos" olarak algılanmıştır.
Kendini ilah (theos) yerine koyan, kenÂdisine tabiatüstü kuvvetlerin izafe edildiği siyasal liderlerin toplumları yönetmelerine de teokrasi denmiştir. Eski Firavunlar, JaÂpon kralları, çağdaş bazı liderler tabiatüstü kabul edilen ve bu nitelikleriyle toplumları yöneten kişilerdir. Bir bakıma tanrı yerine konmuş olduklarından bunların yönetimleÂri bir tür teokrasi olarak değerlendirilebilir. Diğer yandan bazı liderlere tabiatüstü bir kuvvet izafe edilmemekle beraber tabiatüsÂtü kuvvet tarafından toplumu yönetmek için görevli olduğu iddiası öne sürülür ve bu kişi tarafından toplum keyfî şekilde yönetilirse, bu durumda da teokrasi söz konusu olur.
Aslında, bütünüyle Tanrı gücü île idare edilen, dünyevî güçlerin hiçbir etkisinin buÂlunmadığı toplumlar yoktur. TeokrasilerÂde, siyasî ve idarî liderler, dini, daha çok meşrulaştıncı bir yapı olarak kullanmakta ve kendi düzenlemelerini dinî motiflerle suÂnarak otorite sağlamaktadırlar.
Kendini bir teo (Tanrı) olarak topluma kabul ettiren firavunların teokratik yöneÂtimlerini bir tarafa bırakırsak teokrasilerin Batı Hıristiyan toplumlarında ortaya çıktığı görülür. IV. yüzyılda Roma împaratorlu-ğu'nda yayılma imkânı bulan Hıristiyanlık, kısa zaman içinde Avrupa'da güçlü bir din haline geldi ve giderek taraftarları çoğaldı. İmparator Dioclatianüs'un yönetim organizasyonunu izleyerek benzer biçimde örgütÂlenen Hıristiyanlık kilise yapısı içinde piramidal biçimde güçlü bir örgüt haline geldi ve güçlenmesiyle beraber siyasal-yönetsel yapıyı etkilemeye başladı. Kilise, dinsel alanın yanısıra siyasal ve yönetsel alanda da giderek fonksiyonlarını artırdı ve Roma İmparatorluğundan sonra Frankların Merovenjler döneminde (481-751) Kilise'deki görevlilere (din adamları) yönetimde yer verildi. Karolenjler döneminde (754-978) ise Kilise'nin siyasal etkisi iyice artü, kralÂların iktidar olmalarında Papa etkin rol oynamaya başladı. Charmagne zamanında (742-814) Kilise'nin başı olan Papa Kral seÂviyesine yükseltildi ve siyasal sistem gideÂrek dinin etkisine girdi. Feodal çağda, güçlü imparatorlukların dağılarak çok sayıda prensliklerin ortaya çıkması dinin bu devletlerdeki etkisini artırmada olumlu işlev gördü. Kilise yönetimlere hâkim olarak büÂtün siyasal ve yönetsel kadroları ele geçirdi; böylece Avrupa'da Kilise devletleri doğdu. Kilise'de görevli din adamları (ruhban sınıfı Clericus) tarafından din kurallarına göre yönetilen bu devletler teokratik sistemlerin başlıca örneklerini teşkil ettiler. Bu çağda Kilise (Ruhban sınıfı) tarafından savunulan "doğrudan iktidar teorisi", dinin siyasal-yöÂnetsel sisteme egemen olmasını dile getireÂrek teokrasinin teorik temellerini oluşturÂmaya çalıştı.
Ortaçağ'da Kilise'nin gücUne ve siyasal alandaki etkisine karşı ciddi muhalefet haÂreketleri gelişti. Kilise'nin kendini yenileÂmek zorunda kalmasıyla gelişen reform haÂreketleri Kilise'nin birliğini ve gücünü sarÂsarken yönetimde giderek etken olmaya çaÂlışan yeni toplumsal sınıflar ortaya çıktı. Burjuva sınıfının büyük bir başarısı olan Fransız ihtilali (1789) ile Avrupa'da teokraÂtik yönetimler iyice geriledi ve batıda Kilise'nin tamamen devletin dışına bırakıldığı laik yönetimler kuruldu.
İslâm dünyasında batıdakine benzer teÂokratik yönetimler kurulmamakla birlikte, İslâm dini kurallarına göre örgütlenen siyaÂsal sistemler yaşama imkânı buldular. İslamî yönetimlerin Batıdakilere benzemeÂmesi, öncelikle İslâm dininin Özgün yapıÂsından ve kuruluşundaki özelliklerden kayÂnaklanmıştır. Hz. Muuhammed dönemi tipik bir teokrasi olarak kabul edilebilse de batı teokrasilerinden oldukça farklı özelÂlikler göstermektedir. Hz. Muuhammed'den sonra ise İslâm yönetimleri, hiç bir şekilde bir din adamları sınıfının egemen olduğu siÂyasal yapılar değildir. Sadece toplumun Kur'ân'ın ortaya koyduğu kurallara göre düÂzenlendiği bir hukuk devleti olarak ortaya çıkmışlardır.
İslâmiyet, kendisinin dışında bir dünÂyevî gücü (Sezar- Melik) kabul etmediğinÂden, Hıristiyan toplumlarında görülen Kilise-Kral çatışmasına benzer bir mücadeleye tanık olunmamıştır. İslâm dini, toplumsal ve siyasal hayatın her alanında "Tevhid" ilÂkesinin geçerli olduğunu savunmuş ve topÂlumun örgütlenmesini tek bir güce vermişÂtir. Toplumda siyasal iktidarı, elinde tutaÂnın din adamı olmasına ihtiyaç olmamakla birlikte dinsiz olması da kabul edilmemişÂtir. Samimi bir müslüman olmasının yanınÂda bazı özel nitelikler aranmıştır.
Yönetim-din ilişkileri açısından OsÂmanlı Devleti'nin bir teokrasi olduğu iddia olunmakla birlikte bir "Yarı-dini Sistem" olduğu savunulmaktadır. Osmanlı yönetiÂminde dinin yönetime bağlı oluşu, şeyhülisÂlamlık örgütünün kamu bürokrasisi içeriÂsinde yer alması, din gücünün siyasal güç tarafından denetlenmesi ve benzeri yapısal nitelikler Osmanlı'yı bir teokrasi olarak deÂğerlendirmeye imkân vermemektedir. Cumhuriyet Türkiye'si de anayasal olarak laik ise de, aslında "Yan Dinî Sistem" olma özelliğini nisbeten korumakta olduğunu söylemek daha anlamlı görülmektedir.
Davut DURSUN
Sebep: İç başlık
Devlet Yönetim Biçimleri - Teokrasi
Teokrasi ile yönetilen ülkeler hangileridir?
Teokrasi hakkında bilgi verir misiniz?
Bu mesaj 'en iyi cevap' seçilmiştir.
Teokrasi dine dayalı yönetim biçimini tanımlamak için kullanılan terimdir (Din erki). Daha doğru bir anlatımla, dini otorite organlarının siyasi otorite organları yerine devlet idaresini elde tuttuğu devlet biçimidir. Her ne kadar farklı algılanış biçimleri ve yorumları mevcut olsa da, teokrasi en yalın anlamda "devlet işlerinden bir tür ruhban sınıfının sorumlu olduğu ve devlet işlerinin dini temellere dayandırılmaya çalışıldığı sistem" olarak tanımlanabilir.Kelimenin Kökeni
Theokrasi teriminin kökeni Yunanca θεοκÏατία (theokratia)'dan gelmektedir. Tanrı Düzeni (Josephus) demektir. Kelime Yunanca Teos'dan dönüşmüştür. Theos kelimesinin kökeni Hint Avrupa dillerinde dinî kavramlar içinde yer alır. Theos'un anlamı tanrı, Kratos'un anlamı ise düzen demektir. Kelime Yunancada Tanrı'nın Düzeni anlamına gelir. Teokrasi kelimesi hiçbir şekilde İngilizcede gerçek anlamında kullanılmamıştır. İngilizcede kaydedilen ilk kullanım 1622 tarihlidir. İlahi Esin Altındaki Papazların Hükümeti olarak (Tevratda Krallardan önce kullanıldığı şekliyle) anlaşılmıştır. 1825'ten sonra ise Din adamlığına ve dine dayalı politik ve sivil güce teokrasi denilmiştir.
Din kurallarının geçerli olduğu sistem olan teokraside, kurallar ya dini kuralların aynısıdır, ya bunlardan büyük ölçüde etkilenmiştir ya da dini kurallarla çelişik olsa dahi dini temellere dayandırılır veya meşrutiyet için dayandırılması gerekir. Teokrasi ile yönetilen ülkelerde hukuk sistemi dine dayandırılması gerekir, hukuki kararların en yüksek mercii bir tür ruhban sınıfıdır. Teokratik sistemin dayandırıldığı dine göre ağırlığı ve önemi çeşitli olsa da, bu sistemde doğma mantığı ve akli durum göz önünde tutulur; çoğu zaman mantıki, akli ve pratik durumlar kabul edilen dogmalara adapte edilmeye çalışılır. Teorik anlamda, sistemin temeli dogmadır, diğer her türlü bilgi ikincil önem ve plandadır. Toplumsal yapı, hukuki yorumlar, eğitim ve kişisel hak ve özgürlükler dini kurallara göre uygulanır.Vikipedi, özgür ansiklopedi
En genel şekilde, din adamları sınıfı taÂrafından dinsel kurallarla yönetilen toplumÂların yönetim biçimi olarak tanımlanabilen teokrasi kavramı birbirinden farklı anlamÂlara gelmektedir. Theos (ilâh-Tanrı) ve Kratos (kuvvet-güç) kelimelerinden oluşan teokrasi kavramı, tann kuvvetiyle idare edilen devlet anlamını vermektedir. YöneÂtimin dine bağlı olduğu toplumlara teokraÂtik toplum, devlete teokratik devlet ve siyasî-idarî sisteme de teokrasi denmekteÂdir.
Teokrasi ile kavramlaştırılan dine bağlı siyasî idarî sistemlerde din, toplumsal sisteÂmi belirleyen tek kuvvet olup siyasî iktidar din adamlarının elinde ve tekelindedir. Toplumda bütün düzenlemeler din tarafınÂdan yapılmakta ve idarî kadrolar din adamÂlarınca kullanılmaktadır. Toplumsal ilişkiÂleri ve örgütlenmeyi düzenleyen bütün huÂkuk normları, dine dayandırılmış olup dinin dışında hiçbir şey hukuka lık edeÂmemektedir. Devletin siyasî ve idarî kuÂrumlan ile hukuk yapısı dinden ayrılmış buÂlunmamaktadır.
İnsanlık tarihinin en eski toplumları biÂrer teokrasidirler. Eski teokratik toplumlarÂda siyasî iktidarın başında bulunan siyasî şef, aynı zamanda bir üstün din adamı idi. dinsel liderlikle siyasî liderlik bir kişinin şahsında birleşmişti. Hatta, eski Mısır yöÂneticileri olan Firavunlarda görüldüğü gibi, siyasî lider bir Tann (Theos) olarak kabul edilmiştir. Afrika'nın klanik toplumlarında topluluğun şefi olan kişi, siyasî iktidarı şahÂsında topladığı gibi geleneksel dinin en üsÂtün temsilcisi ve Tanrısal nitelikleri haiz ka-rizmatik bir lider olarak kabul edilmiştir. Bolluk, kıtlık, yağmur vb. tabiat olaylarının düzenleyicisi olarak görülen bu şef, bir tür "Theos" olarak algılanmıştır.
Kendini ilah (theos) yerine koyan, kenÂdisine tabiatüstü kuvvetlerin izafe edildiği siyasal liderlerin toplumları yönetmelerine de teokrasi denmiştir. Eski Firavunlar, JaÂpon kralları, çağdaş bazı liderler tabiatüstü kabul edilen ve bu nitelikleriyle toplumları yöneten kişilerdir. Bir bakıma tanrı yerine konmuş olduklarından bunların yönetimleÂri bir tür teokrasi olarak değerlendirilebilir. Diğer yandan bazı liderlere tabiatüstü bir kuvvet izafe edilmemekle beraber tabiatüsÂtü kuvvet tarafından toplumu yönetmek için görevli olduğu iddiası öne sürülür ve bu kişi tarafından toplum keyfî şekilde yönetilirse, bu durumda da teokrasi söz konusu olur.
Aslında, bütünüyle Tanrı gücü île idare edilen, dünyevî güçlerin hiçbir etkisinin buÂlunmadığı toplumlar yoktur. TeokrasilerÂde, siyasî ve idarî liderler, dini, daha çok meşrulaştıncı bir yapı olarak kullanmakta ve kendi düzenlemelerini dinî motiflerle suÂnarak otorite sağlamaktadırlar.
Kendini bir teo (Tanrı) olarak topluma kabul ettiren firavunların teokratik yöneÂtimlerini bir tarafa bırakırsak teokrasilerin Batı Hıristiyan toplumlarında ortaya çıktığı görülür. IV. yüzyılda Roma împaratorlu-ğu'nda yayılma imkânı bulan Hıristiyanlık, kısa zaman içinde Avrupa'da güçlü bir din haline geldi ve giderek taraftarları çoğaldı. İmparator Dioclatianüs'un yönetim organizasyonunu izleyerek benzer biçimde örgütÂlenen Hıristiyanlık kilise yapısı içinde piramidal biçimde güçlü bir örgüt haline geldi ve güçlenmesiyle beraber siyasal-yönetsel yapıyı etkilemeye başladı. Kilise, dinsel alanın yanısıra siyasal ve yönetsel alanda da giderek fonksiyonlarını artırdı ve Roma İmparatorluğundan sonra Frankların Merovenjler döneminde (481-751) Kilise'deki görevlilere (din adamları) yönetimde yer verildi. Karolenjler döneminde (754-978) ise Kilise'nin siyasal etkisi iyice artü, kralÂların iktidar olmalarında Papa etkin rol oynamaya başladı. Charmagne zamanında (742-814) Kilise'nin başı olan Papa Kral seÂviyesine yükseltildi ve siyasal sistem gideÂrek dinin etkisine girdi. Feodal çağda, güçlü imparatorlukların dağılarak çok sayıda prensliklerin ortaya çıkması dinin bu devletlerdeki etkisini artırmada olumlu işlev gördü. Kilise yönetimlere hâkim olarak büÂtün siyasal ve yönetsel kadroları ele geçirdi; böylece Avrupa'da Kilise devletleri doğdu. Kilise'de görevli din adamları (ruhban sınıfı Clericus) tarafından din kurallarına göre yönetilen bu devletler teokratik sistemlerin başlıca örneklerini teşkil ettiler. Bu çağda Kilise (Ruhban sınıfı) tarafından savunulan "doğrudan iktidar teorisi", dinin siyasal-yöÂnetsel sisteme egemen olmasını dile getireÂrek teokrasinin teorik temellerini oluşturÂmaya çalıştı.
Ortaçağ'da Kilise'nin gücUne ve siyasal alandaki etkisine karşı ciddi muhalefet haÂreketleri gelişti. Kilise'nin kendini yenileÂmek zorunda kalmasıyla gelişen reform haÂreketleri Kilise'nin birliğini ve gücünü sarÂsarken yönetimde giderek etken olmaya çaÂlışan yeni toplumsal sınıflar ortaya çıktı. Burjuva sınıfının büyük bir başarısı olan Fransız ihtilali (1789) ile Avrupa'da teokraÂtik yönetimler iyice geriledi ve batıda Kilise'nin tamamen devletin dışına bırakıldığı laik yönetimler kuruldu.
İslâm dünyasında batıdakine benzer teÂokratik yönetimler kurulmamakla birlikte, İslâm dini kurallarına göre örgütlenen siyaÂsal sistemler yaşama imkânı buldular. İslamî yönetimlerin Batıdakilere benzemeÂmesi, öncelikle İslâm dininin Özgün yapıÂsından ve kuruluşundaki özelliklerden kayÂnaklanmıştır. Hz. Muuhammed dönemi tipik bir teokrasi olarak kabul edilebilse de batı teokrasilerinden oldukça farklı özelÂlikler göstermektedir. Hz. Muuhammed'den sonra ise İslâm yönetimleri, hiç bir şekilde bir din adamları sınıfının egemen olduğu siÂyasal yapılar değildir. Sadece toplumun Kur'ân'ın ortaya koyduğu kurallara göre düÂzenlendiği bir hukuk devleti olarak ortaya çıkmışlardır.
İslâmiyet, kendisinin dışında bir dünÂyevî gücü (Sezar- Melik) kabul etmediğinÂden, Hıristiyan toplumlarında görülen Kilise-Kral çatışmasına benzer bir mücadeleye tanık olunmamıştır. İslâm dini, toplumsal ve siyasal hayatın her alanında "Tevhid" ilÂkesinin geçerli olduğunu savunmuş ve topÂlumun örgütlenmesini tek bir güce vermişÂtir. Toplumda siyasal iktidarı, elinde tutaÂnın din adamı olmasına ihtiyaç olmamakla birlikte dinsiz olması da kabul edilmemişÂtir. Samimi bir müslüman olmasının yanınÂda bazı özel nitelikler aranmıştır.
Yönetim-din ilişkileri açısından OsÂmanlı Devleti'nin bir teokrasi olduğu iddia olunmakla birlikte bir "Yarı-dini Sistem" olduğu savunulmaktadır. Osmanlı yönetiÂminde dinin yönetime bağlı oluşu, şeyhülisÂlamlık örgütünün kamu bürokrasisi içeriÂsinde yer alması, din gücünün siyasal güç tarafından denetlenmesi ve benzeri yapısal nitelikler Osmanlı'yı bir teokrasi olarak deÂğerlendirmeye imkân vermemektedir. Cumhuriyet Türkiye'si de anayasal olarak laik ise de, aslında "Yan Dinî Sistem" olma özelliğini nisbeten korumakta olduğunu söylemek daha anlamlı görülmektedir.
Davut DURSUN
Sebep: Yazı boyutu değiştirildi.
- İlah tek hakim kabul edilir.
- Yöneten kişi Allah adına devleti yönetir.
- Din kurallarının dışına asla çıkılamaz.
- Yöneten kişinin yaptıkları sorgulanamaz, eleştirilemez, karşı gelinemez.
- Kararlar çoğunluğa göre alınmaz.
- Özgürlükçü değildir.
- Eşitlikten bahsedilemez.
Devlet Yönetim Biçimleri - Teokrasi
Teokrasi ile yönetilen ülkeler hangileridir?
Teokrasi hakkında bilgi verir misiniz?
YORUMLAR