TİTREMEK gçz. f. 1. Bir kimse, bedeni ya da bedenin bir bölümü sözkonusuysa, kasların kesik kesik, hızlı, istemdışı küçük kasılımla...
TİTREMEK gçz. f.
1. Bir kimse, bedeni ya da bedenin bir bölümü sözkonusuysa, kasların kesik kesik, hızlı, istemdışı küçük kasılımlarıyla aralıksız olarak sarsılmak: Ateşten, korkudan, öfkeden titremek. Elleri titremek. Soğuktan titremek.
2. Bir şeyden söz ederken, yinelenen kesik kesik hareketlerle kımıldamak, sallanmak: Ağaçların yapraklan, hafileşen meltemle titriyor.
3. Sesten söz ederken, sık sık alçalıp yükselmek, kesik kesik çıkmak: Yaşlı adam titreyen bir sesle başına gelenleri anlatmaya başladı.
4. Işıktan söz ederken, gücü sık sık azalıp çoğalmak: Lambanın titrek ışığı altında yüzü çok solgun görünüyor.
5. Büyük bir korku, aşırı bir heyecan duymak, bir şeyden, birinden çekinmek; korkuya kapılmak: Onun karşısında hepimiz titrerdik.
6. Çok şiddetli bir duygunun yarattığı bir heyecana kapılmak: Arzudan, zevkten titremek.
7. (Bir kimse için) içi, yüreği titremek, (onun adına) kaygılanmak, endişelenmek: Onu düşündükçe içim titrerdi.
8. Titreye türeye, titreyerek: Yatağın içinde titreye titreye sabahı zor ettik.
* titreşmek dönşl. f Titreşim durumunda olmak; ihtizaz etmek.
* titreşmek işt. f. Hep birlikte titremek: Titreşen dalgalar. Titreşen yapraklar, rüzgârı müjdeliyor. Küllenmiş ocağın önünde sabaha kadar titreşerek bekledik. Korkudan titreşen çocuklar artık yalnız kalmak istemiyorlardı.
* titreştirmek ettirg. f.
1. Şeylerin ya da kimselerin titremelerine neden olmak.
2. Titreşim durumuna getirmek.
*inş. Bir betonu sıkıştırmak için titreşim uygulamak.
* titretmek ettirg. f.
1. Bir kimseyi titretmek, onun titremesine yol açmak: Her yanını zangır zangır titreten bir öfkeyle adamın üzerine yürüdü. Ölüm düşüncesi onu korkudan titretiyordu.
2. Bir şeyi titretmek, hafifçe salınmasına, kımıldamasına yol açmak: Yaprakları hafifçe titreten bir meltem çıktı.
3. Bir kimseyi, kimseleri titretmek, onları korkutmak: Bakışlarıyla hepimizi titretiyordu; çok şiddetli bir heyecanın etkisinde bırakmak: Onunla bir an yalnız kalma düşüncesi bile beni titretiyordu.
4. Titrete titrete, titreterek: Göbeğini titrete titrete gülmek.
1. Bir kimse, bedeni ya da bedenin bir bölümü sözkonusuysa, kasların kesik kesik, hızlı, istemdışı küçük kasılımlarıyla aralıksız olarak sarsılmak: Ateşten, korkudan, öfkeden titremek. Elleri titremek. Soğuktan titremek.
2. Bir şeyden söz ederken, yinelenen kesik kesik hareketlerle kımıldamak, sallanmak: Ağaçların yapraklan, hafileşen meltemle titriyor.
3. Sesten söz ederken, sık sık alçalıp yükselmek, kesik kesik çıkmak: Yaşlı adam titreyen bir sesle başına gelenleri anlatmaya başladı.
4. Işıktan söz ederken, gücü sık sık azalıp çoğalmak: Lambanın titrek ışığı altında yüzü çok solgun görünüyor.
5. Büyük bir korku, aşırı bir heyecan duymak, bir şeyden, birinden çekinmek; korkuya kapılmak: Onun karşısında hepimiz titrerdik.
6. Çok şiddetli bir duygunun yarattığı bir heyecana kapılmak: Arzudan, zevkten titremek.
7. (Bir kimse için) içi, yüreği titremek, (onun adına) kaygılanmak, endişelenmek: Onu düşündükçe içim titrerdi.
8. Titreye türeye, titreyerek: Yatağın içinde titreye titreye sabahı zor ettik.
* titreşmek dönşl. f Titreşim durumunda olmak; ihtizaz etmek.
* titreşmek işt. f. Hep birlikte titremek: Titreşen dalgalar. Titreşen yapraklar, rüzgârı müjdeliyor. Küllenmiş ocağın önünde sabaha kadar titreşerek bekledik. Korkudan titreşen çocuklar artık yalnız kalmak istemiyorlardı.
* titreştirmek ettirg. f.
1. Şeylerin ya da kimselerin titremelerine neden olmak.
2. Titreşim durumuna getirmek.
*inş. Bir betonu sıkıştırmak için titreşim uygulamak.
* titretmek ettirg. f.
1. Bir kimseyi titretmek, onun titremesine yol açmak: Her yanını zangır zangır titreten bir öfkeyle adamın üzerine yürüdü. Ölüm düşüncesi onu korkudan titretiyordu.
2. Bir şeyi titretmek, hafifçe salınmasına, kımıldamasına yol açmak: Yaprakları hafifçe titreten bir meltem çıktı.
3. Bir kimseyi, kimseleri titretmek, onları korkutmak: Bakışlarıyla hepimizi titretiyordu; çok şiddetli bir heyecanın etkisinde bırakmak: Onunla bir an yalnız kalma düşüncesi bile beni titretiyordu.
4. Titrete titrete, titreterek: Göbeğini titrete titrete gülmek.
Kaynak: Büyük Larousse
Rüyada Titremek/Titrediğini Görmek
YORUMLAR