1 . Fiyatı yüksek olmayan, pahası az, düşük fiyatlı, pahalı karşıtı: "Geceleri tiyatroların önünde saatlerce bekleyerek ucuz ...
1 . Fiyatı yüksek olmayan, pahası az, düşük fiyatlı, pahalı karşıtı:
"Geceleri tiyatroların önünde saatlerce bekleyerek ucuz yerlere yerleşirdik."- Y. K. Beyatlı.
2 . mecaz Az emekle elde edilen:
"Biletçi teşekkür etmekten, ben de bu kadar ucuz teşekkür toplamaktan kurtulduk."- B. Felek.
3 . mecaz Adi, bozuk:
"Bu gerçeği dile getirenleri felaket habercisi diye nitelemek ancak ve sadece ucuz politikacı ağzına yakışır."- A. Boysan.
"Geceleri tiyatroların önünde saatlerce bekleyerek ucuz yerlere yerleşirdik."- Y. K. Beyatlı.
2 . mecaz Az emekle elde edilen:
3 . mecaz Adi, bozuk:
"Bu gerçeği dile getirenleri felaket habercisi diye nitelemek ancak ve sadece ucuz politikacı ağzına yakışır."- A. Boysan.
ucuz
sıfat
Atasözü, deyim ve birleşik fiiller
ucuza çıkmak
ucuza gitmek
ucuza kapatmak
ucuz alan, pahalı alır
ucuz atlatmak (veya kurtulmak)
ucuzdur vardır illeti, pahalıdır vardır hikmeti
ucuz etin yahnisi yavan (veya tatsız) olur
ucuz pahalı dememek
ucuz halkçılık
bedavadan ucuz
sudan ucuz
sıfat
Atasözü, deyim ve birleşik fiiller
ucuza çıkmak
ucuza gitmek
ucuza kapatmak
ucuz alan, pahalı alır
ucuz atlatmak (veya kurtulmak)
ucuzdur vardır illeti, pahalıdır vardır hikmeti
ucuz etin yahnisi yavan (veya tatsız) olur
ucuz pahalı dememek
Birleşik Sözler
ucuz halkçılık
bedavadan ucuz
sudan ucuz
UCUZ sıf.
1. Fiyatı yüksek olmayan, benzerlerine göre daha düşük bir para karşılığında satın alınabilen bir şey için kullanılır: Bu kumaş oldukça ucuz. Ucuz bir ev aramak.
2. Saygınlığı, değeri olmayan bir kimse ya da bir şey ya da kolay ve zahmetsiz elde edilebilen bir şey için kullanılır: Ucuz bir insan. Başarmak için ucuz yöntemlere başvurmak. Ucuz mutluluklar peşinde koşmak.
3. Ucuz etin yahnisi yavan olur, ucuz alınan şeylerin değersizliğini vurgular. || Ucuz pahalı, fiyatına bakmadan.
* be.
1. Düşük bir fiyata: Ucuz almak, ucuz satmak.
2. (Bir şeyi) ucuz atlatmak, (bir şeyden) ucuz kurtulmak, zor bir durumdan az bir zararla kurtulmuş olmak.
* ucuza a. Ucuz bir fiyata: Kendim diktim, onun için çok ucuza geldi. Ucuza almak, ucuza satmak. Ucuza çıkmak.
1. Fiyatı yüksek olmayan, benzerlerine göre daha düşük bir para karşılığında satın alınabilen bir şey için kullanılır: Bu kumaş oldukça ucuz. Ucuz bir ev aramak.
2. Saygınlığı, değeri olmayan bir kimse ya da bir şey ya da kolay ve zahmetsiz elde edilebilen bir şey için kullanılır: Ucuz bir insan. Başarmak için ucuz yöntemlere başvurmak. Ucuz mutluluklar peşinde koşmak.
3. Ucuz etin yahnisi yavan olur, ucuz alınan şeylerin değersizliğini vurgular. || Ucuz pahalı, fiyatına bakmadan.
* be.
1. Düşük bir fiyata: Ucuz almak, ucuz satmak.
2. (Bir şeyi) ucuz atlatmak, (bir şeyden) ucuz kurtulmak, zor bir durumdan az bir zararla kurtulmuş olmak.
* ucuza a. Ucuz bir fiyata: Kendim diktim, onun için çok ucuza geldi. Ucuza almak, ucuza satmak. Ucuza çıkmak.
Kaynak: Büyük Larousse
YORUMLAR