Usturlap ve muallim-i sani nedir? Usturlap bir yıldızın belli bir yükseklikte, çoğu zaman 60 derecede, ufkun üstünden geçiş anın...
Usturlap ve muallim-i sani nedir?
Usturlap
bir yıldızın belli bir yükseklikte, çoğu zaman 60 derecede, ufkun üstünden geçiş anını saptamaya yarayan aygıttır. İlk olarak M.Ö. 3. Yüzyılda Yunanlılar tarafınca gökcisimlerinin göreli konumlarını ve yüksekliklerini gözlemlemek suretiyle kullanılmıştır. Orta çağda, güneşin batış tabloları (gök ekvatorunun şimal ya da güneyindeki açısal uzaklık) eklendikten sonra, denizcilerin bulundukları bölgeyi saptamalarına yarayan bir seyir yardımcısı haline gelmiştir.
Eski biçimiyle usturlap, bir halka ile asılı tutulabilen ahşap bir diskten oluşuyordu. Diskin kenarlarına dairenin açı dereceleri işaretlenmişti; süresince bakıldığında güneşin ya da bir başka yıldızın görülebildiği oynar bir ibre diskin ortasına bağlı idi. Daha sonraları, bir tarafında yıldızlar haritası, öte tarafında ise zodyak dairesi bulunan bir plakadan yapılmaya başlanmıştır. Böylelikle günün hangi saati bulunduğunu belirlemek mümkün olabilmiştir; güneşin yüksekliğini ölçtükten sonrasında konumu zodyak dairesine not edilmekte, bu noktadan saatler dairesine çizilen bir çizgi ile de vakit saptanmaktaydı.
Gökbilim gözlemlerinde çok sınırı olan seviyede kullanılan usturlaplardan, daha çok astrolog ve gökbilimciler yararlanır. Usturlap'ın ilk örnekleri, yer küresini ve gök küresini hacim halinde gösteren ve birini ötekine bakılırsa doğru olarak hareket ettirmek demek olan küresel usturlap ile yer ve gök kürelerinin düzlemsel bir izdüşümünü oluşturan düzlemsel usturlap'tır. Sonrasında, bir civa banyosu üstündeki yansımaya dayanan ve bir yıldızı, belli bir yüksekliğe ulaşmış olduğu anda gözlemeyi elde eden aygıtlar geliştirildi ve bunlara 20.yüzyıl başlangıcında prizmalı usturlap adı verildi. Bir gözlem yerinin enlemi ile yıldız saatini veren ve açık havada kullanılan bu aygıtın yerine, günümüzde gerçek bir gözlemevi aygıtı olan Danjon'un nesnel usturlap'ı kullanılır. A. Danjon'un getirmiş olduğu en mühim yenilik, gözlemlenen yıldızın 60Ëš yükseklikteki daireden geçmiş olduğu anın saptanmasında gözlemcinin “kişisel denklem†denilen hatasını büyük seviyede azaltan düzenektir.
Farabi (Muallim- i Sani );
Farabi Türk asıllı İslam felsefecisi (Maveraünnehir Farabi 870-Şam 950).
Aslolan adı Ebu Nasr Muhammed bin Muhammed bin Tahran bin Uzlug olan ve Batı larında Alpharabius adıyla anılan Farabi (Türkistan 'ın Farab [Otrar] kentinde doğduğu için Farabi [Farablı] diye anılır). İlk öğrenimini Farab'da medrese öğrenimini Rey ve Bağdat 'ta gördükten sonrasında Harran'da felsefe araştırmaları yapmış olduğu yıllarda tanıştığı Yuhanna bin Haylan'la beraber Aristoteles 'in yapıtlarını okuyarak gezimciler okulunun ilkelerini öğrendi. Halep'te Hemedani hükümdarı Seyfüddevle'nin konuğu oldu. Arap vatanlarında yaşamış Türk kimliğini ve Türk törelerini ölünceye kadar bırakmamış olan Farabi'yi özetleyen kitaplar İslam aleminde Ebul Hasan el-Beyhaki İbn-el-Kıfti İbn Ebu Useybiye İbn el-Hallikan adlı yazarlar tarafınca Farabi'nin ölümünden birkaç yüzyıl sonrasında gerçekleştirildi. Fakat bu yapıtlar birer araştırma olmaktan çok Farabi'yle ilgili söylenceleri derliyorbir felsefeciyle değil bir ermişi açıklıyordu.
Aristotales'in ortaya attığı madde ve suret terimini hiçbir değişim yapmadan benimseyen eşyanın oluşumunda şu demek oluyor ki yaradılışta madde ve sureti iki temel ilke olarak gören Farabi'nin fiziği de metafiziğe bağlıdır. Buna bakılırsa evrenin ve eşyanın özünü oluşturan dört unsur (toprak hava ateş su) ilk madde olan el-aklül-faalden çıkmıştır Söz mevzusu dört unsur birbirleriyle belli ölçülerde kaynaşır ayrışır ve içinde bulunduğumuz evreni (el-alem) oluştururlar.
Farabi ilimleri sınıflandırdı. Ona gelinceye kadar ilimler trivium (üçüzlü) ve quadrivium (dördüzlü) diye iki bölümde toplanıyordu. Nahiv mantık beyan üçüzlü ilimlere; matematik geometri musiki ve astronomi ise dördüzlü ilimler kısmına dahildi. Farabi ilimleri; ilimler diye üçe ayırdı. Onun bu metodu Avrupalı bilginler tarafınca kabul edildi.
Hava titreşimlerinden ibaret olan ses vakasının ilk mantıklı izahını Farabi yapmış oldu. O titreşimlerin dalga uzunluğuna bakılırsa azalıp çoğaldığını deneyler yaparak tespit etti.Bu keşfiyle musiki aletlerinin yapımında lüzumlu olan kaideleri buldu. Bununla beraber tıp alanında emek harcamalar icra eden Farabi bu mevzuda çeşitli ilaçlarla ilgili bir yaratı yazdı.
Farabi insanı tanımlarken “alem büyük insandır; insan ufak alemdir.†Diyerek bu iki terimi birleştirmiştir. İnsan ahlakının temeli ona bakılırsa bilgidir; akıl iyiyi kötüden sadece bilgiyle ayırır. İnsan için en yüksek en yüksek erdem olan bilgi insan beyninin emek vermesi sonucu elde edilemez; şu sebeple tanrısaldır doğuştandır (Vehbi). Bilimin ise üç membaı vardır: Duyu; akıl; nazar. Bilimler ikiye ayrılırlar: Kurumsal (nazari) bilimler; uygulamalı (ameli) bilimler. Terbiye politika müzik matematik uygulamalı bilimlere girer. Toplumlarda öz bakımından ikiye ayrılırlar: Erdemli toplumlar ve erdemsiz toplumlar. Bu toplumları yöneltecek en kusursuz devletse tüm insanlığı kapsayan dünya devletidir.
Eserleri
- Kitabu'l-Cem beyne reyey el-hakimeyn(İki Felsefeci Arasındaki Düşüncelerin Uzlaştırılması)
- Ele Alınan Kaynakların Kaynakları
- Füsusu'l-Hikem (Hikmetlerin Özleri)
- Medinetü'l-Fadıla (Erdemli Toplumun İlkeleri üzerine Kitap)
- Risale fi Ma'anii'l-Akl(Aklın Anlamları)
- İhsa el-Ulûm (Bilimlerin Sayımı)
- Kitab musiki el-Kebir
Orta Muallim Mektebi ve Gazi Terbiye Enstitüsü'nün tarihçesi nedir?
Tamim Bin Hamad es-Sani
Sani Nedir?
Bu bildiri 'en iyi yanıt' seçilmiştir.
bir yıldızın belli bir yükseklikte, çoğu zaman 60 derecede, ufkun üstünden geçiş anını saptamaya yarayan aygıttır. İlk olarak M.Ö. 3. Yüzyılda Yunanlılar tarafınca gökcisimlerinin göreli konumlarını ve yüksekliklerini gözlemlemek suretiyle kullanılmıştır. Orta çağda, güneşin batış tabloları (gök ekvatorunun şimal ya da güneyindeki açısal uzaklık) eklendikten sonra, denizcilerin bulundukları bölgeyi saptamalarına yarayan bir seyir yardımcısı haline gelmiştir.
Eski biçimiyle usturlap, bir halka ile asılı tutulabilen ahşap bir diskten oluşuyordu. Diskin kenarlarına dairenin açı dereceleri işaretlenmişti; süresince bakıldığında güneşin ya da bir başka yıldızın görülebildiği oynar bir ibre diskin ortasına bağlı idi. Daha sonraları, bir tarafında yıldızlar haritası, öte tarafında ise zodyak dairesi bulunan bir plakadan yapılmaya başlanmıştır. Böylelikle günün hangi saati bulunduğunu belirlemek mümkün olabilmiştir; güneşin yüksekliğini ölçtükten sonrasında konumu zodyak dairesine not edilmekte, bu noktadan saatler dairesine çizilen bir çizgi ile de vakit saptanmaktaydı.
Gökbilim gözlemlerinde çok sınırı olan seviyede kullanılan usturlaplardan, daha çok astrolog ve gökbilimciler yararlanır. Usturlap'ın ilk örnekleri, yer küresini ve gök küresini hacim halinde gösteren ve birini ötekine bakılırsa doğru olarak hareket ettirmek demek olan küresel usturlap ile yer ve gök kürelerinin düzlemsel bir izdüşümünü oluşturan düzlemsel usturlap'tır. Sonrasında, bir civa banyosu üstündeki yansımaya dayanan ve bir yıldızı, belli bir yüksekliğe ulaşmış olduğu anda gözlemeyi elde eden aygıtlar geliştirildi ve bunlara 20.yüzyıl başlangıcında prizmalı usturlap adı verildi. Bir gözlem yerinin enlemi ile yıldız saatini veren ve açık havada kullanılan bu aygıtın yerine, günümüzde gerçek bir gözlemevi aygıtı olan Danjon'un nesnel usturlap'ı kullanılır. A. Danjon'un getirmiş olduğu en mühim yenilik, gözlemlenen yıldızın 60Ëš yükseklikteki daireden geçmiş olduğu anın saptanmasında gözlemcinin “kişisel denklem†denilen hatasını büyük seviyede azaltan düzenektir.
Farabi (Muallim- i Sani );
Farabi Türk asıllı İslam felsefecisi (Maveraünnehir Farabi 870-Şam 950).
Aslolan adı Ebu Nasr Muhammed bin Muhammed bin Tahran bin Uzlug olan ve Batı larında Alpharabius adıyla anılan Farabi (Türkistan 'ın Farab [Otrar] kentinde doğduğu için Farabi [Farablı] diye anılır). İlk öğrenimini Farab'da medrese öğrenimini Rey ve Bağdat 'ta gördükten sonrasında Harran'da felsefe araştırmaları yapmış olduğu yıllarda tanıştığı Yuhanna bin Haylan'la beraber Aristoteles 'in yapıtlarını okuyarak gezimciler okulunun ilkelerini öğrendi. Halep'te Hemedani hükümdarı Seyfüddevle'nin konuğu oldu. Arap vatanlarında yaşamış Türk kimliğini ve Türk törelerini ölünceye kadar bırakmamış olan Farabi'yi özetleyen kitaplar İslam aleminde Ebul Hasan el-Beyhaki İbn-el-Kıfti İbn Ebu Useybiye İbn el-Hallikan adlı yazarlar tarafınca Farabi'nin ölümünden birkaç yüzyıl sonrasında gerçekleştirildi. Fakat bu yapıtlar birer araştırma olmaktan çok Farabi'yle ilgili söylenceleri derliyorbir felsefeciyle değil bir ermişi açıklıyordu.
Aristotales'in ortaya attığı madde ve suret terimini hiçbir değişim yapmadan benimseyen eşyanın oluşumunda şu demek oluyor ki yaradılışta madde ve sureti iki temel ilke olarak gören Farabi'nin fiziği de metafiziğe bağlıdır. Buna bakılırsa evrenin ve eşyanın özünü oluşturan dört unsur (toprak hava ateş su) ilk madde olan el-aklül-faalden çıkmıştır Söz mevzusu dört unsur birbirleriyle belli ölçülerde kaynaşır ayrışır ve içinde bulunduğumuz evreni (el-alem) oluştururlar.
Farabi ilimleri sınıflandırdı. Ona gelinceye kadar ilimler trivium (üçüzlü) ve quadrivium (dördüzlü) diye iki bölümde toplanıyordu. Nahiv mantık beyan üçüzlü ilimlere; matematik geometri musiki ve astronomi ise dördüzlü ilimler kısmına dahildi. Farabi ilimleri; ilimler diye üçe ayırdı. Onun bu metodu Avrupalı bilginler tarafınca kabul edildi.
Hava titreşimlerinden ibaret olan ses vakasının ilk mantıklı izahını Farabi yapmış oldu. O titreşimlerin dalga uzunluğuna bakılırsa azalıp çoğaldığını deneyler yaparak tespit etti.Bu keşfiyle musiki aletlerinin yapımında lüzumlu olan kaideleri buldu. Bununla beraber tıp alanında emek harcamalar icra eden Farabi bu mevzuda çeşitli ilaçlarla ilgili bir yaratı yazdı.
Farabi insanı tanımlarken “alem büyük insandır; insan ufak alemdir.†Diyerek bu iki terimi birleştirmiştir. İnsan ahlakının temeli ona bakılırsa bilgidir; akıl iyiyi kötüden sadece bilgiyle ayırır. İnsan için en yüksek en yüksek erdem olan bilgi insan beyninin emek vermesi sonucu elde edilemez; şu sebeple tanrısaldır doğuştandır (Vehbi). Bilimin ise üç membaı vardır: Duyu; akıl; nazar. Bilimler ikiye ayrılırlar: Kurumsal (nazari) bilimler; uygulamalı (ameli) bilimler. Terbiye politika müzik matematik uygulamalı bilimlere girer. Toplumlarda öz bakımından ikiye ayrılırlar: Erdemli toplumlar ve erdemsiz toplumlar. Bu toplumları yöneltecek en kusursuz devletse tüm insanlığı kapsayan dünya devletidir.
Eserleri
- Kitabu'l-Cem beyne reyey el-hakimeyn(İki Felsefeci Arasındaki Düşüncelerin Uzlaştırılması)
- Ele Alınan Kaynakların Kaynakları
- Füsusu'l-Hikem (Hikmetlerin Özleri)
- Medinetü'l-Fadıla (Erdemli Toplumun İlkeleri üzerine Kitap)
- Risale fi Ma'anii'l-Akl(Aklın Anlamları)
- İhsa el-Ulûm (Bilimlerin Sayımı)
- Kitab musiki el-Kebir
YORUMLAR