Altı Ok Gösterim: 102 Boyut: 24.7 KB" style="max-width:100%;margin: 2px;"/> Cumhuriyet Halk Partisi'nin (CHP)...
Altı Ok
Gösterim: 102
Boyut: 24.7 KB" style="max-width:100%;margin: 2px;"/>
Boyut: 24.7 KB" style="max-width:100%;margin: 2px;"/>
Cumhuriyet Halk Partisi'nin (CHP) ve yeni Türkiye Cumhuriyetinin yönlendirici ilkelerini belirten simge.
Bu altı ilke cumhuriyetçilik, milliyetçilik, halkçılık, devletçilik, laiklik ve inkılapçılıktır. CHP'nin 1931 Kurultayı'nda benimsenen altı ilke 1937'de anayasaya alındı.
CHP'nin 1927'deki II. Kurultayı'nda kabul edilen tüzüğünde, CHP cumhuriyetçi, laik, halkçı ve milliyetçi bir parti olarak tanımlanıyordu. Tyzüğün ikinci maddesinde istibdat yönetimini engelleyebilecek, millet egemenliğini ifade edebilecek tek yönetim biçiminin cumhuriyet olduğu belirtiliyordu. üçüncü maddede devlet ve din işlerinin birbirinden ayrılması, inanç ve vicdan sorunlarının siyasetten uzak tutulması, ulusa bilim ve fen ilkelerinin yön vermesi, özetlemek gerekirse adı konulmadan laiklik ilkesi savunuluyordu. Dördüncü maddede yasa önünde mutlak eşitlik, hiçbir fert, aile, derslik ya da cemaate imtiyaz tanınmaması ve her şeyin halk için halk tarafınca yapılması biçiminde tanımlanan halkçılık ilkesi ortaya konuluyordu. Milliyetçilik ilkesini açıklayan beşinci maddede dil, duygu ve fikir birliğinin, Türk dili ve kültürünün geliştirilmesinin gerekliliği vurgulanıyordu.
Tek parti yönetiminin yerleşmesi, Mustafa Kemal Atatürk devrimlerinin gerçekleştirilmesi ve devletçiliğe yönelmeyle belirginleşen 1927-31 sürecinin sonunda, 1931'de CHP'nin III. Kurultayı'nda kabul edilen partinin ilk programında bu dört ilkeye, iki yeni ilke daha eklendi. Bu ilkeler devletçilik ve inkılapçılıktı. Programa gore, cumhuriyetçilik ulusal egemenlik ülküsünü en iyi ve güvenilir halde temsil eden ve tatbik eden devlet biçimi olarak cumhuriyetin savunulması demekti. Milliyetçilikten anlaşılan, modern uluslarla eşit olan ve onlarla uyum içinde yürüyen Türk toplumunun hususi niteliklerini, bağımsız kimliğini korumaktı. Halkçılık, irade ve egemenliğin kaynağının millet olması, devletin vatandaşa, vatandaşın devlete karşı görevlerini yerine getirmesi, yasalar önünde mutlak eşitliğin sağlanması, asla hiç kimseye imtiyaz tanınmaması anlamını taşıyordu. Ek olarak, bir başka maddede halkın ayrı ayrı sınıflardan oluşmaması, işbölümü temelinde çeşitli mesleklere ayrılmış bir topluluk oluşturması, derslik mücadelesi yerine toplumsal seviye ve dayanışmanın sağlanması, çıkarlar içinde uyum sağlanmasının gerekliliği biçiminde dayanışmacı ve korporatist bir halkçılık anlayışı ortaya konuyordu. Devletçilik ilkesine gore, temel olan kişisel girişim ve etkinlikti, fakat ülkeyi hızla kalkındırmak ve refaha kavuşturmak için ulusun genel ve yüksek çıkarlarının gerektirdiği işlerde, bilhassa ekonomik alanda, devletin fiilen müdahalesi gerekliydi. Laiklik ilkesi, devlet yönetiminde tüm yasa ve kuralların bilim ve ferınin sunmuş olduğu ilke ve biçimlere, dünya gereksinmelerine gore yapılması ve uygulanması olarak açıklanıyor; ulusun ilerlemesi için dinsel düşüncelerin devlet ve dünya işlerinden, siyasetten ayrı tutulmasının gerekliliği vurgulanıyordu. İnkılapçılık ilkesinden anlaşılan, daha ilkin gerçekleştirilmiş Mustafa Kemal Atatürk Çevrimlerine ve bu devrimlerle doğan ve gelişen ilkelere bağlı kalınması, bunların korunmasıydı.
Bu altı ilke belli bir tarihsel sürecin ürünüydü ve belli bir uygulamalar bütününe yaşam verdi. Osmanlı Devleti'nin yıkılması ve yeni Türk Devleti'nin kurulması sürecinde oluştu, modern Türk ulus-devletinin ve toplumunun biçimlendirilmesinde yönlendirici oldu.
Cumhuriyetçilik ilkesi, padişaha kişisel bağlılığa dayanan Osmanlı yönetim ilkesinin yerini alıyordu. Meşrutiyet ve Kurtuluş Savaşı aşamalarından geçerek biçimlenen ulusal egemenlik ve temsil anlayışını tam olarak yerleştiriyordu.
Milliyetçilik ilkesi, çağıl bir ulus-devletin ideolojik temeli olarak Türk milliyetçiliğini tanımlıyordu. Osmanh döneminde azınlıkların milliyetçiliğinden esinlenerek ve onlara tepki olarak, ek olarak imparatorluğun birliğinin korunmasında Osmanlıcılık ve İslamcılığın başarısızlığıyla ilişkili olarak, bir seviyede de Rusya'daki Türkçülük akımının etkisiyle oluşan ve gelişen Türk milliyetçiliği, Kurtuluş Savaşı'ndan sonrasında tam anlamıyla yaşama geçirilme olanağı buldu. ülke, etnik yapısının türdeşleşmesiyle, milliyetçiliğin gelişmesi için daha da elverişli bir ortama kavuştu. Bu ilke, imparatorluk emellerini terketmiş ve egemenliğe kavuşmuş bir ulus-devletin dil, tarih, kültür alanındaki bilincini güçlendirmeye yönelik emekler yöntemiyle uygulamaya geçirildi. Halkçılık ilkesinin kökleri ise, İttihat ve Terakki dönemine değin uzanır: Geleneksel aydın-halk karşıtlığını aşmak amacıyla aydının halka yönelmesi gerekliliği, derslik çatışmasının reddi ve toplumsal dayanışmanın düzenleyici ilke olarak benimsenmesi, mesleki temsil görüşleri bu zamanda gelişti. Bu ilke, Kurtuluş Savaşı'nda bürokrasi-eşrafhalk ittifakıyla canlılık kazanmıştır. Kurtuluştan sonrasında Mustafa Kemal söylevlerinde imtiyazsız-sınıfsız-kaynaşmış bir kitle olarak görmüş olduğu halkın kendi kendini yönetmesini savundu, aydınların halktan esinlenmesini ve halka inmesini önerdi. Halkçılık ilkesi, yurttaşlar içinde yasal eşitliği sağlamaya yönelik girişimler, derslik mücadelesinin reddi, bilhassa 1930'larda devrimleri halka benimsetmeye yönelik etkinlikler (örn. Halkevleri) ve kimi korporatist önlemlerle yaşama geçirilmeye çalışıldı. Sadece bu ilke geleneksel seçkinciliğin aşılmasını sağlayamadı, “halk için halk tarafından†sloganı uygulamada ara sıra “halk için halka rağmen†görünümünü aldı.
Devletçilik ilkesi, Batı'ya gore geri kalmış bir cemiyet olan Türkiye'nin, ekonomik bakımdan devlet katkısı ve müdahalesiyle kalkınabileceğini belirtiyordu. Osmanlı devletçi geleneği ve 1929 Büyük Bunalımı bu ilkenin uygulanabilmesi için elverişli bir temel oluşturuyordu. Bu ilke, 1930'larda korumacılık, devletin piyasaya etkin müdahalesi ve devlet işletmeciliği biçiminde uygulandı; ondan sonra da oldukça azalmakla beraber, ekonomik yaşamda devlet belirleyici bir rol oynamayı sürdürdü.
Laiklik ilkesi, Islamın devlet yaşamı üstündeki tesirini silmeye, yenilikçi-Batıklaşma yanlısı bürokratik merkeze karşı İslamcı bir karşıcılık olasılığını zayıflatmaya yönelikti. Osmanh Devleti'nde bağımsız bir dinsel kurumun olmayışı ve 19. yüzyıldaki Batılılaşmaya yönelik reformlar bu ilkenin uygulanabilmesi için elverişli bir temeldi. Laiklik ek olarak; kültürel Batılılaşmanın aracı olarak görülüyordu. Hilafetin kaldırılması, eğitimin devlet tekeline alınması, dinci hareketlerin bastırılması ve Batılılaşmaya yönelik bir takım düzeltim bu yönde atılan adımlardı.
İnkılapçılık ilkesi, böylesine köktencilik değişikliklerin sadece devrimler yöntemiyle gerçekleştirilebileceği anlamına geliyordu. Sadece değişimler ani bir kopmayla değil, pragmatik bir halde, adım adım, oldukça azca şiddete başvurularak ve bürokratik aygıtın köktencilik amaçlarla kullanılması yöntemiyle gerçekleştiriliyordu. Sosyoekonomik reformlardan çok sosyokültürel reformlara ağırlık veriliyordu.
Altı Ok 1981'de kapatılana değin CHP'nin de amblemi olmuş, değişik bir biçimi Sosyaldemokrat Halkçı Parti'nin ambleminde de yer almıştır.
: Ana Britannica
Koltuk altı ağrısı için öneriniz nedir?
Su Altı Sporları Nedir? Su Altı Sporları
Koltuk altı kaşıntısı ve lekelenmesinin sebepleri nedir?
YORUMLAR