AY Ekvator Çapı: 3476 km Kütle: 7,349x1022kg= 0,0123 Dünya Kütlesi Ortalama Yoğunluk: 3344 kg/m3 Kurtulma Hızı: 2,4 km/sn Albedo: 0,...
AY
Ekvator Çapı: 3476 km
Kütle: 7,349x1022kg= 0,0123 Dünya Kütlesi
Ortalama Yoğunluk: 3344 kg/m3
Kurtulma Hızı: 2,4 km/sn
Albedo: 0,11
Yörünge Basıklığı: 0,0549
Yörünge Eğimi: 5,15
Ekvatorun Yörüngeye Eğimi: 6,68°
Yer'e Uzaklık Ortalama: 384. 400 km
En Yakın Uzaklık: 363.300 km
En Uzak Uzaklık: 405.500 km
Ortalama Yörünge Hızı: 1,022 km/s
En Yüksek Yörünge Hızı: 1,082 km/s
En Düşük Yörünge Hızı: 0,968 km/s
DüNYA'NIN UYDUSU AY
Dünya'nın tek doğal uydusu Ay, uzaydaki en yakın komşumuzdur ve Güneş'ten sonra en parlak cisimdir. Gökyüzündeki göz alıcı görünümüyle, yüzyıllar boyunca insanları etkilemiştir. Bunun yanı sıra, Ay'ın evrelerinin düzenli olarak birbirini izlemesi, Ay, hafta ve yıl zaman ölçüsüne teşkil etmiştir. Yakınlığı nedeniyle gözlenmesi kolay olan Ay, binlerce yıldan beri çeşitli araştırmalara konu olmuştur.
DEVAMI
Ekvator Çapı: 3476 km
Kütle: 7,349x1022kg= 0,0123 Dünya Kütlesi
Ortalama Yoğunluk: 3344 kg/m3
Kurtulma Hızı: 2,4 km/sn
Albedo: 0,11
Yörünge Basıklığı: 0,0549
Yörünge Eğimi: 5,15
Ekvatorun Yörüngeye Eğimi: 6,68°
Yer'e Uzaklık Ortalama: 384. 400 km
En Yakın Uzaklık: 363.300 km
En Uzak Uzaklık: 405.500 km
Ortalama Yörünge Hızı: 1,022 km/s
En Yüksek Yörünge Hızı: 1,082 km/s
En Düşük Yörünge Hızı: 0,968 km/s
DüNYA'NIN UYDUSU AY
Dünya'nın tek doğal uydusu Ay, uzaydaki en yakın komşumuzdur ve Güneş'ten sonra en parlak cisimdir. Gökyüzündeki göz alıcı görünümüyle, yüzyıllar boyunca insanları etkilemiştir. Bunun yanı sıra, Ay'ın evrelerinin düzenli olarak birbirini izlemesi, Ay, hafta ve yıl zaman ölçüsüne teşkil etmiştir. Yakınlığı nedeniyle gözlenmesi kolay olan Ay, binlerce yıldan beri çeşitli araştırmalara konu olmuştur.
DEVAMI
Uydunet ile İlgili Her Şey
Mimarlık ile İlgili Kitap ve Yayınlar
İslamiyet ile İlgili Haberler
AYDAKİ GARiPLiKLER
Ay'da bir gariplik var dersek, garibinize gider mi? Ay iste orada gözümüzün önünde duruyor, üstelik birkaç defa gittik ve geldik, garip olan ne olabilir, diyebilirsiniz. iyi de acaba isin ne kadarini biliyoruzi Ay'la ilgili olarak elde edilen bilgilerin bizlere ne kadari açiklandi. Ortada ciddi ve çarpici iddialar var. daha da ötesi bilimcilerin gözlemleri var öyleyse isin asli nediri En inanilmazi ise. Ay'in yapay bir uydu oldugu iddiasidir yani Ay dünya disi bir zeka tarafindan üretilmis ve bilinmeyen bir nedenle dünyanin yörüngesine konmustur. Bunlar dogru olabilir mi? Ama öncelikle bilimin gözlemlerini görelim;
ünlü Condon Raporu'na göre Apollo 8 astronotlari inanilmasi güç bir rapor vermislerdi; Frank Bormann, James Loveli ve William Anders ilk yörünge uçusundayken (24 Aralik 1968), yüzeyde uçui pistine benzer bir alan gözlerine çarpti, Ay'in öteki yüzüne geçtiklerinde dev boyutlarda bir cisim gördüler ve fotografini çektiklerim söylediler; cisim astronotlarin tanimina göre 10 mil kare büyüklügündeydi. Ama bir daha ki geçiste cisim yoktu. Bir diger olay Apollo 10'da yasandi; astronotlar Eugene Ceman, Thomas Stafford ve John Young Ay'a inmek için hazirlanirken yine uçus pistine benzer dört alan gördüler; Ay modülü Snoopy ile yüzeye inerken isikli bir cismin yanlarindan geçip gittigini rapor ettiler ve sira Apollo 11 'de yani Ay'a yapilan ilk iniste; Armstrong ve Aldrin yüzeye indiklerinde Michael Collins Columbia adli kumanda modülün-de yörüngedeydi ve Collins gördüiü cisimleri "Bogey" adiyla tanimlayarak dünyaya rapor etti. Daha sonraki saatlerde, Aldrin ve Armstrong Ay yüzeyinden örnekler topluyorlardi,
Armstrong birden haykirdi; "Bu da nei Bu ne biçim sey. Bilmemiz gerek..."ve konusma devam etti;
Yer Kontrol: "Nerede? Yer Kontrol Apollo 11'i ariyor." Apollo 11: "Bu bebekler çok büyük... çok iriler... Tanrim, inanamazsiniz... Size bir baska uzay aracini anlatmak istiyorum... Kraterin uzak kenarindalar... Ay'da bizi izliyorlar... Onlar bizden önce buradaydilar..."
Yer Kontrol bu andan sonra astronotlara konusmayi kesmelerini ve objeleri filme almalarini söyledi. Ama bu filmler asla yayinlanmadi ve hatta varliklari reddedildi. Apollo 12 misyonunda ise, astronotlar garip sesler duydular ve isikli bir cismi Yer Kontrol'a bildirdiler. Apollo 15 astronotlari olan James lrwin ve David Scott, Ay üzerindeyken önlerinde uçan garip bircismi bir süre izlediler ama kaybettiler. Apollo 16 astronotu Thomas Mattingiy kumanda modülünden Ay yüzeyi üzerindeki yanip sönen isikli bir cismi rapor etti; NASA uzmanlarindan Dr. Faruk El Baz, cismin bir UFO yani Tanimlamayan Uçan Cisim oldugunu belirtti. O anda Ay'da SSCB veya ABD'ye ait bir baska uzay araci yoktu. Apollo 17 aracinin astronotlari olan, Ron Evans ve Harrison Schmitt'de Ay'da isikli nokla-lar gördüklerini belirttiler.
Ay dünyanin yörüngesine neden kondu ?
Ay'in geçmisi nedir veya orjini nereden geliyor ? Bu sorunun cevabi yoktur ya da bir bulmacadir. Bugün bilim üç ana kuram üzerinde duruyor; Sovyet bilimcileri tarafindan geliitirilen bu üç ana kuram iöyle;
1. Ay bir zamanlar, dünyanin bir parçasiydi ve dünyadan koparak uzaklasti ama bu görüs büyük bir bilim grubu tarafindan reddediliyor.
2. Ay, aynen dünya gibi Günes Sistemi oluiurken, bir gaz bulutuydu ve doial olarak Ay'in uydusu oldu.
3. Ay, farkli bir cisimdir yani dünya disidir; Günes Sistemi içinden bir yerden veya Günei Sistemi'nin disindan gelmii, dünyanin çekim alanina girerek, orada bir uydu olarak kalmistir.
Sovyet bilim adamlari olan Vasin ve Shcherbakov sasirtici bir açiklama yaptilar; "Gerçekten de, bilimciler Evren'in kökenini ciddiyetle uzun süredir arastiriyorlar ama daha henüz kesin bir cevap veya açiklama yoktur ayni sekilde de Ay - Dünya sistemi de açiklanamiyor. Bize göre Ay, dünyanin yapay bir uydusudur ve bilinmeyen bir zeka oluiumu tarafindan yörüngeye konulmus olabilir.'Bu iki bilim adamina göre. dünyanin çekim gücü kübik santimetrede 5.5 gr.'dir Ay'inki ise 3.33 gr'dir, öyleyse Ay'in içi bos olmalidir. Yani yapaydir, yapilmistir ama kimin tarafindani Gizemin çözümü, kraterterin içinde. Ay yolculuklari sonucunda elde edilen bilgiler çok önemli ama gizli tutulmaktadir.Neden diye sordugumuzda uzmanlara göre kesin çözüm henüz yoktur veya erkendir.
Ay'i Dünya'ya Kim "Uydu"rdu ?
Peki Ay nereden gelmis olabilir? Bir NASA dökümaninda "Bu en büyük bulmacadir" deniyor. NASA bilim adamlari, kesin bir çözüm olmadigini açikça söylüyorlar, çalismalar var, bilgiler, olaylar var ama henüz kesin cevap yok.
Günümüzün bilim adamlarinin gerçeiinde, uygun bir kuram henüz bulunamadi. O zaman genelde bakabilecegimiz yaklasimlar vardir; eger Ay evrenin bir yerinden gelmisse bunu bir gün ögrenecegiz. Apollo yolculuklari öncesinde, Nobel ödüllü Dr. Harold Urey ve bir grup bilim adaminin inandiklarina göre; "Ay kozmosun bir parçasidir ve Ay'da yabanci bir uygarligin izleri bulunacaktir. Ay'a ayak basmamiz ve bilgi toplamamiz Mars'a, Venüs'e veya asteroidlere ayak basmamiz kadar önemlidir." Urey iöyle diyordu; "Dünya'yi ve Ay'i toplarsaniz bütün olarak hemen hemen uzaydaki herhangi bir cisim olarak düsünebilirsiniz. Bu kadar yoiun bir materyalden dev bir kitle olusur ama dünyanin yogunlugu bu kadar büyük bir cismin olmasi gereken yogunlukta degildir, yogunlugumuz daha küçük bir cisme aittir, göründügü kadariyla Ay ve Dünya'nin tek bir cisim olmasini kabullenmek bugün için olanaksizdir."
12 Maymun sorusu...
Sorular çok sayida ve önemli görünüyor; Simdi bunlari ve bazi açiklamalari alt alta dizelim;
1. Ay, dünyadan daha yaslidir, öyleyse kökeninin baska bir yer olmasi mümkündür.
2. Niçin bazi bilim adamlari, Ay taslarinin 20 milyar yillik oldugunu iddia ediyorlari Yani dünyadan daha eski...
3. NASA, bir Ay kayasinin 5.3 milyar yillik oldugunu saptadi
ama bu Günes Sistemi öncesine ait bir tarihti.
4, Önemli bilim adamlari ve Ay uzmanlari, Ay'dan getirilen elementlerin dünyadakilerden daha eski olduiunu belirlediler ama neden resmen açiklamadilari
5. 40 Ay tasinin en azindan 7 milyar yillik olduklari belirlendi, bu tarihleme dünyadan ve günesten iki kez daha eskidir.
6. Buna karsin Ay'in yüzey topragi, Ay taslarindan daha eskidir. Farklilik nereden geliyori
7. Bir grup bilim adami Ay'in yildizlararasi bir yerde yapildigi görüsündeler ve dünya tarafindan yakalandigini düsünüyorlar. Ama bu nasil olabiliri
8. Neden bazi bilimciler, Ay'in içinin yogunluiunun yüzeyden farkli oldugu düsüncesindeleri Gerçekten Ay'in içi bos olabilir mii Ve bu biliniyor mu?
9. Niçin Ay'in 8 mil üstünde, yüksek dozda radyoaktivite var, bu elementer olarak dogal midiri
10. NASA tarafindan 100 millik bir alana yayilmis su buhari saptandi ama Ay'da su olmadigi biliniyor. Bu gizem, Ay'in yapay oldugu anlaminda mi?
11. Ay'in çok eskiden sicak oldugu ileri sürülüyor ama bunu dünyadaki benzerleri gibi kanitlayan bir kanit bulunmus degil. Bu çeliski henüz açiklanamadi.
12. Sonuç, Ay'la ilgili neden bu kadar çok cevapsiz soru vari
Bunlara karsi sunlari söyleyebilirmiyiz ?
1. Ay, hem dünyanin dogal uydusu olamayacak kadar büyük, hem de çok uzaktadir.
2. Ay, olmasi gerekenden daha düzgün bir yörüngeye sahiptir.
3. Ay kraterleri çok fazla ve garip bir biçimde yüzeyseldir.
4. Ay'in dünyaya bakmayan yüzü çikintili veya kamburdur ve Günes Sistemi'nde onun gibi gezegenine tek yüzünü gösteren bir baika uydu yoktur.
5. Ay ölçümlemeleri çok fazla demir olduiunu gösteriyor.
6. Ay topragi, Ay kayalarindan çok daha yaslidir.
7. Ay'in bilesimi, dünyadan farklidir.
8. Doga kanunlarina aykiri olarak, agir yüzeydedir.
9. Ay'da önceden eriyik olan yoktur.
10. Ay dev bir gong sesi çikarmaktadir ve yörüngede dönerken titresmektedir.
11. Ay bir moloz yigini gibi gözükmektedir.
12. Ay, periyodik olarak sarsilmaktadir, bu bize düzenli bir sismik aktiviteyi gösteriyor. Sismik dalgalar sanki tek bir kütleymii gibi tüm yüzeyi dolaiabiliyorlar.
13. Dünyadan bakildiginda Ay, bir günes diski gibidir yani tutulmalarda günesi tam olarak kapatir, ne biraz küçük veya büyüktür sanki büyüklügü günesi örtmek için ayarlanmistir.
14. Eger Ay, dünya tarafindan yakalanmissa, bunun sonu gelecek ve Ay yine uzaklasip gidecektir.
15. Normalde Ay'in çizdigi yörünge, dünyanin ekvatoral çemberiyle karsit olmalidir ama Ay garip bir sekilde dünyanin yaptigi gibi, güneie bagimli bir yörünge çizer.
16. Her ne kadar Ay volkanlarin ölü olduklari söyleniyorsa da, yüzyillardir Ay'da garip isiklar, parlamalar görülmekte ve hala izlenmektedir.
Bunlarin sonucunda Ay'in yapay bir transformer dünya oldugu söylenebilir veya iddia edilebilir. Ay'da bir yasam oldugu ile ilgili bir belirti veya iz bulunamamistir ama dünyadaki volkanik küllere benzeyen Ay topragi veya tozu üzerinde yapilan deneylerde bitkisel yasama elverisli oldugu anlasilmistir. Ama ortada böyle bir yasam yoktur; marjinal iddialara göre Ay, UFO'larin üssüdür veya kullandiklari özel bir araçtir ama bu da bir iddiadan öteye gitmemektedir. Yüzeyde zaman zaman garip ve geometrik sekiller görülmüs ama bu görüntüler ya hemen kaybolmus, ya da bir daha görülememistir.
Yine dünya disi bir anlasma mi ?
2001 Uzay Yolu Macerasi "A Space Odyssey" filmini hatirlarsiniz; filmin temel objesi dev bir monoloit yani tas bir bloktu.Arthur C.Clarck'in bu ölümsüz ramaninda ve de filminde monolit ,insanliga yol gösteriyordu.
Ranger Krateri yakininda benzer bir monolit birkaç kez görüldü ama sonra kayboldu; derken baska yerlerde yine görüldü ama onlar da kayboldular. Adi gizli tutulan bir NASA görevlisinde" aldigi fotografi kanit olarak gösteren arastirmaci George Leonard. yine ayni kraterin yanindaki dev tas blogu gösterdi; resim çok netti ve üzerinde Y ve Z harflerine benzer sekiller vardi. Leonard iöyle diyor; "Ay, UFO'lara aittir, bizi Bronz Çagi'ndan beri izliyorlar, politikalarimizi ve savaslarimizi gözlemliyorlar; aslinda dünya üzerinde birçok iz birakmislardi. Ranger 7'nin fotograflari bunlari gösteriyor."
NASA neleri sakliyordur ?
En azindan astronotlarin gördüklerini sakliyor hatta onlarin bizzat anlattiklarini dahi inkar ediyor. Peki, NASA bunu neden yapiyori Eger astronotlarin Yer Kontrol ile konustuklari dogruysa, ki elde birçok teyp banti vardir, bunlar neden yeterli görülmüyoriCalifornia üniversitesi'inden Dr. James Harder, kayitlari NASA kayitlariyla karsilaitirdigini ama NASA'nin her nedense bu kayitlari resmen kabul etmedigini ama üst düzeyde özel olarak dogrulandigini söylüyor. Bir hükümet ajani ise, olaylarin örtüldügünü kabul ederken, korkunun panik kaygisindan landigini belirtiyor. UFO'lar bir yana, Ay'la ilgili bilgilerin SSCB ve ABD tarafindan saklanmasi için gösterilen "panik" olgusu yeterli degil. Bu olay belki kapali bir rejim olan SSCB'de yeterli olabilirdi ama demokratik bir ülke olan
ABD'de normal degildir. FBI ve CIA tarafindan VVashington'un bürokratik koridorlarinda olusturulan ketumiyet girdabinin arkasinda kimler vardir ?Ve soru yine gündeme geliyor; neden ???
George Leonard, tüm çalismalarini ve arastirmalarini, hayati ama baska bir soruya yöneltiyor; "Eldeki veriler ve sinirli fotograflar NASA tarafindan kabul ediliyor ama yaptiklari çalismalar çok az veya bireysel. Ay'la ilgili sistematik bir çalismanin yapilmasina engel olan nediri Ya da NASA, neleri ne nadar biliyori Gizemi çözmek isteyenlerin ellerindeki bilgiler, NASA ve eski Sovyet yetkilileri tarafindan kisitlanmis ya da özellikle yetersiz kilinmistir." Tam ve gerçek bir resmi açik-ama toplumu panige sokabilir mii Geçmiste evet ama bugün belki; hatta hayir çünkü günümüzün toplumu böylesine evrensel bir olaya dahi duyarsiz kalacaktir ve bu olasi davranis yetkililer tarafindan artik bilinmektedir. Öyleyse, ya astronotlarin
ve gözlemcilerin anlattiklari dogru degildir, ya da gizliligin arkasinda çok daha geçerli bir neden vardir. Ne mii Leonard burada da iddiali; "Geçerli neden çok daha makrodur yani dünyadisi bir zeka ile bir anlasma veya ortak bir görüs birligi saglanmistir; bunun da toplum tarafindan bilinmesi birilerine göre yetersizdir.
Arizona'daki Amerikan Meteorit Müzesi Müdüni otan Dr. H. H. Nininger, 1952 yilinda yapilan bir gözlemde Ayda 20 mil uzunluiunda bir cam duvarin bulundugunun resmen kanittanlandigini söylüyordu. Nininger'e göre. bu duvarin bulundugu "Verimlilik Vadisindeki Messier ve Pickering kraterleri normal degildirler ve hatta yapay olmalari gerekir. Bu iki kraterin arasinda girisinin gözlemlendigi bir tünel vardir (Science Sgest-Kasim 1952).
Benzeri bir iddia, Britanya Astronomi Birligi'nden DR. H. P.Wilkins tarafindan ileri sürülmüitür, bilim adamina göre, Ay'in dis yüzeyinden içeri giden tüneller ve yollar yani Ay'in içinde bosluklar vardir. Akla hemen bilim kurgunun büyük ismi H. G. wells geliyor; "Ay'da ilk insanlar' adli çocuksu romaninda,
Ayin içinde yaiayan bir uygarligi: Selenitler'i hikaye etmisti. oca Wells, birsey biliyor muydui Galiba kesin sözü burada "vemek mümkün deiil; biraz daha zaman gerekiyor olabilir ama insanligin dikkati artik Mars a yönelmis durumda ve sanki artik Ay yokmus gibi davraniliyor ya da gidildi, görüldü ve daha fazla karistirilmamasi mi istendii
12 Agustos 1971'de Apollo 15'in kumandani astronot David Scott, bir basin toplantisi yapti; "Aya gittik, gözlemcilerin elde attigi bilgileri test ettik ama araçlarimizin kaydettigi bilgiler mekanik veya elektroniktir daha önemlisi düsüncelerimizdeki bilgilerdir. Plutarch'dan gelen bir sözcük var; 'Düsünce, rastgele doldurulan bir kap veya tas degildir, ama düsünce bir atestir ve onu yakmak için ates gerekir." Sonuç olarak, Ay'in yapay bir uydu oldugunu düsünmeyebiliriz ama bunun için düsünsel bir devrime ihtiyacimiz var gibi yani geçmisimizdeki tutuculuk baglarindan kurtulmaliyiz. Yeni bir insan gerçegini aramali ve düsünceyi özgür birakmaliyiz. Bir zamanlar Ay'a ayak bastigimizda, çok heyecanlanmistik ama eger Ay bilinmeyen bir zekanin ürünü olan yapay bir uyduysa, bunu kanitlamak insanligin kendisini ve yasadigi ortami tanimasi yönünden daha heyecan verici olacaktir.
Kaynak:ufonet.be
Bir Gökcismi Olarak Ay
Dünya nasıl Güneş'in çevresinde dolanıyorsa Ay da aynı biçimde Dünya'nın çevresinde dolanır (bak. GüNEŞ SİSTEMİ; Uydu). Ama bu yörünge dolanımını yaparken bir yandan da kendi ekseni çevresinde döner. Ay'ın dönme ve dolanım süreleri birbirine eşittir. Yani kendi ekseni çevresindeki tam bir dönüşü de, Dünya çevresindeki yörüngesini de yaklaşık 29 V2 günde tamamlar. Bu nedenle Dünya' dan Ay'ın hep aynı yüzü görünür. Uzaya gönderilen uyduların çektiği fotoğraflardan Ay'ın görünmeyen yüzünün de görünen yüzüÂne benzediği anlaşılmıştır.
Ay'ın kendi ışığı yoktur; yalnızca Güneş'in ışığını yansıttığı için parlak gözükür. Dünya çevresindeki dolanımı sırasında kendi ekseni çevresinde de ancak bir kez dönebildiği için, Ay'ın her iki yüzü yaklaşık iki hafta boyunca karanlıkta kalır, iki hafta süreyle de güneş ışığı alır. Ay Dünya ile Güneş'in arasına girdiği zaman görünmez olur. Çünkü bu süre içinde, görünmeyen yüzü ışık alırken Dünya' ya dönük olan yüzü karanlıkta kalmıştır. "Yeniay" denen bu evreden birkaç gün sonra, yörüngesinde biraz daha yol aldığı için Güneş Ay'ın Dünya'ya dönük olan yüzünü aydınlatÂmaya başlar ve gökyüzünün batısında C harfiÂne benzeyen ince bir hilal (ayça) belirir. Bazen bu evrede, Dünya'dan yansıyan ışık nedeniyle bütün Ay yuvarlağı hafif aydınlık olarak belli belirsiz görülebilir. Güneş ışığı Ay yuvarlağını kapladıkça hilal genişler ve bir yarım daire biçimini alarak ilkdördün evresiÂne ulaşır. Bundan sonraki dolunay evresinde Ay yuvarlağı bütünüyle aydınlık olarak görüÂlebilir. Bu evreden sonra Ay'ın aydınlık bölümü yeniden küçülmeye başlar ve ilkdör-dündekine ters konumlu bir yarım daireye dönüşerek sondördün evresine girer. Daha sonra iyice küçülür ve yeniden hilal biçimini aldıktan sonra aynı çevrim yinelenir. Ay'ın bu evrelerden geçmesi bizim kullandığımız takÂvimde 29 Vı gün sürer; bu süreye "kavuşum ayı" ya da eski terimle "kameri ay" denir. Eski takvimler kavuşum ayını temel aldığı için, o takvimlerdeki aylar bugünkü aylarla çakışmaz (bak. takvim).
Bazen Ay Güneş ile Dünya'nın arasından geçerken öyle bir konuma gelir ki Güneş'ten gelen ışıkların bir bölümünün ya da tümünün Dünya'ya ulaşmasını bir süre için engeller. Bu olaya Güneş tutulması denir. Bazen de Ay Güneş'e göre Dünya'nın arkasında kalır; başÂka bir deyişle Dünya Güneş ile Ay arasına girer. Bu durumda Ay'ın üzerine Güneş'in ışıkları değil Dünya'nın gölgesi düşer ve Ay yuvarlağı bir süre için karanlıkta kalır. Buna da Ay tutulması denir (bak. Ay ve Güneş tutulması). Dünya Güneş'in, Ay da Dünya' nın çevresinde sürekli dolandıklarına göre, Ay ve Güneş tutulmalarının her ay gerçekleşÂmesi gerekirdi. Ama Ay'ın yörünge düzlemi ile Dünya'nın Güneş çevresindeki yörünge düzlemi arasında 5°'lik bir açı olduğu için bu tutulma olayları ancak belirli koşullarda gerÂçekleşir.
Ay Gözlemleri
Ay'ın Dünya'dan görülebilen yüzünde çok belirgin bazı lekeler vardır. Çoğu çıplak gözle de görülebilen bu lekeleri bütün ayrıntılarıyla yakından inceleme olanağı ancak 17. yüzyılÂda, gözlem araçlarının yapılmasından sonra doğmuştur.
İtalyan bilim adamı Galileo'nun 1609'da yaptığı teleskopla gözlemlediği ilk gökcisimle-rinden biri Ay oldu. Böylece Ay'daki kraterÂleri, dağlan ve koyu lekeleri büyütülmüş olarak ilk kez o gördü. İlk gözlemciler Ay üzerindeki bu koyu bölgelerin deniz olabileÂceğini düşünmüşlerdi. Oysa bunlar deniz deÂğil, oldukça geniş düzlüklerdir. 1647'de AlÂman astronomi bilgini Johannes Hevelius Ay'ın yüzeyinin ayrıntılarını gösteren bir hariÂta yaptı. Ay yüzeyindeki en belirgin lekeleri ise 1651'de Ay'ın bir haritasını yayımlayan İtalyan astronomi bilgini Giovanni Riccioli adlandırdı. Bu dağlardan bazılarına Alpler, Apenninler gibi Dünya üzerindeki dağların adları, kraterlere de bilim adamlarının ve düşünürlerin adları verildi. Ay'ın görünme-ven vüzündeki kraterlerin adlandırılması ise çok daha sonraki tarihlere, Ay'ın bu yüzünün uydulardan çekilen fotoğraflarla görüntülenÂmesinden sonraya rastlar.
En güçlü teleskoplarla baktığımızda Ay'ı, 300 km ötedeki bir cismi çıplak gözle nasıl görebiliyorsak öyle görürüz. Gerçekte Ay'ın Dünya'dan ortalama uzaklığı 384.400 kiloÂmetredir. Çapı da 3.476 km, yani Dünya'nın çapının yaklaşık üçte biri kadardır. Dünya'nın ağırlığı Ay'ın ağırlığının 81 katıdır. Ay'daki çekim kuvveti de Dünya'daki yerçekiminin ancak altıda biri kadardır (bak. yerçekimi).
Ay'daki çekim kuvvetinin Dünya'dakinden çok az olması nedeniyle, büyük olasılıkla bir zamanlar var olan Ay atmosferinden bugün artık hiçbir iz kalmamıştır. Bir ortamda hava olmayınca, yüzeye düşen su da buharlaşarak uçar. Bu yüzden, hemen hemen ilk oluştuğu günden bu yana Ay'da ne hava, ne de nem olmuştur. İnsanların yaşamasına elverişli olÂmayan böyle bir ortamda uzay giysisi ve benzeri gereçler olmadan yaşanılamaz. Ay'da su ve hava bulunmaması başka ilginç olayların da nedenidir. Örneğin Ay'ın yüzeyine düşen bir göktaşı (meteorit) en küçük bir gürültü çıkarmaz; çünkü ses dalgalarını taşıyacak hava yoktur. üstelik havasız bir ortamda ne yağmur, ne deniz, ne de herhangi bir koku olabilir. Ay'da rüzgâr ve yağmur olmadığı için Dünya'daki gibi toprak aşınması da olmaz; bu yüzden kraterlerin duvarları dik ve keskindir.
Ay'ın Yüzeyi
Ay'ın yüzeyindeki binlerce krater Dünya'daki kraterlerden genellikle çok daha geniştir. Çünkü Dünya'nın atmosferi düşen göktaşlarıÂna karşı yeryüzünü bir kalkan gibi korur. Ayrıca topraktaki nem de bu çarpmanın etkisini azaltır. Oysa Ay'ın atmosferi olmadıÂğı için, olanca hızıyla düşen göktaşları Ay yüzeyinde çok geniş ve derin kraterler açmışÂtır. Bilinen en geniş krater Ay'ın görünmeyen yüzündedir. Çapı 290 km olan Bailly krateri |se Ay'ın görünen yüzündeki en büyük kraterÂdir. Apollo uzay araçlarının Ay yüzeyine inmeÂsinden önce, kraterlerin yanardağ patlamalaÂrından mı, yoksa Ay yüzeyine çarpan göktaşla-nndan mı landığı bilinemiyordu. Ama bugün hemen hepsinin göktaşlarının yüzeye çarpmasından ileri geldiği anlaşılmıştır.
Krater ve denizlerden sonra Ay yüzeyindeÂki en belirgin oluşumlar yüksek bölgelerdeki dağlardır. Yükseklikleri 4 ya da 5 kilometreye ulaşan bu dağlardan bazılarının doruklarında kraterler vardır; bunlara halka dağlar denir.
Ay Araştırmaları
Ay'ın yapma uydularla incelenmesine 13 Eylül 1959'da, SSCB'nin Luna 2 adlı uzay aracını Ay yüzeyine indirmesiyle başlandı. Daha sonra SSCB'nin Luna ve ABD'nin Ranger ile Surveyor dizilerindeki insansız uzay araçları gerek yörüngedeki uçuşları sırasında, geÂrek doğrudan Ay'a inerek Ay yüzeyinden Dünya'ya pek çok fotoğraf ilettiler. 1968'de ABD'nin Apollo 8 adlı uzay aracı, içindeki üç astronotla birlikte Ay çevresinde yörünge uçuşu yaptı. İnsanın Ay'a ilk ayak basışı ise 20 Temmuz 1969'da, Apollo ll'in tarihsel uçuşuy-la gerçekleşti ve bunu ABD ile SSCB'nin öbür uzay uçuşları izledi. (Ayrıca bak. Uzay
araştırmaları.)
Ay'daki kayaçlann Dünya'dakilerden çok farklı olması, Ay'ın kimyasal yapısının da Dünya'nınkinden farklı olduğunu gösterir. Ay'daki kayaçlann bazıları yeryüzünde de bulunan bazalt türü kayaçlardır. Bunun dışınÂdaki kayaçlar ise genellikle camsı ya da kristalsi yapıda ve çok değişik renklerdedir. Astronotlar Ay'dan toplam 385 kg kayaç örneği getirmiş ve bu taşlar üzerinde yapılan incelemeler Ay'ın bir zamanlar yanardağ etÂkinliği gösterdiğini ortaya koymuştur. Ama son 3 milyar yıl içinde Ay'daki yanardağ patlamalannın çok seyrek olduğu sanılmakÂtadır.
İncelenen Ay kayaçlarının yaşı 1,8 milyar ile 4,1 milyar yıl arasında değişir. Hatta 4,6 milyar yıldan daha yaşlı kayaçlann da bulunÂduğu sanılmaktadır. Oysa Dünya üzerindeki hiçbir kayacın yaşı 3 milyar yılı aşmaz. Bir zamanlar Ay'ın Dünya'dan kopmuş bir parça olduğu düşünülüyordu. Ay kayaçlannın yaşı ve kimyasal bileşimi incelendikten sonra bu görüşün geçerli olmadığı anlaşıldı. Aynca Ay'ın Dünya'nın çekimine kapılmış bir gezeÂgen olduğu görüşü de geçersizdir. Eğer öyle olsaydı, bilim adamlarının da belirttikleri gibi, Ay yüzeyinin Ay'dan alınan kaya parça-lannın gösterdiği zamandan çok sonra katılaşÂması gerekirdi. Bugünkü görüşe göre Ay da tıpkı Dünya gibi aynı toz ve gaz bulutundan oluşmuş, ama kütlesel yoğunluğu daha az olduğu için atmosferini hızla yitirmiştir. Gene aynı nedenle Ay'ın yüzeyindeki etkinlikler de çok çabuk sona ermiştir (bak. Dünya).
Bugün bile deniz olarak adlandınlan (SesÂsizlik Denizi, Bunalımlar Denizi gibi) Ay düzlükleri, yüzeyin parlak görünümlü ve bol kraterli dağlık kesimlerine oranla daha karanÂlık ve daha az engebeli bölgelerdir. Bu bölgelerin aşağı yukarı daire biçiminde olması, Ay'daki "denizlerin" kökenine ilişkin ipuçÂları verir. Gözlemlerden çıkarılan varsayımlaÂra göre, Ay'ın oluşumundan kısa bir süre sonra gökcisminin yüzeyine çarpan dev gökÂtaşları patlayarak dev çukurlar açmış, sonraÂdan bu çukurlara dolan lavlar zamanla katıla-şarak bugünkü kayaçlara dönüşmüştür. Ay' daki bu düzlüklerde dağlık kesimlerdekinden daha az sayıda krater vardır; çünkü bu denizÂlerin oluştuğu dönemde uzayda çok fazla göktaşı yoktu.
Ay'ın görünmeyen yüzünde ise lavla dolÂmuş kraterler bulunduğu halde çok geniş düzlükler, yani "denizler" yoktur. Daha çok, düzlükleri boydan boya kesen ve kurumuş ırmak yataklarını andıran düzensiz kanallar görülür. Ay hendekleri denen bu kanallar büyük olasılıkla bir zamanlar erimiş lavların aktığı yataklardır. Ay'ın yüzeyindeki kub-bemsi şişkinlikler de bu gökcisminin geçmişte yanardağ etkinliklerine tanık olduğunu gösÂterir.
Bazı kraterlerin çevresinde, aynı merkezÂden ışınsal olarak dağılmış yüzlerce kilometÂrelik yarıklar görülür. Bu yarıklar, göktaşlarıÂnın yüzeye çarpması sırasında kopan parçalaÂrın çevreye saçılmasından ileri gelmiştir. Özellikle dolunay zamanında dürbünle bile görülebilen bu kraterlerden en büyüğü ve belirgini Tycho krateridir.
Ay'ın en dış katmanı, yani kabuğu da yerkabuğuna benzemez; bu kabuk soğuk, kaÂlın ve serttir. Hava ve su gibi aşındırıcı etkenÂler bulunmadığından, yüzeydeki kayaçlar milÂyarlarca yıldır çok az değişikliğe uğramıştır.
Bazı Apollo uçuşlarında, yüzeyden daha derindeki kayaçlann yapısını inceleyebilmek için uzay aracının Ay yüzeyine sert iniş yapması sağlandı. Astronotlann daha önceÂden Ay yüzeyine yerleştirdikleri sismograflar da uzay aracının çarpmasından ileri gelen sarsıntıyı ölçtü ve bu ölçümler bilim adamlarıÂna Ay'daki kayaçlar konusunda yeni bilgiler sağladı. Ay'daki bu sismograflar aynca bazı doğal sarsıntıları da kaydetmiştir. Bunlardan bir bölümünün nedeni Ay'a düşen göktaşlan, bir bölümününki de Ay'ın derinliklerinden gelen deprem dalgalandır.
Bilim adamlannı en çok ilgilendiren gözÂlemlerden biri de Ay'daki çekim kuvvetinin düzensizliği ya da sapmalan olmuştur. Bu düzensizliğin, Ay yüzeyinin kabaca 50 km altında bulunan ve "maskon" adıyla anılan kütle yoğunlaşmalanndan landığı saÂnılmaktadır. Bir başka ilginç gözlem de Ay yüzeyinde, hem yönü, hem şiddeti değişen, beklenmedik ölçüde kuvvetli magnetik alan-lann bulunmasıdır. Oysa Ay'ın bütün yüzeÂyindeki genel magnetik alan (ya da mıknatıslaÂma etkisi) son derece zayıftır. Bu durum Ay'ın merkezinde Dünya'daki gibi demir ve nikelden oluşmuş bir çekirdeğin bulunmadığıÂnı gösterir.
Ay, Dünya'da yapılması çok güç olan birçok deneyin yapılabileceği özgün bir labo-ratuvardır. Bu gökcisminde atmosfer bulunÂmadığı için bilim adamlan uzayı daha kolay inceleyebilirler. Astronomi bilginleri bu amaçla Ay'da uzay istasyonlan kurmayı tasarÂlıyorlar. Apollo uçuşlanndan sonra Ay'a inÂsanlı uzay araçlan gönderilmedi. İleride bu konu yeniden gündeme gelse bile Ay'daki yaşamın alıştığımız koşullardaki yaşama benÂzemeyeceği kesindir.
AY. Bugün kullanılan takvimde bir yıllık zaman dilimi "ay" denen 12 bölüme aynlmış-tır. Bazı aylar 31, bazılan 30 günlüktür; yalnız şubat ayı, 29 gün çektiği artıkyıllar dışında 28 gündür.
Bu zaman diliminin adı doğrudan doğruya Dünya'nın uydusu olan Ay'dan gelir. Çünkü eskiçağlarda hazırlanan ilk takvimlerde, yeniÂaydan yeniaya kadar geçen süre (yaklaşık 29 Vı gün) bir ay olarak alınmıştı. Böylece, güneş batınımdan sonra gökyüzünde ince bir hilal belirdiğinde yeni bir ay başlar ve her ay ya 29, ya 30 gün sürerdi. Bu temele dayanan takvimÂler kullanışlı olmadığı için sonradan bırakıldı. Bugün kullandığımız takvimdeki aylar hiçbir gökcisminin hareketine denk düşmez.
Türkiye'de bugüne kadar birkaç değişik takvim kullanılmış, aylann adlan da o takviÂmin alındığı kaynağa bağlı olarak değişmiştir. Örneğin 19. yüzyıla kadar Araplar'ca hazırlaÂnan hicri takvim kullanıldığından aylann adı Arapça'dan dilimize aktarılmıştı: Muharrem, safer, rebiyülevvel, rebiyülâhır, cemaziyülev-vel, cemaziyülâhır, recep, şaban, ramazan, şevval, zilkade ve zilhicce. 19. yüzyıl ortala-nnda hicri takvim daha çok günlük işlerde kullanılırken, Jülyen takvimine dayanan rumi takvim de maliye işlerinde kullanılmak üzere benimsendi. Bu takvimdeki ay adlarının bir bölümü Arapça'dan, bir bölümü Roma takviÂminden, bir bölümü de Süryanice'den dilimiÂze geçmiştir. 1926'dan bu yana kullandığımız, Gregoryen takvime dayalı miladi takvimdeki ay adlan da büyük ölçüde rumi takvimden alınmadır. Yalnız teşrinievvel, teşrinisani, kâÂnunuevvel ve kânunusani gibi Arapça kökenli dört ay adı 1945'te sırasıyla ekim, kasım, aralık ve ocak olarak Türkçeleştirilmiştir. (Ayrıca bak. TAKVİM.)
Ocak ayının adı büyük olasılıkla bu kış ayındaki soğuklan çağnştıran ateş ocağından gelir. Şubat ayının adı Süryanice kökenli "şabuto" sözcüğüdür. Ok anlamındaki bu sözcüğün neden bu aya ad olduğu bilineÂmiyor.
Latince kökenli olan mart sözcüğü, Roma-lılar'ın savaş tannsı Mars'tan lanmışÂtır. Bahann gelişiyle birlikte hem savaş mevsiÂminin başladığını, hem de doğanın yeniden canlandığını düşünen Romalılar yılın bu ayını tanrı Mars'a adamış ve onun adıyla anmışlardı.
Nisan ayının adı da Süryanice "nisano" sözcüğünden gelir. Hem kuzu, hem gelin anlamındaki bu sözcük, koyunların yavrulaÂmaya başladığı ve doğanın bir gelin gibi süslendiği bu aya ad olmuştur.
Mayıs ayının adı büyük olasılıkla Yunan tanrıçası Maia'dan alınmadır. Yunan mitoloÂjisinde Maia, Hermes'in annesi ve Zeus'un oğullarından Arkas'ın sütannesidir. Ekinlerin büyüyüp olgunlaştığı bu aya Maia'nm adı bu nedenle verilmiş olsa gerek.
Haziran sözcüğünün kökeni Süryanice "he-ziro" dur. Besin anlamındaki bu sözcüğün de doğanın bereketini simgelemek için kullanılÂdığı sanılıyor. Temmuz ayının adı da gene Süryanice "tamız" dan gelmedir ve tektannlı dinlerin doğuşundan önce tapınılan Pers tanÂrılarından birinin adıdır.
Ağustos ayı, Roma imparatorlarından Au-gustus Caesar'ın anısına bu adla anılmış ve Roma takviminden dilimize geçmiştir. Eylül ayının adı da Süryanice "ilul" dan gelmedir ve gene Pers tanrılarından birinin adıdır.
Türkçe kökenli olan ekim adı, ekim zamanı olduğu için bu aya verilmiştir. Arapça'dan dilimize geçen ve "bölen" anlamına gelen kasım ile Türkçe kökenli aralık adlarının bu aylara hangi amaçla verildiği ise bilinemiyor.
Kaynak: Temel Britannica
Dünya nasıl Güneş'in çevresinde dolanıyorsa Ay da aynı biçimde Dünya'nın çevresinde dolanır (bak. GüNEŞ SİSTEMİ; Uydu). Ama bu yörünge dolanımını yaparken bir yandan da kendi ekseni çevresinde döner. Ay'ın dönme ve dolanım süreleri birbirine eşittir. Yani kendi ekseni çevresindeki tam bir dönüşü de, Dünya çevresindeki yörüngesini de yaklaşık 29 V2 günde tamamlar. Bu nedenle Dünya' dan Ay'ın hep aynı yüzü görünür. Uzaya gönderilen uyduların çektiği fotoğraflardan Ay'ın görünmeyen yüzünün de görünen yüzüÂne benzediği anlaşılmıştır.
Ay'ın kendi ışığı yoktur; yalnızca Güneş'in ışığını yansıttığı için parlak gözükür. Dünya çevresindeki dolanımı sırasında kendi ekseni çevresinde de ancak bir kez dönebildiği için, Ay'ın her iki yüzü yaklaşık iki hafta boyunca karanlıkta kalır, iki hafta süreyle de güneş ışığı alır. Ay Dünya ile Güneş'in arasına girdiği zaman görünmez olur. Çünkü bu süre içinde, görünmeyen yüzü ışık alırken Dünya' ya dönük olan yüzü karanlıkta kalmıştır. "Yeniay" denen bu evreden birkaç gün sonra, yörüngesinde biraz daha yol aldığı için Güneş Ay'ın Dünya'ya dönük olan yüzünü aydınlatÂmaya başlar ve gökyüzünün batısında C harfiÂne benzeyen ince bir hilal (ayça) belirir. Bazen bu evrede, Dünya'dan yansıyan ışık nedeniyle bütün Ay yuvarlağı hafif aydınlık olarak belli belirsiz görülebilir. Güneş ışığı Ay yuvarlağını kapladıkça hilal genişler ve bir yarım daire biçimini alarak ilkdördün evresiÂne ulaşır. Bundan sonraki dolunay evresinde Ay yuvarlağı bütünüyle aydınlık olarak görüÂlebilir. Bu evreden sonra Ay'ın aydınlık bölümü yeniden küçülmeye başlar ve ilkdör-dündekine ters konumlu bir yarım daireye dönüşerek sondördün evresine girer. Daha sonra iyice küçülür ve yeniden hilal biçimini aldıktan sonra aynı çevrim yinelenir. Ay'ın bu evrelerden geçmesi bizim kullandığımız takÂvimde 29 Vı gün sürer; bu süreye "kavuşum ayı" ya da eski terimle "kameri ay" denir. Eski takvimler kavuşum ayını temel aldığı için, o takvimlerdeki aylar bugünkü aylarla çakışmaz (bak. takvim).
Bazen Ay Güneş ile Dünya'nın arasından geçerken öyle bir konuma gelir ki Güneş'ten gelen ışıkların bir bölümünün ya da tümünün Dünya'ya ulaşmasını bir süre için engeller. Bu olaya Güneş tutulması denir. Bazen de Ay Güneş'e göre Dünya'nın arkasında kalır; başÂka bir deyişle Dünya Güneş ile Ay arasına girer. Bu durumda Ay'ın üzerine Güneş'in ışıkları değil Dünya'nın gölgesi düşer ve Ay yuvarlağı bir süre için karanlıkta kalır. Buna da Ay tutulması denir (bak. Ay ve Güneş tutulması). Dünya Güneş'in, Ay da Dünya' nın çevresinde sürekli dolandıklarına göre, Ay ve Güneş tutulmalarının her ay gerçekleşÂmesi gerekirdi. Ama Ay'ın yörünge düzlemi ile Dünya'nın Güneş çevresindeki yörünge düzlemi arasında 5°'lik bir açı olduğu için bu tutulma olayları ancak belirli koşullarda gerÂçekleşir.
Ay Gözlemleri
Ay'ın Dünya'dan görülebilen yüzünde çok belirgin bazı lekeler vardır. Çoğu çıplak gözle de görülebilen bu lekeleri bütün ayrıntılarıyla yakından inceleme olanağı ancak 17. yüzyılÂda, gözlem araçlarının yapılmasından sonra doğmuştur.
İtalyan bilim adamı Galileo'nun 1609'da yaptığı teleskopla gözlemlediği ilk gökcisimle-rinden biri Ay oldu. Böylece Ay'daki kraterÂleri, dağlan ve koyu lekeleri büyütülmüş olarak ilk kez o gördü. İlk gözlemciler Ay üzerindeki bu koyu bölgelerin deniz olabileÂceğini düşünmüşlerdi. Oysa bunlar deniz deÂğil, oldukça geniş düzlüklerdir. 1647'de AlÂman astronomi bilgini Johannes Hevelius Ay'ın yüzeyinin ayrıntılarını gösteren bir hariÂta yaptı. Ay yüzeyindeki en belirgin lekeleri ise 1651'de Ay'ın bir haritasını yayımlayan İtalyan astronomi bilgini Giovanni Riccioli adlandırdı. Bu dağlardan bazılarına Alpler, Apenninler gibi Dünya üzerindeki dağların adları, kraterlere de bilim adamlarının ve düşünürlerin adları verildi. Ay'ın görünme-ven vüzündeki kraterlerin adlandırılması ise çok daha sonraki tarihlere, Ay'ın bu yüzünün uydulardan çekilen fotoğraflarla görüntülenÂmesinden sonraya rastlar.
En güçlü teleskoplarla baktığımızda Ay'ı, 300 km ötedeki bir cismi çıplak gözle nasıl görebiliyorsak öyle görürüz. Gerçekte Ay'ın Dünya'dan ortalama uzaklığı 384.400 kiloÂmetredir. Çapı da 3.476 km, yani Dünya'nın çapının yaklaşık üçte biri kadardır. Dünya'nın ağırlığı Ay'ın ağırlığının 81 katıdır. Ay'daki çekim kuvveti de Dünya'daki yerçekiminin ancak altıda biri kadardır (bak. yerçekimi).
Ay'daki çekim kuvvetinin Dünya'dakinden çok az olması nedeniyle, büyük olasılıkla bir zamanlar var olan Ay atmosferinden bugün artık hiçbir iz kalmamıştır. Bir ortamda hava olmayınca, yüzeye düşen su da buharlaşarak uçar. Bu yüzden, hemen hemen ilk oluştuğu günden bu yana Ay'da ne hava, ne de nem olmuştur. İnsanların yaşamasına elverişli olÂmayan böyle bir ortamda uzay giysisi ve benzeri gereçler olmadan yaşanılamaz. Ay'da su ve hava bulunmaması başka ilginç olayların da nedenidir. Örneğin Ay'ın yüzeyine düşen bir göktaşı (meteorit) en küçük bir gürültü çıkarmaz; çünkü ses dalgalarını taşıyacak hava yoktur. üstelik havasız bir ortamda ne yağmur, ne deniz, ne de herhangi bir koku olabilir. Ay'da rüzgâr ve yağmur olmadığı için Dünya'daki gibi toprak aşınması da olmaz; bu yüzden kraterlerin duvarları dik ve keskindir.
Ay'ın Yüzeyi
Ay'ın yüzeyindeki binlerce krater Dünya'daki kraterlerden genellikle çok daha geniştir. Çünkü Dünya'nın atmosferi düşen göktaşlarıÂna karşı yeryüzünü bir kalkan gibi korur. Ayrıca topraktaki nem de bu çarpmanın etkisini azaltır. Oysa Ay'ın atmosferi olmadıÂğı için, olanca hızıyla düşen göktaşları Ay yüzeyinde çok geniş ve derin kraterler açmışÂtır. Bilinen en geniş krater Ay'ın görünmeyen yüzündedir. Çapı 290 km olan Bailly krateri |se Ay'ın görünen yüzündeki en büyük kraterÂdir. Apollo uzay araçlarının Ay yüzeyine inmeÂsinden önce, kraterlerin yanardağ patlamalaÂrından mı, yoksa Ay yüzeyine çarpan göktaşla-nndan mı landığı bilinemiyordu. Ama bugün hemen hepsinin göktaşlarının yüzeye çarpmasından ileri geldiği anlaşılmıştır.
Krater ve denizlerden sonra Ay yüzeyindeÂki en belirgin oluşumlar yüksek bölgelerdeki dağlardır. Yükseklikleri 4 ya da 5 kilometreye ulaşan bu dağlardan bazılarının doruklarında kraterler vardır; bunlara halka dağlar denir.
Ay Araştırmaları
Ay'ın yapma uydularla incelenmesine 13 Eylül 1959'da, SSCB'nin Luna 2 adlı uzay aracını Ay yüzeyine indirmesiyle başlandı. Daha sonra SSCB'nin Luna ve ABD'nin Ranger ile Surveyor dizilerindeki insansız uzay araçları gerek yörüngedeki uçuşları sırasında, geÂrek doğrudan Ay'a inerek Ay yüzeyinden Dünya'ya pek çok fotoğraf ilettiler. 1968'de ABD'nin Apollo 8 adlı uzay aracı, içindeki üç astronotla birlikte Ay çevresinde yörünge uçuşu yaptı. İnsanın Ay'a ilk ayak basışı ise 20 Temmuz 1969'da, Apollo ll'in tarihsel uçuşuy-la gerçekleşti ve bunu ABD ile SSCB'nin öbür uzay uçuşları izledi. (Ayrıca bak. Uzay
araştırmaları.)
Ay'daki kayaçlann Dünya'dakilerden çok farklı olması, Ay'ın kimyasal yapısının da Dünya'nınkinden farklı olduğunu gösterir. Ay'daki kayaçlann bazıları yeryüzünde de bulunan bazalt türü kayaçlardır. Bunun dışınÂdaki kayaçlar ise genellikle camsı ya da kristalsi yapıda ve çok değişik renklerdedir. Astronotlar Ay'dan toplam 385 kg kayaç örneği getirmiş ve bu taşlar üzerinde yapılan incelemeler Ay'ın bir zamanlar yanardağ etÂkinliği gösterdiğini ortaya koymuştur. Ama son 3 milyar yıl içinde Ay'daki yanardağ patlamalannın çok seyrek olduğu sanılmakÂtadır.
İncelenen Ay kayaçlarının yaşı 1,8 milyar ile 4,1 milyar yıl arasında değişir. Hatta 4,6 milyar yıldan daha yaşlı kayaçlann da bulunÂduğu sanılmaktadır. Oysa Dünya üzerindeki hiçbir kayacın yaşı 3 milyar yılı aşmaz. Bir zamanlar Ay'ın Dünya'dan kopmuş bir parça olduğu düşünülüyordu. Ay kayaçlannın yaşı ve kimyasal bileşimi incelendikten sonra bu görüşün geçerli olmadığı anlaşıldı. Aynca Ay'ın Dünya'nın çekimine kapılmış bir gezeÂgen olduğu görüşü de geçersizdir. Eğer öyle olsaydı, bilim adamlarının da belirttikleri gibi, Ay yüzeyinin Ay'dan alınan kaya parça-lannın gösterdiği zamandan çok sonra katılaşÂması gerekirdi. Bugünkü görüşe göre Ay da tıpkı Dünya gibi aynı toz ve gaz bulutundan oluşmuş, ama kütlesel yoğunluğu daha az olduğu için atmosferini hızla yitirmiştir. Gene aynı nedenle Ay'ın yüzeyindeki etkinlikler de çok çabuk sona ermiştir (bak. Dünya).
Bugün bile deniz olarak adlandınlan (SesÂsizlik Denizi, Bunalımlar Denizi gibi) Ay düzlükleri, yüzeyin parlak görünümlü ve bol kraterli dağlık kesimlerine oranla daha karanÂlık ve daha az engebeli bölgelerdir. Bu bölgelerin aşağı yukarı daire biçiminde olması, Ay'daki "denizlerin" kökenine ilişkin ipuçÂları verir. Gözlemlerden çıkarılan varsayımlaÂra göre, Ay'ın oluşumundan kısa bir süre sonra gökcisminin yüzeyine çarpan dev gökÂtaşları patlayarak dev çukurlar açmış, sonraÂdan bu çukurlara dolan lavlar zamanla katıla-şarak bugünkü kayaçlara dönüşmüştür. Ay' daki bu düzlüklerde dağlık kesimlerdekinden daha az sayıda krater vardır; çünkü bu denizÂlerin oluştuğu dönemde uzayda çok fazla göktaşı yoktu.
Ay'ın görünmeyen yüzünde ise lavla dolÂmuş kraterler bulunduğu halde çok geniş düzlükler, yani "denizler" yoktur. Daha çok, düzlükleri boydan boya kesen ve kurumuş ırmak yataklarını andıran düzensiz kanallar görülür. Ay hendekleri denen bu kanallar büyük olasılıkla bir zamanlar erimiş lavların aktığı yataklardır. Ay'ın yüzeyindeki kub-bemsi şişkinlikler de bu gökcisminin geçmişte yanardağ etkinliklerine tanık olduğunu gösÂterir.
Bazı kraterlerin çevresinde, aynı merkezÂden ışınsal olarak dağılmış yüzlerce kilometÂrelik yarıklar görülür. Bu yarıklar, göktaşlarıÂnın yüzeye çarpması sırasında kopan parçalaÂrın çevreye saçılmasından ileri gelmiştir. Özellikle dolunay zamanında dürbünle bile görülebilen bu kraterlerden en büyüğü ve belirgini Tycho krateridir.
Ay'ın en dış katmanı, yani kabuğu da yerkabuğuna benzemez; bu kabuk soğuk, kaÂlın ve serttir. Hava ve su gibi aşındırıcı etkenÂler bulunmadığından, yüzeydeki kayaçlar milÂyarlarca yıldır çok az değişikliğe uğramıştır.
Bazı Apollo uçuşlarında, yüzeyden daha derindeki kayaçlann yapısını inceleyebilmek için uzay aracının Ay yüzeyine sert iniş yapması sağlandı. Astronotlann daha önceÂden Ay yüzeyine yerleştirdikleri sismograflar da uzay aracının çarpmasından ileri gelen sarsıntıyı ölçtü ve bu ölçümler bilim adamlarıÂna Ay'daki kayaçlar konusunda yeni bilgiler sağladı. Ay'daki bu sismograflar aynca bazı doğal sarsıntıları da kaydetmiştir. Bunlardan bir bölümünün nedeni Ay'a düşen göktaşlan, bir bölümününki de Ay'ın derinliklerinden gelen deprem dalgalandır.
Bilim adamlannı en çok ilgilendiren gözÂlemlerden biri de Ay'daki çekim kuvvetinin düzensizliği ya da sapmalan olmuştur. Bu düzensizliğin, Ay yüzeyinin kabaca 50 km altında bulunan ve "maskon" adıyla anılan kütle yoğunlaşmalanndan landığı saÂnılmaktadır. Bir başka ilginç gözlem de Ay yüzeyinde, hem yönü, hem şiddeti değişen, beklenmedik ölçüde kuvvetli magnetik alan-lann bulunmasıdır. Oysa Ay'ın bütün yüzeÂyindeki genel magnetik alan (ya da mıknatıslaÂma etkisi) son derece zayıftır. Bu durum Ay'ın merkezinde Dünya'daki gibi demir ve nikelden oluşmuş bir çekirdeğin bulunmadığıÂnı gösterir.
Ay, Dünya'da yapılması çok güç olan birçok deneyin yapılabileceği özgün bir labo-ratuvardır. Bu gökcisminde atmosfer bulunÂmadığı için bilim adamlan uzayı daha kolay inceleyebilirler. Astronomi bilginleri bu amaçla Ay'da uzay istasyonlan kurmayı tasarÂlıyorlar. Apollo uçuşlanndan sonra Ay'a inÂsanlı uzay araçlan gönderilmedi. İleride bu konu yeniden gündeme gelse bile Ay'daki yaşamın alıştığımız koşullardaki yaşama benÂzemeyeceği kesindir.
AY. Bugün kullanılan takvimde bir yıllık zaman dilimi "ay" denen 12 bölüme aynlmış-tır. Bazı aylar 31, bazılan 30 günlüktür; yalnız şubat ayı, 29 gün çektiği artıkyıllar dışında 28 gündür.
Bu zaman diliminin adı doğrudan doğruya Dünya'nın uydusu olan Ay'dan gelir. Çünkü eskiçağlarda hazırlanan ilk takvimlerde, yeniÂaydan yeniaya kadar geçen süre (yaklaşık 29 Vı gün) bir ay olarak alınmıştı. Böylece, güneş batınımdan sonra gökyüzünde ince bir hilal belirdiğinde yeni bir ay başlar ve her ay ya 29, ya 30 gün sürerdi. Bu temele dayanan takvimÂler kullanışlı olmadığı için sonradan bırakıldı. Bugün kullandığımız takvimdeki aylar hiçbir gökcisminin hareketine denk düşmez.
Türkiye'de bugüne kadar birkaç değişik takvim kullanılmış, aylann adlan da o takviÂmin alındığı kaynağa bağlı olarak değişmiştir. Örneğin 19. yüzyıla kadar Araplar'ca hazırlaÂnan hicri takvim kullanıldığından aylann adı Arapça'dan dilimize aktarılmıştı: Muharrem, safer, rebiyülevvel, rebiyülâhır, cemaziyülev-vel, cemaziyülâhır, recep, şaban, ramazan, şevval, zilkade ve zilhicce. 19. yüzyıl ortala-nnda hicri takvim daha çok günlük işlerde kullanılırken, Jülyen takvimine dayanan rumi takvim de maliye işlerinde kullanılmak üzere benimsendi. Bu takvimdeki ay adlarının bir bölümü Arapça'dan, bir bölümü Roma takviÂminden, bir bölümü de Süryanice'den dilimiÂze geçmiştir. 1926'dan bu yana kullandığımız, Gregoryen takvime dayalı miladi takvimdeki ay adlan da büyük ölçüde rumi takvimden alınmadır. Yalnız teşrinievvel, teşrinisani, kâÂnunuevvel ve kânunusani gibi Arapça kökenli dört ay adı 1945'te sırasıyla ekim, kasım, aralık ve ocak olarak Türkçeleştirilmiştir. (Ayrıca bak. TAKVİM.)
Ocak ayının adı büyük olasılıkla bu kış ayındaki soğuklan çağnştıran ateş ocağından gelir. Şubat ayının adı Süryanice kökenli "şabuto" sözcüğüdür. Ok anlamındaki bu sözcüğün neden bu aya ad olduğu bilineÂmiyor.
Latince kökenli olan mart sözcüğü, Roma-lılar'ın savaş tannsı Mars'tan lanmışÂtır. Bahann gelişiyle birlikte hem savaş mevsiÂminin başladığını, hem de doğanın yeniden canlandığını düşünen Romalılar yılın bu ayını tanrı Mars'a adamış ve onun adıyla anmışlardı.
Nisan ayının adı da Süryanice "nisano" sözcüğünden gelir. Hem kuzu, hem gelin anlamındaki bu sözcük, koyunların yavrulaÂmaya başladığı ve doğanın bir gelin gibi süslendiği bu aya ad olmuştur.
Mayıs ayının adı büyük olasılıkla Yunan tanrıçası Maia'dan alınmadır. Yunan mitoloÂjisinde Maia, Hermes'in annesi ve Zeus'un oğullarından Arkas'ın sütannesidir. Ekinlerin büyüyüp olgunlaştığı bu aya Maia'nm adı bu nedenle verilmiş olsa gerek.
Haziran sözcüğünün kökeni Süryanice "he-ziro" dur. Besin anlamındaki bu sözcüğün de doğanın bereketini simgelemek için kullanılÂdığı sanılıyor. Temmuz ayının adı da gene Süryanice "tamız" dan gelmedir ve tektannlı dinlerin doğuşundan önce tapınılan Pers tanÂrılarından birinin adıdır.
Ağustos ayı, Roma imparatorlarından Au-gustus Caesar'ın anısına bu adla anılmış ve Roma takviminden dilimize geçmiştir. Eylül ayının adı da Süryanice "ilul" dan gelmedir ve gene Pers tanrılarından birinin adıdır.
Türkçe kökenli olan ekim adı, ekim zamanı olduğu için bu aya verilmiştir. Arapça'dan dilimize geçen ve "bölen" anlamına gelen kasım ile Türkçe kökenli aralık adlarının bu aylara hangi amaçla verildiği ise bilinemiyor.
Kaynak: Temel Britannica
Güneş sistemimiz oluşurken koşullar çok az farklı olsaydı, bizler için her şey değişik olabilirdi. Dünyanın madde dağılımı, büyüklüğü, enerjisi, dönme ekseni açısı, atmosfer ve mevsimler çok farklı olabilirdi. Dünyamızda hayat belki yine gerçekleşebilirdi ama farklı şekilde. Bu hali ile sanki her şey, en ince detayına kadar insan için özel olarak hazırlanmış gibidir.
Peki bu oluşum içinde ayın görevi nedir? Nasıl oluştuğu ve dünyanın yörüngesine nasıl girdiği hala büyük bir sır olan Ay'ın bu mükemmel düzen içindeki yeri nedir? Yaşamın oluşmasına ne katkısı vardır? Ay olmasaydı ne olurdu?
Dünyadaki yaşam koşulları bakımından Ay'dan lanan hiç bir olumsuz etken yoktur. Yani Ay'ın varlığının hiç bir zararı yoktur. Ya yararı?
Ay'ın dünya üzerindeki en büyük etkisi, çekim gücü nedeniyle onun kendi etrafındaki dönüş hızını yavaşlatıp, bildiğimiz günlük periyoduna getirmesidir. Ay'ın olmaması dünyanın dönüş hızının artmasına, yaklaşık 15 saatlik bir gün süresinin oluşmasına sebep olacak, günler kısalacak, canlılardaki biyolojik saat alt üst olacak, yaşam biçimleri ve yapıları farklılaşabilecek, buna ayak uyduramayanlar yok olacak, fırtına, kasırga gibi atmosferik olaylar çok şiddetlenecekti.
Neyi değiştireceği bilinmez ama Ay'ın yokluğunda artık Ay ve Güneş tutulmaları da olmazdı. Dünya üzerindeki gel-git olaylarının yüzde 70'i Ay'dan, diğer yüzde 30'u ise Güneş ve gezegenlerden landığı için Ay olmayınca, gel-git olayları da yüzde 70 azalırdı.
Denizlerdeki gel-git olayı en çok Kanada'da Fundy körfezinde meydana gelir. Bu sırada deniz 15,4 metre yükselir. Bu olay Manş sahillerinde 11,5 metre, Çanakkale Boğazı'nda 5-6 santimetre olup İstanbul Boğazı'nda pek hissedilmez. Ay'ın etkisiyle yalnız denizler değil karalar da hareketlenir. Kara parçalarında saptanan en büyük yükselme ise 50 santimetredir.
Astronomik gözlemlerde nasıl atmosferimiz iyi görüş almamıza mani teşkil ediyorsa Ay'ın ışığı da öyledir. Öyleyse Ay'ın olmaması bu konuda faydalı olacaktı. Dünya'nın yörünge hareketindeki Ay'dan lanan küçük salınım hareketleri yavaş yavaş ortadan kalkacak ama dünyanın dönme ekseni bundan pek etkilenmeyecekti.
Ay uzay boşluğunda başıboş gezen göktaşlarına karşı bir kalkan görevi yaptığından, yokluğunda dünya yüzeyine daha fazla göktaşı düşebilecekti.
Ay olmayınca etkinliklerini geceleri Ay ışığında sürdürebilen bir çok canlı türü de bunu yapamayacaklardı. Ay olmasaydı insanların dolunaydan etkilenmesi ve kurt adam hikayeleri de ortadan kalkacak ama en önemlisi romantik çiftlerin el ele tutuşup seyrettikleri, gökyüzündeki o muhteşem manzara olmayacaktı.
Ay
Yer'in tek doğal uydusu. Ay, geceleri gökyüzünde Güneş'e eşit büyüklükte, yani bütün yıldız ve uydulardan çok daha büyük, iri bir gök varlığı gibi görünür. Ay'ın kendisi ışık vermez; Güneş'in ışığını yansıtarak parlar. Ay hemen hemen küre biçimindedir. Yer çapının üçte birinden küçük olan çapı 3.480 km. uzunluğundadır. Hacmi yer hacminden 49 kez daha küçük, kütlesi yer kütlesinden 81 kez daha hafiftir. Bu nedenle Dünya'da 100 kg. gelen bir ağırlık ayda 17 kg. gelir. Ay'ın yerçekimi bu verilerden yararlanılarak genel çekim yasaları uyarınca saptanabilir. Ay'ın yerçekimi Dünya'nın yerçekiminden 6 kez daha zayıftır. Ay'ın Dünya'dan uzaklığı ortalama 384.000 km. dir.
Ay, yörünge düzlemine göre 83¡ 30« eğik bir eksen üzerinde kendi çevresinde döner. Ay'ın kendi ekseni çevresinde dönme süresi, yer çevresinde dönme süresine tam olarak eşittir. Bu nedenle yeryüzünden bakıldığında Ay'ın hep aynı yüzü görünür. Yer'den yapılan gökbilimsel araştırmalarda Ay'ın yalnız bir yüzü incelenebilir. Ay'ın diğer yüzü günümüzde uzay araçlarından alınan fotoğraflarla incelenmektedir. Ay'ın Yer'den görünmeyen yüzünün ilk fotoğrafı, 1959'da Sovyet araştırma uydusu Lunik-III aracılığıyla çekilmiştir.
Ay, Yer çevresinde aşağı yukarı dairesel bir yörünge çizerek döner. Tam bir yörüngeyi 27 gün 8 saatte dolanır. Bu süre bir "yıldız ayı" uzunluğundadır. Yer'in Ay hareket ederken Güneş çevresinde dönmesi nedeniyle yeryüzünde bulunan bir gözlemciye göre Ay, Yer çevresinde bir yıldız ayından daha uzun sürede döner. "Ay ayı" denilen bu süre 29 gün, 12 saat, 44 dakika 2,8 saniye uzunluktadır. Ay'ın her "Ay ayı" süresince üç gökcisminin, yani Ay, Yer ve Güneş'in karşılıklı konumlarına göre değişen görünümlerine Ay'ın evreleri adı verilir. Ay, Güneş ile Yer arasında bulunduğunda yüzü karanlıktır ve dolayısıyla Yer'den görülmez. Bu durumda "yeniay" evresi söz konusudur. Buna karşılık Ay, Yer'e göre Güneş'e ters konum aldığında, aydınlanan yarıküresi Yer'den tümüyle görünür. Bu evreye "dolunay" denir. Bu evrede uydu, geceleri göğü aydınlatan parlak bir daire görünümündedir. Ay'ın "yeniay" evresinde yörüngesinin uzaydaki konumu nedeniyle, Yer ile Güneş arasına girmesi sonucunda geçici olarak "Güneş tutulur". Dolunay, Yer'in uzaya düşürdüğü gölge konisi içine girdiğinde "Ay tutulması" gerçekleşir. Bu olaylarla ilgili gökcisminin, bütününün ya da bir bölümünün gölge içine girmesine bağlı olarak, tam ya da kısmi tutulma gerçekleşir.
Yeryüzündeki gelgit olaylarına Ay'ın çekim gücü yol açar. Yer kendi çevresinde 24 saatte döndüğünden kuramsal olarak, denizlerde günde iki yükselme ve iki alçalma gerçekleşir. Ama yerel koşulllar birçok bölgede bu düzenliliği bozar. Ay'ın güçsüz yerçekimi, üzerinde kalıcı bir atmosfer oluşumuna olanak vermemektedir. Ay'ın atmosferi, oluşumunun başlangıcında bulunmuş olsa bile, sonradan uzayda yavaş yavaş dağılmış olmalıdır. Ay'da su ve hava olmadığından, üzerinde en azından bildiğimiz biçimiyle, organik bir yaşam olduğu düşünülemez. Bununla birlikte, Ay toprağının altında, güçsüz yaşam belirtilerini, örneğin bakteri yaşamını besleyebilecek çok az oranda su ve hava kalmış olabileceği yolunda bir varsayım ortaya atılmıştır. Ama Ay yüzeyinden alınan kaya örnekleri, bugüne dek bu varsayımı doğrulamamıştır.
Ay küresinin yavaş dönmesi nedeniyle Ay'da, gündüz ve gece çok uzundur. Her biri iki haftadan çok sürer. Atmosferin sağladığı bir ısı kalkanıyla çevrili olmaması nedeniyle gezegen yüzeyinde, gündüz yakıcı bir sıcak, gece dondurucu bir soğuk vardır. Yapılan ölçümler, Ay ekvatorunda sıcaklığın öğleye doğru, 120 derecenin üstüne çıktığını göstermektedir. Aynı bölgede sıcaklık gece yarısı sıfırın altında 150 derece ve daha altına düşer. Uydunun yüzeyindeki belli büyüklükte kayalar iki hafta gece boyunca soğuğun etkisiyle büzülür. Geceyi izleyen iki hafta gündüz süresince de genişleyip çatlayarak, toz durumuna gelirler. Ay yüzeyinin biçimlenmesinde, bu ısı dengesizliğinin yanı sıra da atmosfer direnişiyle karşılaşmadan milyarlarca yıl süren göktaşı bombardımanı da önemli rol oynamıştır.
Yakın zamanlara dek Ay'ın en belirgin engebelerinin kayalardan oluştuğu sanılıyordu. Oysa bugün Ay'da bu tür kayaların bulunmadığı bilinmektedir. Ay'ın oluşumu konusunda değişik görüşler öne sürülmüştür. Bir görüşe göre önceleri bağımsız bir yıldız olan Ay, çok eski bir zamanda Yer'in çekimine kapılarak onun uydusu oldu. Ay'ın göreceli olarak düşük yoğunluğu kabaca Dünya kabuğunun üst katmanlarının yoğunluğuyla eşdeğerdedir. Bu nedenle George Darvin 1898'de Ay'ın Yer'den kopmuş bir parça olduğu görüşünü ileri sürmüştür. üçüncü bir görüşe göre Yeryüzü ve Ay bir toz ve gaz bulutundan, aynı zamanda oluşmuşlardır. Astronotların Ay'dan topladığı lav kırıntılarından oluşan tozlar incelendiğinde Ay'daki bazaltlarda mineral oranlarının Dünya'daki bazaltlardaki mineral oranlarından çok farklı olduğu görüldü. Bu sonuçlar, Ay'ın Yer'den kopmuş bir gezegen olduğu görüşünü zayıflatmaktadır.
SSCB ve ABD'nin uzay alanında kazandıkları başarılar, Ay'a inmek üzere yapılan yarışı hızlandırdı. İnsanoğlu Ay yüzeyine Satürn-5 roketiyle fırlatılan Apollo-11 uzay aracıyla indi (20 Temmuz 1969). Astronotlar Neil Armstrong, Michael Collins ve Edwin Aldrin, Ay'a inen ilk insanlar oldular.
Morpa Genel Kültür Ansiklopedisi
Hubble Uzay Teleskobu dünya yörüngesine yerleştirilmiş,diğer yerüssü teleskoplardan farklı olarak,kızılötesi,optik ve morötesi gözlem yapabilen ilk teleskoptur (atmosfer dışı,dünya atmosferinin 600 km yukarısı...)Hubble, yerleştirileceği zaman ince hesaplar yapılmıştır Hubble'nin bakım ve onarımı,hubble yörüngedeyken astronotlar tarafından yapılabilecek şekilde tasarlanmıştır.Hubble sabit değildir 90 dakikada yer'in etrafını dolaşır roket motoru olmayan bir teleskop olup güneş ışığı ile çalışmaktadır.
Astronotların giysileri;güneşten, hatta güneşten daha uzak mesafelerden gelebilecek kozmik ışınlara karşı korunma özelliğine sahip basınçlı özel tasarlanmış giysilerdir Kozmik ışınlar oldukça etkili zarar verici ışınlardır Bu giysiler tam anlamıyla koruma sağlayamasa da nisbeten işe yarayacak şekilde tasarlanmışlardır Bunun yanında uzaya giden astronotlar üzerinde yapılan incelemeler onların çeşitli psikolojik ve biyolojik rahatsızlıklar gösterdiğini ortaya koymuştur Kısacası hiçbir şekilde etkilenmemeleri mümkün değildir ve Bu giysiler daha da kapsamlı olarak uzay yolculuğunun derecesine göre yeniden tasarlanıyordur.
Ay'a yolculuk konusu oldukça spekülatif bir konu=>(NASA'nın gerçekten ay'a gidip gitmediği açısından düşünüldüğünde...) Nasa'nın insanlığı kandırdığı ve gerçekten ay'a gitmediği yönünde değişik teoriler ileri sürülmüştür Akabinde ileri sürülen bu teorilere karşılık bilim dünyası tarafından(NASA) pek de doyurucu olmayan yüzeysel açıklamalar yapılmıştır.Sizin yukarıda bahsettiğiniz güneşten gelen kozmik ışınlardan etkilenmeme olayı da bu teoriler arasına dahil edilebilir.
İleri sürülen teorilerden birisi de Ay'da atmosfer olmadığı için ABD bayrağının bu havasız ortamda nasıl dalgalı bir şekilde göründüğüydü Bunun yanında gölge olayı ve yıldızların görünmemesi,ay yüzeyinde çekim gücü az olduğu için(Dünya'nın çekim gücünün 1/6'sı),ay'a indikten sonra çekim gücünün az olduğu böyle bir ortamda geri dönebilmenin hiçbir mekik ya da roket için mümkün olmadığı yönündeki teorileri de Nasa'nın ay'a gitmeyip, gitmiş gibi yapıp insanlığı kandırdığı yönünde ileri sürülen fikirlerdir.Ortaya atılan bu fikirlere karşı nasa'nın verdiği cevaplar oldukça komiktir Bunlardan birisi bayrağın dalgalanma sebebinin roketten çıkan egsoz gazı olduğu,yıldızların atmosfersiz bir ortamda görünmeme sebebinin de,yıldızların o an için görüntülenemediği(algılanamadığı-yakın plan çekim mantığıyla açıklamaya çalışmıştır Bir şeye odaklanılınca arka planda kalan diğer ayrıntıların net görüntülenemeyeceği vsvs gibi.)Bayrağın dalgalanmama sebebi için başka bir iddia da dalgalanır şekilde görünen alimünyum-metalden yapılmış bir ABD bayrağı kullanılması yönündedir Bunlar sadece iddiaların bir kısmı Bunlara benzer bir çok teori mevcut bu konuda sadece nasanın cevaplandırdığı teorilerden bir iki tanesini yukarıya yazdım
Açıkcası Nasa'nın ay'a gerçekten gidip gitmediği bir yana,gitmiş ise ay'a ait apollo 11'in görüntülediği ortamın gerçek görüntüler olmadığını,gerçek görüntülerin nasa tarafından saklandığını düşünmekteyim; kendi adıma.Eğer böyle bir şey yaptı ise bu hem bilgi hırsızlığı hemde insanlık adına nasanın yapmış olduğu büyük bir ayıp ve saygısızlıktır(Bilim-bilgi hiç bir milletin malı değildir Hiçkimsenin tekelinde değildir Bunu sahiplenip sırf kendi menfaatleri gereği ,sahte bilgilerle hiçkimsenin dünyayı kandırmaya hakkı yok.)Bilgilerin saklandığına dair bir kanıtta Nasanın ay'a gitmediği yönünde ileri sürülen iddiaları çürütmek için nasadan apollo 11'in ay yüzeyinde yaptığı kayıtların orjinali bazı bilim adamlarınca talep edilmiş ama nedense nasa bu görüntülerin elinde olmadığını muhtemelen kaybolduğunu bildirmiştir...
Sebep: Yazı rengi foruma uygun yapıldı !
Ay'da Yeni Keşif
NASA'nın Ay ile İlgili Bilim Merkezi (Lunar Science Center) Dünya uydusunun uç noktasında silikat volkanlar bulduŞu ana kadar bilinen bazalt volkanlarının dışında, Ay'ın yüzeyinde silikat volkanlar da bulundu. Artık aktif olmayan bu volkanlar bilim adalarına Ay'da düşünülenin dışında farklı volkanik etkinliklerin de olduğu hakkında işaretler verdi.
Bu keşfin Ay'daki volkanik faaliyetler üzerine bilgimizi artırdığını söyleyen Washington üniversite'sinden Bradley Jolliff “Bu bulgular ile Ay'daki volkanik etkinliğin bilinenlerin tersine yeni sona erdiğini söyleyebiliriz. Bu da bilim adamlarını Ay'daki termal ve volkanik gelişme üzerine bir daha düşünmeye itecek†dedi.
NASA'nın verdiği bilgilere göre, bu volkanlar Ay'ın karanlık yüzünde yer alıyor ve en son faaliyetlerini 3 ila 4 milyar sene önce yaşamış.
NASA 2010'daki Ay yolculuğunu iptal etmek zorunda kalmıştı ve yakın bir zamanda da bu yolculuğun yapılmayacağı yetkililer tarafından açıklanmıştı.
Kaynak:Ntvmsnbc(28 Temmuz 2011,TSİ:06:58)
Sebep: Yazı rengi,satır boşlukları düzenlendi !!
Yeni Teori: İki Ay Vardı
Ay'ın Dünya'dan görünmeyen yüzünün neden daha tepelik olduğundan yola çıkan bilim insanları bir teori geliştirdi
Yeni bir teoriye göre Dünya'nın yörüngesinde geçmişte muhtemelen 2 tane ay bulunuyordu.
Ay'lardan Küçük olanı 4,4 milyar yıl önce büyüğüne çarparak bugünkü halini aldı.
Nature dergisinde yayımlanan araştırmaya göre, Ay'ın Dünya'dan görünmeyen yüzünün neden daha tepelik olduğunu merak eden bilimciler, "iki Ay" olasılığına ulaştı.
Teoriye göre, Dünya'da henüz yaşamın ortaya çıkmasından çok önce, yörüngesinde iki ay vardı.
Birbirinin ardı sıra dönen iki aydan küçüğü, 3 kat daha büyük ve 25 kat daha kütleli olan büyüğünün çekim etkisine girdiği anda çarparak bugünkü Ay'ın ortaya çıkmasına yol açtı.
600 mil enindeki küçük ay, büyüğüne, saatte 8.000 kilometre hızla çarptı. Bu çarpışma, her iki Ay'ın kayalarını eritecek bir ısı ortaya çıkaracak şiddette olmadı.
Bilimciler, bundan daha hızlı bir çarpışma olsaydı, Ay'ın yüzeyinde dev bir krater oluşacağını, ancak daha yavaş bir çarpışma olduğu için krater olmadığı, geniş bir çevreye kaya saçıldığı, Ay'ın görünmeyen yüzündeki bu tepeleri oluşturduğu sonucuna vardı.
Kaynak:Nature(04 Ağustos 2011)
Sebep: Renkli yazı stili foruma uygun yapıldı ve bozuk sayfa düzeni foruma uygun hale getirildi !!!!
Ay Daha Genç Olabilir
Dünya'nın uydusunun yaşı konusunda yeni bilgilere ulaşıldı
ABD'de yapılan araştırmada, Ay'ın oluşum sürecinden kaldığı sanılan bir taş, Dünya'nın uydusunun, daha önce hesaplanandan 200 milyon yıl daha genç olabileceğini gösterdi.
Sonuçları New Scientist dergisinin internet sitesinde yayımlanan ve California'da Lawrence Livermore Ulusal Laboratuvarı'da görevli Lars Borg ve meslektaşları tarafından yapılan araştırma çerçevesinde, Ay'dan gelen sözkonusu taş, yüzeyindeki tabakayı ve varsa kurşun bulaşığını ortadan kaldırmak için güçlü olmayan bir asitle yıkandı.
Bilimadamları, taşın, güneş sisteminin ilk katı materyallerinden yaklaşık 200 milyon yıl sonra oluştuğunun ve sadece 4,36 milyar yıllık olduğunun keşfedilmesi karşında şaşkınlığa düşerken, bu buluşun, Ay'ın tarihinin yeniden yazılmasını gerektirebileceği belirtildi.
Ay'ın, güneş sisteminin ilk 30 milyon yılı içinde, Dünya ile Mars büyüklüğünde bir kütle arasındaki çarpışmadan sonra oluştuğu sanılıyor.
Kaynak:New Scientist/AA(18 Ağustos 2011)
Sebep: Başlık düzeni,sayfa boşlukları ve sayfa rengi ayarı !
Ay'ın Çözünürlüğü Arttı
Bu zamana kadar Ay yüzeyinin yüksek çözünürlüklü fotoğrafı hiç yoktu. NASA'nın Ay üzerinde incelemeler yapmak için gönderdiği robot uzay aracı Lunar Reconnaissance Orbiter (Ay keşif aracı) sayesinde Ay yüzeyinin büyük bir kısmının fotoğrafı çekildi.
Robotun üzerinde bulunan ve avuç içine sığabilecek büyüklükteki bir kamera ile çekilen 69 bine yakın fotoğraf Arizona Eyalet üniversitesi bilim ekibi tarafından birleştirilerek Ay yüzeyinin topografik haritası çıkartıldı. Yaşanan tek sorun Ay'ın kutuplarının yeteri kadar ışık alamamasından dolayı LRO'nun net fotoğraf çekememesiydi fakat başka bir uzay aracı üzerindeki lazer destekli kamera sayesinde kutupların da fotoğrafları net bir şekilde çekilebildi.NASA'ya göre bu haritanın bir üst sürümü de yolda.
Yapılan bu harita LRO'nun ilk yılında elde edilmiş verilerden yararlanılarak oluşturulmuş bir haritayken, ikinci yılın verilerine erişildiğinde mevcut haritada yer almayan boşluklar da doldurulabilecek.
Bilim adamları yayımlanan bu topografik harita sayesinde Ay yüzeyindeki kraterlerin yapısını ve Ay'daki volkanik hareketleri daha iyi inceleyebilecekler.
Kaynak:CNN Türk(20 Kasım 2011,14:30)
Sebep: Yazı rengi ve sayfa düzeni !
Uydunet ile İlgili Her Şey
Mimarlık ile İlgili Kitap ve Yayınlar
İslamiyet ile İlgili Haberler
YORUMLAR