Sosyoloji, insanların cemiyet içindeki davranışlarını vakit ve mekâna bağlı olarak gözlemleme kanalıyla araştıran, objektif sonuçlara ulaşma...
Sosyoloji, insanların cemiyet içindeki davranışlarını vakit ve mekâna bağlı olarak gözlemleme kanalıyla araştıran, objektif sonuçlara ulaşmaya çalışan, doğrusu toplumsal vakaları inceleyen bir biÂlim dalıdır. Bu ilim branşının ilgi alanı toplumsal çevredir. Edebî metinler de bu toplumsal çevreden ortaya çıkar. Toplumsal çevrede yaşanmış olan vakalar, güzellikler, olumsuzluklar vb. edebî metinlerde değişik düzeylerde kendine yer bulur. Toplumsal yaşamı düzenleyen ilişkiler edebî metinlerde, kişiler vesilesiyle dile getirilir. Kişilere bağlı olarak toplumsal vakalar niçin ve sonuçlarıyla irdelenir. İşte tüm bu tür şeyler, edebî metinlerin, toplumsal yaşamla ilgili mühim bilgiler aktardığını ortaya koymaktadır. Bu bilgiler de sosyolojinin alanına girmektedir. Bundan dolayı sosyologlar, kişilerin cemiyet içindeki yaşantılarını, davranışlarını gösteren bu edebî metinlerden sık sık yararlanma yoluna giderler.
Edebiyatın mevzusu insandır ve insan cemiyet içinde yaşayan bir varlıktır. Edebî metinler, insanı, insanoğlunun başka insanlarla ilişkilerini işler. Sosyoloji ise cemiyet bilimidir. Bu yönüyle her iki bilimin mevzusu ortaktır. Bir takım edebî metinler, sosyoloji bilimine kaynaklık edebilir, çünkü edebî metinlerde insan ilişkileri açısından bolca araç-gereç vardır. Fakat, edebî metinler oluşturulurken gerçeklerin değiştirilip dönüştürüldüğü unutulmamalıdır. Bir takım edebî akımlar ve edebî dönemlerin bir takım temsilcileri, topluma yön vermeyi, toplumsal yarar sağlamayı maksatlar. Böylelikle edebiyat toplumu etkisinde bırakır ve sosyolojinin araştırma alanına girer. Mesela; Recaizâde Mahmut Ekrem'in "Otomobil Sevdası" adlı romanı, Batılılaşmayı yanlış anlayan züppe tipini, Halit Ziya'nın "Maî ve Siyah" adlı romanı da Servet-i Fünun sanatçılarını anlatır.
Toplumun oluşum, işleyiş ve gelişim yasalarını inceleyen ilim dalına "cemiyet bilimi (sosyoloji)" denir. Başka bir söyleyişle, cemiyet bilimi, insanların yaşayışlarını, bu yaşayışları düzenleyen ve yöneten yasaları araştıran, inceleyen bir ilim dalıdır. Bu ilim dalı "dil, din, ahlak, anane, görenek, kültür, uygarlık, millet" benzer biçimde fikir ve kavramların ehemmiyet ve etkinlik kazanmasına, değerlendirilmesine destek verir.
Cemiyet bilimi, insan topluluklarının türlü kurum ve kurallarını kültür eserlerini, yalnız toplumun oluşumu açısından araştırır ve değerlendirir. Belirgin bir toplumdan sağlamış olduğu verileri, o toplumun gelişim sorunlarını, kurum ve kurallarını, kültür aşamalarının dönüşüm türlerini izah etmek için kullanır.
Edebiyat zamanı ise bir ulusun kendi zamanı süresince oluşturduğu tüm sözlü ve yazılı edebiyat ürünlerini inceleyerek o ulusun geçirdiği his ve fikir aşamalarını ortaya koyar. Cemiyet bilimi genel, edebiyat zamanı özeldir. Cemiyet bilimi evrensel, edebiyat zamanı ulusaldır. Fakat edebiyat zamanı kendisi için lüzumlu olan ön bilgilerin büyük bir kısmını cemiyet bilimi vesilesiyle sağlar. Onun araştırma araştırma ve değerlendirmelerinden büyük seviyede yararlanır.
Edebiyat tarihçisi, edebiyat tarihini oluşturabilmek için toplumu kaynaklarından başlayarak, tarihin akışı içinde bütünüyle seyretmek, eserleri, yazarları ve edebî akımları, onları oluşturan sebepleri araştırmak zorundadır. Edebiyat tarihçisinin edebiyat tarihiyle ilgili tüm ürünleri cemiyet bilimi ışığı altında incelemesi gerekir. Çünkü edebiyat tarihçisine sebepleri araştırmasında, onları birbirine bağlayan karışık etkenleri ayırmasında, sonrasında tekrardan toparlayıp birleştirmesinde en mühim yol gösterici cemiyet bilimdir.
Edebî eserleri ortaya koyanlar insanlardır, insanoğlu bir toplumda yaşar. Yaşadıkları toplumun özelliklerini de ortaya koydukları edebî eserlere ister istemez yansıtırlar. Toplumların bilhassa anane, görenek ve yaşam şekilleri edebî eserlere yansır. Bu bilgiler edebiyat geçmişine de cemiyet bilimine de kaynaklık eder. O yüzden, edebiyat zamanı incelenmeden cemiyet bilimi hakkında yargı vermek tam doğru olmaz.
YORUMLAR