Bu buyrultu bir anayasa özelliği taşır (maddi anlamda anayasal niteliktedir) Kanun önünde müslümanlara ve müslüman olmayanlara eşitlik getir...
Kanun önünde müslümanlara ve müslüman olmayanlara eşitlik getirilmiştir-Dini inançlara özgürlük getirilmiştir (din değiştirmede zorlama yoktur)
Azınlıklara ilişkin; okul, kilise, mezarlık, manastırhastahane benzer biçimde yerlerin tekrardan yapılmasına ya da onarım edilmesine izin verilmiştir
Karışık mahkemeler kurulmuştur (müslümanlar ve gayr-ı müslimler )
Yabancı devletlerle yapılacak antlaşmalar gereğince yabancılar da Osmanlı Devleti sınırları içinde mülk sahibi olabileceklerdir.
Mezhepler içinde eşitlik getirilmiştir (dil, din, ırk farkı gözetilmeden)
Patrikhanelerde yeni meclislerin kurulmasına ve bu meclislerde alınacak kararların osmanlı hükümetinin onayından geçtikten sonrasında uygulanmasına karar verilmiştir.
Islahat fermanıtanzimat fermanının (1839) devamı durumunda bir fermandır. Tanzimat fermanı benzer biçimde Osmanlı imparatorluğu içindeki gayr-ı müslimleri bilhassa hıristiyanları müslümanlarla aynı haklara kavuşturmayı hedef almıştır.
Islahat Fermanı Sened-i İttifak ile başlamış olan Tanzimat Fermanı ile devam eden Osmanlı anayasacılık hareketleri içinde atılmış mühim bir adımdır.
Detay:
Fermanın Yapısı
(Maddeler Detaylı)Gülhane hattındaki prensibleri yeniledikten başka onlara yenilerini de ekleyen ıslahat fermanı şu yirmi maddeden kurulmuştur:
1-Tebaanın can ve mal, ırz ve namus masunluğu,
2-Kanun önünde eşitlik,
3-Şžahsın ve topluluğun tutum hukuklarına saygı,
4-Devlet hizmetlerine ve askerlik ödevine tüm tebaanın kabulü,
5-Bazı sınırlar içinde mezhep ve eğitim hareketi,
6-Vergiler hususunda eşitlik,
7-İltizam usulünün kaldırılarak verginin direkt doğruya alınması,
8-Mahkemelerde şahitlik hususunda eşitlik,
9-Tebaanın mahkemeler huzurunda yargı giymesinden sonrasında idam ya da af hususunun padişahın hakları cümlesinden olduğu,
10-Mahkemelerin açık olması ve ilânların yayınlanması,
11-Suçlu mülklerinin müsaderesi usulünün kaldırılması,
12-İşkencenin kaldırılması,
13-Hapisane usul ve nizamlarının insanlık kaidelerine daha uygun bir halde tutulması,
14-Karma tecim, ceza ve katliam dâvaları için karma mahkemeler kurulması, bu mahkemelerde yürütülecek haklar ve 15-Ceza kanunlariyle mahkeme usullerinin düzenlenmesi,
16-Müslüman olmayan toplulukların din yönünden olan imtiyazları muhafaza edilerek öteki imtiyazlarının incelenmesi ve değiştirilmesi.
17-Patrikhanelerin ya da Müslüman olmayan meclislerin bazı hallerde hukuk davalarında haiz olacakları selâhiyetlerin teyidi.
18-Adı geçen, meclisler tarafınca vilâyet ve nahiye meclisleriyle Ahkâm-ı Adalet sarayı meclisinde âza bulundurulması,
19-Resmî yazılarda Hıristiyanlar için hakaret manası taşıyan tabirlerin kullanılmaması,
20-Rüşvetin kaldırılması, irtikâb ve ihtilasın kaldırılması için kanunun şiddetle yürütülmesi."
Islahat fermanının bu maddeleri Gülhane hattına bakılırsa daha lüzumlu ve daha geniş idi. Gülhane hattında da olduğu benzer biçimde ıslahat fermanında da başlıca fikir, tebaayı ırk ve din farkı gözetmeksizin kaynaştırmak ve imparatorluğun mukadderatı ile ilgili bir Osmanlı topluluğu yaratmaktı. Islahat fermanı, bu amaca varılması için Müslümanlar ile Hıristiyanları ayıran hususların kaldırılmasını gözönünde tutuyordu. Müslümanlarla Hıristiyanlar içinde mevcut farklar, din, vergi, askerlik ve devlet memurluklarına geçme, eğitim alanında göze çarpmakta idi. Hıristiyanlar, din bakımından hürlüğe sahiptiler. Fakat inanç sistemleri Müslümanlar nazarında küfürdü. Bu itibarla Hıristiyanlar da kâfir sayılırlardı. İmparatorluğun temeli islâmiyet olduğundan Hıristiyan umumî efkârını üzer bazı kanunlar da çıkarılmıştı. Bunlar içinde ikisi İslâm umumî efkârı nazarında güçlü birer yargı halini de almış bulunuyordu. İslâmlığı kendi isteğiyle kabul eden bir Hıristiyan ya da Yahudi yine kendi dinine döndüğü takdirde ölüm cezasına çarptırılması kanundu. Keza Müslüman bir hanımla münasebette bulunan bir Hıristiyanın, islâmlığı kabul etmediği takdirde, ölüme mahkûm edilmesi de kanundu. Bu şekilde kanunlar mevcut oldukça, Hıristiyan cemiyeti ile Müslüman cemiyeti içinde bir kaynaşma sağlanamayacağı belli idi. Islahat Fermanı içine almış olduğu maddelerle kişiler içinde eşitliği temin etmek istediği kadar din sistemleri içinde mevcut eşitsizliği de biçim bakımından olsun kaldırmak istiyordu.
İslâmlarla Hıristiyanlar içinde vergi ve askerlik hizmeti bakımından olan eşitsizlik de oldukça mühim idi. Tanzimata kadar Hıristiyan tebaa askere alınmazdı. Bu muafiyetine karşılık olarak devlete haraç adını taşıyan bir vergi verirdi. Bu durum tebaanın kanun önünde eşitliği prensibini çok zayıflatmakta idi. Tanzimatta haraç kaldırılarak askerlik ödevi Hıristiyanlar için de mecburî olmuştu. 1847 de ilk kere olarak Rum gemicileri Osmanlı bahriyesine alınmıştı. 1850 de devlet şûrasının kabul etmiş olduğu bir kanun projesiyle tüm hıristiyan tebaanın askerliği problemi ele alındı. Fakat bir taraftan Hıristiyanların orduda ilerlemeleri kararlaştırılamadığından, öteki taraftan Hıristiyanlar askerliği benimsiyemediklerinden kanun projesi yürütülemedi. Bu örneğe karşın Islahat fermanında Hıristiyanların askerliği tekrardan ilke olarak ortaya kondu. Askerlik ödevini yapmak istiyen İslâm ve Hıristiyan tebaa için "bedel-i nakdî" formülü kabul edildi. Bu, bir aşama, haraç vergisinin devamı demekti. Fakat Müslümanların da bedel-i nakdi vermek hakkına haiz olmaları ile Hıristiyan ve Müslüman tebaa içinde askerlik alanında eşitlik sağlanmış oldu. İslâmla Hıristiyan tebaa içinde bir eşitsizlik de devlet memurluklarına geçmede göze çarpmakta idi. Hıristiyanların bazı hallerde, Rumlar müstesna, devlet memurluklarına geçmeye hakları yoktu. Hıristiyanların politika haklarından mahrumluğunu özetleyen bu durum Hiristiyan devletlerin gözüne çarpmakta idi. Devlet memurluğu eğitim ile yakından ilgili olduğundan Islahat fermanında Hıristiyanların hem Osmanlı eğitiminden faydalanabilmeleri hem de devlet memurluklarına geçebilmeleri prensibi konulmuştu.
Islahat fermanında, tebaayı kaynaştırmayı amaç tutan maddelerin yanında türlü alanda devlet idaresini denkleştirmek için de bazı maddeler vardı. Tüm bu maddelerin yürütülmesi Tanzimatın ikinci merhalesi olan ve 1856'dan 1875'e kadar uzanan devirde olmuştur.
Islahat Femanı'nın Önemi
Hıristiyan halka haklar tanınmaÂsına karşın Avrupalı devletler Hıristiyanlara istediği sözlerini geçirme hakkına haiz oldular.
Tanzimat ve Islahat Fermanları ile Avrupalılar Osmanlı içindeki azınlıklara etken oldular.
Islahat Fermanının Neticeleri
1 - bu buyrultu ile müslüman ve gayri müslimler eşit haklara haiz olmuş. böylece kaynaşmış bir osmanlı toplumu ortaya çıkmıştır.
2 - buyrultu müslümanlardan ziyade yabancıların haklarını genişletmiş, bu durum müslüman tebanın tepkisine niçin olmuştur.
buyrultu sonrası oluşturulan okullar zaman içinde ırkçı bir nesil yetiştirmiş ve bu durum osmanlı devleti'nde dağılmayı hızlandırmıştır.
3 - ek olarak patrikhaneye meclis açmak izninin verilmesi gayri müslimlerde bağımsızlık eğilimini artırmıştır.
avrupalılar gene osmanlı devleti'nin içişlerine karışmaya devam etmiştir.
4 - osmanlının parçalanma sürecini hızlandırmıştır.
5 - osmanlıcılık düşüncesinin ürünü olan tanzimat ve islahat fermanları toplumsal dengeyi zedelemiş
YORUMLAR