Islahat fermanı Kırım Savaşı'nın son yıllarında hazırlanarak Paris antlaşmasının imzalanmasından altı hafta ilkin Bâb-ı âlide tüm bakanl...
Islahat fermanı Kırım Savaşı'nın son yıllarında hazırlanarak Paris antlaşmasının imzalanmasından altı hafta ilkin Bâb-ı âlide tüm bakanlar, yüksek memurlar ve şeyhülislâm, patrikler, hahambaşı ve cemaatlerin ileri gelenleri önünde okunarak ilân edildikten sonrasında Paris antlaşmasını hazırlamakta olan devletlere bildirildi. Islahat fermanı, Gülhane Hatt-ı Hümâyunu şeklinde, Osmanlı İmparatorluğunda yapılması kararlaştırılan yeni bir düzenin prensiplerini ve genel olarak programını içine alır; Tanzimat devrinin bir merhalesi olarak kabul edilirse de hazırlanış şekli, yapısı ve tesirleri itibariyle ondan bir sürü noktalarda ayrılır. Gülhane hattının başlatmış olduğu Tanzimat düzeni, Osmanlı devlet adamlarının teşebbüsü ile ve ön plânda siyasî düşünceler olmaksızın bir tek imparatorluğun müesseselerini yenileştirmek maksadıyla tertiplenmişti. Ordunun yeni bir düzene sokulması imparatorluğun, mülkî idaresinde standart bir eyalet taksimatının kabul edilmesi, Devlet Şûrasının ve vilâyet meclislerinin kurulması, ceza kanununun hazırlanması, medresenin yanında Avrupa örneğinde okullar açılması, karma mahkemelerin kurulması, tecim kanununun kabulü şeklinde büyük çapta işler Tanzimatın başarıları idi. Bu başarılar imparatorluğu tam mânasıyle çağıl bir kılığa koymaktan uzaktı. Fakat Tanzimattan önceki durumuna nazaran Osmanlı kurumları bu kılığa yakınlaşmış bulunuyorlardı. Avrupa devletleri ve en fazla Rusya, Tanzimat imparatorluğunun tebaası için yetersiz görüyorlardı. Rus köylüsünün, Osmanlı köylüsünden daha çok gerçek sahibi ve refahlı olmasına karşın Rus çarı siyaset maksadları ile Osmanlı Ortodokslarının hâmisi rolünü kendisine pek yakıştırmakta idi. İngilizlerle Fransızlar da idealizm arkasında gizlenen hususi düşüncelerle Hıristiyan tebaa için yeni haklar verilmesinde Rusya'nın düşüncesine ortak çıkıyorlardı. Kırım harbi ilk bakıma nazaran Ruslarla Fransızların Katolikler ve Ortodokslar için ayrı ayrı istikametten aynı amaca yöneltilen çıkarlar sağlamak için yaptıkları çalışmalardan doğmuştu.
Kırım Savaşı'nın sonlarına doğru sulh ihtimalleri belirince, bağlaşık devletler, sulh konferansında Rusya'nın Osmanlı İmparatorluğu'ndaki Hıristiyan tebaa çıkarma diye siyasî manevralar çevirerek Avrupa'nın Hıristiyan kamuoyundan parsa toplamasını önlemeyi düşündüler; 1 şubat 1855'te Viyana'da, Avusturya, İngiltere ve Fransa içinde, gelecek sulh görüşmelerine temel ödevini görecek prensipler görüşüldü; bu tür şeyler arasına Osmanlı İmparatorluğu'ndaki Hıristiyan tebaanın hak ve imtiyazlarının açıklanmasını isteyen bir madde kondu. Bu maddenin programlaştırılması yolunda bağlaşık devletler içinde meydana getirilen tartışmalar neticesinde şu tezler ortaya atıldı.
Türk tezi: Osmanlı İmparatorluğu'ndaki Hıristiyan tebaaya verilen hak ve imtiyazlar Fatih Sultan Mehmet devrinde başlar. Bu hak ve imtiyazlar iki bölümdür. Birinci bölüm din yönünden olanlarını içine alır. Bu tür durumlar vicdan hürlüğü ile ilgili olduğundan, Bâb-ı âlî yenilemeye daima hazırdır. İkinci bölüm ise medenî haklarla hak ve muhtariyet hususundaki imtiyazları ihtiva eder. Osmanlı hükümeti, Gülhane Hatt-ı Hümâyunu ile İslâm ve Hıristiyan tebaası içinde eşitlik prensibini kabul etmiş olduğundan, bundan böyle bu şekilde imtiyazlar tanıyamaz.
Rus tezi: Paris antlaşmasına eklenecek bir madde ile Osmanlı Hıristiyanları'nın hak ve menfaatleri Avrupa devletlerinin toplu garantisi altına alınmalıdır.
İngiliz tezi: Tam seviyede bir din serbestliği ve hukuk eşitliği sağlanmalıdır.
Fransız tezi: İslâm tebaa ile Hıristiyan tebaa içinde, toplum, haklar, vergiler, askerlik, millî eğitim ve devlet memurluklarına geçme bakımından sürüp gelen farklar bir buyrultu ile kaldırılarak Gülhane hattında işaret edilmiş olan tebaa eşitliği tam mânasiyle geliştirilmelidir.
Bâb-ı âlî ne Rusya'nın, ne de İngiltere'nin tezini kabul edemezdi. Çünkü birincisi, devletin haklarına dokunmakta, ikincisi ise devletin temeli demek olan İslâm dinini küçültmekte idi. Fransız tezine ulaşınca, din ve devlete açıktan açığa dokunur bir tarafı görülmediği için akla yakın olarak kabul edildi. İngiltere ile Avusturya bu ciheti kabul ettiklerinden Fransız tezi bir buyrultu şekline konularak ilânı Bâb-ı âlî'ye bırakıldı. Tüm bu açıklamadan da anlaşılıyor, ki "Islahat fermanı" yabancı devletlerin hazırladığı ve Bâb-ı âlî'nin kabul etmek zorunda kalmış olduğu bir ıslahat programıdır. Osmanlı Devleti bu fermanı kendiliğinden ilân ettiğini dünyaya açıklamakla hükümranlık haklarını yalnız biçim yönünden kurtarmış oluyordu. Gerçekte ise Osmanlı İmparatorluğu'nun Hıristiyan tebaasının refahını fikretmek ve bu hususta ihtiyaç duyulan kararları alabilmek Avrupa büyük devletlerinin eline geçmiş idi.Islahat Fermanının Maddeleri
(Özetlemek gerekirse)
1)Din ve mezhep hürriyeti sağlanarak azınlıklara okul,kilise ve hastane açma hakkı verilecek.
2)Azınlık ve yabancılara ufak düsürücü sözler söylenmeyecek
3)Azınlıklar da tüm devlet memurluklarına girebilecek.
4)Askerlik isleri tekrardan düzenlenecek,azınlıklardan askerlik için karşılık kabul edilecek.
5)Vergi sistemi tekrardan düzenlenecek. iltizam usulü kaldırılacak.
6)Mahkemelerde hepimiz inancına nazaran yemin edecek, karma mahkemeler kurulacak.
YORUMLAR