Johann Gottlieb Fichte : Oberlausitz ( Saksonya) - İ.S.1762 Ufak bir köydeki yoksul bir dokumacının erkek evladıdır Fichte. Dokuz yaşına kad...
Johann Gottlieb Fichte : Oberlausitz ( Saksonya) - İ.S.1762 Ufak bir köydeki yoksul bir dokumacının erkek evladıdır Fichte. Dokuz yaşına kadar dokumacılık ve çobanlık yapmış. Zengin bir çiftlik sahibi talih eseri onun zekasını farketmiş ve himayesine ile birlikte bir okula başlatmış. Fakat bu kişinin ölmesi ile yeniden yoksulluk ve sorun çekmeye başlamış olan Fichte üniversiteyi çok zor bitirebilmiş. Hususi ders vererek para kazanmaya çalışmış olduğu sıralarda bir talebesi yardımıyla Kant'ın felsefesiyle tanışmış ve o günden sonrasında tüm yaşamını onun felsefesini geliştirmeye adamıştır.
Fichte, Kant'ın bir başlangıç yaptığına ve bu başlangıcın bir sisteme kavuşturularak tamamlanması gerektiğine inanmıştır. Bu sisteme ulaşmak için de bir çıkış noktası arar. Ona nazaran bu çıkış noktası sujedir, bilinçtir. Burada iki yol vardır; 1.Objeyi çıkış noktası alabilmek, ki o süre objenin yanında nasıl oluyor da bir suje, bir şuur var olabiliyor sorusu ile karşılaşırız. Ona nazaran bu sual çözümsüzdür ve insanı determinizm ve mekanizme götürür ve bu durumda özgürlük diye birşey olması imkansız. 2.Sujeyi çıkış noktası alabilmek, bu durumda ise bilincin objeyi nasıl tasarımladığı sorusu ile karşılaşırız ve bu probleminin çözümü vardır.
Fichte'ye nazaran bilincin aslı eylemdir. Bu şekilde yola çıkan Fichte Kant'ın yanlış düşünme diye adlandırdığı dialektitiği kullanarak ilerler. Ona nazaran tüm bilgimiz üç adımlı dialektik bir hareketle oluşur. 1. Objeyi "a, a'dır" şeklinde ortaya koyup kavramak. 2. Objeyi "a, non-a değildir" şeklinde diğeri objeler ile karşılaştırarak ayırt etmek. 3. a ve non-a'yı içine alan bir kavram ile sınırlamak. Onun verdiği bir örnek şu şekilde; 1. Altını görüp tanırım. 2. Onu bakırdan ayırt ederim. 3. Onu bakır karşısında şu yada bu nitelikle sınırlanmış bir "maden" olarak kavrarım. Şžimdi "ben" kendi özünü bilmek isterse ilkin kendisini bilmesi, düşünmesi gerekir. Bu ise Fichte'ye nazaran bir eylemdir. Gene sonraki fiil ile "ben", "ben olmayanı" karşısına koymalıdır ki kendisini ayırt edebilsin. Bu "ben olmayan"" 'da tabiat ve tabiatın nedenselliğidir. Bu durumda tabiat kendimizi bilmemizin bir aracıdır. Fakat Fichte'ye nazaran bilmek değildir eylemek esastır. Bundan dolayı bu durumda kalınamaz, "ben" 'in gayesi eylemdir kısaca özgür olan özünü gerçekleştirmek.
Fichte'de ahlak felsefesinin temeli özgürlük sorunudur. Ahlak öğretisinin formunu elde eden özgürlüktür. Fakat bu özgürlük bir fiil dir. İnsan bu fiil ile özgür olur. Bu eylemin gayesi da özgürlük olmalıdır, yoksa fiil dış amaçlara yöneldiğinden özgürlük gerçekleşmez. Bu eylemin uygunluğuna da vicdan karar verir. Vicdan'ın Fichte'de hususi bir yeri vardır. Kant, "Genel bir yasa olmasını isteyebileceğin bir ilkeye nazaran eyle" demişti, Fichte "Vicdanına nazaran eyle" der. Burada Fichte'ye nazaran iyi olan, eyleme halidir, çünkü eyleme geçmek özgürlüğün gerçekleşmesidir. Fena olan ise eylemsizliktir çünkü özgürlüğü yok eder. Fakat buradaki eyleme hali olarak tabii gereklilikler ya da içgüdüler göz önünde bulundurulmaz, bu şekilde eylemler insanı edilgin yapar. Şahıs tabii yönünü aşıp kendi "Ben" 'inden dolayı eyleme geçmelidir ki özgür olabilsin. Tabii yön bu gaye için bir tek bir araçtır.
Kişinin kendisini gerçekleştirmeside üç aşamalıdır. 1. İsteme. Bu aşamada şahıs hazza ve mutluluğa ulaşmaya çalışır, hayvanlar şeklinde çevresinin uyarımlarına bağlıdır, bir tek gereksinimleri karşılayacak araçlara yönelir, iştahını doyurmaya çalışır. Özgür değildir. 2. Egemen olma. Kişinin tek gayesi egemen olmaktır, bir tek iştah yerini egemen olmaya bırakmıştır. 3. Son basamakta şahıs özgür olmak ister. Bu durumda şahıs diğerlerinin hak ve özgürlükleri karşısında kendi haz ve egemen olma arzusunu kendiliğinden, özgür olarak sınırlamayı bilir.
Fichte devlet ve hukuk mevzusunda da özgürlüğü temel alır. Ona nazaran hukukun tümel geçer bir yönü vardır ve bu insanoğlunun ilk ve tabii hakları olduğu fikrine bağlıdır. Kişinin özgürlük hakkı tabii bir haktır ve her şahıs kendi özgürlüğünün başka kişilerin özgürlükleri ile sınırlanmış bulunduğunu kabul etmelidir. Fakat bu şartları sakınan bir güce gereksinim vardır. İşte devlet bu durumda ortaya çıkar. Ona nazaran şahıs, devletin otoritesini kendisi istemeli ve devletin kendisini zorlayacağı yasayı da kendisi seçmelidir. Fakat Fichte, bu şekilde demokratik bir devletteki vatandaşların kendi emekleri ile yaşayabilmeleri ve kaynakları hakça paylaşabilmeleri için devletin dışa kapalı olması icap ettiğini savunur. Devletin ödevi ise yasaya kendiliğinden uyan kişiler yetiştirmektir, bu şekilde zorlayan devlet ortadan kalkacaktır.
Fichte Kant'ın felsefesinden yola çıkmıştır. Felsefesi zaman içinde romantiklerden etkilenmiş ve kendisinden sonraki Alman filozofları için bir kaynak oluşturarak yeni bir akımın doğmasını elde etmiştir.
YORUMLAR