kâfir isim, din b. (kâ:fir) Arapça kÂ¥fir 1 . Tanrı'nın varlığını ve birliğini inkâr eden kimse. 2 . ünlem Sevilen birine t...
kâfir
isim, din b.
(kâ:fir) Arapça kÂ¥fir
2 . ünlem Sevilen birine takılmak, sitem etmek için kullanılan bir seslenme sözü.
3 . mecaz Acımasız, zalim kimse.
4 . halk ağzında Çoğu zaman Müslüman olmayanlara verilen ad:
"Kâfirin kuvvetsiz noktaları, köprüleri, kaleleri öğreniliyordu."- N. Araz.
Rüyada Kafir Görmek
Kelime anlamı gizleyen, örten deÂmektir.
"Münkir"de aynı maÂnâdadır.
İslam Ansiklopedisi
KÂFİR sıf. (ar. küfr'den kafir).
1. Tanrı' nın varlığını yadsıyan kimse için kullanılır; tanrıtanımaz.
2. Müslümanlarca diğeri dinlerden olanlara denir.
3. İslam dininin inanç ilkelerini tanımayan şahıs. (Bk. ansikl. böl.)
4. Acımasız, insafsız, zalim.
5. Tkz. Samimi olunan hiç kimseye takılma, çıkışma, sitem amacıyla kullanılır: Nerelerdeydin kâfir, asla arayıp sorduğun yok. Seni kâfir seni, ne kurnazlıklar düşürüyorsun?
6. Uğursuz, kahrolası: Bu kâfir evin işi bitmek bilmez.
7. Ejk/Bir nimeti reddeden, kıymet bilmecen,, nankör.
—Esk. Kâfir-kîş, Tanrrya inanmayan, dinsiz, zalim, merhametsiz [| Kâfir-i nimet, iyilikbilmez, nankör.
—Esk. ziraat. Tarımla uğraşan, ekin eken.
—ANSİKL. isi. Gizleyen, örten, saklayan şeklinde anlamlara da gelen "kâfir" sözcüğü, İslam gerçeğini gizleyen, bu gerçeğin açığa çıkıp tutunmasını engellemek isteyen- - ler için kullanıldı, inançsızlar, Tanrı'ın nimetlerini tanıdıkları halde bunlara şükretmedikleri, nimetin sahibine (Tanrı'a) karşı nankör davrandıkları (küfran-ı nimet) için de kâfir olarak nitelendiler.
Tanrı'ı tanıyan, O'nun maddi ve manevi nimetlerinin kıymetini bilenlere mümin ya da müslim, aslında inanmamakla beraber inanıyormuş şeklinde görünenlere münafık denir.
Başlangıçta Tanrı'ı tanımakla beraber, bazı putları O'na ortak koşan, Hz. Muhammet'in peygamberliğine ve ona gönderilen Kuran'a inanmayan mekkeli müşriklere “kâfir†dendi. İlk müslümanlar, bunlara karşı güce başvurmadılar; onların zulüm ve haksızlıklarını sabırla karşıladılar; inançlarına karışmadılar. Bununla beraber Hz. Muhammet, izledikleri yolun yanlış bulunduğunu her fırsatta kâfirlere duyurdu; kendisine vahyolan ayetleri, tüm sıkıntılara rağmen deklare etti. Medine dönemiyle (622) beraber kâfirlere karşı harbe (cihat) izin verdi.
İslam inancına bakılırsa tüm dünyada kâfirler bir millet (ümmet), müminler de bir başka millettir. Kâfirlerin çoğunlukta oldukları bölgelere dar ül-küfr, müminlerin (müs- lümanların) çoğunlukta oldukları bölgelere de dar ül-islam denir. Hz. Muhammet bir hadisinde mümin olduktan sonrasında kâfirliğe dönmenin, ateşe dönmek kadar fena bulunduğunu söyler. Kuran, kâfirlerin sonsuza kadar cehennemde kalacaklarını sık sık tekrarlar, inanç, bir kalp işi olduğundan, bir kişinin kâfir bulunduğunu saptamak güçtür. Bundan dolayı Kuran "Size merhaba verene, sen kâfirsin demeyin†der. Hz. Muhammet'in aynı mevzuda şöyleki bir hadisi vardır: "Bir kişiye kâfir denildiğinde, eğer o şahıs hakikaten kâfir değilse, bu söz söyleyene dönerâ€. Bundan dolayı ehl-i sünnet mezhebi, kâfir teriminin kapsamını oldukça dar tutarak yalnız inanç mevzularıyla sınırlar. Hariciler ise, inanç ilkesini benim- sese bile, büyük günah işleyenlerin de kâfir olduklarını öne sürerler. Mutezile mezhebi, büyük günah işleyenlerin mümin olmaktan çıkacaklarını belirterek bunlara fâsık adını verir. Son iki mezhebe bakılırsa, büyük günah işleyenler, tövbe etmeden ölürlerse devamlı olarak cehennemde bırakılırlar.
1. Tanrı' nın varlığını yadsıyan kimse için kullanılır; tanrıtanımaz.
2. Müslümanlarca diğeri dinlerden olanlara denir.
3. İslam dininin inanç ilkelerini tanımayan şahıs. (Bk. ansikl. böl.)
4. Acımasız, insafsız, zalim.
5. Tkz. Samimi olunan hiç kimseye takılma, çıkışma, sitem amacıyla kullanılır: Nerelerdeydin kâfir, asla arayıp sorduğun yok. Seni kâfir seni, ne kurnazlıklar düşürüyorsun?
6. Uğursuz, kahrolası: Bu kâfir evin işi bitmek bilmez.
7. Ejk/Bir nimeti reddeden, kıymet bilmecen,, nankör.
—Esk. Kâfir-kîş, Tanrrya inanmayan, dinsiz, zalim, merhametsiz [| Kâfir-i nimet, iyilikbilmez, nankör.
—Esk. ziraat. Tarımla uğraşan, ekin eken.
—ANSİKL. isi. Gizleyen, örten, saklayan şeklinde anlamlara da gelen "kâfir" sözcüğü, İslam gerçeğini gizleyen, bu gerçeğin açığa çıkıp tutunmasını engellemek isteyen- - ler için kullanıldı, inançsızlar, Tanrı'ın nimetlerini tanıdıkları halde bunlara şükretmedikleri, nimetin sahibine (Tanrı'a) karşı nankör davrandıkları (küfran-ı nimet) için de kâfir olarak nitelendiler.
Tanrı'ı tanıyan, O'nun maddi ve manevi nimetlerinin kıymetini bilenlere mümin ya da müslim, aslında inanmamakla beraber inanıyormuş şeklinde görünenlere münafık denir.
Başlangıçta Tanrı'ı tanımakla beraber, bazı putları O'na ortak koşan, Hz. Muhammet'in peygamberliğine ve ona gönderilen Kuran'a inanmayan mekkeli müşriklere “kâfir†dendi. İlk müslümanlar, bunlara karşı güce başvurmadılar; onların zulüm ve haksızlıklarını sabırla karşıladılar; inançlarına karışmadılar. Bununla beraber Hz. Muhammet, izledikleri yolun yanlış bulunduğunu her fırsatta kâfirlere duyurdu; kendisine vahyolan ayetleri, tüm sıkıntılara rağmen deklare etti. Medine dönemiyle (622) beraber kâfirlere karşı harbe (cihat) izin verdi.
İslam inancına bakılırsa tüm dünyada kâfirler bir millet (ümmet), müminler de bir başka millettir. Kâfirlerin çoğunlukta oldukları bölgelere dar ül-küfr, müminlerin (müs- lümanların) çoğunlukta oldukları bölgelere de dar ül-islam denir. Hz. Muhammet bir hadisinde mümin olduktan sonrasında kâfirliğe dönmenin, ateşe dönmek kadar fena bulunduğunu söyler. Kuran, kâfirlerin sonsuza kadar cehennemde kalacaklarını sık sık tekrarlar, inanç, bir kalp işi olduğundan, bir kişinin kâfir bulunduğunu saptamak güçtür. Bundan dolayı Kuran "Size merhaba verene, sen kâfirsin demeyin†der. Hz. Muhammet'in aynı mevzuda şöyleki bir hadisi vardır: "Bir kişiye kâfir denildiğinde, eğer o şahıs hakikaten kâfir değilse, bu söz söyleyene dönerâ€. Bundan dolayı ehl-i sünnet mezhebi, kâfir teriminin kapsamını oldukça dar tutarak yalnız inanç mevzularıyla sınırlar. Hariciler ise, inanç ilkesini benim- sese bile, büyük günah işleyenlerin de kâfir olduklarını öne sürerler. Mutezile mezhebi, büyük günah işleyenlerin mümin olmaktan çıkacaklarını belirterek bunlara fâsık adını verir. Son iki mezhebe bakılırsa, büyük günah işleyenler, tövbe etmeden ölürlerse devamlı olarak cehennemde bırakılırlar.
Kaynak: Büyük Larousse
kâfir ingilizcesi
1. infidel, unbeliever; (a) non-Muslim.
2. unbelieving; non-Muslim.
3. colloq. devil, rogue, scamp.
4. colloq. damned, damn.
1. infidel, unbeliever; (a) non-Muslim.
2. unbelieving; non-Muslim.
3. colloq. devil, rogue, scamp.
4. colloq. damned, damn.
Rüyada Kafir Görmek
YORUMLAR