KALAYLAMAK g f. 1. Oksitlenmesini önlemek için metalik bir parçanın, bilhassa bakır kapların üzerini eritilmiş kalay tabakasıyla kap...
KALAYLAMAK g f.
1. Oksitlenmesini önlemek için metalik bir parçanın, bilhassa bakır kapların üzerini eritilmiş kalay tabakasıyla kaplamak.
2. Bir şeyi kalaylamak, onun kusur ve eksiklerini saklamak için dış yüzeyini aldatıcı bir şekilde süslemek; O arabayı boyayıp kalaylamaya gerek yok, nede olsa satılır.
3. Bir kimseyi kalaylamak, ona küfretmek; onu ağır bir üslupla azarlamak, paylamak.
—Metalürj. Bir metal parçayı yükseltgen- meden korumak amacıyla bir kalay kat manıyla kaplamak.
♦ kalaylanmak edilg. f. Kalaylamak eylemi yapılmak ya da kalaylamak eylemine mevzu olmak: Bakır kapların tümü kalaylandı.
♦ kalaylatmak ettirg. f. Bakır bir kabı kalaylatmak, onların kalaylanmasını sağlamak: Tencereleri kalaylatmak.
1. Oksitlenmesini önlemek için metalik bir parçanın, bilhassa bakır kapların üzerini eritilmiş kalay tabakasıyla kaplamak.
2. Bir şeyi kalaylamak, onun kusur ve eksiklerini saklamak için dış yüzeyini aldatıcı bir şekilde süslemek; O arabayı boyayıp kalaylamaya gerek yok, nede olsa satılır.
3. Bir kimseyi kalaylamak, ona küfretmek; onu ağır bir üslupla azarlamak, paylamak.
—Metalürj. Bir metal parçayı yükseltgen- meden korumak amacıyla bir kalay kat manıyla kaplamak.
♦ kalaylanmak edilg. f. Kalaylamak eylemi yapılmak ya da kalaylamak eylemine mevzu olmak: Bakır kapların tümü kalaylandı.
♦ kalaylatmak ettirg. f. Bakır bir kabı kalaylatmak, onların kalaylanmasını sağlamak: Tencereleri kalaylatmak.
Kaynak: Büyük Larousse
kalaylamak
(-i durum ekiyle kullanılan eylem)
1 . Oksitlenmeden korumak için bir metal parçasını ya da kabı kalay tabakası ile kaplamak.
2 . mecaz Eksiklikleri, kusurları görünüşte gizlemeye çalışmak.
3 . argo söz Çok sövmek:
"Yıkılır kalırsam senin de, seni besleyenin de gelmişini geçmişini kalaylarım, anladın mı?"- M. Ş. Esendal.
(-i durum ekiyle kullanılan eylem)
1 . Oksitlenmeden korumak için bir metal parçasını ya da kabı kalay tabakası ile kaplamak.
2 . mecaz Eksiklikleri, kusurları görünüşte gizlemeye çalışmak.
3 . argo söz Çok sövmek:
"Yıkılır kalırsam senin de, seni besleyenin de gelmişini geçmişini kalaylarım, anladın mı?"- M. Ş. Esendal.
kalaylamak ingilizcesi
- to tin; to swear (at), to curse, to swear like a trooper
YORUMLAR