Kimya Nedir ? (Özet) : Maddenin özelliklerini, yapisini, ayri ayri maddeler arasindaki ilgi ve değişmeleri inceleyerek, bu değişmelerin bağ...
Kimya Nedir ? (Özet) : Maddenin özelliklerini, yapisini, ayri ayri maddeler arasindaki ilgi ve değişmeleri inceleyerek, bu değişmelerin bağli olduğu kanun ve kurallardan söz eden bilim.
Kimya üstündeki bilimsel fikir, ilkin roger bacon (1214-1294) ile adım atar.
Kimya, genel olarak, inorganik cisimleri inceleyen inorganik kimya, organik cisimleri inceleyen organik kimya olmak suretiyle iki büyük şubeye ayrilir. Yazının sonunda bu iki şubeyi tek tek anlatacağız.
Kimya Nedir ? (Detay) : Maddelerin yapılarıyla, özellikleriyle, geçirdikleri değişimler ve bu değişimler sırasındaki enerji alışverişleriyle ilgilenen bilim dalına kimya denir. Kimya sözcüğü Eski Mısır dilinde ‘Dünya’ anlamına gelen‘kem’ sözcüğünden türemiştir. Doğada bulunan ya da suni olarak üretilen her madde, bazı temel maddelerin birleşiminden oluşur. Bu maddelere element denir.Mesela hidrojen, oksijen, karbon vedemir birer elementtir. Doğada 94 çeşit element vardır. Tüm maddeler elementlerin değişik oranlarda birleşmesiyle oluşur ve bunlara ‘bileşik’ denir. Mesela su bir bileşiktir: Hidrojen ve oksijenin birleşmesiyle oluşur. 94 elementin değişikoranlarda birleşmesiyle oluşan bileşiklerin sayısı sekiz milyonun üzerindedir. Pişirme, fermentasyon, cam yapımıve metalurji uygarlığın şafağındanberi yapılagelen kimyasal uygulamalardır. Günümüzde vinil, Teflon, sıvı kristaller, yarı iletkenler ve süper iletkenler kimya uygulamalarının geldiği noktayı gözler önüne seriyor. Bilhassa 20. yüzyılda kimya alanında çok büyük gelişmeler oldu. Ne var ki kimya bir zamanlar,hem de çok uzak olmayan bir geçmişte, sihrin ve batıl inançların egemenliğinde olan biruğraştı. Bu uğraşa simya denirdi.
Kimyanın Alt Dalları
Atomları, element ya da bileşik haldeki maddelerin yapısını, bileşimini ve özelliklerini, uğradıkları dönüşümleri, bu dönüşümler esnasında açığa çıkardıkları ya da soğurdukları enerji ve entropiyi inceleyen bilim dalıdır.
Kimya bilimi sınırsız denecek sayıda çok bileşiğin incelenmesini kapsar ve bu konudaki bilgi ve etkinlikleri sistemli hale getirmek amacıyla birbiriyle ilgili bileşikleri, sistemleri, şekilleri ve amaçlarını gruplayan bir çok alt dala ayrılır.
Analitik Kimya: Kimya biliminin belirli bir maddenin kimyasal bileşenlerinin yada bileşenlerden bir bölümünün niteliğinin ve niceliğinin belirlenmesini inceleyen koludur.
Biyokimya: Canlı organizmalarda bulunan kimyasalları, kimyasal reaksiyonları ve etkileşimlerini inceler. Biyokimya; organik kimya, tıbbi kimya, nörokimya, moleküler biyoloji ve genetik ile yakından ilgilidir.
İnorganik Kimya: İnorganik (karbon, hidrojen dışı) bileşiklerin tepkimeleri ve özellikleri ile ilgilenen kimyanın alt disiplinidir.
Fiziko-kimya: Fiziko-kimya kimyasal sistemlerin ve oluşumların enetji ve dinamikleri ile ilgili değişimleri izleyen alt disiplindir. Kimyasal termodinamik, kimyasal kinetik, elektrokimya, istatistik, mekanik ve spektroskopi alanlarını kapsar.
Organik Kimya: Karbon kimyası da denir. Hidrojen, oksijen, azot, fosfor, klor şeklinde elementlerin karbon ile yapmış olduğu bileşikleri inceler.
Nükleer Kimya: Atomaltı taneciklerin atomu iyi mi oluşturduklarını inceleyen alt disiplinidir.
Farmosötik Kimya: Kimya ile eczacılığın kesiştiği noktadaki etken madde dizaynı, organik bireşim ve ilaç geliştirmekle ilgili alt bilim dalıdır.
Kuramsal Kimya: Kimya biliminin kuramsal sebep netice ilişkilerinin temellerini inceleyen alt bilimidir.
Supramoleküler Kimya: Moleküller arasındaki ve molekül içindeki etkileşimleri inceleyen bilim dalıdır.
Jeokimya: Yerküredeki organik kimyasal vakaları inceleyen bilim dalıdır.
Polimer Kimyası: Polimer çok sayıda molekülün kimyasal bağlar ile tertipli bir halde bağlanarak oluşturduğu yüksek molakül ağırlıklı bileşiklerdir. Polimer kimyası ise bu moleküllerin yapısı ve reaksiyonlarını inceler.
Agrokimya: Ziraat bilimlerindeki kimyasal uygulamaları kapsar.
Besin kimyası: Gıda maddelerinin kimyasal yapılarını ve organizmadaki işlevlerini inceler.
Çevre Kimyası: Kimyasal maddelerin yol açmış olduğu çevre kirlenmesini ve önlenmesini mevzu alır.
Tekstil Kimyası: Boyar maddelerin elyaf boyamacılığında kullanılmasına geniş yer verir.
Tıbbi(Medikal) Kimya: Kimyasal maddelerin hastalıkların tedavisinde kullanılmasını ve tedavi mekanizmasınıkonu alan yeni bir bilim dalıdır
Foto Kimya: Işığın atom ve bileşiklerle etkileşimini inceleyen bilim dalı
Termokimya: Kimya biliminin bir alt dalı olup ilgi alanı kimyasal reaksiyonların ısı ile olan ilişkileridir.
Elektrokimya: Kimya biliminin bir alt disiplini olup elektronik bir iletken(metal,grafit ya da yarı iletken) ile iyonik bir iletken(elektrolit)arayüzeyinde gerçekleşen reaksiyonları inceler.
Simya Nedir ?
Çağıl kimyanın 200 yıl kadar ilkin doğduğu söylenebilir. Fakat onu oluşturan, doğmasını elde eden bilgi ve tecrübe birikimi ortalama 5000 yıllıktır. Kimya, tarihsel olarak simyadan evrilerek ortaya çıkmıştır. Kimyanın doğuşuna kadar geçen binlerce yıl süresince maddelerin özellikleriyle ve birbirleriyle olan etkileşimleriyle ilgilenenler hep simyacılar olmuştur. Tıpkı günümüz kimyacıları şeklinde simyacılar da zamanlarının büyük bir bölümünü laboratuvarlarında geçirirdi. Fakat onlar, kimyacılar şeklinde maddeler arasındaki ilişkilerin iyi mi bulunduğunu, değişimlerin niçin ortaya çıktığını anlamaya çalışmazdı.
Simyacıların başlıca uğraşı, bayağı maddeleri daha kıymetli maddelere dönüştürmenin yollarını bulmaktı. Her simyacının düşlerini süsleyen maddelerin başlangıcında da ‘felsefe taşı’ (ya da ‘felsefeci taşı’) olarak malum, esrarengiz bir taşı elde etmek gelirdi. Bu taşın, taşımış olduğu güç yardımıyla bakır, kalay, demir ya da kurşun şeklinde bayağı metalleri altına dönüştürdüğüne inanılırdı. Bunun yanında bazı simyacılar da yaşamlarını her türlü hastalığı iyileştirdiğine, sonsuz gençlik ve ölümsüzlük verdiğine inanılan ‘yaşam suyu’nu (el iksir ya da ab-ı yaşam)
aramaya adamıştı. Çin’den Hindistan’a, Ortadoğu’dan Avrupa’ya kadar tüm simyacıların başlıca uğraşları bunlardı.
Simyayla uğraşanların doğaya ve onu oluşturan maddelere bakışları çok farklıydı. Onların da kendilerine özgü fakat bilimsel olmayan bazı kuramları vardı. Mesela dört temel elemente inanırlardı. Bunlar hava, toprak, ateş ve suydu. Onlara gore yeryüzündeki tüm maddeler bu dört temel elementin değişik oranlardaki karışımından oluşmuştu. Bunun yanında bu elementlerin taşımış olduğu bazı temel özellikler de vardı: soğukluk, kuruluk, ısı ve ıslaklık. Her element bu dört temel özellikten ikisini taşırdı. Ateş ısı ve kuruluközelliklerini taşırdı. Toprak kuru ve soğuktu; hava sıcak ve ıslaktı; su da ıslak ve soğuktu.
Kuşkusuz simyacıların felsefe taşını ya da yaşam suyunu elde etmek için denemiş olduğu hiçbir yöntem netice vermedi. Fakat binlerce yıl süresince binlerce simyacının bu umarsız çabası esnasında insanların yararına birçok madde bulunmuş oldu, çeşitli aletler geliştirildi ve yöntemler ortaya çıktı. Tabiatın gerçek yapıtaşı olan elementlere ilişkin büyük bir bilgi birikimi oluştu. Çağıl kimyanın temelleri yavaş yavaş atıldı. Zaman içinde simyanın büyü temelli boş inanışları, tesirini yitirmeye başladı. Simya emek harcamaları 1400’lü yıllarda doruğa ulaştıktan sonrasında insanoğlu simya kuramlarına olan inançlarını yitirmeye başladılar. Bilhassa Rönesansla beraber doğayı idrak etmek için dikkatli gözlemler, özenli ölçümler ve bazı deneyler icra eden bazı insanoğlu ortaya çıktı. Bunlar çalışmalarında büyü ya da simyaya başvurmuyordu. Bu tür emekler giderek yaygınlaştı, basımevi yardımıyla de kitaplarla paylaşılmaya ve iyice yayılmaya başladı.
Her şeye karşın simya 1600’lü yılların sonuna kadar kimyayla beraber varlığını sürdürdü. Birçok bilim insanı doğayı ve insanı bilimsel olarak ele almadan ilkin bir süre simyayla uğraştı.
Simyacılar, Felsefe Taşı denen düşsel bir taşın, metalleri altına dönüştürme gücü olduğuna inanırdı.
Birçok simyacının temel amacı bayağı metallerden altın elde etmekti. Bunun için alışılmadık deneyler yapmaktan çeknmezlerdi. Mesela Hamburglu simyacı Henrig Brand bu amaçla 1669’da aslan idrarıyla
yüzlerce gözlem yapmıştı. Ona gore bu asil hayvanın idrarında altın bulunmalıydı. Brand aylar devam eden çabasının sonunda kuşkusuz altın elde edemedi fakat parlayan yeni bir madde buldu. Ona ‘ışık taşıyan’ anlamına gelen Yunanca ‘fosfor’ adını verdi. Simyacılar yeryüzündeki tüm maddelerin dört temel elementten oluştuğuna inanırdı. Bunlar ateş, toprak, hava ve suydu.
Organik bileşikleri inceleyen ilim dalıdır. Organik bileşikler C bileşikleridir. Bununla birlikte CO, CO2 ile bunların türevleri, H2CO3 organik bileşik sayılmaz. XIX. yy kadar organik bileşiklerin sentezi yapılamamış bunlar bir tek canlı organizmalardan elde edilmiştir.1828 senesinde alman kimyacı F. WÖHLER (1800-1882) amonyum siyanatı ısıtarak organik bir bileşik olana üreyi elde etti.
Organik bileşikleri inceleyen ilim dalıdır. Organik bileşikler C bileşikleridir. Bununla birlikte CO, CO2 ile bunların türevleri, H2CO3 organik bileşik sayılmaz.
XIX. yy kadar organik bileşiklerin sentezi yapılamamış bunlar bir tek canlı organizmalardan elde edilmiştir.1828 senesinde alman kimyacı F. WÖHLER (1800-1882) amonyum siyanatı ısıtarak organik bir bileşik olana üreyi elde etti. O zamana kadar üre bir tek hayvan idrarından elde edilebiliyordu. Daha sonraları Kolbe elementlerinden asetik asiti, Berthelot metan gazı ve formik asiti bireşim etmiştir. İsveçli kimyacı Berzelius’un önerisi ile organik maddelerle ilgilenen kimya dalına organik kimya adı verildi.
ORGANİK KİMYA NEDİR VE NEDEN ÖÄžRENMEMİZ GEREKİYOR?
Tüm canlı organizmalar organik kimyasallardan oluşmuştur. Saçlarımızı, derimizi ve kaslarımızı oluşturan proteinler, genetik yapımızı belirleyen DNA, yediğimiz meyve sebze, giydiğimiz elbiselerin birçoğu ve hastalandığımızda kullandığımız ilaçların hepsi, organik açıdan kimyasal maddelerdir. Günlük yaşantımızda çok kullanılan aspirin söğüt yaprağından, penisilin peynir küfü mantarından, sabunlar yağlardan elde edilir. Bu açılar göz önünde bulundurulduğunda canlılarla ilgilenen her insanın temel bazda da olsa organik kimya bilmek zorunda bulunduğunu söyleyebiliriz.
ORGANİK KİMYANIN KONUSU NEDİR?
Organik kimya karbon bileşikleri kimyası olarak da anılır. Zira tüm organik bileşiklerde temel atom C dur. Organik kimyanın mevzusunun çok geniş olmasının sebebi C yapmış olduğu çeşitli bağlanmalardan ve izomeriden doğar. Nebat, hayvan, ya da mikroorganizmalar ile ilgili tüm alanlar organik kimyanın temel ilkelerine dayanır. Gene yaşamımızda büyük ehemmiyet taşıyan ilaçlar, plastikler, bileşik boyalar, deterjanlar organik kimyanın kapsamına girer.
ORGANİK VE İNORGANİK BİLEŞžİKLERİN KARŞžILAŞžTIRILMASI
İnorganik Bileşikler
1. İnorganik bileşiklerde 104 elementin neredeyse hepsi yer alabilir.
2. İnorganik bileşiklerin sayısı yüz binler ile ifade edilirken;
3. Çoğu zaman iyonik bağlıdır.
4. Tepkimeleri genel anlamda süratli ve tek ürünlüdür.
5. Tepkimeleri genel anlamda katalizör gerektirmez ve iyonik mekanizma üstünden yürür.
6. Erime ve kaynama noktaları genel anlamda yüksektir.
7. Kolay yanıcı değildir.
8. İnorganik çözücülerde çözünürler.
Organik Bileşikler
1. Organik bileşiklerde bulunabilecek elementlerin sayısı 20 geçmez. Bunlar içinde en fazlaca yer alanlar C, H, O, S, N, Cl, Br, I, F, P, Ar ve silisyumdur.
2. Organik bileşiklerin sayısı milyonlar ile anlatılır. Kuramsal olarak sonsuz sayıda organik bileşik yapılabilir.
3. Organik bileşikler kovalent bağlıdır.
4. Tepkimeleri genel anlamda yavaş ilerler ve ana ürün yanında yan ürünler de oluşur. Örneğin sabun eldesi saatler alır.
5. Organik tepkimeler katalizör gerektirebilir ve çeşitli mekanizmalar üstünden yürür.
6. Erime ve kaynama noktaları düşüktür.
7. Çoğu zaman kolay yanarlar.
8. Organik çözücülerde çözünürler.
ORGANİK BİLEŞžİKLERDE C, H VE O ARANMASI
C ve H ARANMASI:
Kuru ve toz halindeki organik madde örneği ortalama sekiz katı CuO ile karıştırılıp tüpe konur ve ısıtılır. Organik maddede H var ise tüpün soğuk kısımlarında su damlacıkları görülür. Çıkan gazın kireç suyunu bulandırması madden yapısında C bulunduğunu gösterir.
Organik Madde + CuO CO2(g) + H2O(g) + Cu(k)
AZOT ARANAMSI
Bir gözlem tüpüne organik madde koyup NaOH ile karıştırıp ısıtılır. Keskin bir amonyak kokusu duyulur. Tüpün ağzına ıslak kırmızı turnusolü tutulur ve renk maviye dönüşürse N vardır denir.
Ya da organik madde cam tüpte küçük bir parça metalik sodyum ile eritilirse azot, sodyum siyanüre dönüşür. Ondan sonra bu tüpten alınan örnek başka bir tüpte demir (II) sülfat çözeltisiyle kaynatılır ve HCl ile birazcık asitlendirilir. Demir (III) klorür ilave edilir. Berrak çözeltide mavi bir çökelti oluşması azotun varlığını gösterir.
6 NaCN + FeSO4 ----> Na4[Fe(CN)6] + Na2SO4
3 Na4[Fe(CN)6] + 4FeCl3 -----> Fe4[Fe(CN)6]3 +12 NaCl
KÜKÜRT ARANMASI
Organik madde cam tüpte küçük bir parça metalik sodyum ile eritilirse kükürt, sodyum sülfüre dönüşür. Süzüntüden alınan örnek bir tüpte asetik asit ile asitlendirilir ve kurşun asetat elde edilir. Siyah renkli çökeltinin oluşması kükürdün varlığını kanıtlar.
Na2S + Pb(CH3COO)2 ---------> PbS (siyah) +2CH3COONa
HALOJEN ARANMASI
Organik madde cam tüpte küçük bir parça metalik sodyum ile eritilirse halojen, sodyum halojenüre dönüşür. Süzüntüden alınan örnek bir tüpte seyreltik nitrik asit ile asitlendirilir ve AgNO3 ilave edilir. Beyaz çökelek Cl, açık sarı çökelek Br ve sarı renkli çökelek I varlığını gösterir.
NaCl + AgNO3 ----------> AgCl (beyaz) + NaNO3
NaBr + AgNO3 ----------> AgBr (açık sarı) + NaNO3
NaI + AgNO3 ----------> AgI (sarı) + NaNO3
OKSİJEN ARANMASI
Oksijen elementi direkt aranmaz.
ORGANİK KİMYADA FORMÜL KAVRAMI
Organik kimyada, üç çeşit formülden bahsedeceğiz.
1. Kolay Formül: Bir bileşiğin moleküllerinde bulunan atomların türünü ve en ufak oranlarını gösteren formüldür. Bu formül bileşik kakında kati bilgi vermez.
Sual: Bir organik bileşiğin 6 g yandığında 8,8 g CO2, 3,6 g su oluştuğuna gore bileşiğin rahat formülü nedir? (CH2O)
Sual: C ve H elementlerinde oluşan bir bileşiğin 4,4g yandığında 0,3 mol CO2 gazı oluştuğuna gore bu bileşiğin rahat formülü nedir?(C=12, H=1) (C3H8 )
Sual: Bir bileşiğin 3g yandığında 0,2 mol CO2 ile 0,3 mol H2O oluştuğuna gore bileşiğin rahat formülü nedir? (CH3)
Sual: Bir organik bileşiğin 4,6g yakıldığında 0,2 mol CO2 ile 0,3 mol H2O oluşuyorsa bileşiğin rahat formülü nedir? (C2H6O)
Sual: Kütlece %80 C, ve %20 O içeren bileşiğin rahat formülü nedir?
Bileşiğin formülü CxHy olsun. 100 g bileşikte;
nC=80/12=20/3 mol, nH=20/1=20 mol, C20/3H20=CH3
Sual: Bir organik bileşiğin 4,4 g yandığında 7,2 g su oluştuğuna gore bileşiğin rahat formülü nedir? (C3H8)
2. Molekül Formülü: Bir bileşiğin bir molekülünde bulunan atomların gerçek sayılarını gösterir. Bu sayede atomların türü ve sayısı, rahat formülü, elementin % bileşimi bulunabilir. Bir bileşiğin molekül formülünün bulunabilmesi için rahat formülü ve mol hacminin bilinmesi gerekir.
Molekül formülleri rahat formüllerin tam katlarıdır. Kısaca;
(Kolay Formül)n =Molekül Formülü
Sual: Genel formülü CnH2n+2O olan bir bileşiğin 0,2 molü yakıldığında 0,8 mol su oluşmaktadır. Buna gore bileşiğin molekül formülü nedir? ( C3H8O)
Sual: organik bir bileşiğin 0,2 molünü yakmak için 5 mol hava gerekiyor. Oluşan su 14,4g ve CO24H8O2) mol sayısı da suyun mol sayısına eşit olduğuna gore bileşiğin molekül formülü nedir? (C
Sual: C ve H atomlarından oluşan organik bir bileşikte; H atomlarının sayısı C atomlarının iki katıdır. Bileşiğin NK da özkütlesi 2,5g/l olduğuna gore bileşiğin molekül formülü nedir?
Bileşiğin bir molünün hacmi;
2,5x22,4= 56g
(CH2)n=56 ise (12+2)n=56 n=4 ve molekül formülü C4H8 olarak bulunur.
3. Yapı Formülü: Molekül formülleri atomların iyi mi bağlandıklarını göstermez. Atomların birbirlerine bağlanış şekillerini yapı formüllerinden öğreniriz.ORGANİK BİLEŞžİKLERDE İZOMERİ
Molekül (kapalı) formülleri aynı, yapı (açık) formülleri değişik olan bileşiklere izomer bileşikler denir. İzomer bileşiklerin fizyolojik ve kimyasal özellikleri farklıdır. Mesela propil alkol ve metil etil eterin molekül formülleri aynı fakat yapı formülleri, kimyasal- fizyolojik özellikleri farklıdır.
SAFLAŞžTIRMA VE SAFLIK KONTROLÜ
1. KRİSTALLENDİRME:
Saflaştırılacak maddeyi soğukta azca sıcakta çok çözebilen bir çözücü seçilir. En fazla kullanılan çözücüler su, metanol, etil alkol, aseton, etil asetat, petrol eteri ve benzen şeklinde çözücülerdir. Gerektiğinde çözücü karışımları da kullanılabilir. Saflaştırılacak maddenin bu çözücüde yüksek sıcaklıkta çözeltisi hazırlanmış olur. Sıcakken süzgeç kâğıdından süzülerek çözünmemiş maddeler uzaklaştırılır. Gerekirse süzme esnasında hunide ısıtılabilir. Çözelti dinlenmeye ve soğumaya bırakılır. Soğukta çözünürlüğü azca olan madde kristaller halinde ayrılmaya adım atar. Kristalleşme tamamlanınca Buncher hunisinden süzülür. Huni üstüne toplanan kristaller soğuk çözücüyle yıkanır ve kurutulur. Kristalleşme madde istenilen saflığa gelinceye kadar tekrarlanır.
2. SÜBLÜMLEŞžTİRME:
Erime noktasının altında, mühim derecede buğu basıncına haiz katı maddelere uygulanabilen bir saflaştırma yöntemidir. Naftalin, benzoik asit, antrasen, kamfor, hegzaklor etan ve iyot bu yöntemle saflaştırılabilir. Katı madde porselen kapsül içine yerleştirilir. Üstüne ince delikli bir süzgeç kâğıdı konur. Kâğıdın üstüne boyun kısmı cam pamuğuyla kapatılmış huni konur ve erime noktasının altında yavaşça ısıtılır. Süzgeç kâğıdının deliklerinde yükselen buharlar huninin soğuk yüzeyi üstünde kristaller halinde ayrılır.
3. DESTİLLEME, DAMITMA:
Destilleme bir bileşiğin buharlaştırılıp, buharının soğutularak ayrı bir kapta yoğunlaştırılması esasına dayanır. Tek bileşilenli organik sıvının saflaştırılmasına rahat destilleme, kaynama noktası değişik iki ya da daha çok sıvı karışımının ayrılmasına ayrımsal (bölümsel) destilleme, bir çözeltinin kolay uçucu çözücüsünün uzaklaştırılmasına buharlaştırma denir.
Kaynama noktası düşük olan sıvılar atmosfer basıncında, kaynama noktası yüksek olan ya da kaynama noktası sıcaklında bozunan sıvıların düşük tazyik altında sıvılaştırılmasına vakumda destilleme denir.
4. EKSTRAKSİYON:
Herhangi bir sıvı ya da katı madde karışımında bulunan bir yada birkaç maddeyi bir çözücü yardımıyla ayırma işlemine denir. Ekstraksiyon için kullanılacak çözücü, karışımda bulunan maddeler ile tepki vermemelidir. Minik oranda ekstraksiyon ayırma hunisi yardımıyla yapılır. Ekstraksiyon sonucu ayrılmış sıvı destilleme ya da kristallendirme ile saflaştırılır. Laboratuarda Soxhlet aleti yardımıyla katı sıvı ekstraksiyonu yapılır.
5. KROMOTOGRAFİ:
Doğada azca oranda bulunan vitamin, hormon ve pigment şeklinde maddeleri yukarıda bahsedilen yöntemler ile saflaştırmak mümkün değildir. Kromatografi yöntemi, karışımı oluşturan maddelerden biri durağan(durgun) (stationary phase) diğeri hareketli (mobile phase) iki faz sistemi içinde hareket ederken değişik derecelerde adsorpsiyon, dağılma ve iyon değişimine uğrayarak ayrılmaları esasına dayanır. Bu yöntemi ilk kere botanikçi M. TSWETT (1906) tarafınca renkli nebat pigmentlerinin ayrılmasında kullanılmıştır.
KAYNAKLAR:
1. YEMENCİ, Selami; Kimya Lise 3, Başarı Yayınları,
2. BAÇ, Nurettin; Kimya Lise 3, Remzi Kitapevi, 1986 İstanbul
3. COMBA, Cemalettin; Organik Kimya Laboratuarı, MEY, 1999 Ankara
4. ÖKTEMER, Prof. Dr. Atilla; Organik Kimya Ve Uygulaması,MEY, 2001, İstanbul
5. ÖZERİŞž, Prof. Dr. Süheyla; Temel Organik Kimya; Güryay Matbaacılık, 1987 İstanbul
6. UYAR, Prof. Dr. Tahsin; Organik Kimya; Palme Yayıncılık, 1998 Ankara
İnorganik kimya (Anorganik kimya)
İnorganik kimya, (anorganik kimya olarak da bilinir) inorganik, organik olmayan, doğrusu karbon-hidrojen bağları içermeyen bileşiklerin özelliklerini ve kimyasal davranışlarını inceleyen kimya dalı. Anorganik ve organik kimyayı birleştiren organometalik bileşikler, organometalik kimya isminde başka bir dalı oluşturur.
YORUMLAR