ÖZ TDK, Türk Dil Kurumu 1. fel. Bir kimsenin benliği, kendi içsel varlığı, iç, nefis, derun, varoluş karşıtı: Özünü bir mekanda k...
ÖZ
TDK, Türk Dil Kurumu
1. fel. Bir kimsenin benliği, kendi içsel varlığı, iç, nefis, derun, varoluş karşıtı:
Özünü bir mekanda koyup yalnız kalıbını gezdirmişti.” -H. Taner.
2. “Kendine, kendi kendini” anlamlarında birleşik kelimeler türeten bir söz:
Öz eleştiri, öz geçmiş, öz yönetim.
3. Bir şeyin en güçlü ya da kıvamlı kısımı, hülasa, zübde, ekstre:
Karaciğer aslı. Meyve aslı. Mısır aslı.
4. Çıbanların içinde ölmüş dokudan oluşan irinle beraber çıkan parça.
5. zm. Kendi, zat: “Bir od düştü yanar tatlı özüme:
Dünya zindan görünüyor gözüme” -Karacaoğlan.
6. mec. Bir şeyin temel ögesi, künh, zübde: “
Ortalıktaki krizi sebep gösteriyorlar ama aslolan kriz firmanın kendi özünde.” -A. Gündüz.
7. bit. Bitkilerin kök, beden ve dallarının boydan boya ortasında bulunan, hafifçe, gevrek ve pek çok yumuşak bölüm: “
Ağacın çürüğü özünden olur / Yiğidin iyisi sözünden olur” -Halk türküsü.
8. Kan bağı ile bağlı olan, üvey olmayan:
Size öz evladım şeklinde davranacağım.” -A. Kulin
9. İçine, arılığını, saflığını bozacak hiçbir şey karışmamış olan, saf, arı.
TDK, Türk Dil Kurumu
Özünü bir mekanda koyup yalnız kalıbını gezdirmişti.” -H. Taner.
2. “Kendine, kendi kendini” anlamlarında birleşik kelimeler türeten bir söz:
Öz eleştiri, öz geçmiş, öz yönetim.
3. Bir şeyin en güçlü ya da kıvamlı kısımı, hülasa, zübde, ekstre:
Karaciğer aslı. Meyve aslı. Mısır aslı.
4. Çıbanların içinde ölmüş dokudan oluşan irinle beraber çıkan parça.
5. zm. Kendi, zat: “Bir od düştü yanar tatlı özüme:
Dünya zindan görünüyor gözüme” -Karacaoğlan.
6. mec. Bir şeyin temel ögesi, künh, zübde: “
Ortalıktaki krizi sebep gösteriyorlar ama aslolan kriz firmanın kendi özünde.” -A. Gündüz.
7. bit. Bitkilerin kök, beden ve dallarının boydan boya ortasında bulunan, hafifçe, gevrek ve pek çok yumuşak bölüm: “
Ağacın çürüğü özünden olur / Yiğidin iyisi sözünden olur” -Halk türküsü.
8. Kan bağı ile bağlı olan, üvey olmayan:
Size öz evladım şeklinde davranacağım.” -A. Kulin
9. İçine, arılığını, saflığını bozacak hiçbir şey karışmamış olan, saf, arı.
öz ingilizcesi
1. pure, unadulterated, unmixed.
2. genuine, real.
- kardeþ
1. full brother; full sister.
2. paternal half-brother; paternal half-sister.
- konuþmak to speak wisely and to the point.
- Türkçe pure Turkish (Turkish made up largely of words that are etymologically Turkish).
1. pure, unadulterated, unmixed.
2. genuine, real.
- kardeþ
1. full brother; full sister.
2. paternal half-brother; paternal half-sister.
- konuþmak to speak wisely and to the point.
- Türkçe pure Turkish (Turkish made up largely of words that are etymologically Turkish).
YORUMLAR