Yaya isim 1 . Yürüyerek giden kimse: "Halk otomobillerle, kayıklarla, yaya olarak oralara kadar geliyor ve bu ağaçların altı...
Yaya
isim
1 . Yürüyerek giden kimse:
2 . Benzerlerine ayak uydurup ilerleyememiş, gelişememiş kimse:
3 . (zarf) Yürüyerek:
isim
1 . Yürüyerek giden kimse:
"Halk otomobillerle, kayıklarla, yaya olarak oralara kadar geliyor ve bu ağaçların altına dağılıyordu."- A. H. Çelebi.
2 . Benzerlerine ayak uydurup ilerleyememiş, gelişememiş kimse:
"Spor işlerinde yayayımdır. Hele futbol benzer biçimde sporlarla uğraşmadım."- N. Hikmet.
3 . (zarf) Yürüyerek:
"Galiba sen köprüyü bizim benzer biçimde yaya geçmiyorsun."- B. Felek.
Atasözü, deyim ve birleşik fiiller
yaya bırakmak - yaya kaldın tatar ağası
- yaya kalmak
Birleşik Sözler
- yaya çivisi
- yaya geçidi
- yaya kaldırımı
- yaya köprüsü
- yaya yolu
Yaya kaldırımlı yollarda adım atma davranışları nedir?
Yaya kaldırımı olmayan yerlerde uyulması ihtiyaç duyulan kurallar nedir?
Yaya kaldırımı olmayan yollarda ne benzer biçimde tehlikelerle karşılaşırız?
YAYA sıf. ve a.
1. Yürüyerek giden kimse: Bu yol yayalara mahsustur.
2. Yaya geçidi, trafiğe açık yerlerde yayaların geçmesi için ayrılmış kesim. || Yaya kaldırımı — KALDIRIM.
—Ask. Yaya yürüyüş, barışta ve seferde ulaştırma araçlarının yetersiz olduğu, yolların araçlar için uygun bulunmadığı ya da akaryakıt ikmalinin yapılamadığı durumlarda birliklerin araçlara binmeksizin gerçekleştirdikleri intikal hareketi.
—Ask. tar. Yeniçeri ocağı'ndan ilkin OsmanlIlarda Çandarlı Kara Halil Paşa'nın kurduğu devamlı orduya verilen ad (Bk ansikl. böl.). || Yaya başı, Yeniçeri ocağı'n- da cemaat ortalarının komutanı. (En kıdemlileri baş yaya başı diye anılan yaya başılara serpiyade de denir, bunlar 24 akçe yevmiye alır, dış hizmete çıktıklarında kendilerine yılda 25 000 akçelik zeamet derecesinde dirlik ya da yaya beyliği verilirdi. || Yaya beyi, yayaların tımar bölgelerinde maiyetlerinde bulundukları amirlerine verilen ad. (Bunlar dört taneydiler ve yaya sancakbeyine bağlıydılar.)
—Bayınd. Yaya yolu, bir karayolunun yayalara ayrılmış yan departmanı.
♦ be.
1. Yürüyerek, yaya olarak: Biz yaya gideceğiz.
2. Yaya kaldın tatar ağası, güvenilmiş olduğu kişilerden beklediği yardımı görmeyen ya da istediği başarıyı elde edemeyen kimseler için söylenir. || Yaya kalmak, kendisine meydana getirilen yardım kesilince işini yapması imkansız duruma düşmek ya da bir işte bir başına kalmak.
—ANSİKL. Ask. tar. Yayalar piyadegân diye de anılır, kendilerine ikişer akçe yevmiye verilir, sefer bitince memleketlerine dönerek tarımla uğraşır, devlete hiçbir vergi ödemezlerdi. Atlı olan yaya sınıfı askerlerine müsellem" denirdi. Yayalar, Yeniçeri örgütü kurulduktan sonrasında, eyalet askeri olarak varlıklarını korudular ve kendilerine ocak biçiminde tımar verildi; sefer esnasında kendilerin yol açma, köprü ve kaleleri onarma benzer biçimde geri hizmetlerde çalıştırıldılar; gerektiğinde kıyılardaki kalelerde muhafız olarak vazife yaptılar. Ocak biçimindeki tımarları önceleri (1590) yirmişer, sonraları (1670) otuzar kişilik gruplar içinde paylaşılırdı. Ocakların her birinde beş eşkinci vardı, geri kalanlar yamak idi. Her yamak bir sefer için eşkinciye elli akçe vermek zorunda olduğundan bunlara eHici de denirdi. Sefer esnasında yamaklar kalelerde kalır, eşkinciler ise göreve giderlerdi.
1. Yürüyerek giden kimse: Bu yol yayalara mahsustur.
2. Yaya geçidi, trafiğe açık yerlerde yayaların geçmesi için ayrılmış kesim. || Yaya kaldırımı — KALDIRIM.
—Ask. Yaya yürüyüş, barışta ve seferde ulaştırma araçlarının yetersiz olduğu, yolların araçlar için uygun bulunmadığı ya da akaryakıt ikmalinin yapılamadığı durumlarda birliklerin araçlara binmeksizin gerçekleştirdikleri intikal hareketi.
—Ask. tar. Yeniçeri ocağı'ndan ilkin OsmanlIlarda Çandarlı Kara Halil Paşa'nın kurduğu devamlı orduya verilen ad (Bk ansikl. böl.). || Yaya başı, Yeniçeri ocağı'n- da cemaat ortalarının komutanı. (En kıdemlileri baş yaya başı diye anılan yaya başılara serpiyade de denir, bunlar 24 akçe yevmiye alır, dış hizmete çıktıklarında kendilerine yılda 25 000 akçelik zeamet derecesinde dirlik ya da yaya beyliği verilirdi. || Yaya beyi, yayaların tımar bölgelerinde maiyetlerinde bulundukları amirlerine verilen ad. (Bunlar dört taneydiler ve yaya sancakbeyine bağlıydılar.)
—Bayınd. Yaya yolu, bir karayolunun yayalara ayrılmış yan departmanı.
♦ be.
1. Yürüyerek, yaya olarak: Biz yaya gideceğiz.
2. Yaya kaldın tatar ağası, güvenilmiş olduğu kişilerden beklediği yardımı görmeyen ya da istediği başarıyı elde edemeyen kimseler için söylenir. || Yaya kalmak, kendisine meydana getirilen yardım kesilince işini yapması imkansız duruma düşmek ya da bir işte bir başına kalmak.
—ANSİKL. Ask. tar. Yayalar piyadegân diye de anılır, kendilerine ikişer akçe yevmiye verilir, sefer bitince memleketlerine dönerek tarımla uğraşır, devlete hiçbir vergi ödemezlerdi. Atlı olan yaya sınıfı askerlerine müsellem" denirdi. Yayalar, Yeniçeri örgütü kurulduktan sonrasında, eyalet askeri olarak varlıklarını korudular ve kendilerine ocak biçiminde tımar verildi; sefer esnasında kendilerin yol açma, köprü ve kaleleri onarma benzer biçimde geri hizmetlerde çalıştırıldılar; gerektiğinde kıyılardaki kalelerde muhafız olarak vazife yaptılar. Ocak biçimindeki tımarları önceleri (1590) yirmişer, sonraları (1670) otuzar kişilik gruplar içinde paylaşılırdı. Ocakların her birinde beş eşkinci vardı, geri kalanlar yamak idi. Her yamak bir sefer için eşkinciye elli akçe vermek zorunda olduğundan bunlara eHici de denirdi. Sefer esnasında yamaklar kalelerde kalır, eşkinciler ise göreve giderlerdi.
Kaynak: Büyük Larousse
YAYAN be.
1. Yürüyerek, yaya olarak: Oraya kadar yürüyerek gidilir mi asla, bir otomobile binelim.
2. Yürüyerek yapıldak, yalınayak ve yürüyerek: Yürüyerek yapıldak yollara düşmüş.
♦ sıf.
1. Yaya yürüyen: Önde beş atlı, arkada on beş yirmi kadar yürüyerek vardı.
2. Herhangi bir mevzuda bilgiden yoksun: O bu mevzularda pek yürüyerek.
1. Yürüyerek, yaya olarak: Oraya kadar yürüyerek gidilir mi asla, bir otomobile binelim.
2. Yürüyerek yapıldak, yalınayak ve yürüyerek: Yürüyerek yapıldak yollara düşmüş.
♦ sıf.
1. Yaya yürüyen: Önde beş atlı, arkada on beş yirmi kadar yürüyerek vardı.
2. Herhangi bir mevzuda bilgiden yoksun: O bu mevzularda pek yürüyerek.
Kaynak: Büyük Larousse
yaya ingilizcesi
1. (a) pedestrian.
2. (someone) who goes on foot.
3. (going somewhere) on foot.
- býrakmak /ý/ to leave (someone) in the lurch.
- geçidi
1. pedestrian crossing, crosswalk.
2. footwalk (on a bridge).
- kaldýrýmý sidewalk, Brit. pavement.
- kalmak to be left in the lurch; to be left sitting high and dry.
1. (a) pedestrian.
2. (someone) who goes on foot.
3. (going somewhere) on foot.
- býrakmak /ý/ to leave (someone) in the lurch.
- geçidi
1. pedestrian crossing, crosswalk.
2. footwalk (on a bridge).
- kaldýrýmý sidewalk, Brit. pavement.
- kalmak to be left in the lurch; to be left sitting high and dry.
yürüyerek
zarf
1 . Yürüyerek:
"Ben oraya kadar yürüyerek gidemem"Gurbetten memlekete yürüyerek dönülmezdi."- Ö. Seyfettin.
2 . ödat Yaya yürüyen:
"Genç atlı ve yürüyerek yaşlanmış uzaktan uzağa seslendiler."- Y. K. Beyatlı.
3 . ödat, mecaz Bilgisiz.
Birleşik Sözler
yürüyerek yapıldak
zarf
1 . Yürüyerek:
"Ben oraya kadar yürüyerek gidemem"Gurbetten memlekete yürüyerek dönülmezdi."- Ö. Seyfettin.
2 . ödat Yaya yürüyen:
"Genç atlı ve yürüyerek yaşlanmış uzaktan uzağa seslendiler."- Y. K. Beyatlı.
3 . ödat, mecaz Bilgisiz.
Birleşik Sözler
yürüyerek yapıldak
yürüyerek ingilizcesi
1. (going somewhere) on foot.
2. uninformed, not very knowledgeable (in a particular subject).
- yapýldak bare-footed and traveling on foot.
1. (going somewhere) on foot.
2. uninformed, not very knowledgeable (in a particular subject).
- yapýldak bare-footed and traveling on foot.
Yaya kaldırımlı yollarda adım atma davranışları nedir?
Yaya kaldırımı olmayan yerlerde uyulması ihtiyaç duyulan kurallar nedir?
Yaya kaldırımı olmayan yollarda ne benzer biçimde tehlikelerle karşılaşırız?
YORUMLAR