" Bugüne dek hangi işe el attıysa başarıya ulaşmış olmuştu. Bundan böyle elden ayaktan düşmeden ticaretten elimi eteğimi çekeÂceğim di...
"Bugüne dek hangi işe el attıysa başarıya ulaşmış olmuştu. Bundan böyle elden ayaktan düşmeden ticaretten elimi eteğimi çekeÂceğim diyordu. Onun evine döndüğü saatlerde el ayak çeÂkilir, ortalıkta kimsecikler kalmazdı. Kendisiyle beraber tam 50 kişinin ekmek kapısı olan bu atölyeyi el altından elden çıkarmak istiyordu. Çalışanlar atölyenin el değiştireceğini öğrenirlerse çok üzülürlerdi. Kaç kez dilinin ucuna gelmeÂsine karşın çalışanlara işyerini kapatacağını söylemedi, dilini tutmayı bildi."
Bu parçada "el" ve "dil" sözcükleriyle oluşturulmuş bir sürü deyime yer verilmiştir. Bu deyimleri inceleyerek deyimlerin özelliklerini çıkarabiliriz.
Deyimler dilin incelikleri, güzellikleridir. Deyimleri bilinÂmeden, bir dil tam olarak öğrenilmez.
Deyimler aniden çok sözcüğün, çoğu zaman lügat anlamından uzaklaşarak oluşturduğu etkisinde bırakan, çekici söz kalıplarıdır.
Türkçe, deyimleri yönüyle oldukça zengindir:
"Abayı sermek, abbas yolcu, açığa vurmak, ileriyi düşünerek ılımlı davranmak, ismini koymak, ağız birliği etmek, ağaca çıksa pabucu yerde kalmamak, ağzını havaya açmak, akıntıya kürek çekmek, Akıllınız kim? -Öndeki zincirli, az günün adamı olmamak, ustamın ismi Hıdır, elimden gelen buÂdur, bana mısın dememek, Batman çakıla karıştı, bana ait oğlum yapı okur, döner döner gene okur, hem nalına, hem mıhına, biti kanlanmak, bostan korkuluğu, güllabiÂcilik etmek, koydunsa bul, mürekkebi kurumadan..."
Iyi mi kullanıldığını bilmediğiniz deyimlerin eş anlamlılarını sözlükten ya da deyimler sözlüğünden öğrenmelisiniz.
Türkçedeki Deyimlerin Özellikleri (Örnekli Ifade)
** Deyimler aniden çok sözcükten oluşur, tek kelimelik deyim olmaz.
** Deyimi oluşturan kelimelerin minimum birisi, kimi vakit hepsi lügat anlamından uzaklaşır.
"Üye çoğa bakmamak, iştahı kapanmak, iş tutmak, iş inada binmek, hesap görmek..." şeklinde deyimlerde bir sözcük gerçek anlamından uzaklaşmıştır.
Şžu deyimlerde ise deyimi oluşturan sözcükler bütünüyle gerçek anlamından uzaklaşmıştır:
"Patavatsızca konuşmak, dirsek çevirmek, anasının gözü, çantaÂda keklik, dudak bükmek, bir kapıya çıkmak, göz kulak olmak, gün görmüş, yarım ağızla..."
** Deyimler kalıplaşmış sözlerdir. Deyimi oluşturan sözcükÂlerin bölgeleri değiştirilemez. Kelimelerin yerine başka sözcükler de getirilemez.
"Dört elle sarılmak" bir deyimdir. İnsanın dört eli olmaz, dört yerine iki getirilmeli denmez.
Deyim "kızım sana söylüyorum, gelinim sen dinle" biçiÂmindedir. Bu deyimde "kızım" ile "gelinim" sözcüklerinin bölgeleri değiştirilemeyeceği şeklinde, "kızım" yerine "oğlum", "gelinim" yerine de "damadım" sözcüğü getirilemez.
** Kısa ve özlü sözlerdir.
** Deyimlerin büyük kısımı söz öbeği biçimindedir, az sayıda deyim ise tümce durumundadır:
* Boyun bir karış uzadı.
* Atsan atılmaz, satsan satılmaz.
* Ağa diyeyim sana, yağın bulaşsın bana.
* Ismi çıkmış dokuza, inmez sekize.
* Akıl dağıtılırken değirmene karpuz öğütmeye gitmiş.
* Ayaz oldu, bulut oldu; geçen günler ümit oldu.
** Deyimler, kullanıldığı cümleye nazaran çekim ekleri alabilir:
"Akıl almamak" deyimi, "Burada olanları aklım almıyor." şeklinde kullanılabilir.
"Gözü tutmamak" deyimi "Bu adamı gözüm tutmadı." biçiÂminde kullanılabilir.
** Deyim durumundaki sözler bir kaide ya da yargı bildirmez. Deyimler, fakat bir cümlenin, bütünün içinde kıymet taşır. Başka hiçbir söz söylemeden kullanılacak "Delinin eline sopa verdik." biçimindeki bir deyim yalÂnız başına bir mana bildirmeyecektir. Atasözleri kaide ya da yargı bildirir, deyimler bildirmez:
"Borçtan korkan, kapısını büyük açmaz." sözü bir atasözüdür, kaide bildirir.
"Kedi olalı bir fare tuttu." sözü ise bir deyimdir; herhangi bir netice, kaide bildirmez.
** Deyimler genel olarak mecazlı sözlerdir. Sınırı olan sayıda deyimde ise mecaz yoktur, bu tür durumlar gerçek anlamlıdır:
* Yükte hafifçe, pahada ağır
* Kimi kimsesi yok
* Aramakla ele geçmez
* Büyük bölümü gitti, azı kaldı.
* Dosta düşmana karşı
* Dili olsa da söylese
* Hem suçlu, hem kuvvetli
* Para ile değildir, sıra ile
* Kırklara karışmak (Ortalarda görünmez olmak)
** Deyimler ulusal kalite taşıyan sözlerdir; toplumun yaşam tarzından, inançlarından, geleneklerinden izler taşır.
Alt tarafta sıralanan deyimler Türk toplumunun geleneklerini, inanışlarını yansıtır:
* Ayda yılda bir namaz, onu da şeytan komaz. (Hayırlı bir iş yapmaktan caymak)
* Mezar suali (Usandırıcı sorular sormak)
* Tuz ekmek hakkı (iyiliklerini görmüş olduğu kişiye duyulan duygusal borç)
* Ağzından yel alsın. (Fena olasılık gerçekleşmesin)
* Zemzemle yıkanmış olmak (Ötekine nazaran çok iyi)
** Deyimi oluşturan kelimelerin yabancı karşılıklarını bularak deyimleri başka dile çevirmek mümkün değildir. Ulusal özellikler taşıyan deyimlerde bu vaziyet asla mümÂkün değildir.
"Ayasofya'da dilenip Sultanahmet'te sadaka vermek" deyimini başka bir dile iyi mi çevirebiliriz?
Gerçek anlamlı deyimlerin yabancı dillere çevrilme şansı vardır.
"Geri dönmek" ya da "geri kalmamak" deyimleri başka bir dile çevrilebilir; ama "nazar değmesin" deyimi bir başka dile çevrilemez.
Örnek Sual: (1998-ÖYS)
---yapılmış hiçbir şeye tahammülüm yok; işte, yemekte, özetlemek gerekirse her şeyde.
Yukarıda boş bırakılan yere aşağıdakilerden hangisi getirilirse bu sözleri "her şeyde kusursuzluk arayan" bir kişinin söylediği anlaşılır?
A) Ikına sıkına
B) Vakitli vakitsiz
C) Bir çırpıda
D) Ucu ucuna
E) Yarım yamalak
Yanıt: E
Örnek Sual: (1994-ÖSS)
Hemen aşağıdaki cümlelerin hangisinde deyim açıklamasıyla beraber verilmiştir?
A) O gün şafak sökerken uyanmış, yola çıkmak suretiyle hazırlanmıştı.
B) Şžimdilik sabrediyor, zamanı erişince her şeyi ortaya dökÂmeyi düşünüyordu.
C) Hepimiz aynı mesele üstünde düşünüyordu, ama asla kimse onu açıkça dile getirmiyordu.
D) Ona, en fazla duyarlık gösterdiği yönden hücum etmiş, onu can evinden vurmuştu.
E) Bu duruma hakikaten çok üzülüyordu ama elinden hiçbir şey gelmiyordu.
Yanıt: D
YORUMLAR