Semai nedir semainin özellikleri nedir? Semai kahvelerinde neler yaşanırdı. Engel yarışmalarına da örneklerin verildiği yazımız. Klasik Türk...
Semai nedir semainin özellikleri nedir? Semai kahvelerinde neler yaşanırdı. Engel yarışmalarına da örneklerin verildiği yazımız.
Klasik Türk müziğinde iki rahat usulden herhangi birine «semai» denir. Bu usul üç zamanlıdır; İki semai art arda gelirse altı zamanlı bir usul teşkil eder, buna «yürük semai usulü» denir.
Klasik Türk müziğinin en tanınmış şekillerinden birisi de bu ismi taşır. Semai, dindışı, sözlü (güfteli) bir şekildir. 2 mısra arka arkaya okunursa «Nakış Semai» denir. Semailer, «ağır semai», yürük semaî» diye ikiye, her iki biçim de bir sürü çeşitlere ayrılır. «Saz semaisi» ise, klâsik Türk müziğinin ünlü bir saz müziği şeklidir. 10/8’lik «aksak semai» usulü ile bestelenir; 4 hane (bölüm) olur.
Semai Kahveleri
Semai, Türk halk şiirinde, genel olarak, sekizli hece vezniyle, koşma şeklinde söylenen, kendisine mahsus bestesi olan bir nazım şeklidir. Halk şiirinin diğeri şekillerinin az çok kent dışı, pasto ve bakir bir havası bulunmasına karşılık semai, kent hayatına katılmış, gene de geniş halk yığınından ayrılmamış, az da olsa yazılı edebiyatın tesirinde kalmış halk şairlerinin deyişleriidr.
XVIII. yüzyıldan sonrasında bu tip halk şairlerinin toplandıkları bölgelere «semai kahveleri» denilmiştir. Semai kahvelerine Rumeli ve Anadolu’nun bir takım büyük merkezlerinde de raslan-makla birlikte, bu tür şeyler bilhassa İstanbul’da gelişmiş, ehemmiyet kazanmışlardır.
Semai kahveleri, diğeri kahvelerden farklıydı. Buralarda, az çok kumar niteliği taşıyan oyunlara rağbet edilmezdi. Akşamları, dinlence günleri mahalle halkı gelip birer köşeye otururlar, çay, kahve, nargile içerek saz şairlerinin yeni eserlerini zevkle dinlerlerdi. Şairlerin büyük bölümü eserlerini bir müzik aletinin eşliğinde söylerdi. Bunlara kahvenin en özenli yeri ayrılırdı. Bu köşelere renk renk kâğıtlar, işlemeli çevreler, yaldızlı yapma çiçekler asılırdı.
Semai kahvelerindeki bu sanat yaşamı, genel olarak, üç şekilde kendini gösterirdi:
1 — Aşıklar (saz şairleri) alaturka müzikteki fasıl ekibi benzeri toplu halde darbuka, tambura, zillimaşa eşliğinde maniler, semailer, destanlar okurlardı.
2 —«Muamma» denilen manzum bilmeceler düzenlenirdi. Muammalar, ya dörtlükler, ya da beyitler halinde, büyükçe bir kâğıda İri harflerle yazılıp kahvenin bir köşesine asılırdı. Kömürle, tebeşirle direkt doğruya duvara da yazılırdı. Bu tarz şeyleri çözenlere, ya belirgin bir para armağanı, ya da yazma, mendil, dönem, çubuk… şeklinde hediyeler verilirdi. Bazan çözülemiyen bir muamma haftalarca yerinde kalır, meraklılar, tertipliyene hediyeler vererek bunun ne işe yaradığını öğrenirlerdi. Meselâ gülle zambak şu şekilde muamma haline konurdu:
İpekböceği de şu şekilde anlatılırdı:
3 — Engel yarışmaları yapılırdı. Bu yarışmalar çok heyecanlı olurdu. Şairlikte iddialı kişiler, ya da rakîp kahvelere mensup kimseler, ya teker teker, ya da kişilik iki ekip halinde karşı karşıya geçip birbirlerini mat etmeye çalışırlardı. Ilkin bir taraf başlar, ortaya cinaslı bir kelime atıp arkasından bu durumu geliştiren bir engel söylerdi. Buna «bağlamak» denirdi. Karşı taraf, hemen aynı cinas ve kafiyeyle bir engel düzmek zorundaydı. Buna da «çözmek» denirdi. Maniyi çözen taraf, bu sefer kendisi bağlar, karşıdaki çözerdi. Bu karşılıklı yarışma, şairlerin ustalıklarına nazaran uzayıp gider, belirgin bir süre içinde rakibinin bağladığını çözemeyen taraf yenilmiş sayılırdı. Örnek olarak, bağlayan taraf:
diye başlar, karşı taraf:
mısralariyle çözer, derhal arkasından:
beytini bağlar, diğeri taraf bu durumu:
diye çözerdi. Sonunda bir taraf çözemez hale erişince kazananın taraflıları büyük luk gösterileriyle kendi aşıklarını överlerdi.
Semai kahvehaneleri, XX. yüzyılın başlarına kadar devam etmiş, bu tarihten sonrasında, çağımızın değişim gösteren zevkleri, yaşam şartları yüzünden, yavaş yavaş ortadan kalkmıştır.
YORUMLAR