KAYIT 121 İnşALLAH hepimizin ruyâsına Resûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem girer. Yalnız girdiği zaman da katiyyen bunu kimseye söylemeyin...
KAYIT 121
İnşALLAH hepimizin ruyâsına Resûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem girer. Yalnız girdiği zaman da katiyyen bunu kimseye söylemeyin, aynanın buğusunu bozarsın.
Kaymağa teşekkül etmiş üzerindeki kâsedeki sütten çalamazsın oğlum, bir yerini bozacaksın muhakkak, farkına varırlar. Söyleme de gönlünün üzerindeki kesilen kaymağı bozma!..
İkinci Sultan Murad, Edirne de sarayında, İstanbul fethedilmemiş.
Şimdi hatırıma geldi. Sarayında oturur. Hacı Bayramı Velî hazretleri de misafiri.
Şehzâde Mehmet de beşikte oğlum. Hazreti Fâtih, Murad’ın oğlu ya, beşikte. “Ved ved ved!” ediyor, 8-10 günlük.
İkinci Murad sohbet esnâsında Hacı Bayrâmı Velî hazretlerine: “Şeyhim demiş. ALLAH’ın izni ve erenlerin himmeti ile İstanbul’u almak istiyorum!” demiş. “Büyük Babam Yıldırım Beyazıd, Amcam Mûsâ Çelebi ve ben bu işe teşebbüs ettik, ettik ama alamadık” demiş. “Gönül edin de himmet edin de, bu şehri alayım” demiş.
Koskoca Murad, Hacı Bayrâmı Velî’den istimdad ediyor.
Yaa oğlum bir velî şöyle yaparsa, ordular mordular dünyâlar fışkırır.
“Arşı kursî ister isen gir velînin kabzına
Arşı kursîden geniştir bir velînin âyesidir” demiş herif.
Eski pâdişahlar, etrâfında o büyük velîleri toplarlardı.
İstanbul velîlerle, bütün harbler velîlerle şey edilmiştir, kazanılmıştır.
Hacı Bayrâmı Velî, bir an şöyle gözünü yumuvermiş. Nereye yumuyor?
Cep Defterine bakıyor oğlum, Hâtıra Defterine bakıyor.
Sonra tatlı ve ışıltılı bakışlarıyla Sultan Murad’ı şöyle bir bakarak okşamış. “Şevketlum demiş ALLAH’ın bildiğini senden saklayamam. Bu şehri sen alamayacaksın!” demiş.
“Bunu ben de göremeyeceğim demiş. Lâkin bu şehri beşikteki mubârek Şehzâdenle aha şu benim yanımdaki Molla Akşemseddin alacaktır!” demiş. “Her şeyin belli bir vakti vardır, beklemek gerek şevketlum.” demiş.
Onun için Aziz Cemâat ALLAH inanmış gönüllerin îman zevkinden kazanacakları halleri, farz kıldığı ibâdetlerde depo Etmiştir.
Feyz isteyen, ibâdetlere koşmalıdır.
Hani demin de söyledim bâzı ağızlardan çıkıyor:
“Bizim için ibâdetlere lüzum kalmamıştır Efendim. Çünkü ibâdetler insanı HAKK’a ulaştırıcı şeylerdir, benim gönlüm temizdir!” Şudur budur. “Biz HAKK’a erdik HAKK ile berâberiz!”
Bu söz yalandır oğlum, ibâdetten müstağni kalacak hiçbir makam yoktur. İbâdet ancak insan öldükten sonra biter.
İşte vaktâki günü geldi, İstanbul muhasara edildi.
Hazreti Resûlullah Efendimizin Hadisi var: “Leteftahannel kostantiniyye vele ni’mel emîru emîruha Vele ni’mel ceyşe zâlikel ceyşu”
Leteftahanne, Arapça’da bir siğa vardır istikbal siğası ama “katiyyetle fethedilecek” demektir. Leteftahannel muhakkak alınacaktır.
“Leteftahannel kostantiniyye vele ni’mel emîru emîruha”
Oraya giren ne mubârek Emirdir. “Vele ni’mel ceyşe zalike’l- ceyşu” Oradan geçen asker de ne mubârek askerdir.
Cenâb-ı peygamber haber veriyor, 700 seneden evvelden haber veriyor.
Hazreti Fâtih Muhasara ediyor 21 yaşında etrâfında muhafızları görünmeyen muhafızları, görünen muhafızları, Velîyyullahların Âyetleri okumaları yaaaa…
Muhasara, muhasara ahaaa, düşmüyor İstanbul. İstanbul bir türlü düşmüyor.
Şurada bir malzeme vereyim size.
ALLAH’ı sevmek, idrakten doğar. İdrak olunan şeylerdeki kemâle gönül akıverir idrak eden.
İnsandaki idrak cihazları anlama cihazları muhtelif olduğu için her idrak cihazının kendine mahsus meylettiği şeyler vardır.
Hepisinin birleştiği biricik sevgi de ALLAH Sevgisidir.
ALLAH Sevgisinin ALLAH’ı sevmek değil sevgi, ALLAH’ın kendisi sevgidir.
El Vedûd, ALLAH’ın bir Esmâsıdır. Vedûd, sevilen demek, seven demek. ALLAH’ın kendisi kendiliğinden sevilir.
İnsan, iyi dikkat edin; çocuğunu, malını, işini, sıhhatini, hayâtını sevmesi fıtrî bir yaradılış îcâbıdır.
Bunu yapmak için tahsile lüzum yok, hayvan bile kendi, kedi bile aldı mı ciğeri başkasına vermiyor.
Bunlar fıtrî, bunlara tahsile lüzum yok gayrete de lüzum yok.
Fakat ALLAH’ı sevmek fikri, muhakeme usûlu ile hâsıl olur.
İşte Fâtih, bu malzeme ile yoğrulmuş beşikten beri, Hacı Bayrâmı Velî irtihal-i dâr-ı cennetinden sonra yetiştiriyor onu.
Görünmeyen tekneye koymuş şeyi Fâtih’i, görünmeyenlerle ruhânî ellerle yoğuruyor Fâtih’i.
Fâtih 7 tâne lisan bilirdi, 21 yaşında, … vardır.
Fâtih kuşkulanıyor çağırıyor hocayı: “Hoca diyor burayı ne zaman alacağız bunu ne kadar hücum ettimse, 10.000 kişi kırmışsam diyor düşmandan geriye kalıyor 5.000 kişi, beş bin kişi daha çok mukâvemet ediyor!” diyor “Şaşırıyorum ben buna!” diyor.
“Halbuki bir insan yoruldukça daha çalışamaz değil mi bu heriflere ne oldu?” diyor.
“Bu kadar tahrîbat ettiğimiz halde ertesi günü daha kuvvetli hücum ediyorlar bize!”
“Şevketlum!” diyor. Onların yine hâtıra defterini açıyor ordan gizli câsusluk telsiziyle konuşuyor şey, Akşemseddin Hazretleri.
Şehirde meşhur Şeyh Maksud’un Halîfelerinden el Vedûd, Yâ Vedûd Sultan, El Vedûd Sultan diye bir evliya var şeyde Bizansta, vazîfeli gelmiş o da.
Hasta çok yaşlı duâsı şu: “Yâ İlâhî ALLAH’ım bu güzel şehrin İslâm’ın olduğunu gördüğüm an benim canımı al!” diyor.
“Yâni şehir zaptedilmeden beni düşman içinde öldürme Yâ RABBi!” diyor, Bizanslı olan bu El Vedûd Sultan. Eeee tabi Cenâb-ı ALLAH bu duâsını kabul eder.
Ya şöyle yapacak, Cenâb-ı ALLAH biliyor İstanbul’un fethedileceği târihi değil mi? Biliyor!.
Yâ Vedûd’un ölümünü de biliyor? Onu da biliyor!
Bakıyor listesine Yâ Vedûd felan günü ölecek, eee İstanbul da şu kadar gün sonra fethedilecek, eee ben bunun duâsını kabul etmesem bu gün fethedilirse bunun daha ondan evvel ölecek.
“İstanbul fetledilmeyecek ulan ben burada bir oyun oynayayım” diyor.
“Cırrıt!” çekiyor ipi Fâtih’e diyor: “Sen dur hele daha ağam daha 40 gün daha var onun ömrüne o güne kadar sen burayı fethedemeyeceksin! Durduruyor.
Tabi bunu Akşemseddin Hazretleri anlıyor onların telsizleri var şey gizli teşkilatı var.
“Şevketlum” diyor “Bizans kalesinde ALLAH’ın sevdiği bir zât var, ömrü bitmeden şeye giremeyeceğiz!” diyor.
“Daha 40 gün daha fetih gecikiyor” Akşemseddin Hazretleri.
Şimdiki gibi “Ne saçma böyle lakırtı mı olur” diyen yok.
“Peki Şeyhim!” diyor.
29 Mayıs sabahı, bir gün evvelden iki gün oruçlu millet sabah namazını 600.000 kişi kıldıktan sonra: “ALLAH! ALLAH!” diye saldırıyor.
Önde Fatih, şeyde değil, yer altı kulubesinde değil, gedik açılıyor askerler giriyor.
O anda Yâ Vedûd Sultan rûhunu teslim ediyor.
Şehir karmakarışık, bir bağırtı uğultu. Bildiğimiz tarihi şeyler...
Nihâyet bir gün aradan 3-4 gün geçtikten sonra Hazreti Fâtih, Cumâ Namazı için Ayasofya’ya gidiyor, temizlettiriyorlar.
Ayasofya’ya girerseniz güney-batı kısmında bir direk vardır direk “Terleyen Direk” diye. “Terleyen Direk” diye bir direk vardır.
Elini sokarsın oraya terler bu direk bütün hastalıklara iyi gelir, o zaman da var. Namaz kılıyor o terleyen direğinin yanına gittiği zaman hazreti Fâtih böyle birden duruyor. Gözüne bir nur görünüyor bir nur.
Yanında 70 kadar ulemâ, Akşemseddin Hazretleri de olduğu halde bu târihe geçmiştir.
Böyle yanaşıyorlar ki bir nur, nûrun içinde bir tabut hazırlanmış, bir cesed var nûrun içinde, böyle seyrediyorlar.
Üzerinde cesedin böyle pembe renkte “Yâ Vedûd” yazıyor, ya Vedûd Sultan orda.
Hemen Fâtih: “Bunu alın!” diyor. “Guslettirilsin” felan.
Üzerinde yine bir yazı: “merhum magsuldur” diyor.
“Hemen defnedin!” “Yıkanmıştır” diyor. “Yıkanmıştır ALLAH tarafından guslü yaptırılmıştır!.”
Fâtih emrediyor, herkes omzuna alıyorlar.
Sultan Ahmed Meydanı’na çıkıyor bir fırtına bir rüzgâr bütün cemâatı kendiliğinden aşağıya doğru çeviriyor bunları, Gülhâne Parkına doğru.
Haydiii bunlar doğru gidiyorlar oraya, sanki birisi götürüyor.
Ya Vedûd Sultan götürüyor onları zorunan omzunda olanları, pâdişah madışah felan geliyorlar Eminönü’ne.
Eminönü’ne geliyor ki, bunlar oğlum saçma değil saçma değil İslâmlarla konuşuyorum inanmayan gider Hazîne Müzesinde Tomar-ı Humayun’u açar okur.
Bir kayık, ne küreği var ne adamı var.
Fâtih diyor ki: “Girin içine!” diyor. Fâtih de giriyor içine.
Bu devletin arşivinde yazıyor oğlum arşivinde aklına sığmayanlar: “Bu nasıl olur?”
Bu olmaz tabi, senin aklın için olmaz, benim aklım için olur.
Kayığa biniyorlar o büyük kayığa, kayık küreksiz müreksiz hadi Haliç’e doğru yol alıyor.
Devletin arşivinde yazıyor Hoca Efendinin kafasından uydurma değil bu oğlum.
Geliyor bir yerde duruveriyor yanaşıyor kıyıya kayık.
Çıkıyorlar oraya cenâzeyi alıyorlar Ayvansaray’da.
Sanki içindeki Yâ Vedûd Sultan şeyi cenâzeyi taşıyanları idâre ediyor.
Gidiyorlar bakıyorlar ki bir mezar kazılmış, hazır orda!
“Bu olur mu?”
Vallâhi de olur billâhi de olur. Resûlullah beni şefaatından mahrum etsin ki olur.
Nasıl olmazmış, ben yenisini bunların görüyorum, neler olmaz.
Defnetmişler oraya. Namazı kılınmış, orda defnedilmiş.
İşte orda Ayvansaray’da orda bir Yâ Vedûd Câmii ve Çeşmesi vardır.
Câmisi yapılmıştır, Yâ Vedûd Sultan orada yatar.
Büyük bir Velîdir İstanbul’a gittiğiniz zaman…
Hattâ orası Harb-i Umûmi’den sonra mutâreke devrine kadar Yâ Vedûd İskelesiydi ora, değiştirdiler ismini Ayvansaray iskelesi oldu.
Onun için o büyüklerin etrâfında neler vardır neler vardır…
Sen kubbenin altını boş mu sanıyorsun?
“Evliyâyı tahte kubâbi la ya'rifûhum ğayri”
Âmiiiin!
ALLAHumme salli alâ MuhaMMedin ve alâ âli MuhaMMed!
Subhâneke Yâ allam, taaleyte Yâ Selâm, Ecirnâ mine’n-nâr ve bi affike Yâ Mûcir.
ALLAHumme ente’l-Mennân bedîu-s semâvâti ve’l-ardı ze’l-celâli ve’l-ikrâm.
Ya Hayyu ya Kayyum. Ya ALLAH celle celâluhu!
Ya İlahî Ümmet-i MuhaMMedi Her türlü âfât-ı belâiyye, âfât-ı semâviyye, âfât-ı araziyyeden, düşman salvetinden Sen muhafaza buyur Yâ RABBi!
Îcâb ettiği zaman ordumuzu dâimâ Mansur-u Muzaffer eyle Yâ RABBi!
Memleketimize kıtlık Gösterme Yâ RABBi!
Mîdemize ve bütün mü’minlerin evimize çoluğumuza çocuğumuza helâl lokma nasîb-i müyesser Eyle Yâ RABBi!
Diğer İslâm milletlerini her türlü âfât-ı belâiyyeden Koru Yâ RABBi!
Ahrete geldiğimiz zaman bize mezarda, Münkir ve Nekir Meleklerinle iltifat nasîb Eyle Yâ RABBi!
Son nefesimizde ki buyurun: “Eşhedu en lâ ilâhe illâllah ve eşhedu enne muhaMMeden abduhu ve Resûluhu” kelimesi ile çene kapamak nasîb-i müyesser Eyle Yâ RABBi!
Ahirete intikal ettiğimiz zaman, Rûz-u Mahşerde Resûlu Ekrem Nebiyyi muhterem Sallallâhu aleyhi ve Sellem Efendimizin güzel yüzünü görmek, elinden öpmek nasîb-i müyesser Eyle Yâ RABBi!
Bizi cehennem azâbından Koru Yâ İLÂHÎ!
Lillâhi’l-Fâtiha.[fb_vid id="10152814313299751"]
YORUMLAR