Göğüs Hastalıkları Göğüs hastalıkları , bilhassa akciğerlerin pnömoni, plörezi, tüberküloz, bronşektazi, akciğer kanserleri, plevr...
Göğüs Hastalıkları
Dahili tıp bilimlerine bağlı bir anabilim dalıdır.
Amfizem, ampiyem benzer biçimde hastalıklarda bu gruptadır.
Kaynak:Vikipedi
Göğüs Ağrıları-sancıları
Samsun Göğüs Hastalıkları Hastanesi - Samsun
Göğüs Nedir?
pnömoni
Zatürre ya da tıptaki adıyla pnömoni, bir ya da akciğer lobunun iltihaplanması şeklinde ortaya çıkan, daha çok ufak çocuklarda, ileri yaştakilerde ve kronik bir hastalığı bulunan kişilerde daha ağır seyreden ve kimi zaman ölümle sonuçlanabilen alev ateş bir hastalıktır. Genel anlamda kış aylarında görülen bu hastalıkta akciğerlerde bulunan hava kesecikleri iltihaplı bir sıvıyla usd. Akciğerlerin görevi olan oksijen alış veriş işlevi bozulur ve bundan dolayı kanda oksijen düzeyi azalır.
Plörezi
Plörezi ya da zatülcenp, akciğeri çevreleyen akciğer zarının (pleura) iltihaplanmasıdır. Değişik bulaşıcı olan ve olmayan nedenlerden dolayı ortaya çıkabilir. Genel anlamda emareleri hastalıktan sonrasında bir süre daha devam edebilir. Bununla birlikte plörezi, plevral efüzyon (akciğer zarlarının içinde sıvı toplanması) ile eş anlamlı olarakta kullanılmaktadır.
Verem
Verem ya da tüberküloz, ana etkeni Mycobacterium tuberculosis (Koch basili) olan enfeksiyon hastalığıdır.
Hastalığa halk içinde ince hastalık da denilmektedir. Verem, aslolan olarak akciğerlerdekan ve lenf kanalıyla tüm vücuda dağılabilen bakteriyel, bulaşıcı, süreğen bir hastalıktır. yerleşen, fakat
Bacille Calmette ve Guérin adlı iki araştırmacı, 1920'lerin sonunda vereme karşı bir aşıaraştırmacının adına atfen bu aşıya BCG ismi verilmiştir. geliştirmişlerdir. Bu iki
Bronşektazi
Bronşektazi (bronş genişlemesi), bronşların doğuştan ya da sonradan 'geri dönüşsüz' şekilde genişlemesidir. Bronş genişlemesine, türlü biçimlerde ve bronş ağacında değişken yaygınlıkta rastlanabilir. Doğumsal olmasıyla birlikte, bronşlara yerleşen enfeksiyon etkenlerinden de lanabilen geri dönüşümsüz bir bozukluktur. İltihaplanma ilerlediğinde ilk kez iltihaba bağlı yüksek ateş, halsizlik, üşüme benzer biçimde emarelerle enfeksiyon fark edilebilir.
Akciğer kanseri
Akciğer kanseri akciğer dokularındaki hücrelerin kontrolsüz çoğaldığı bir hastalıktır. Bu kontrolsüz çoğalma, hücrelerin çevredeki dokuları salgın etmeleri ya da akciğer dışındaki organlara yayılmaları ile (metastaz) sonuçlanabilir. Dünya Sıhhat Örgütü'nün (WHO) raporuna bakılırsa akciğer kanseri tüm bütün ülkelerce kanser türleri içinde, erkeklerde en sık ölüme yol açan birinci, hanımlarda ise ikinci kanser türüdür[1], ve tüm bütün ülkelerce her yıl ortalama 1.3 milyon ölüme niçin olmaktadır.
Ölüm oranı (mortalitesi) oldukça yüksek olan bu kanser türünde dünya genelinde sigara içme alışkanlıklarındaki değişmeye bağlı olarak alttiplerinde ve hanımlarda görülme oranlarında değişimler olmuştur. Akciğer kanserinin en sık sebebi uzun soluklu olarak tütün dumanına maruz kalmak olmakla birlikte, tüm akciğer kanserli hastaların %15'e ulaşan bir oranı sigara içmeyenlerden oluşmaktadır. Akciğer kanseri bir sürü faktöre bağlı olarak ortaya çıkan bir hastalıktır. Bu nedenler içinde; genetik faktörler, radon gazı, asbest ve hava kirliliği benzer biçimde faktörler görevli tutulmaktadır.
Akciğer kanserinin emareleri hastalığın nerede başladığına, iyi mi yayılmış olduğuna, ve vücudun hastalığa tepkilerinin varlığına bağlı olarak farkedebilir. En sık görülen emareleri, nefes darlığı (dispne), öksürme (kanlı öksürme da dahil) ve kilo kaybıdır. Bu emareler yalnız akciğer kanserine özgü olmadıklarından hastaların tanı almaları gecikebilir. Akciğer kanseri, göğüs röntgeni ve bilgisayarlı tomografi (BT) ile görülebilir. Kati tanı, biyopsi ile konmaktadır. Biyopsi genel anlamda bronkoskopi ya da BT-yardımlı biyopsi ile yapılır. Tedavi ve prognozu belirleyen faktörler; kanserin histolojik tipi, kanserin evresi, ve hastanın genel performans durumudur. Akciğer kanserinin bir sürü histolojik alttipi olmasına rağmen, klinikte çoğu zaman ufak hücreli ve ufak hücreli dışı akciğer kanseri olmak suretiyle iki başlıkta incelenir, çünkü tedavide izlenecek yolu bu gruplandırma belirler. Ufak hücreli akciğer kanseri tedavisinde kemoterapi ve radyoterapi tercih edilirken, ufak hücreli dışı kanserlerde ilk tercih cerrahidir.
Akciğer kanserinin görülme oranı yaşla artar, genel anlamda 50-70 yaşlarında görülür. Akciğer kanserinin erken evrelerde beş senelik sağkalımı %60-70 iken, ileri evre olgularda bu oran %5'in altına düşmektedir. Tüm alttipler ve evreler göz önüne alındığında, tedavi ile beş senelik sağkalım oranı %14'tür
Akciğer zarı
Akciğer zarı, (pleurae ya da plevra) akciğeri çevreleyen zarımsı iki dokudan oluşur. Dış zar göğüs duvarına bağlıdır (pariteal pleura) içteki ise akciğere ve başka iç dokulara bağlıdır (visceral pleura). Bu iki zar içinde "zar boşluğu" ismi verilen ince bir boşluk bulunmaktadır. Bu boşluk akciğer tarafınca üretilen bir sıvı ile doludur.
Mediasten
Mediasten ya da mediastinum göğüs kafesinde yer edinen, akciğerlerin arkasında kalan bölüm. Toraksındiyaframa kadar uzanır. Kalp, kalbin büyük damarları, özafagus, trakea, frenik sinir, kardiak sinir, timus ve mediasten lenf nodlarını ihtiva eder. 3 kısma ayrılır. üstünden,
Astım, solunum yollarının süregelen bir irin sonucu çok fazla derecede hassas olmasına ve bir takım etkenlerle bazen daralmasına yol açan bir solunum yolu hastalığıdır.
Kaynak:Vikipedi
Zatürre ya da tıptaki adıyla pnömoni, bir ya da akciğer lobunun iltihaplanması şeklinde ortaya çıkan, daha çok ufak çocuklarda, ileri yaştakilerde ve kronik bir hastalığı bulunan kişilerde daha ağır seyreden ve kimi zaman ölümle sonuçlanabilen alev ateş bir hastalıktır. Genel anlamda kış aylarında görülen bu hastalıkta akciğerlerde bulunan hava kesecikleri iltihaplı bir sıvıyla usd. Akciğerlerin görevi olan oksijen alış veriş işlevi bozulur ve bundan dolayı kanda oksijen düzeyi azalır.
Plörezi
Plörezi ya da zatülcenp, akciğeri çevreleyen akciğer zarının (pleura) iltihaplanmasıdır. Değişik bulaşıcı olan ve olmayan nedenlerden dolayı ortaya çıkabilir. Genel anlamda emareleri hastalıktan sonrasında bir süre daha devam edebilir. Bununla birlikte plörezi, plevral efüzyon (akciğer zarlarının içinde sıvı toplanması) ile eş anlamlı olarakta kullanılmaktadır.
Verem
Verem ya da tüberküloz, ana etkeni Mycobacterium tuberculosis (Koch basili) olan enfeksiyon hastalığıdır.
Hastalığa halk içinde ince hastalık da denilmektedir. Verem, aslolan olarak akciğerlerdekan ve lenf kanalıyla tüm vücuda dağılabilen bakteriyel, bulaşıcı, süreğen bir hastalıktır. yerleşen, fakat
Bacille Calmette ve Guérin adlı iki araştırmacı, 1920'lerin sonunda vereme karşı bir aşıaraştırmacının adına atfen bu aşıya BCG ismi verilmiştir. geliştirmişlerdir. Bu iki
Bronşektazi
Bronşektazi (bronş genişlemesi), bronşların doğuştan ya da sonradan 'geri dönüşsüz' şekilde genişlemesidir. Bronş genişlemesine, türlü biçimlerde ve bronş ağacında değişken yaygınlıkta rastlanabilir. Doğumsal olmasıyla birlikte, bronşlara yerleşen enfeksiyon etkenlerinden de lanabilen geri dönüşümsüz bir bozukluktur. İltihaplanma ilerlediğinde ilk kez iltihaba bağlı yüksek ateş, halsizlik, üşüme benzer biçimde emarelerle enfeksiyon fark edilebilir.
Akciğer kanseri
Akciğer kanseri akciğer dokularındaki hücrelerin kontrolsüz çoğaldığı bir hastalıktır. Bu kontrolsüz çoğalma, hücrelerin çevredeki dokuları salgın etmeleri ya da akciğer dışındaki organlara yayılmaları ile (metastaz) sonuçlanabilir. Dünya Sıhhat Örgütü'nün (WHO) raporuna bakılırsa akciğer kanseri tüm bütün ülkelerce kanser türleri içinde, erkeklerde en sık ölüme yol açan birinci, hanımlarda ise ikinci kanser türüdür[1], ve tüm bütün ülkelerce her yıl ortalama 1.3 milyon ölüme niçin olmaktadır.
Ölüm oranı (mortalitesi) oldukça yüksek olan bu kanser türünde dünya genelinde sigara içme alışkanlıklarındaki değişmeye bağlı olarak alttiplerinde ve hanımlarda görülme oranlarında değişimler olmuştur. Akciğer kanserinin en sık sebebi uzun soluklu olarak tütün dumanına maruz kalmak olmakla birlikte, tüm akciğer kanserli hastaların %15'e ulaşan bir oranı sigara içmeyenlerden oluşmaktadır. Akciğer kanseri bir sürü faktöre bağlı olarak ortaya çıkan bir hastalıktır. Bu nedenler içinde; genetik faktörler, radon gazı, asbest ve hava kirliliği benzer biçimde faktörler görevli tutulmaktadır.
Akciğer kanserinin emareleri hastalığın nerede başladığına, iyi mi yayılmış olduğuna, ve vücudun hastalığa tepkilerinin varlığına bağlı olarak farkedebilir. En sık görülen emareleri, nefes darlığı (dispne), öksürme (kanlı öksürme da dahil) ve kilo kaybıdır. Bu emareler yalnız akciğer kanserine özgü olmadıklarından hastaların tanı almaları gecikebilir. Akciğer kanseri, göğüs röntgeni ve bilgisayarlı tomografi (BT) ile görülebilir. Kati tanı, biyopsi ile konmaktadır. Biyopsi genel anlamda bronkoskopi ya da BT-yardımlı biyopsi ile yapılır. Tedavi ve prognozu belirleyen faktörler; kanserin histolojik tipi, kanserin evresi, ve hastanın genel performans durumudur. Akciğer kanserinin bir sürü histolojik alttipi olmasına rağmen, klinikte çoğu zaman ufak hücreli ve ufak hücreli dışı akciğer kanseri olmak suretiyle iki başlıkta incelenir, çünkü tedavide izlenecek yolu bu gruplandırma belirler. Ufak hücreli akciğer kanseri tedavisinde kemoterapi ve radyoterapi tercih edilirken, ufak hücreli dışı kanserlerde ilk tercih cerrahidir.
Akciğer kanserinin görülme oranı yaşla artar, genel anlamda 50-70 yaşlarında görülür. Akciğer kanserinin erken evrelerde beş senelik sağkalımı %60-70 iken, ileri evre olgularda bu oran %5'in altına düşmektedir. Tüm alttipler ve evreler göz önüne alındığında, tedavi ile beş senelik sağkalım oranı %14'tür
Akciğer zarı
Akciğer zarı, (pleurae ya da plevra) akciğeri çevreleyen zarımsı iki dokudan oluşur. Dış zar göğüs duvarına bağlıdır (pariteal pleura) içteki ise akciğere ve başka iç dokulara bağlıdır (visceral pleura). Bu iki zar içinde "zar boşluğu" ismi verilen ince bir boşluk bulunmaktadır. Bu boşluk akciğer tarafınca üretilen bir sıvı ile doludur.
Mediasten
Mediasten ya da mediastinum göğüs kafesinde yer edinen, akciğerlerin arkasında kalan bölüm. Toraksındiyaframa kadar uzanır. Kalp, kalbin büyük damarları, özafagus, trakea, frenik sinir, kardiak sinir, timus ve mediasten lenf nodlarını ihtiva eder. 3 kısma ayrılır. üstünden,
- Ön mediasten: Perikardın önü, sternumun arkasında yer alır.
- Orta mediasten: Ön ve arka mediasten içinde kalan kısım
- Arka mediasten: Perikardın arka kenarları, büyük damarlar ve vertebra korpusları içinde kalan kısımdır.
Astım, solunum yollarının süregelen bir irin sonucu çok fazla derecede hassas olmasına ve bir takım etkenlerle bazen daralmasına yol açan bir solunum yolu hastalığıdır.
Kaynak:Vikipedi
YORUMLAR