Sağ (1) ödat 1 . Vücutta kalbin bulunmuş olduğu tarafın karşısında olan, sol karşıtı: "Sağ cebinde devasa bir gazete tomarı gö...
Sağ (1)
ödat
1 . Vücutta kalbin bulunmuş olduğu tarafın karşısında olan, sol karşıtı:
2 . isim Bu taraftaki yön:
3 . Iktisat ve siyasette gelenekçi (görüş).
4 . isim, spor Boksta sağ yumrukla vuruş.
Atasözü, deyim ve birleşik fiiller
ödat
1 . Vücutta kalbin bulunmuş olduğu tarafın karşısında olan, sol karşıtı:
"Sağ cebinde devasa bir gazete tomarı görünüyordu."- Ö. Seyfettin.
2 . isim Bu taraftaki yön:
"Sağa dönmek. Sağdan yürümek."- .
3 . Iktisat ve siyasette gelenekçi (görüş).
4 . isim, spor Boksta sağ yumrukla vuruş.
Atasözü, deyim ve birleşik fiiller
- sağa kaymak
- sağa sola
- sağa sola bakmadan
- sağdan geri dönmek (ya da etmek)
- sağ elinin verdiğini sol elin görmesin
- sağ eliyle sol kulağını göstermek
- sağ gösterip sol vurmak
- sağ gözünü sol bakış açısından sakınmak
- sağını solunu bilmemek
- sağı solu olmamak
- sağ yap!
Birleşik Sözler
- sağ açık
- sağ bek
- sağ çıkarma
- sağ eğilimli
- sağ haf
- sağ iç
- sağ kanat
- sağkol
- sağ kol
- sağ şerit
- ortanın sağı
Sağ Haf Nedir?
Sağ Çıkarma Nedir?
Sağ Selamet Nedir?
Sağ (2)
ödat
1 . Sağlam, esen.
2 . Katkısız:
3 . Yaşamakta olan:
ödat
1 . Sağlam, esen.
2 . Katkısız:
"Sağyağ."- .
3 . Yaşamakta olan:
"Aliş sağ mı yoksa boğuldu mu?"- Halikarnas Balıkçısı.
Atasözü, deyim ve birleşik fiiller
- sağ kalmak
- sağ olsun
Birleşik Sözler
- sağbeğeni
- sağduyu
- sağ esen
- sağgörü
- sağistem
- sağ ol
- sağ para
- sağ salim
- sağ selamet
- sağtöre
- sağyağ
SAĞ sıf.
1. Bir insana nazaran, kalbinin bulunmuş olduğu yerin karşı tarafında bulunan bir şey için kullanılır: Sağ kulağı işitmez. Mendili sağ cebinde durur. Yolun sağ taralına yuvarlanmak.
2. Bir yere, bir şeye bakan, bir yol, bir akarsu süresince ilerleyen bir insana nazaran, onun sağ tarafında bulunan şeyler için kullanılır: Mektubun sağ üst köşesi. Nehrin sağ yakası
3. Sağ eliyle sol kulağını göstermek, kestirmeden, kolayca yapılabilecek bir işi dolambaçlı yollara başvurarak güç başarılabilir bir şekilde halletmeye girişmek. || Sağ gözünü sol bakış açısından sakınmak, aşırı seviyede kıskanç olmak.
*Ask. Sağ kol, cephede karşıya yönelmiş bir birliğin sağda bulunan kısmı. (OsmanlI ordusunun harekâtı Anadolu'da ise Anadolu eyalet askerleri sağ kolda, Rumeli'de ise Rumeli eyalet askerleri sağ kolda bulunurdu.) [Sağ kanal da denir.]
*Kur. tar. Sağ kolağası, osmanlı ordusunda kıdemli yüzbaşı.
*Nümism. Sağ akçe, ayarı tam akçe. (Ayarı bozuk akçeler ise noksan akçe, çürük akçe, züyul akçe, kalp akçe vb. diye tanımlanıyordu.)
*Siyas. bil. Tutucu görüşleri olan, tutuculuğu korumak için çaba sarfeden şey için kullanılır: Sağ bir program. Sağ görüşlü eylemciler. Sağ partiler. || Sağ eğilimli, sağ görüşlere yakınlık duyan kimse.
*Spor. Sağ çıkarma, boksta sağ yumrukla yaralanan darbe. (Sağ da denir.) || Sağ kanat, eltopunda (hentbol) atak alanının sağ ucu ve bu alanı kullanan oyuncu.
* a.
1. Bir kimsenin, bir şeyin, bir yüzeyin vb. sağ yanı: Sağa sapmak, sağa geçmek. Sağda durunuz. Evimiz yolun sağında.
2. Sağ yap!, direksiyonu, sağa çevir, sağ tarafa git. || Sağa sola bakmamak, çevrede olup bitenlerle ilgilenmemek; etrafı, ortalığı kollamamak. || Sağdan geri dönmek, sağdan geri etmek, geriye dönmek. || Sağdan soldan, her mevzudan, mevzudan mevzuya atlayarak: Onunla sağdan soldan konuştuk; kulaktan dolma, ondan bundan: Sağdan soldan öğrendikleriyle bilgili geçiniyor. || Sağı solu olmamak, iyi mi davranacağı, pozitif yönde mu negatif mu hareket edeceği kestirilemeyen biri olmak. || Sağını solunu bilmemek, dikkatsiz, düşüncesiz şekilde hareket etmek.
*Ask. Sağa dön, sağa çark, yanaşık düzende, birliği sağa döndürmek ya da çark ettirmek için verilen komut. (Bk. ansikl. böl.)
*Fizs. kim. Sağa döndüren, döndürme gücü pozitif olan, kısaca ışığın polarma düzlemini bir saatin ibreleri yönünde döndüren bileşikler için kullanılır. (Karşt. SOLA" DÖNDüREN.)
*Siyas. bil. Tutucu görüşleri olan, tutuculuğu korumak için çaba sarfeden kişiler topluluğu. Parlamentolarda, başkanın sağında yer edinen ve geleneksel olarak tutucu partilerin üyelerinden oluşan kısım. (Bk. ansikl. böl.) || Aşırı sağ, karşıdevrimci ideolojiye bağlı olan ve marxçılık kadar liberalizmi de reddeden hareketlere verilen ad. (Sertlik kullanmayı meşru sayan bu akımlar, kuvvetli bir iktidardan yanadırlar. Parlamentoya ve komünizme karşı olmak, aşırı sağın en belirgin iki yönüdür.)
*ANSİKL Ask. "Sağa bak†komutunu alan birlik çalışanı, esas duruşa geçerek başlarını sağa döndürür ve komutan önlerinden geçene kadar gözleriyle kendisini izler. Komutan önlerinden üç adım uzaklaşınca başlarını sertçe ileri çevirirler. Subay, astsubaylar bu selamlamayı elle yaparlar.
*Siyas. bil. Politika alanında "sağ" sözcüğü, ilk kez Fransa'da, dolaylı olarak, Kurucu meclis'in 11 eylül 1789 tarihindeki oturumunda kullanıldı; siyasal anlaşmazlıklar, bu meclisin sözkonusu toplantısında tarafların oturdukları yerlerin ayrılmasıyla biçimsel bir görünüm kazanmıştır; kuvvetli bir krallık yönetiminden yana olanlar, başkanın sağında yer aldılar Bir süre toplantı salonunun yerbetimsel (topografik) bölümlerini ifade eden "sağ yan" ve “sol yan†deyimleri, çok geçmeden görüş farklılıklarını ifade etmeye başladı.
Duruma nazaran ağırlık merkezi birçok kez yer değiştirdi, eskilerin yanı sıra yeni sağlar ortaya çıktı ya da eskiden sol sayılan görüşler sağa geçti; mesela liberalizm ve radikalizm için durum bu şekilde oldu.
Kişi-toplum temel karşıtlığı mevzusunda sağ, hem amaçlar hem de araçlar bakımından, bireye imtiyaz tanıyan bir görüşü temsil eder. Sağın, geçmişe, kurulu düzene ve otoriteye bağlılık benzer biçimde, başka öğeleri de vardır. Bu öğeler, çeşitli sağ akımlar içinde değişik ölçülerde yer alırlar.
"Sağ" terimi, Fransa'nın sınırlannı aştı ve tüm dünyaya yayıldı. Sağ-sol ayırımının, siyasal sistemlerin çoğunun yaşamış olduğu deneyime uygun düşmüş olduğu söylenebilir.
SAĞ sıf.
1. Ölüye karşıt olarak, yaşamayı sürdüren, hayatta olan kimse için kullanılır; diri, canlı: Dedeniz sağ mı? Göçük altındaki işçilerden bazıları sağ, onlara ulaşılmaya çalışılıyor.
2. Sıhhatli, esen: ' Sağ baş yastık istemez" (atasözü).
3. Esk. Doğru, gerçek: “Çürüktür filimiz hiçbir sağ iş yok" (Şehname tercümesi, XVI. yy.). [Bu anlamda bugün birtakım bileşik sözcüklerin yapısında yer alır.]
4. Sağ beğeni -SAĞBEĞENİ. || Sağ duyu -> SAĞDUYU. || Sağ görü - SAĞGÖRü. || Sağ ol, sağ olun, hoşa giden, iyi bir davranış ya da söz için “teşekkür ederim†anlamında söylenir. || Sağ olsun, bir kimsenin negatif bir yönü ya da davranışı sitem yollu belirtilmek istendiğinde bunun iyi niyetle yapıldığını göstermek için sözün başına getirilir: Sağ olsun, eline geçen parayı derhal harcar. || Sağ olsun, yerinde olsun, "yakınımdır, ona bir fenalık gelme sini istemem, sadece ayrı oturalım†anlamında söylenir. || Sağ para, sağ akçe, eskiden çürük para'ya karşıt olarak ayan tam olan parayı anlatmakta kullanılan deyim. || Sağ salim, bir kimsenin, yaşamını yitirebileceği bir tehlikeden zarar görmeden çıktığını anlatır: Bir kazadan sağ salim kurtulmak. || Sağ yağ * SAĞYAĞ.
*İkt. Sağ para * SAĞLAM PARA.
*Nüfbil. Sağ kalma tabloları, her yaş yılı için, aynı yıl doğan yüz kişiden sağ kalanların oranını gösteren tablolar.
*ANSİKL. Med. huk. Sağ kalan eşin mi- rasçılığı. Miras bırakanın sağ kalan eşi, yasal mirasçıdır. Eşin hanım ya da adam (karı ya da koca) olması miras hakkı bakımından değişim göstermez. Sağ kalan eşin mirasçı olabilmesi için, miras bırakanın ölümünde evlilik bağının ortadan kalkmamış olması gerekir. Boşanmış ya da birliktelikleri başka bir nedenle sonlanmış olan eşler birbirlerine mirasçı olamazlar. Sağ kalan eşin mirastaki oranı, beraber mirasçı olduğu diğeri yasal mirasçılara göre farklılık gösterir. (MİRASÇI.)
1. Bir insana nazaran, kalbinin bulunmuş olduğu yerin karşı tarafında bulunan bir şey için kullanılır: Sağ kulağı işitmez. Mendili sağ cebinde durur. Yolun sağ taralına yuvarlanmak.
2. Bir yere, bir şeye bakan, bir yol, bir akarsu süresince ilerleyen bir insana nazaran, onun sağ tarafında bulunan şeyler için kullanılır: Mektubun sağ üst köşesi. Nehrin sağ yakası
3. Sağ eliyle sol kulağını göstermek, kestirmeden, kolayca yapılabilecek bir işi dolambaçlı yollara başvurarak güç başarılabilir bir şekilde halletmeye girişmek. || Sağ gözünü sol bakış açısından sakınmak, aşırı seviyede kıskanç olmak.
*Ask. Sağ kol, cephede karşıya yönelmiş bir birliğin sağda bulunan kısmı. (OsmanlI ordusunun harekâtı Anadolu'da ise Anadolu eyalet askerleri sağ kolda, Rumeli'de ise Rumeli eyalet askerleri sağ kolda bulunurdu.) [Sağ kanal da denir.]
*Kur. tar. Sağ kolağası, osmanlı ordusunda kıdemli yüzbaşı.
*Nümism. Sağ akçe, ayarı tam akçe. (Ayarı bozuk akçeler ise noksan akçe, çürük akçe, züyul akçe, kalp akçe vb. diye tanımlanıyordu.)
*Siyas. bil. Tutucu görüşleri olan, tutuculuğu korumak için çaba sarfeden şey için kullanılır: Sağ bir program. Sağ görüşlü eylemciler. Sağ partiler. || Sağ eğilimli, sağ görüşlere yakınlık duyan kimse.
*Spor. Sağ çıkarma, boksta sağ yumrukla yaralanan darbe. (Sağ da denir.) || Sağ kanat, eltopunda (hentbol) atak alanının sağ ucu ve bu alanı kullanan oyuncu.
* a.
1. Bir kimsenin, bir şeyin, bir yüzeyin vb. sağ yanı: Sağa sapmak, sağa geçmek. Sağda durunuz. Evimiz yolun sağında.
2. Sağ yap!, direksiyonu, sağa çevir, sağ tarafa git. || Sağa sola bakmamak, çevrede olup bitenlerle ilgilenmemek; etrafı, ortalığı kollamamak. || Sağdan geri dönmek, sağdan geri etmek, geriye dönmek. || Sağdan soldan, her mevzudan, mevzudan mevzuya atlayarak: Onunla sağdan soldan konuştuk; kulaktan dolma, ondan bundan: Sağdan soldan öğrendikleriyle bilgili geçiniyor. || Sağı solu olmamak, iyi mi davranacağı, pozitif yönde mu negatif mu hareket edeceği kestirilemeyen biri olmak. || Sağını solunu bilmemek, dikkatsiz, düşüncesiz şekilde hareket etmek.
*Ask. Sağa dön, sağa çark, yanaşık düzende, birliği sağa döndürmek ya da çark ettirmek için verilen komut. (Bk. ansikl. böl.)
*Fizs. kim. Sağa döndüren, döndürme gücü pozitif olan, kısaca ışığın polarma düzlemini bir saatin ibreleri yönünde döndüren bileşikler için kullanılır. (Karşt. SOLA" DÖNDüREN.)
*Siyas. bil. Tutucu görüşleri olan, tutuculuğu korumak için çaba sarfeden kişiler topluluğu. Parlamentolarda, başkanın sağında yer edinen ve geleneksel olarak tutucu partilerin üyelerinden oluşan kısım. (Bk. ansikl. böl.) || Aşırı sağ, karşıdevrimci ideolojiye bağlı olan ve marxçılık kadar liberalizmi de reddeden hareketlere verilen ad. (Sertlik kullanmayı meşru sayan bu akımlar, kuvvetli bir iktidardan yanadırlar. Parlamentoya ve komünizme karşı olmak, aşırı sağın en belirgin iki yönüdür.)
*ANSİKL Ask. "Sağa bak†komutunu alan birlik çalışanı, esas duruşa geçerek başlarını sağa döndürür ve komutan önlerinden geçene kadar gözleriyle kendisini izler. Komutan önlerinden üç adım uzaklaşınca başlarını sertçe ileri çevirirler. Subay, astsubaylar bu selamlamayı elle yaparlar.
*Siyas. bil. Politika alanında "sağ" sözcüğü, ilk kez Fransa'da, dolaylı olarak, Kurucu meclis'in 11 eylül 1789 tarihindeki oturumunda kullanıldı; siyasal anlaşmazlıklar, bu meclisin sözkonusu toplantısında tarafların oturdukları yerlerin ayrılmasıyla biçimsel bir görünüm kazanmıştır; kuvvetli bir krallık yönetiminden yana olanlar, başkanın sağında yer aldılar Bir süre toplantı salonunun yerbetimsel (topografik) bölümlerini ifade eden "sağ yan" ve “sol yan†deyimleri, çok geçmeden görüş farklılıklarını ifade etmeye başladı.
Duruma nazaran ağırlık merkezi birçok kez yer değiştirdi, eskilerin yanı sıra yeni sağlar ortaya çıktı ya da eskiden sol sayılan görüşler sağa geçti; mesela liberalizm ve radikalizm için durum bu şekilde oldu.
Kişi-toplum temel karşıtlığı mevzusunda sağ, hem amaçlar hem de araçlar bakımından, bireye imtiyaz tanıyan bir görüşü temsil eder. Sağın, geçmişe, kurulu düzene ve otoriteye bağlılık benzer biçimde, başka öğeleri de vardır. Bu öğeler, çeşitli sağ akımlar içinde değişik ölçülerde yer alırlar.
"Sağ" terimi, Fransa'nın sınırlannı aştı ve tüm dünyaya yayıldı. Sağ-sol ayırımının, siyasal sistemlerin çoğunun yaşamış olduğu deneyime uygun düşmüş olduğu söylenebilir.
SAĞ sıf.
1. Ölüye karşıt olarak, yaşamayı sürdüren, hayatta olan kimse için kullanılır; diri, canlı: Dedeniz sağ mı? Göçük altındaki işçilerden bazıları sağ, onlara ulaşılmaya çalışılıyor.
2. Sıhhatli, esen: ' Sağ baş yastık istemez" (atasözü).
3. Esk. Doğru, gerçek: “Çürüktür filimiz hiçbir sağ iş yok" (Şehname tercümesi, XVI. yy.). [Bu anlamda bugün birtakım bileşik sözcüklerin yapısında yer alır.]
4. Sağ beğeni -SAĞBEĞENİ. || Sağ duyu -> SAĞDUYU. || Sağ görü - SAĞGÖRü. || Sağ ol, sağ olun, hoşa giden, iyi bir davranış ya da söz için “teşekkür ederim†anlamında söylenir. || Sağ olsun, bir kimsenin negatif bir yönü ya da davranışı sitem yollu belirtilmek istendiğinde bunun iyi niyetle yapıldığını göstermek için sözün başına getirilir: Sağ olsun, eline geçen parayı derhal harcar. || Sağ olsun, yerinde olsun, "yakınımdır, ona bir fenalık gelme sini istemem, sadece ayrı oturalım†anlamında söylenir. || Sağ para, sağ akçe, eskiden çürük para'ya karşıt olarak ayan tam olan parayı anlatmakta kullanılan deyim. || Sağ salim, bir kimsenin, yaşamını yitirebileceği bir tehlikeden zarar görmeden çıktığını anlatır: Bir kazadan sağ salim kurtulmak. || Sağ yağ * SAĞYAĞ.
*İkt. Sağ para * SAĞLAM PARA.
*Nüfbil. Sağ kalma tabloları, her yaş yılı için, aynı yıl doğan yüz kişiden sağ kalanların oranını gösteren tablolar.
*ANSİKL. Med. huk. Sağ kalan eşin mi- rasçılığı. Miras bırakanın sağ kalan eşi, yasal mirasçıdır. Eşin hanım ya da adam (karı ya da koca) olması miras hakkı bakımından değişim göstermez. Sağ kalan eşin mirasçı olabilmesi için, miras bırakanın ölümünde evlilik bağının ortadan kalkmamış olması gerekir. Boşanmış ya da birliktelikleri başka bir nedenle sonlanmış olan eşler birbirlerine mirasçı olamazlar. Sağ kalan eşin mirastaki oranı, beraber mirasçı olduğu diğeri yasal mirasçılara göre farklılık gösterir. (MİRASÇI.)
Kaynak: Büyük Larousse
Sağ Haf Nedir?
Sağ Çıkarma Nedir?
Sağ Selamet Nedir?
YORUMLAR