Taramak Nedir?

TARAMAK g. f. 1. Kendisinin ya da bir kimsenin saçını, sakalını, bıyığını, bir hayvanın tüylerini ya da yünleri taramak, bir tarakla...

TARAMAK g. f.

1. Kendisinin ya da bir kimsenin saçını, sakalını, bıyığını, bir hayvanın tüylerini ya da yünleri taramak, bir tarakla tellerini birbirinden ayırmak, düzeltmek; saça, sakala vb tarakla biçim vermek.

2. Bir yeri taramak, içindeki gereksiz ya da zararlı maddeleri bir araç yardımıyla ayıklayarak o yeri temizlemek; taraklamak: Bir tarlayı taramak. Deniz dibini taramak.

3. Sert bir maddeyi taramak, onu dişli çelik bir kalemle işlemek, düzlemek; tesviye etmek: Mermeri, taşı taramak.

4. Bir yeri taramak, makineli tüfekle ara vermeden sürekli olarak ateş etmek.

5. Bir yen taramak, bir kimseyi ya da bir şeyi bulmak için hiçbir şeyi gözden kaçırmayacak biçimde dikkatle aramak: Polis bütün evleri taradı ama katilin izine rastlayamadı. Suçluları bulmak için projektörler bütün araziyi taradılar.

6. Bir yeri, çevreyi gözleriyle, bakışlarıyla taramak, bir şeyi, bir kimseyi bulabilmek, görebilmek için dikkatle bakmak.

7. Bir metni, bir yayını vb. taramak; bir metinden, bir listeden bir şey taramak, belli bir amaçla ve dikkatle gözden geçirmek; gerekli olanları saptamak: Eski gazeteleri taramak. Adını bulmak için bütün listeleri taramak. Gazetelerden olaya ait haberleri taradık.

8. Bir yeri taramak, harita, şema, resim vb. üzerindeki kimi yerlere tarama çizgileri yapmak.


*Ask. denize. Mayın taramak, denize döşenmiş mayınları arayıp bulmak ve zararsız duruma getirmek.


*Avc. Bir av köpeği ile birlikte dolaşarak arazide av araştırmak.


*Denize. Bir tarak gemisi ya da dubasıyla bir nehrin ya da bir limanın dibini temizlemek. || Demir taramak, bir gemiden söz ederken, demirin dibe iyi oturmaması ya da dipten kurtulması sonucu sürüklenmek. || Demir taramış gemi, şamandıra, demirin dipten kurtulması sonucu yeri değişmiş gemi, şamandıra.


*Elektron. Elektron taraması, bir cismin küçük kesitli bir elektron demetiyle nokta nokta taranması.


*Elektron., Telekom. ve TV. Bir tarama gerçekleştirmek.


*Petr. san. Belirli minimum bir çap vermek için bir kuyuyu genişletmek.


*Tekst. Tekstil maddelerinden (yün, pamuk, keten, kenevir vb) ya da kumaşlardan söz ederken, tarama makinelerinden geçirmek.


*Havuzlama işleminden sonra, keten ya da kenevir demetlerini kabaca bölmek. || Halatları taramak, halat uçlarını bir bıçakla açarak temizlemek. || Yağda, suda taramak, yünü, enzimledikten ya da suya batırdıktan sonra taramak. || Yün taramak, yün tarama işlemini gerçekleştirmek.


* taranmak edilg. f.

1. Tarakla telleri birbirinden ayrılmak: Yühler tarandı. Sacları taranınca güzelliği ortaya çıktı.

2. İçindeki gereksiz ya da zararlı maddeler bir araç yardımıyla ayıklanmak: Taranan tarladan çıkan taşlar, bir tepecik oluşturuyor.

3. Sert bir madde sözkonusuysa dişli çelik bir kalemle işlenmek, düzlenmek, tesviye edilmek.

4. Bir yere makineli tüfekle ateş edilmek.

5. Bir yer sözkonusuysa. hiçbir şey gözden kaçmayacak biçimde dikkatle aranmak: Civardaki evler tarandı, ancak suçlunun izine rastlanmadı.

6. Bir metin, bir yayın vb. sözkonusuysa. belli bir amaçla VB dikkatle gözden geçirilmek; içinden gerekli olanlar saptanmak.

7. üzerinde tarama çizgileri ol bölümlü tarzını makinesi mak: Haritadaki taranmış yerler.


* taranmak dönşl. f. Kendi saçını, sakalını vb taramak; ona tarakla şekil vermek: Evden çıkmadan önce özenle tarandı, süslendi.


* taratmak ettirg. f.

1. Taramak, tarakla biçim vermek eylemini yaptırmak.

2. Bir yerin içindeki gereksiz ya da zararlı maddeleri bir araç yardımıyla ayıklatmak, orayı temizletmek.

3. Sert bir maddeyi tesviye ettirmek.

4. Bir yere uzun süre kesintisiz olarak makineli tüfekle ateş edilmesini sağlamak.

5. Bir yeri, dikkatle aratmak.

6. Bir metni, bir yayını vb belli bir amaçla dikkatle gözden geçirtmek; gerekli olanların saptanmasını sağlamak.

Kaynak: Büyük Larousse