tezahür isim, eskimiş (teza:hür) Arapça te©¥hur 1 . Belirme, görünme, gözükme, ortaya çıkma, oluşma: "Muvaffak olamamış...
tezahür
isim, eskimiş (teza:hür) Arapça te©¥hur
1 . Belirme, görünme, gözükme, ortaya çıkma, oluşma:
"Muvaffak olamamış sanatkârın iki türlü tezahürü vardır."- S. F. Abasıyanık.
2 . Belirti:
"Bu hasretin garip tezahürleri de vardı."- P. Safa.
Atasözü, deyim ve birleşik fiiller
"Bu imkân ve şerait, çok namüsait bir mahiyette tezahür edebilir."- Atatürk.
isim, eskimiş (teza:hür) Arapça te©¥hur
"Muvaffak olamamış sanatkârın iki türlü tezahürü vardır."- S. F. Abasıyanık.
2 . Belirti:
"Bu hasretin garip tezahürleri de vardı."- P. Safa.
Atasözü, deyim ve birleşik fiiller
- tezahür etmek
"Bu imkân ve şerait, çok namüsait bir mahiyette tezahür edebilir."- Atatürk.
TEZAHüR a. (ar. zuhur dan tezahür). Esk.
1. Ortaya çıkma, belirme, görünme: “Ahmet Kerim bu halet-i ruhiyenin pek canlı ve pek acıklı bir tezahürüne bizzat şahit oldu (Y. K. Karaosmanoğlu).
2. Belirti, iz: "...tezahûr-i dimagf yahut manevî ile başlar" (Baha Tevfik).
3. Yardım etme arka verme.
4. Tezahür etmek, ortaya çıkmak, belirmek; yardım etmek, arka çıkmak: “Her ne de olsa bugün artık İngiliz milletinin hâlet-i ruhiyesi tezahür etmiştir" (İsmail Suphi).
1. Ortaya çıkma, belirme, görünme: “Ahmet Kerim bu halet-i ruhiyenin pek canlı ve pek acıklı bir tezahürüne bizzat şahit oldu (Y. K. Karaosmanoğlu).
2. Belirti, iz: "...tezahûr-i dimagf yahut manevî ile başlar" (Baha Tevfik).
3. Yardım etme arka verme.
4. Tezahür etmek, ortaya çıkmak, belirmek; yardım etmek, arka çıkmak: “Her ne de olsa bugün artık İngiliz milletinin hâlet-i ruhiyesi tezahür etmiştir" (İsmail Suphi).
Kaynak: Büyük Larousse
YORUMLAR