ürkmek -er (nsz) 1 . Bir şeyden korkup sıçramak, tevahhuş etmek: "Gölgesinden ürkmüş bir Arap atı gibi şahlandı."- Ö. ...
ürkmek -er
(nsz)
1 . Bir şeyden korkup sıçramak, tevahhuş etmek:
2 . Şaşkınlık ve korku duymak:
3 . Ağaç meyve vermemek:
4 . (mecaz) Çekinmek:
(nsz)
1 . Bir şeyden korkup sıçramak, tevahhuş etmek:
"Gölgesinden ürkmüş bir Arap atı gibi şahlandı."- Ö. Seyfettin.
2 . Şaşkınlık ve korku duymak:
"Birisi merdivenlerden biraz hızlı inip çıktığı zaman biz de ürküyorduk."- R. N. Güntekin.
3 . Ağaç meyve vermemek:
"Şeftaliler bu yıl ürkmüş."- .
4 . (mecaz) Çekinmek:
"Yaramaz çocuk tutumundan her zaman ürkerdi."- H. Taner.
üRKMEK gçz. f.
1. (Bir şeyden) ürkmek, bir kimse, bir hayvan sözkonusuysa, bir şeyden korkup birdenbire sıçramak: Kulağının dibinde çalan bir korna sesinden ürkmek. Önüne çıkan bir yılandan ürken at şaha kalktı Kuşlar ürküp kaçtılar.
2. Bir şeyden, bir kimseden ürkmek, şaşkınlıkla karışık bir korku, bir kaygı duymak: Onunla karşılaşmak düşüncesinden ürküyordu. Her şeyden, herkesten ürküyor. Yalnız kalmaktan ürkmek.
3. Bir ağaç sözkonusuysa, meyve vermemek.
* ürkütmek ettirg. f.
1. Bir kimseyi, bir hayvanı ürkütmek, onları korkutup kaçırmak: Taş atarak kuşları ürkütmek.
2. Bir kimseyi ürkütmek, bir kimsede korku uyandırmak; bu duygularla kendini geriye çekmesine neden olmak: Yalnız kalma düşüncesi onu ürkütüyor. Ani ve kesin kararlarıyla beni her zaman ürkütmüştür. Seçmenleri ürküten bir aday.
3. Bir bitkinin gelişmesine engel olacak bir etkide bulunmak.
1. (Bir şeyden) ürkmek, bir kimse, bir hayvan sözkonusuysa, bir şeyden korkup birdenbire sıçramak: Kulağının dibinde çalan bir korna sesinden ürkmek. Önüne çıkan bir yılandan ürken at şaha kalktı Kuşlar ürküp kaçtılar.
2. Bir şeyden, bir kimseden ürkmek, şaşkınlıkla karışık bir korku, bir kaygı duymak: Onunla karşılaşmak düşüncesinden ürküyordu. Her şeyden, herkesten ürküyor. Yalnız kalmaktan ürkmek.
3. Bir ağaç sözkonusuysa, meyve vermemek.
* ürkütmek ettirg. f.
1. Bir kimseyi, bir hayvanı ürkütmek, onları korkutup kaçırmak: Taş atarak kuşları ürkütmek.
2. Bir kimseyi ürkütmek, bir kimsede korku uyandırmak; bu duygularla kendini geriye çekmesine neden olmak: Yalnız kalma düşüncesi onu ürkütüyor. Ani ve kesin kararlarıyla beni her zaman ürkütmüştür. Seçmenleri ürküten bir aday.
3. Bir bitkinin gelişmesine engel olacak bir etkide bulunmak.
Kaynak: Büyük Larousse
YORUMLAR