Goygoycu nedir ne anlama gelir? Goygoycular iyi mi yaşarlardı goygoycular halkın arasına ne vakit ve iyi mi karışılardı. Eskiden, muharrem ...
Goygoycu nedir ne anlama gelir? Goygoycular iyi mi yaşarlardı goygoycular halkın arasına ne vakit ve iyi mi karışılardı.
Eskiden, muharrem ayında, kapı kapı dolaşarak, ilahiler okuyarak dilenen körlere «goygoycu» denirdi. Bu kelimenin nereden çıktığına dair iki olasılık ileri sürülmektedir. Bunlardan birine nazaran «hoy koy koy» sözünden gelmiştir, bu anlamda «hoygoycular» denilmesi de bunun daha akla yakın bulunduğunu gösteriyor. İkinci olasılık de bu sözün «hey kaygulu canım» nakaratından gelmiş olmasıdır.
Goygoycular, eskiden İstanbul’da Şehzade külliyesinin kısımlarından önde gelen Tabhâne (mutfak) binasında otururlar, orada imaretten yer içerlerdi. Eski takvime nazaran, «aşure ayı» da denilen muharrem ayı ulaşınca, goygoycular, önlerinde kendilerine yedekçilik eden, ne olursa olsun bir kolu çolak ya da bir ayağı topal, fakat gözleri görür birinin ardında yollara düşerlerdi. Arkalarına kirli, beyaz bir cübbe giyerlerdi, birbirlerini kaybetmemek için de her biri önündekinin ya omuzunu ya değneğini tutardı. Omuzlarında, heybe şeklinde, biri önde, öbürü arkada sallanan iki ağızlı bir bez poşet bulunurdu. Verilen sadakaları buraya doldururlardı.
Goygoycular, her evin kapısına ulaşınca, sonu «hoy goygoy canım» diye biten bir Kerbelâ mersiyesine başlarlardı. Sesleri güzel, yanık olduğundan, daha uzaklardan duyulur, «Goygoycular geliyor!» diye evlerde onların torbalarına konacak aşurelik erzak hazır bulundurulurdu. Ayrıca çocuklar, korkularından saklanacak delik ararlardı. Bundan dolayı analar, dadılar yaramaz çocuklarını onlarla korkuturlar, görmeyen gözlerinin aklarını yukarı devirip boyunlarını uzatarak ilâhi söyleyen, görünüşleri de epey ürkütücü olan bu körlerin torbalarına evlatları da aldığını söylerlerdi.
Goygoycular: «Gökte melek, yerde insan ağladı» diye, Kerbelâ’da Hz. Hüseyin’in şehit olmasını özetleyen mersiyeye başladılar mı, birçok kimseleri ağlatırlardı. Yedekçileri kapılardan verilen erzağı alınca mersiyenin neresinde olurlarsa olsunlar, derhal ilahiyi keser, duaya geçerlerdi. İçlerinden biri söyler, ötekiler nakaratı hep bir ağızdan tekrarlarlardı. Her kapının önünde tekrardan adım atar, ya da kaldıkları yerden ilahiye devam ederlerdi. Böylece, biriktirdikleri zahireleri Tabhhâne’ye getirirler, orada aşure pişirip hem kendileri bölgeler, hem de kendileri şeklinde fukara, fukaraya dağıtırlardı.
Goygoycuların muharrem ayında kapı kapı dilenmeleri, Şiiler’le Aleviler’in, Kerbelâ şehitleri uğruna, muharrem ayının onuncu günü tüm İstanbul’da yaptıkları ve önü, arkası yırtık gömlekler giyerek zincirlerle dövünmek suretiyle belirttikleri «matem âyini» ile ilgilidir.
YORUMLAR