Homeros Nedir

Eski Yunan kültürünün en parlak örneklerinden olan ve Yunan mitolojisini temellendiren iki epik destandan sözedeceğiz bugün; "İlyada&q...

Eski Yunan kültürünün en parlak örneklerinden olan ve Yunan mitolojisini temellendiren iki epik destandan sözedeceğiz bugün; "İlyada" ve "Odysseia"dan... Ortalama 3000 yıl öncesine, İ.Ö 1000'li yıllara kadar uzanır dünyanın en sevilen fantastik hikayelerinin ortaya çıkışı. Bilgi yarışmalarının kolay sorularındandır bu destanların yazarı. Homeros yanıtına çoğumuz katılırız, ama bu şekilde bir insanoğlunun hakikaten yaşayıp yaşamadığı hakkında kati bir bilgi de yok elimizde. Bir takım edebiyat tarihçilerine nazaran, tarihin fantastik yorumları olan "İlyada" ve "Odysseia", yüzlerce yıl içinde, pek çok şairin katılımıyla vücut bulmuş anonim eserlerdir. Ama, kim ve kimler tarafınca kaleme alınırsa alınsın, insanlık tarihinin yarattığı en mühim metinler oldukları hiç bir zaman tartışılmayacaktır.


İlyada



Homeros imzalı iki destan birbirini tamamlayıcı niteliktedir ve yirmi yıla yayılan ana öykü "İlyada" ile başlar. Çanakkale civarlarındaki Truva (Troya) kenti kuşatması; harp, kahramanlık, dostluk, sevgi, ihanet, intikam şeklinde duyguların işlenmesine zemin teşkil etmiştir. Tanrıça Hera, Athena ve Afrodit arasındaki güzellik yarışmasının hakemi meydana getirilen Paris, -aldığı rüşvet sonucu- Afrodit'i birinci duyuru eder. Afrodit'in Paris'e verdiği rüşvet, ölümlü hanımefendilerin en güzel Helen'dir. Ama Helen, Lecademon kralı Menealos'un karısıdır. Tanrıçanın büyüsü ile Paris'e aşık olan Helen, onunla beraber Troya kaçar. Öfkelenen Menelaus, kardeşi Agamemnon, yarı ölümlü kahraman Akilleus, insanların en kurnazı Odysseus ve bir takım Yunan prensleri ile beraber Troya'ya çıkarma yapar. On yıl devam eden savaşlardan bir netice alınamayacağı sanılırken, Odysseus'un bulmuş olduğu bir hileyle; o ünlü tahtadan at esprisiyle, kentin kapılarını açmayı başarır kuşatmacılar ve İllios (Troya) kenti düşer, hak yerini bulur.

Odyddeia



Dostu Agamemnon'un yanında savaşmak için karısı Penelope ve oğlu Telemakhos'u geride erteleyerek Troya'ya doğru yola koyulan İtaka kralı Odysseus'un savaşın bitimi ile başlamış olan muhteşem serüvenlerini anlatır "Odysseia" destanı. Kurnaz ama birazcık sivri dillidir kahramanımız; dönüş yolculuğunda tutulduğu fırtına karşısında deniz tanrısı Poseidon'a meydan okuyunca, tanrının gazabına uğrar ve bir türlü evinin yolunu bulamaz. On yıl sürer Ege denizinin bir yakasından bir yakasına savruluşu (bugün bir iç deniz şeklinde görünen Ege, antik çağlar için bir okyanus algılamasındadır ve böylelikle mesafe teriminin yaşanılan bölge ile sınırı olan bulunduğunu bir kez daha anlarız). Tek gözlü, insan yiyen devleri, gemicileri baştan çıkaran sirenleri ve Yunan mitolojisinden çıkıp gelen daha nice tehlikeyi savuşturan Kral, ülkesine döndüğünde karısını -kendisinin vasiyetine uygun olarak- evlilik hazırlıklarında bulur. Yarışmayı kazanan prens olacaktır kraliçenin eşi. Kılık değiştiren Odysseus, teker teker yener koca adaylarını ve hem karısına hem de tahtına kavuşur.

Homeros ve Eski Yunan Edebiyatı



Edebiyatın geliştiği ilk uygarlıktır Eski Yunan. Normal olarak Anadolu'da, Mezapotamya'da, Mısır'da yaşayan başka topluluklarda da güzel sanatlara karşı bir ilgi olmuştur, ama Yunan şiiri düzeyinde bir yapıt göstermek mümkün değildir. Bu mealde, tüm şairlerin babasıdır Homeros! Yeryüzünde şan ve şerefin en büyük erdem kabul edildiği çağlara en uygun düşen edebi tarzdır şiir. Vakalar, karakterler, hurafeler, örf ve adetler de şairlerin zihinlerindeki imgeleri ateşleyici kaynaklardır normal olarak. Destanlara hakim olan gerçeküstü, fantastik ve doğa ötesi öğeler, yalnızca yazarların tahayyül gücüne mal edilemez; insanlarla tanrıların yanyana getirilmiş olduğu bu manzum hikayeleri yaratan toplulukların dünyayı yorumlayışının kendisi fantastiktir aslen. Homeros'un metinlerindeki; erkekler arasındaki dostluk, tanrıların hazırladığı bir alınyazısı olarak sevgi, kendini hep hissettiren cinsellik, hanımefendilerin ihaneti, toplumun her tür beceriye hayranlık duyma eğilimi, yarışmaların yaygınlığı, eğlence tutkusu ve coşkunluk şeklinde motifler, Eski Yunan toplumunun yaşam biçimlerinin ve ruh halinin yansıması olarak, gerçeküstü bir anlatımın ardındaki somut gerçeklerdir.

Dikkat edilecek olursa, olayların felsefi yorumları yoktur "İlyada" ve "Odysseia"da, ama bu olayların, çevrenin, giysilerin, karakterlerin inceden inceye tasvir edilişi derhal farkedilir. "Şžair görmüştür, size de gösterir. Gördükleri ona etki etmiştir, o da bu tesirleri size nakleder... Homeros'u okuyun, o her şeyi, her insanın her gün karşılaştıklarını dahi tasvir eder; örneğin adanın su ile çevrildiğini, öğleyin güneşin tam tepemizde bulunduğunu yazmaktan imtina etmez.Her şeyi tasvir etmek zorundadır, çünkü onun çağlarında her şey ilgilendirir okuyucuyu". Tekrarlar yapar, ama bıktırıcı değildir. Çünkü yapmış olduğu tekrarlar, değişik anlarda tekrardan ortaya çıkan duygulardan kaynaklanmıştır ve bu tekrarlar, sözel kültürün tesir yaratma araçlarıdır bununla beraber.

İlk bakışta çok eskimiş ve çocuksu gelebilir Homeros'un destanları. Mitolojiden, fantastik anlatımdan hoşlanmayanlar ise onları saçma bulacaklardır. Oysa bu metinlerde, insanoğlunun yüzyıllardan bu yana değişmeyen bir çok temel dürtüsü, duygusu vardır. Onları tüm zamanlarla çağdaşlaştıran şu demek oluyor ki "klasik" meydana getiren işte bu özellikleridir. Üstelik, "İlyada" ve "Odysseia, bir taraftan Yunan tragedyalarının habercisidir, başka taraftan, yalın bir üslupla kaleme alınan daha doğrusu söze dökülen destanlardaki ifade seçimi; geçmiş ve şimdi içinde gidip gelmiş olarak -zaman akışını kırarak- aktarılan hikayeler, çağıl edebiyatın şuur akışı tekniğinin öncüsüdür. Usluptaki sadeliğin aslolan nedenini ise, o çağlarda sözlü anlatımın müzik eşliğinde yapılmasında bulabiliriz. Ama bu sadelik, bir cansızlık anlamına gelmez; tersine, çok diri ve keyifli bir havası vardır Homeros hikayelerinin. Yukarıda da ifade ettiğim şeklinde, görmüş olduğu, bilmiş olduğu insanoğlu, mekanlar ve eşyalardır onun anlattıkları. "Homeros, sürülmüş bir tarlayı, buğday-yürekli ekmeği, kuşların uçuşunu, yontulmuş bir iskemleyi, limanda bir gece-göğüne karşı duran gemileri, derede çamaşır yıkayan bayanları anlatır. Yalındır, canlıdır, klasiktir...

Homeros / Garbın İlk Ozanı



[Joachim Latacz]
Büyük ozan homeros avrupa edebiyatı’nın kurucusudur. Onun iki dev eseri “ilyada” (ortalama 16.000 mısra) ve “odysseia” (12.000 dizeden fazla), yunanlıların ortalama 400 yıl yazısız yaşayıp, i.ö. 800’lerde fenike alfabesini alıp kendi ellerindeki mevcut şekillerle oluşturdukları ve günümüzde latinceleştirilerek en fazla kullanılan yazı şekli ile yunanca oluşturulmuş ilk edebi eserlerdir. Her iki yapıt de i.ö. 8. yüzyılın ikinci yarısında anadolu’da (anadolu kelimesi yunanca anatolé kelimesinden türemiştir ve “doğuşâ€ (güneşin doğuşu anlamına gelmektedir) oluşturulmuşlardır. Bu eserlerin yaratıcısı homeros, o dönemlerde genel anlamda halkı yunan olan smyrna (şimdiki izmir) ya da çevresinde yaşamıştır.

Kuzeyde phokaia (foça) ile günede miletos içinde kalan sahil şeridi (antik adı ile “ionya”) avrupa kültürü’nün beşiğini oluşturmaktadır. Hatta miletos’un o dönemde -atina’dan ortalama 100 yıl önce- avrupa’nın en mühim kültür şehri bulunduğunu söylemekte hiçbir sakınca yoktur. Çünkü anadolu ionyasında avrupa edebiyatı’nın ilk eserlerinin yanı sıra avrupa biliminin ve felsefesinin de ilk temelleri atılmıştır. İonya, avrupa düşüncesinin doğuşu ile bağlantılı rasyonalizm (akılcılık) prensibinin de oluşum bölgesidir.

Homeros tüm bu gelişmelerin ‘babası’dır. Kolophonlu (selçuk civarlarında) felsefeci Xenophanes Homeros’un ölümünden ortalama 200 yıl sonrasında cümlesine şöyleki başlar:
“Başlangıçtan itibaren hepimiz homeros’u öğrendiği için…”.

Hakikaten de Homeros’un eserleri yunanlılar’ın alfabe kitabını oluşturmaktaydı. devrin okullarından çocuklar bu eserlerden okuma yazma ve cemiyet değerlerini öğreniyorlardı. kültürlü yunanlar -daha sonrasında da romalılar- “ilyada” ve “odysseia”dan uzun pasajları ezbere biliyorlardı. homeros’tan alıntılar mühim toplantı ve eğlenceleri süslemekteydi. homeros’tan herhangi bir biçimde etkilenmeyen yunanlı ya da romalı ozan yok gibidir.

bu gelişme roma imparatorluğu’ndan sonrasında oluşan yeni avrupa devletlerinde de devam etmiştir. Gerçi “ilyada” ve “odysseia”nın yunanca versiyonları kral büyük karl’dan sonrasında (i.s. 800’lerde) avrupa entelektüellerinin latince konuşmaya başlaması ile beraber uzun bir süre güncelliğini yitirmiş, fakat romalı homerosçu vergilius’un latince oluşturduğu eseri “aeneis”de “ilyada” ve “odysseia”yı da entegre etmesiyle unutulması önlenmiştir. 1488’de homeros rönesansı adım atmıştır. Bu rönesans, avrupa ve yeryüzündeki avrupa etkili ülkelerde günümüzde halen devam etmektedir. Günümüzde hâlâ yüzlerce lisede homeros, öğretmenler tarafınca orijinal metinlerden eski yunanca okutulmaktadır ve bununla birlikte garp dünyası’nda, üniversitelerde yunan ve latin filolojisi bölümlerinde olmazsa olmaz bir öğretim ve araştırma parçasıdır. Avrupa’da ve amerika’daki şiirler, güzel sanatlar, tiyatrolar, müzeler, fotoğraf galerileri homeros ve antik dönemdeki tesirleri olmadan düşünülemez.

Homeros maalesef Türkiye’de aynı şekilde ilgi ve saygınlık görmemiştir (burada söyleyeceklerim Klaus Kreiser’in “troia-traum und wirklichkeit” [2001, troia sergisi kitabı] adlı kitaptaki sayfa 282-289’daki “troia und homerische epen. von mehmet ıı. bis ısmet ınönü” [ıı. mehmet’den ismet inönü’ye kadar olan dönemde troia ve homeros destanları] başlıklı makaleden alınmıştır.) Bilinmiş olduğu suretiyle ilk başlarda vaziyet daha farklıydı. İstanbul fatihi sultan ıı. mehmed, homeros’u çok iyi tanıyordu. 1642 senesinde saray kütüphanesi için bir “ilyada” yazdırmıştır. Bu kitap almanya’daki troia sergisinde ilk kez teşhir edilmiştir. İlyada’nın ana temasını bilinmiş olduğu suretiyle yunanlıların troia önünde yaptıkları 10 yıl devam eden harp oluşturmaktadır. Fatih sultan mehmed’in, midilli (lesbos) seferine giderken troia harabelerinde homeros’a övgülerde bulunmuş olduğu söylenir. Orta çağ’da bir sürü kraliyet ailesi kökenlerini troia’ya dayandırmakta, hatta fatih sultan mehmed döneminde türkler dahi orta asya’ya troia’dan gittiklerini belirtmektedirler. Türkler konstantinopolis’in şu demek oluyor ki ikinci roma’nın fethedilmesiyle mensup oldukları topraklara yeniden döndüklerini söylerler. takip eden yıllardaki osmanlı imparatorluğu döneminde homeros, troia ve “troia savaşı” ile ilgili bilgiler çok kısıtlıdır. Heinrich schliemann’ın hisarlık/troia’da yapmış olduğu kazıların da (1871 yılından itibaren) etkisiyle, bu vaziyet 19. yüzyılda değişmiştir. İlk “ilyada” tercüme denemesi na’im tarafınca yapılmıştır. Bu çeviri “ilyada”nın ilk kısmını kapsar ve nesir şeklinde istanbul’da 1885/86 senesinde basılmıştır. daha sonraki yıllarda bu mevzuda fazla bir gelişme olmamıştır. 20. yüzyılın başlarında yakup kadri ve yahya kemâl öncülüğündeki “neohellenizm” akımından kalma bir epizod vardır. Yakup Kadri avrupa’ya yakınlaşmanın yalnızca devrin moda dili olan fransızca yardımıyla olamayacağını söylemiştir.

“Avrupa’yı tüm bütünlüğü ile kavrayabilmek için yunanlardan adım atmak gerekir. Biz coğrafi ve kısmen de kültürel olarak eski yunanların mirasının bir parçasıyız. Din unsuru bizim bu mirası almamızı engellemiştir […] kendi edebiyatımızı oluşturmak için yalnızca fransızların değildir tüm avrupalıların membaı olan eski yunanlara yeniden yönelmemiz gerekir. Netice olarak da şiir ve ruh hakkında bildiklerimizi değiştirip onların kavramlarını almalıyız.”

Bu davet uzun bir süre yankı uyandırmamıştır. Anatolizm ekolü yazarı Sabahattin Eyuboğlu (1908-1973) bu yunan eğilimine karşı bir düşünce öne sürmüştür: eski yunan okullarına gitmeye gerek kalmamıştır, çünkü homeros anadoluludur, şu demek oluyor ki başlangıçtan itibaren “bizlerden birisidir”! “kapımızın önüne koyduğumuz ve adını kitaplarımızdan sildiğimiz anadolu çocuğu” bu nedenle okunmalıdır. Bu açıklamasından sonrasında halen türkiye’de bu mevzuda başyapıt olan Azra Erhat ve a. kadir’in çevirisinden okunmasını tavsiye eder.

17 mart 2001 tarihinde stuttgart’ta görkemli bir törenle açılan ve 1 yıl süresince almanya’nın büyük şehirlerinde (stuttgart, braunschweig, bonn) sergilenecek olan “troia- rüya ve gerçek” adlı sergi yardımıyla kim bilir türkiye’de homeros mevzusunda yeni bir dönem başlayabilir (etkilenme şekli nasıl olursa olsun). bu serginin bilimsel kataloğunun önsözünde de yer edinen açılış konuşmasında, türkiye cumhuriyeti cumhurbaşkanı ahmet necdet sezer ve federal almanya cumhurbaşkanı johannes rau bu konudaki ümit dolu beklentilerini şu sözlerle dile getirmişlerdir:

“alman kamuoyu, ülkemizin 12 müzesinden özenle seçilmiş eserlerle oluşturulan ‘troia- rüya ve gerçek’ adlı sergi yardımıyla avrupa kültürünü oluşturan en gerçek köklerin anadolu’da bulunduğunu kavrayacaktır’ ve ‘bu sergi yardımıyla alman kamuoyunun dikkati çekilerek türkiye ile almanya arasındaki ilişkilerin geliştirilmesine katkıda bulunulacağın asla şüphe yoktur”

Avrupa kültürünün en mühim köklerinden birisi homeros’tur (bu ismin arkasında yatan şahıs kim olursa olsun). Bu kitabın gayesi türkiye’nin kültür zamanı ile daha yakından ilgilenenlere bu kişiyi yakından tanıtmaktır. Kitabın yazarı prof. dr. joachim latacz troia sergisi’ni oluşturmada bana bilimsel danışmanlık meydana getiren mühim kişilerden biridir. Kendisi basel üniversitesi (isviçre), yunan filolojisi kürsüsünde ders vermektedir ve tüm bütün ülkelerce homeros’u en iyi tanıyan kişilerden birisi olarak gösterilmektedir. Bu kitabın türkçe tercümesi öğrencim devrim çalış sazcı, m. a. tarafınca yapılmıştır. Almanya’da üç baskı meydana getiren bu kitap (son olarak 1997), bununla birlikte italyanca’ya (1990, ikinci baskı 1998) ve yunanca’ya (2000) çevrilmiştir ve mevzunun uzmanları tarafınca homeros’un eserlerine giriş ve sorunlarını irdeleme kendi alanında yapılmış en iyi çalışmalardan birisi olarak kabul edilmektedir.

Türkçe baskısı için homeros araştırmaları ile ilgili bir sürü kısımı güncelleştirilmiştir. Bu güncelleştirme yapılırken 1999 yılına kadar olan bibliyografya göz önünde bulundurulmuştur. ümit ederim bu kitap yardımıyla homeros ve eserleri türk kamuoyu tarafınca daha iyi anlaşılır. Bununla birlikte “zamanı troia ulusal parkı” (1996 yılından bu yana) sırınları içinde yeralan ve unesco’nun “dünya kültür mirasları” sıralamasında bulunan troia’da 1988 yılından bu yana meydana getirilen internasyonal kazıların ve 1998 yılından bu yana türkiye cumhuriyeti kültür bakanlığı tarafınca yapılması fikredilen çağıl bir troia müzesinin önemi de türk kamuoyu tarafınca daha iyi anlaşılır ve önemsenir. Bu düşüncelerle kitabın türk okurları tarafınca hak etmiş olduğu kıymeti görmesini dilerim.

Eskiçağ bilimleri ile ilgili kitapların satışlarını meydana getiren istanbul’daki “homer kitabevi”nin bununla birlikte yayınevi olarak adını almış olduğu kişinin kitabını yayımlaması oldukça sevindirici bir vakadır. Homeros ve tesirleri üstüne söylenebilecek şüphesiz daha pekçko şey vardır. troia sergisini gezen binlerce şahıs ile beraber bu konuyu paylaşma fırsatını bulduk. Ümit ederim yakında bu mevzuda yapılacak başka türkçe çevirilerle türk okurlarıyla paylaşma fırsatını da buluruz.

Prof. Dr. Manfred Korfmann
Tübingen Üniversitesi
Homeros
Garbın ilk ozanı
Joachim Latacz
Homer Kitabevi
Çeviren: Devrim Çalış Sazcı
1. basım 2001
Emsalsiz Ismi
Homer der erste dichter des abendlands

Azra Erhat - Homeros



Azra Erhat / ilyada (bilgi)
Homeros

Homeros Kimdir



Homeros kimdir? insanoğlu, yirmi bes yy.dir bu suali evirdiler, cevirdiler, arastirdilar durdular, gene de bir sonuc alamadilar. homeros bir bilmece olarak kaldi; onu hic bilmiyoruz, hicbir vakit bilemeyecegiz desek de yeri, biliyoruz, hicbir sairi bilmedigimiz şeklinde biliyoruz desek de yeri. insanlik tarihinde bir gun geldi ki, sanatcinin kimligini kestirmek icin eserine bakmakla yetinmez oldu insanoglu. kimdi bu sanatci, ne vakit dogdu, nerede dogdu, nasil yasadi? diye bir suru sual sormaya giristi..
..
Yunan ilkcaginda homeros' un aşağılık da isa' dan once yedinci yuzyildan bu yana gecer. ionya filozoflari, ozanlari, tarihcileri sozunu ederler. kimi onu over, kimi onu yerer, ama tek olduguna kimsenin kuskusu yok gibidir. cagi, yurdu, yasayisi, susu busu uzerinde fazla durmamalari, acaba bunlari bilmediklerinden mi, yoksa homeros şeklinde "ulusal" bir ozanin yuceligi karsisinda artik susu busu soz mevzusu olamayacagindan mi? yurttasimiz halikarnasli herodotos; "hesiodos'la homeros yunanlilarin tanri soylarini kurdular, isim ve ekadlarini taktilar tanrilara, yetkilerini ve islerini ayirdilar, gorunuslerini belirttiler." diyor. hesiodos'la homeros yunan dinini ve efsanesini kurdular demeye varan bu söze herodotos su bilgiyi de ekliyor; "onlar benden 4 yy. once yasadilar." (Hist, II, 53). herodotos i.o. 450 sularinda yasadigina gore, homeros da 850 sularinda yasamistir. demek. platon' a degin homeros'u anmayan bir tek yunan yazari yok gibidir, ne var ki bu anilar birbirini pek tutmaz. kimi "khios"lu adam, kimi "khios'lu ve izmirli" der ona, kimi butun yunan destanlarini onun yazdigina inanir, kimi birkac dizesini eserine alir, kimi de butun eserinin homeros tan ciktigini soyler.

Homeros Felsefeci Olarak



Homeros' un ilk felsefeci oldugunu soyleyen aristoteles bu savinda haklidir; cunku homeros bir dunya gorusunun habercisi, dunya ve hayatin bir yorumcusudur. suphesiz, homeros' un kullandigi sekil bir siir sekli, bir ilim oncesi seklidir. burada bir de illas - i.o. 750 de tamamlandı.- ile odysseia - i.o. 700 de tamamlandı.- arasindaki hem motiflerde hem de dusuncelerde kendini gosteren nesil ayriligi acik olarak ise karismaktadir. sonralari bilimsel felsefenin inceden inceye ele aldigi problemler bu destanalrda kapali bir sekilde ortaya cikmaktadir. nitekim bu destanlarda, ilk-madde nin ne oldugu hakkinda bir sorusturmayi, tektanriciliga dogru bir arastirmayi buluyoruz. ozan, insanoğlu ve insan dirimsel uzerine yaptigi sayisiz gozlemleri cok kere birlestirerek genel bir yargiya variyor. onun daha o vakit tanri istencinin insan istenci karsisindaki durumunun ne oldugu sorusunu aydinlatmaya calismasi pek onemlidir (bu sonraki felsefede, istenc ozgurlugu diye adlandirilan sorundur.) homeros 'un dunyasi bastan asagi tanrilarla dolu olan esrarli bir dunyadir; fakat burada insan istenci'nin de buyuk bir onemi vardir, bu istenc kahramanca davranmada oldugu şeklinde acilara katlanmada da kendini gosterir. bundan dolayi ozan olan-biteni tanri ile insanin ortaklasa yaptiklari bir is olarak anliyor -bu, zamanimiza kadar yasayagelmis bir dusuncedir. hatta odysseia'nin girisinde bastanri, insanlarin kotulugun nedenini kendilerinde, kendilerinin isledikleri gunahta arayacakalrina, tanrilarda aramaya kalkismalarini yerer. -eski hellen mythoslarinda pek cok zulum hareketleriyle karsilasilir; bunun yaninda homeros' un, insanlik serefi ve onuru, evliligin yuksekligi, cocugun onemi -bunu bizlere babanin, cocugunun kendinden daha degerli olmasini ozlemesi gosteriyor- uzerine soyledigi sozlerin parlakligi bir kat daha artiyor. bundan dolayi sair horatius (spistula I, 2) homeros'un ahlaki, stoali filozoflarin bircogundan daha acik olarak ogrettigini soyleyebiliyor.

Homeros ve Platon



Homeros tartismasi platon'la baslar.

..Ona gore de homeros, yunan dunyasinda butun inanislarin babasidir, bu dunyada dile gelen ne var ise, onunla dile gelmistir. Platon begenmedigi egitim sisteminin temelinde homeros'u gormekle bir cigir acmis sayilamaz. Yunanistan' da egitimin homeros destanlarinin ustune kurulmus oldugu herkesce malum bir gercekti, şu demek oluyor ki yalniz atina degil, butun yunan devletleri, homeros'u bir cesit mukaddes kitap şeklinde, her turlu bilginin ozu diye benimsemislerdi.

..Eserleri, homeros'un dizeleriyle dolup tasan platon da homeros'un okulunda yetismis ne var ki ilk olarak bu egitime karsi baskaldirmaya yeltenmistir.

.."Devlet" in ucuncu kitabini okurken, sokrates'e kizmaktan alamayiz kendimizi. platon, homeros'u anlamamis, siirinin tadina varamamis diye icerleriz bizler yirminci yuzyil okuyuculari. unuturuz ki, homeros, platon'un zamaninda siir degil yalniz, mukaddes kitapti. bu sarsinti, bilimin dogmasina yol acti.

YORUMLAR

Ad

Anlamı Nedir?,22,Biyoloji Konu Anlatımı,25,Cilt Bakımı,82,Coğrafya Ders Anlatımı,978,Genel,46,Güzel Sözler,16075,Music,1,Ne Nedir?,32164,Resimli Sözler,4111,Saç Sağlığı,119,Sağlık Bilgileri,1596,Soru-Cevap,10236,Sports,1,Tarih Konu Anlatımı,5,Teknoloji,36,Türk Dili ve Edebiyatı Konu Anlatımı,2,
ltr
item
Ders Kitapları Konu Anlatımı: Homeros Nedir
Homeros Nedir
Ders Kitapları Konu Anlatımı
https://ders-kitabi.blogspot.com/2017/06/homeros-nedir.html
https://ders-kitabi.blogspot.com/
http://ders-kitabi.blogspot.com/
http://ders-kitabi.blogspot.com/2017/06/homeros-nedir.html
true
5083728687963487478
UTF-8
Tüm Yazılar Yüklendi hiçbir mesaj bulunamadı HEPSİNİ GÖR Devamı Cevap Cevabı iptal Silmek Cevabı iptal Home SAYFALARI POST Hepsini gör SİZİN İÇİN ÖNERİLEN ETİKET ARŞİV SEARCH Tüm Mesajlar İsteğinizle eşleşme bulunamadı Ana Sayfaya Dön Pazar Pazartesi Salı Çarşamba Perşembe Cuma Cumartesi Pazar Mon Tue Wed Thu Fri Sat January February March April May June July August September October November December Jan Feb Mar Apr May Jun Jul Aug Sep Oct Nov Dec Şu anda... 1 dakika önce $$1$$ minutes ago 1 saat önce $$1$$ hours ago Dün $$1$$ days ago $$1$$ weeks ago more than 5 weeks ago İzleyiciler Takip et THIS PREMIUM CONTENT IS LOCKED STEP 1: Share to a social network STEP 2: Click the link on your social network Tüm Kodunu Kopyala Tüm Kodunu Seç Tüm kodlar panonuza kopyalanmıştır. Kodları / metinleri kopyalayamıyor, kopyalamak için lütfen [CTRL] + [C] tuşlarına (veya Mac ile CMD + C'ye) basınız Table of Content