KAÇMAK gçz. f. 1. Bir yerden kaçmak, bir kimse, bir hayvan sözkonusuysa, oradan gizlice, hileyle ya da zor kullanarak ayrılmak: Oku...
KAÇMAK gçz. f.
1. Bir yerden kaçmak, bir kimse, bir hayvan sözkonusuysa, oradan gizlice, hileyle ya da zor kullanarak ayrılmak: Okuldan kaçmak. Cezaevinden kaçmak. Kafesinden kaçan aslan.
2. (Bir yerden) [bir yere] kaçmak, bir kimse, bir hayvan sözkonusuysa, gerçek ya da ihtimaller içinde bir tehdit, bir çekince oluşturan bir şeyden, bir kimseden kurtulmak için bir yerden hızla ayrılmak, orayı terk etmek; bir yere gizlenmek, saklanmak, sığınmak: ülkelerinden kaçıp yabancı ülkelere sığınan sığınmacılar. Av sebebiyle savanı terk edip ormanlara kaçan yırtıcı hayvanlar.
3. Bir kimseden kaçmak, onunla karşılaşmamaya, rastlaşmamaya çaba göstermek: Alacaklılardan kaçmak. Düşmanlarından kaçmak.
4. Bir kimseden, bir şeyden kaçmak, bir kimse sözkonusuysa, onunla arasına mesafe koyarak ondan uzak durmaya, bir şeyden korunmaya, sakınmaya çalışmak: Benden kaçıyor, sev gime karşılık vermiyor. İnsanlardan kaçmak. Bu tür toplantılardan hep firar etmiştir.
5. Bir şeyden kaçmak, bir kimse sözkonusuysa, onunla karşılaşmamaya, ondan kurtulmaya çalışmak, kaytarmak: Sorumluluktan kaçmak. Görevden kaçmayınız.
6. (Biryerden) kaçmak, bir gaz, bir sıvı vb. sözkonusuysa, bir çatlaktan, bir yarıktan, iyi kapanmamış bir delikten, fena yapılmış bir lehimden vb. sızmak, akmak.
7. Bir örgü, bir dokuma ya da ilmek sözkonusuysa, ipliği kopmak.
8. Bir yere kaçmak, bir şey sözkonusuysa, bir yere aniden girmek: Top masanın altına firar etti. Kulağıma su firar etti. Göze kirpik, toz kaçmak. Boğazına kılçık kaçmak.
9. Bir yöne kaçmak, bir yere doğru kaymak: Saçının ayrımı birazcık sola firar etmiş.
10. Bir kimse sözkonusuysa, bir yerden hiç kimseye görünmeden ayrılmak ya da gizlice savuşmak (nesnesiz kullanılır): Şimdi buradaydı, ne vakit firar etmiş?
11. Bir kimse, bir hayvan sözkonusuysa, hızla kovalayan birinin önünde koşmak (nesnesiz kullanılır): Kaçıyor, yakalayın.
12. Tren, vapur, vb. bir araca yetişmek isteyen bir kimse açısından, o vasıta gitmiş olmak: Son vapur da kaçmıştı.
13. Bir hiç kimseye ilişik bir şey (soyut) sözkonusuysa, yok olmak: O ulaşınca rahatı kaçmıştı. Çok çay içme, uykun kaçar.
14. Bir şeye (soyut) kaçmak, ona benzemek, ona yaklaşmak, onu çağrıştırmak: Kırmızıya kaçan pembe. Birazcık abartıya kaçmıyor musun?
15. Bir bayan sözkonusuysa, kaçgöçe uyarak erkeklerden uzak durmak: Burada hanımefendiler erkeklerden kaçarlardı.
16. Bir adama kaçmak, bir bayan sözkonusuysa, geleneklere ya da ailesinin isteğine karşı gelmiş olarak onunla gitmek.
17. Bir şeyin rengi kaçmak, rengi atmak, ağarmak.
18. (Dışarıya) kaçmak, ana para sözkonusuysa, yabancı ülkelere yatırılmak.
19. Kimi sıfatlarla beraber olmak anlamında destek eylem biçiminde kullanılır: Bu davranışın hoş kaçmadı. Bu latife soğuk firar etti.
—Avç. Av hayvanından söz ederken, koşarak hızla uzaklaşmak.
—Çamaşır san. ilmikler sözkonusu olduğunda, bir ipliğin kopması sonucu ilmik sırası süresince art arda sökülmek.
—Denize. Bir gemiden söz ederken, rüzgâr, akıntı ya da yanlış manevra yüzünden rotanın sağına ya da soluna sapmak. || Rüzgâr altına kaçmak, bir gemiden söz ederken, rüzgârın estiği yöne ters yöne doğru, rotaya koşut olarak kaymak.
♦ kaçılmak edilg. f.
1. Şir şeyden, bir yerden kaçmak, kurtulmak eylemine mevzu olmak: Bu cezaevinden kaçılmaz.
2. Bir yerden kaçılmak, bulunulan yerden başka bir yana çekilmek, savulmak (komut kipinde ya da sual cümlelerinde): Kaçılın, ev yıkılıyor. Birazcık kenara kaçıl. Kaçılayım mı?
♦ kaçınmak dönüşl. f.
1. Bir şeyden, bir şöyi yapmaktan kaçınmak, ondan, onu yapmaktan uzak durmak; sakınmak: Her şeyin en güzel halde olması için hiçbir fedakârlıktan kaçınmayın. Beni desteklemekten kaçındı. Güç kullanmaktan kaçınmamak.
2. Erkeklerden kaçınmak, bir bayan sözkonusuysa, erkeklerle bir arada olmamak, kaçgöçe uymak.
♦ kaçırmak ettirg. f.
1. Bir kimseyi (bir yerden) kaçırmak, onun (oradan) kaçmasını sağlamak: Bir suçluyu cezaevinden kaçırmak.
2. Bir kimseyi kaçırmak, onu zor kullanarak bulunmuş olduğu yerden götürmek: Ufak evladı kaçıranlar yüklü bir fidye istiyorlar.
3. Bir kimseyi (bir yerden) kaçırmak, onu bir yerden gitmek zorunda bırakmak, onun orayı terk etmesine niçin olmak: Dırdırıyla kocasını sonunda kaçırdı. Bu kadar azca ücret verirseniz, tüm kıymetli elemanlarınızı kaçırırsınız.
4. Bir kimseyi bir kimseden kaçırmak, onu bununla beraber götürerek başkalarını onun varlığından yoksun bırakmak: Evladı annesinden kaçıran baba.
5. Bir şeyi (bir yerden) bir kimseden kaçırmak, bir eşyayı gizlice, kimsenin haberi olmaksızın götürmek: Evin tüm eşyasını kaçırmış.
6. Bir şeyi (bir yerden) bir yere kaçırmak, bir malı yasadışı yollarla bir ülkeden çıkarmak ya da bir ülkeye sokmak: Kaçırdıkları antik eserleri meşhur bir müzeye satmışlar.
7. Bir şeyi (soyut) kaçırmak, onun varlığının son bulmasına, yok olmasına niçin olmak; yok etmek: Çay uykumu kaçırdı. Misafirlerin zamansız gelişi rahatını kaçırdı.
8. Bir şeyi (soyut) kaçırmak, onu değerlendirememek; ondan yararlanamamak: Sen bu şansını çoktan kaçırdlh. Fırsatı kaçırmak.
9. (Fazla, çok) + kaçırmak, gerekenden fazla tüketmek, ölçüyü kaçırmak: Bu akşam içkiyi fazla kaçırmışım.
10. Gaz, buğu vb. kaçırmak, bir aygıttan, bir aletten vb. söz ederken, akıtmak, sızdırmak: Motor yağ kaçırıyor.
11. Bir ulaşım aracını kaçırmak, onun kalkış zamanına yetişememek.
12. Bir filmi, oyunu, programı . kaçırmak, onu gösterim, izlenme süresi içinde izleyememek: Akşamki filmi kaçırma.
13. Donuna, altına vb. kaçırmak, aptestini elinde olmaksızın yapmak.
14. Usturayı, bıçağı, jileti kaçırmak, onları kullanırken kaydırıp herhangi bir yerini kesmek; bir şeyi keserek zarara yol açmak.
15. Vergi kaçırmak, kazancı oranında vergi ödememek.
16. Tayyare kaçırmak, bazı isteklerini kabul ettirmek için uçuş, gidiş yönünü değişiklik yapmak.
—Denize. Bir halatı, bir zinciri kaçırmak, bu tarz şeyleri gerginliklerine gore ağır ağır laçka etmek. (Böylece halat ya da zincir ani boşalmaya karşı denetim altında tutulur.)
♦ kaçırılmak edilg. f.
1. Bir kimse tarafınca bulunmuş olduğu yerden kaçması sağlanmak: Cezaevinden kaçırılan mahkûmlar.
2. Zor kullanarak bulunmuş olduğu yerden götürülmek: Kız kaçırılmak.
3. Yasadışı yollardan bir ülkeye sokulmak ya da bir ülkeden çıkarılmak: Kaçırılan eski eserler.
4. Gidiş yönü değiştirilmek: Hava korsanlarınca kaçırılan tayyare.
5. Kullanılmamak, değerlendirilememek: Kaçırılan fırsatlar
6. izlenilmemek: Bu film kaçırılır mı?
♦ kaçırtmak ettirg. f.
1. Bir kimseyi (bir yerden) kaçırtmak, onun oradan ayrılmasına, gitmesine niçin olmak: Bu tavırlarınla kadıncağızı kaçırttın sonunda.
2. Bir kimseyi, bir şeyi (bir yerden) kaçırtmak, onun, oradan bir başkası tarafınca kaçırılmasını sağlamak.
♦ kaçışmak işt. f. Hep birden çeşitli yönlere dağılarak kaçmak: Göstericiler polisin bomba kullanımı üstüne kaçıştılar.
♦ kaçışılmak edilg. f. Kaçışmak eylemi yapılmak.
1. Bir yerden kaçmak, bir kimse, bir hayvan sözkonusuysa, oradan gizlice, hileyle ya da zor kullanarak ayrılmak: Okuldan kaçmak. Cezaevinden kaçmak. Kafesinden kaçan aslan.
2. (Bir yerden) [bir yere] kaçmak, bir kimse, bir hayvan sözkonusuysa, gerçek ya da ihtimaller içinde bir tehdit, bir çekince oluşturan bir şeyden, bir kimseden kurtulmak için bir yerden hızla ayrılmak, orayı terk etmek; bir yere gizlenmek, saklanmak, sığınmak: ülkelerinden kaçıp yabancı ülkelere sığınan sığınmacılar. Av sebebiyle savanı terk edip ormanlara kaçan yırtıcı hayvanlar.
3. Bir kimseden kaçmak, onunla karşılaşmamaya, rastlaşmamaya çaba göstermek: Alacaklılardan kaçmak. Düşmanlarından kaçmak.
4. Bir kimseden, bir şeyden kaçmak, bir kimse sözkonusuysa, onunla arasına mesafe koyarak ondan uzak durmaya, bir şeyden korunmaya, sakınmaya çalışmak: Benden kaçıyor, sev gime karşılık vermiyor. İnsanlardan kaçmak. Bu tür toplantılardan hep firar etmiştir.
5. Bir şeyden kaçmak, bir kimse sözkonusuysa, onunla karşılaşmamaya, ondan kurtulmaya çalışmak, kaytarmak: Sorumluluktan kaçmak. Görevden kaçmayınız.
6. (Biryerden) kaçmak, bir gaz, bir sıvı vb. sözkonusuysa, bir çatlaktan, bir yarıktan, iyi kapanmamış bir delikten, fena yapılmış bir lehimden vb. sızmak, akmak.
7. Bir örgü, bir dokuma ya da ilmek sözkonusuysa, ipliği kopmak.
8. Bir yere kaçmak, bir şey sözkonusuysa, bir yere aniden girmek: Top masanın altına firar etti. Kulağıma su firar etti. Göze kirpik, toz kaçmak. Boğazına kılçık kaçmak.
9. Bir yöne kaçmak, bir yere doğru kaymak: Saçının ayrımı birazcık sola firar etmiş.
10. Bir kimse sözkonusuysa, bir yerden hiç kimseye görünmeden ayrılmak ya da gizlice savuşmak (nesnesiz kullanılır): Şimdi buradaydı, ne vakit firar etmiş?
11. Bir kimse, bir hayvan sözkonusuysa, hızla kovalayan birinin önünde koşmak (nesnesiz kullanılır): Kaçıyor, yakalayın.
12. Tren, vapur, vb. bir araca yetişmek isteyen bir kimse açısından, o vasıta gitmiş olmak: Son vapur da kaçmıştı.
13. Bir hiç kimseye ilişik bir şey (soyut) sözkonusuysa, yok olmak: O ulaşınca rahatı kaçmıştı. Çok çay içme, uykun kaçar.
14. Bir şeye (soyut) kaçmak, ona benzemek, ona yaklaşmak, onu çağrıştırmak: Kırmızıya kaçan pembe. Birazcık abartıya kaçmıyor musun?
15. Bir bayan sözkonusuysa, kaçgöçe uyarak erkeklerden uzak durmak: Burada hanımefendiler erkeklerden kaçarlardı.
16. Bir adama kaçmak, bir bayan sözkonusuysa, geleneklere ya da ailesinin isteğine karşı gelmiş olarak onunla gitmek.
17. Bir şeyin rengi kaçmak, rengi atmak, ağarmak.
18. (Dışarıya) kaçmak, ana para sözkonusuysa, yabancı ülkelere yatırılmak.
19. Kimi sıfatlarla beraber olmak anlamında destek eylem biçiminde kullanılır: Bu davranışın hoş kaçmadı. Bu latife soğuk firar etti.
—Avç. Av hayvanından söz ederken, koşarak hızla uzaklaşmak.
—Çamaşır san. ilmikler sözkonusu olduğunda, bir ipliğin kopması sonucu ilmik sırası süresince art arda sökülmek.
—Denize. Bir gemiden söz ederken, rüzgâr, akıntı ya da yanlış manevra yüzünden rotanın sağına ya da soluna sapmak. || Rüzgâr altına kaçmak, bir gemiden söz ederken, rüzgârın estiği yöne ters yöne doğru, rotaya koşut olarak kaymak.
♦ kaçılmak edilg. f.
1. Şir şeyden, bir yerden kaçmak, kurtulmak eylemine mevzu olmak: Bu cezaevinden kaçılmaz.
2. Bir yerden kaçılmak, bulunulan yerden başka bir yana çekilmek, savulmak (komut kipinde ya da sual cümlelerinde): Kaçılın, ev yıkılıyor. Birazcık kenara kaçıl. Kaçılayım mı?
♦ kaçınmak dönüşl. f.
1. Bir şeyden, bir şöyi yapmaktan kaçınmak, ondan, onu yapmaktan uzak durmak; sakınmak: Her şeyin en güzel halde olması için hiçbir fedakârlıktan kaçınmayın. Beni desteklemekten kaçındı. Güç kullanmaktan kaçınmamak.
2. Erkeklerden kaçınmak, bir bayan sözkonusuysa, erkeklerle bir arada olmamak, kaçgöçe uymak.
♦ kaçırmak ettirg. f.
1. Bir kimseyi (bir yerden) kaçırmak, onun (oradan) kaçmasını sağlamak: Bir suçluyu cezaevinden kaçırmak.
2. Bir kimseyi kaçırmak, onu zor kullanarak bulunmuş olduğu yerden götürmek: Ufak evladı kaçıranlar yüklü bir fidye istiyorlar.
3. Bir kimseyi (bir yerden) kaçırmak, onu bir yerden gitmek zorunda bırakmak, onun orayı terk etmesine niçin olmak: Dırdırıyla kocasını sonunda kaçırdı. Bu kadar azca ücret verirseniz, tüm kıymetli elemanlarınızı kaçırırsınız.
4. Bir kimseyi bir kimseden kaçırmak, onu bununla beraber götürerek başkalarını onun varlığından yoksun bırakmak: Evladı annesinden kaçıran baba.
5. Bir şeyi (bir yerden) bir kimseden kaçırmak, bir eşyayı gizlice, kimsenin haberi olmaksızın götürmek: Evin tüm eşyasını kaçırmış.
6. Bir şeyi (bir yerden) bir yere kaçırmak, bir malı yasadışı yollarla bir ülkeden çıkarmak ya da bir ülkeye sokmak: Kaçırdıkları antik eserleri meşhur bir müzeye satmışlar.
7. Bir şeyi (soyut) kaçırmak, onun varlığının son bulmasına, yok olmasına niçin olmak; yok etmek: Çay uykumu kaçırdı. Misafirlerin zamansız gelişi rahatını kaçırdı.
8. Bir şeyi (soyut) kaçırmak, onu değerlendirememek; ondan yararlanamamak: Sen bu şansını çoktan kaçırdlh. Fırsatı kaçırmak.
9. (Fazla, çok) + kaçırmak, gerekenden fazla tüketmek, ölçüyü kaçırmak: Bu akşam içkiyi fazla kaçırmışım.
10. Gaz, buğu vb. kaçırmak, bir aygıttan, bir aletten vb. söz ederken, akıtmak, sızdırmak: Motor yağ kaçırıyor.
11. Bir ulaşım aracını kaçırmak, onun kalkış zamanına yetişememek.
12. Bir filmi, oyunu, programı . kaçırmak, onu gösterim, izlenme süresi içinde izleyememek: Akşamki filmi kaçırma.
13. Donuna, altına vb. kaçırmak, aptestini elinde olmaksızın yapmak.
14. Usturayı, bıçağı, jileti kaçırmak, onları kullanırken kaydırıp herhangi bir yerini kesmek; bir şeyi keserek zarara yol açmak.
15. Vergi kaçırmak, kazancı oranında vergi ödememek.
16. Tayyare kaçırmak, bazı isteklerini kabul ettirmek için uçuş, gidiş yönünü değişiklik yapmak.
—Denize. Bir halatı, bir zinciri kaçırmak, bu tarz şeyleri gerginliklerine gore ağır ağır laçka etmek. (Böylece halat ya da zincir ani boşalmaya karşı denetim altında tutulur.)
♦ kaçırılmak edilg. f.
1. Bir kimse tarafınca bulunmuş olduğu yerden kaçması sağlanmak: Cezaevinden kaçırılan mahkûmlar.
2. Zor kullanarak bulunmuş olduğu yerden götürülmek: Kız kaçırılmak.
3. Yasadışı yollardan bir ülkeye sokulmak ya da bir ülkeden çıkarılmak: Kaçırılan eski eserler.
4. Gidiş yönü değiştirilmek: Hava korsanlarınca kaçırılan tayyare.
5. Kullanılmamak, değerlendirilememek: Kaçırılan fırsatlar
6. izlenilmemek: Bu film kaçırılır mı?
♦ kaçırtmak ettirg. f.
1. Bir kimseyi (bir yerden) kaçırtmak, onun oradan ayrılmasına, gitmesine niçin olmak: Bu tavırlarınla kadıncağızı kaçırttın sonunda.
2. Bir kimseyi, bir şeyi (bir yerden) kaçırtmak, onun, oradan bir başkası tarafınca kaçırılmasını sağlamak.
♦ kaçışmak işt. f. Hep birden çeşitli yönlere dağılarak kaçmak: Göstericiler polisin bomba kullanımı üstüne kaçıştılar.
♦ kaçışılmak edilg. f. Kaçışmak eylemi yapılmak.
Kaynak: Büyük Larousse
Köşe nahiye kaçmak deyiminin anlamı nedir?
Rüyada Kaçmak
kaçmak
(-den durum kiyle kullanılan eylem)
1 . Hiç kimseye bildirmeden bulunmuş olduğu yerden ayrılmak, firar etmek:
"Silâhını, hatta başındaki şapkasını bırakıp kaçıyor."- R. E. ünaydın.
"Şeyhin çoraplı tabanını öpen hanımefendileri görünce iğrenmiş, bizlere kaçıp geldi."- A. Gündüz.
2 . Hızla koşup bir yere saklanmak:
"Kahvecinin kedisi, derhal yere atlayıp boş havuzun içine firar etti."- H. Taner.
"Bir çekince sezdiğin anda derhal eve kaçarsın."- H. R. Gürpınar.
3 . Kendini göstermemek, rastlaşmamaya çalışmak.
4 . Kaçınmak.
5 . Sızmak.
6 . İpi kopmak.
7 . (-e durum ekiyle kullanılan eylem) Girmek.
8 . (-e durum ekiyle kullanılan eylem) Bir yana doğru kaymak.
9 . (nesne almayan eylem) Görünmeden gitmek, savuşmak, sıvışmak:
"Bir ihtimal sirayet eder diye korkacaklar ve kaçacaklar."- B. Felek.
10 . (nesne almayan eylem) Süratli koşmak:
"Biletlerini memurun elinden kaptı, kaçar benzer biçimde gişeden uzaklaştı."- N. Cumalı.
11 . (nesne almayan eylem) Yok olmak.
12 . (-e durum ekiyle kullanılan eylem) Yaklaşmak, benzemek, çağrıştırmak.
13 . (hanımefendiler için) Kaçgöçe uymak:
"Gelin bir evde kayın babasından kaçar, güvey, baldızının yüzünü tanımazdı."- R. H. Karay.
14 . (kız, hanım için) Yasalara ve aile isteklerine karşı gelmiş olarak evlenmek için evinden ayrılmak.
15 . (renk için) Ağarmak, uçmak.
16 . spor Yarışçı ötekilerden hızla ayrılıp arayı açmak.
17 . spor Futbol ya da basketbolda engellemiş olan adamdan kurtulmak ya da pas alabilmek için boş alana koşmak.
18 . (destek eylem) Bazı kalite bildiren sözlerle beraber "olmak" anlamıyla destek eylem benzer biçimde kullanılır:
"Lâtife etmek istediği vakit birazcık kabaya bile kaçardı."- F. R. Atay.
Atasözü, deyim ve birleşik fiiller
kaçacak delik aramak
kaçan balık büyük olur
kaçanın anası ağlamamış
kaçmaktan kovalamaya zaman olmamak
Birleşik Sözler
kaçgöç
kapkaç
merkezkaç
(-den durum kiyle kullanılan eylem)
1 . Hiç kimseye bildirmeden bulunmuş olduğu yerden ayrılmak, firar etmek:
"Silâhını, hatta başındaki şapkasını bırakıp kaçıyor."- R. E. ünaydın.
"Şeyhin çoraplı tabanını öpen hanımefendileri görünce iğrenmiş, bizlere kaçıp geldi."- A. Gündüz.
2 . Hızla koşup bir yere saklanmak:
"Kahvecinin kedisi, derhal yere atlayıp boş havuzun içine firar etti."- H. Taner.
"Bir çekince sezdiğin anda derhal eve kaçarsın."- H. R. Gürpınar.
3 . Kendini göstermemek, rastlaşmamaya çalışmak.
4 . Kaçınmak.
5 . Sızmak.
6 . İpi kopmak.
7 . (-e durum ekiyle kullanılan eylem) Girmek.
8 . (-e durum ekiyle kullanılan eylem) Bir yana doğru kaymak.
9 . (nesne almayan eylem) Görünmeden gitmek, savuşmak, sıvışmak:
"Bir ihtimal sirayet eder diye korkacaklar ve kaçacaklar."- B. Felek.
10 . (nesne almayan eylem) Süratli koşmak:
"Biletlerini memurun elinden kaptı, kaçar benzer biçimde gişeden uzaklaştı."- N. Cumalı.
11 . (nesne almayan eylem) Yok olmak.
12 . (-e durum ekiyle kullanılan eylem) Yaklaşmak, benzemek, çağrıştırmak.
13 . (hanımefendiler için) Kaçgöçe uymak:
"Gelin bir evde kayın babasından kaçar, güvey, baldızının yüzünü tanımazdı."- R. H. Karay.
14 . (kız, hanım için) Yasalara ve aile isteklerine karşı gelmiş olarak evlenmek için evinden ayrılmak.
15 . (renk için) Ağarmak, uçmak.
16 . spor Yarışçı ötekilerden hızla ayrılıp arayı açmak.
17 . spor Futbol ya da basketbolda engellemiş olan adamdan kurtulmak ya da pas alabilmek için boş alana koşmak.
18 . (destek eylem) Bazı kalite bildiren sözlerle beraber "olmak" anlamıyla destek eylem benzer biçimde kullanılır:
"Lâtife etmek istediği vakit birazcık kabaya bile kaçardı."- F. R. Atay.
Atasözü, deyim ve birleşik fiiller
kaçacak delik aramak
kaçan balık büyük olur
kaçanın anası ağlamamış
kaçmaktan kovalamaya zaman olmamak
Birleşik Sözler
kaçgöç
kapkaç
merkezkaç
kaçmak ingilizcesi
1. /dan/ to escape (from), flee; to desert; to run away (from); to skip out of; to sneak off from.
2. /dan/ to get out of, avoid, shirk (an obligation).
3. /dan/ to avoid, stay away from (someone, a place).
4. /dan/ (for liquid, gas) to leak, leak out (of); (for electricity) to escape from (something).
5. (for a stocking) to run, Brit. ladder.
6. /a/ (for water, dust, an insect) to slip into, get into, penetrate (one´s eye, ear, a container).
7. /a/ to slip to (one side).
8. to disappear, go away without saying good-bye.
9. /la/ to elope with.
10. to run fast.
11. (for one´s sleep, peace of mind, good mood) to disappear, vanish, go away.
12. /a/ to tend toward, verge on, be tinted with (exaggeration, malice, another color).
13. to seem (rude, inopportune).
14. to turn out (well, badly). Kaçan balýk büyük olur. proverb One always imagines the thing one özgü missed to be better than it actually was. kaçacak delik aramak to look for a place to hide. kaçmaktan kovalamaya/kovmaya vakti olmamak/zaman bulamamak/eli deðmemek to be so busy with important matters that one özgü no time for lesser things.
1. /dan/ to escape (from), flee; to desert; to run away (from); to skip out of; to sneak off from.
2. /dan/ to get out of, avoid, shirk (an obligation).
3. /dan/ to avoid, stay away from (someone, a place).
4. /dan/ (for liquid, gas) to leak, leak out (of); (for electricity) to escape from (something).
5. (for a stocking) to run, Brit. ladder.
6. /a/ (for water, dust, an insect) to slip into, get into, penetrate (one´s eye, ear, a container).
7. /a/ to slip to (one side).
8. to disappear, go away without saying good-bye.
9. /la/ to elope with.
10. to run fast.
11. (for one´s sleep, peace of mind, good mood) to disappear, vanish, go away.
12. /a/ to tend toward, verge on, be tinted with (exaggeration, malice, another color).
13. to seem (rude, inopportune).
14. to turn out (well, badly). Kaçan balýk büyük olur. proverb One always imagines the thing one özgü missed to be better than it actually was. kaçacak delik aramak to look for a place to hide. kaçmaktan kovalamaya/kovmaya vakti olmamak/zaman bulamamak/eli deðmemek to be so busy with important matters that one özgü no time for lesser things.
Köşe nahiye kaçmak deyiminin anlamı nedir?
Rüyada Kaçmak
YORUMLAR