KAĞŞAMAK gçz. f. 1. Bir yapı söz konusuysa, yıkılmaya yüz tutmak, çok eskimek: Dedesinden kalma bu asırlık konak kağşamış, bundan b...
KAĞŞAMAK gçz. f.
1. Bir yapı söz konusuysa, yıkılmaya yüz tutmak, çok eskimek: Dedesinden kalma bu asırlık konak kağşamış, bundan böyle oturulamaz duruma gelmişti.
2. Birbirine tutturulmuş pek çok parçalardan oluşmuş bir şey söz konusuysa, ek yerlerinden ayrılmak, gevşemek: Masa ve sandalyelerin ayakları kağşamış.
3. Bir kimse sözkonusuysa, ihtiyarlamak, çok yaşlanmak; yaşlılık sebebiyle kuvvetsiz kalmak.
♦ kağşatmak ettirg. f. Bir şeyi kağşatmak, onun kağşamasına niçin olmak.
1. Bir yapı söz konusuysa, yıkılmaya yüz tutmak, çok eskimek: Dedesinden kalma bu asırlık konak kağşamış, bundan böyle oturulamaz duruma gelmişti.
2. Birbirine tutturulmuş pek çok parçalardan oluşmuş bir şey söz konusuysa, ek yerlerinden ayrılmak, gevşemek: Masa ve sandalyelerin ayakları kağşamış.
3. Bir kimse sözkonusuysa, ihtiyarlamak, çok yaşlanmak; yaşlılık sebebiyle kuvvetsiz kalmak.
♦ kağşatmak ettirg. f. Bir şeyi kağşatmak, onun kağşamasına niçin olmak.
Kaynak: Büyük Larousse
kağşamak
(nesne almayan eylem), halk ağzında
1 . Eskimek, dağılmaya yüz tutmak:
"Pansiyonun kağşamış tahta merdiveni ağır bir vücudun bölümleri altında inlemeye başladı."- H. R. Gürpınar.
2 . Herhangi bir şey ek yerlerinden ayrılmak, oynamak.
3 . İhtiyarlamak.
4 . Zayıflamak, gevşemek, güçsüzleşmek:
"Ne gebermez, ne kütük bünye ki asla kağşamamış / Bu konuyu Rabbim bana sıhhat diye nereden yamamış."- M. A. Ersoy.
(nesne almayan eylem), halk ağzında
1 . Eskimek, dağılmaya yüz tutmak:
"Pansiyonun kağşamış tahta merdiveni ağır bir vücudun bölümleri altında inlemeye başladı."- H. R. Gürpınar.
2 . Herhangi bir şey ek yerlerinden ayrılmak, oynamak.
3 . İhtiyarlamak.
4 . Zayıflamak, gevşemek, güçsüzleşmek:
"Ne gebermez, ne kütük bünye ki asla kağşamamış / Bu konuyu Rabbim bana sıhhat diye nereden yamamış."- M. A. Ersoy.
kağşamak ingilizcesi
- to sag
YORUMLAR