LEZZET, -ti a. (ar. lezzet). 1. Bir gıda ürününün tadımı esnasında algılanan dokunma, tat ve koku alma duyularının toplamı: Bu yeme...
LEZZET, -ti a. (ar. lezzet).
1. Bir gıda ürününün tadımı esnasında algılanan dokunma, tat ve koku alma duyularının toplamı: Bu yemeğin asla lezzeti yok.
2. Herhangi bir şeyden duyülan haz, zevk: O günlerin lezzetini tekrar hiçbir şeyde bulamadı.
3. (Bir şeyden) lezzet alabilmek, onun tadına varmak, ondan hoşlanmak.
—Esk. Lezzet-şinas, lezzet-yâb, tat alan, zevk almasını bilen. || Lezzet-i ilm, ilim zevki, heyecanı. || Lezzet-i pehlu, yan yana bulunma zevki. || Lezzet-i vahşiye, yırtıcı zevk: "Hacer, bir lezzet-i vahşiye alıyordu, şimdi bu narin vücutta bir seyâl-i vahşiya- ne cevelân ediyordu" (H. Z. Uşaklıgil).
1. Bir gıda ürününün tadımı esnasında algılanan dokunma, tat ve koku alma duyularının toplamı: Bu yemeğin asla lezzeti yok.
2. Herhangi bir şeyden duyülan haz, zevk: O günlerin lezzetini tekrar hiçbir şeyde bulamadı.
3. (Bir şeyden) lezzet alabilmek, onun tadına varmak, ondan hoşlanmak.
—Esk. Lezzet-şinas, lezzet-yâb, tat alan, zevk almasını bilen. || Lezzet-i ilm, ilim zevki, heyecanı. || Lezzet-i pehlu, yan yana bulunma zevki. || Lezzet-i vahşiye, yırtıcı zevk: "Hacer, bir lezzet-i vahşiye alıyordu, şimdi bu narin vücutta bir seyâl-i vahşiya- ne cevelân ediyordu" (H. Z. Uşaklıgil).
Kaynak: Büyük Larousse
lezzet
isim Arapça
1 . Ağız kanalıyla alınan tat:
"Yeniden odaya dönse bu kaynağın suyunda ummuş olduğu lezzeti yine bulabilecek miydi?"- Y. K. Karaosmanoğlu.
2 . mecaz Herhangi bir şey karşısında duyulan zevk, haz:
"Ona da dinlenmek şeklinde bir lezzet yetişir."- A. Rasim.
Atasözü, deyim ve birleşik fiiller
lezzet alabilmek
isim Arapça
1 . Ağız kanalıyla alınan tat:
"Yeniden odaya dönse bu kaynağın suyunda ummuş olduğu lezzeti yine bulabilecek miydi?"- Y. K. Karaosmanoğlu.
2 . mecaz Herhangi bir şey karşısında duyulan zevk, haz:
"Ona da dinlenmek şeklinde bir lezzet yetişir."- A. Rasim.
Atasözü, deyim ve birleşik fiiller
lezzet alabilmek
Lezzet
- (C.: Lezzât) Tad, tadımlık. Hoş ve güzel olan şey.(Dünyanın âkıbeti ne olursa olsun, lezaizi terketmek evlâdır. Çünki, âkıbetin ya saadettir, mutluluk ise şu fâni lezaizin terkiyle olur. Ya da şekavettir. Ölüm ve idam intizarında bulunan bir adam, sehpanın tezyin ve süslendirilmesinden zevk ve lezzet alabilir mi? Dünyasının âkıbetini sövgü sâikasiyle ademi mutlak bulunduğunu tevehhüm eden adam için de terk-i lezaiz evlâdır. Çünki, o lezaizin zevaliyle vukua gelen hususi ve mukayyed ademlerden ademi mutlakın elîm elemleri her dakikada hissediliyor. Bu şeklinde lezzetler, o elemlere galebe edemez. M.N.)
lezzet ingilizcesi
1. taste, flavor.
2. pleasure, enjoyment.
- alabilmek /dan/ to enjoy, find pleasure in (something).
1. taste, flavor.
2. pleasure, enjoyment.
- alabilmek /dan/ to enjoy, find pleasure in (something).
YORUMLAR