Marmara Bölgesi İnsanların Yaşayış Biçimi Nedir

Marmara Bölgesi Anane Ve Görenekleri TEKİRDAÄž EVLENME TÖRENLERİ VE BUNLARA BAÄžLI ADET VE İNANMALAR Evlenme törenleri bağlı bulunmuş olduğu...

Marmara Bölgesi Anane Ve Görenekleri

TEKİRDAÄž EVLENME TÖRENLERİ VE BUNLARA BAÄžLI ADET VE İNANMALAR Evlenme törenleri bağlı bulunmuş olduğu kültür tipinin öngördüğü belirli kurallara ve kalıpla uydurularak gerçekleştirilir. Evlenme, merasim, töre, tane, anane, görenek ve inanma bakımından varlıklı bir tablo çizer. Marmara Bölgesi Anane Ve Görenekleri Evlilik Öncesi Tekirdağ'da kızlar 17-18, erkekler askerlik dönüşü 22-23 yaşlarında evlenme çağına gelmiş olarak kabul edilirler. Evlilikte akraba olmaması şartı aranır. Evlenmede “sıra gütme” adında olan bir tür sıra nezarete vardır. Ilk olarak abla ve ağabeylerin evlenmelerine dikkat edilir. Sadece mühim bir engel değildir. Evlenme yaşına gelen gençler evlenme isteklerini evin büyüklerine söyleyemezler. Çeşitli yollara başvurarak bu dileklerini belli ederler. Bir kaçını şöylece sıralayabiliriz. Ayakkabıları ters çevirme, sürekli of çekme, süpürgenin üzerine oturma v.b.


Evlenme Aşamaları Kız bakma - Kız Görme Tekirdağ'da evlenme çağına gelen oğullarına ilkin beğenmiş olduğu bir kız olup olmadığını sorar. Eğer oğlan kız beğenmeyi ailesine bırakırsa ailesi ilkin çevreden soruşturarak kız arar. Kız ararken kızda ve ailesinde etik yapı, maddi durum, fiziki v.b. özellikleri arar. Oğlunun beğenmiş olduğu bir kız var ise aynı özellikler soruşturularak araştırılır. Çevredeki evlenme törenleri kızlarla adamların birbirlerini görüp tanışma ortamlarıdır. Eğer bir kıza karar verilirse kız evine görücü gönderilir. Görücüler oğlanın anası, teyzesi, halası, yengesi ve komşu kadınlardır. Kız evi bu ziyaretin nedenini sezer. Gelin talibi gelenleri güleryüzle karşılar. Teker teker ellerini öper. El öpme esnasında ve ziyaret süresince kız belli edilmeden incelenir. Vücutça bir kusuru olup olmadığına dikkat edilir. Yürüyüşü, oturması, kalkması, davranışları gözlenir. Evin temizlik ve düzenine bakılır. Kız beğenilmişse görücülerden yaşlı bir hanım, kızı beğendiklerini, uygun görürlerse kararlaştırılacak bir günde adamların kızı istemeye gelip gelemeyeceklerini sorar. Kızın anası ya da yakınlarından biri bu tekliften memnun kalmışsa “Mademki siz münasip gördünüz kısmetse olur, fakat bir kere de erkeklere danışalım” der. Görücü misafirler uğurlanır. Kız isteme - Söz Kesme Kız evinde erkekler oğlanın mesleğini, iyi ve fena alışkanlıklarını belli etmeden araştırırlar. İyi olduğuna kanaat getirilirse oğlan evine bigün verirler. Kız istemek için oğlanın ailesinden, akrabalarından, iş arkadaşlarından çevrede saygınlığı ile tanınan kişilerden oluşan bir grupla kızı istemek suretiyle kız evine giderler. Gelinlik kız her birinin elini öperek,”hoş geldiniz” der. Hanımefendiler tekrar da adam misafirlerinin yanına çıkmazlar. Yalnız kız arada bir şeker, kolonya, çay, kahve v.b.ikram etmek suretiyle odaya girip çıkar. Gelinlik kızın üstünde en güzel elbisesi vardır. Erkekler selamlaşıp hatır sorduktan sonrasında tanışırlar, söyleşi ederler. Bir süre sonrasında sedirde oturan adam evinden bir şahıs ayağa kalkarak “haydin başlayalım” diyerek odanın ortasına gelir. Bunun üstüne kız evinden bir şahıs kalkarak karşısına geçer. Bunlar kız ve adam evinin en yakın akrabalarıdır. Öncesinden seçilirler. Bunlar, nişan, takı, karşılıklı hediyeler, eşyalar ve baba hakkı (başlık parası) mevzusunda konuşup anlaşırlar. Baba hakkı son yıllarda çok azalmıştır. Baba hakkının temelinde iktisat ve evlilik kurumuna saygı yatmaktadır. Baba hakkıyla kızın ailesine düğün harcamalarına katkı, evlenme yöntemiyle evden ayrılan işgücünü ve ekonomik güçlüğü karşılamak amaçlamaktadır. Kızın verilmesi kesinleşince söz kesilir. Kız evi söz bohçası verir. Düğün için kız tarafına, terlik, çorap, ayakkabı, wc ekibi, nişan elbisesi ve çeyiz eksiklerini tamamlamak için patiska v.b. verilir. Oğlan tarafı da evlerindeki şahıs sayısı kadar, yakın akrabalar dahil bohça ister. Söz kesiminde adam tarafı kıza grep, çorap, elbiselik kumaş, terlik v.b.olan bohça verir. Kız tarafı da söz bohçasını, mendil, gömlek, kravat, çorap, v.b.söz kesti alameti olarak koyar. Bohçalar karşılıklı verilince söz kesilmiş olur. Odada bulunanlar kız ve oğlan babasını “Hayırlı uğurlu olsun “ v.b. şeklinde iyi arzu ve temennilerde bulunurlar. Kız tarafınca birisi lokum ve şeker ikram eder. Müstakbel gelin odada bulunan her insanın elini öper, kızın eline bir miktar para verilir. Nişan günü tespit edilerek dağılırlar. Nişan Nişan evliliğe atılan ilk adımdır. Bu törenle kız ve oğlanın evlenme istekleri çevreye duyurulmuş olur. Nişan kız evinde yapılır. Nişan günü kız evi oğlan evi tarafınca istenilen bohçaları yanında bir sini nişan tatlısını oğlan evine gönderir. Oğlan evi nişan tatlısını nişan alameti olarak mevzu komşu, akrabaya dağıtır. Kız ve oğlan tarafının ve köy halkının hazır bulunmuş olduğu bir bahçede nişan töreni yapılır. Yüzükler bu törende takılarak gençlerin nişanları duyuru edilir. Köy halkı bu törenlere büyük ilgi gösterir. Hemen sonra düğün günü kararlaştırılır. Düğün Düğünler kimi zaman salı günü başlayıp pazar günü sonlanmış olur. Bu düğünler “perşembe düğünü” ve “pazar düğünü” olarak adlandırılır. Köylerde daha çok pazar düğünü yapılmaktadır. Düğüne cuma gecesi kız evinde, cumartesi günü oğlan evinde başlanır. Düğüne komşular, akrabalar ve köylüler katılır. Oğlan evine yakın bir yerde komşu evinde ya da bir kahve ocağına giderek düğünü kutlarlar. çay kahve içilir.
Hanımefendiler hediyeleriyle beraber düğün evine giderler. Kız evinde ve adam evinde cümbüş vardır. Kızlar rengarenk elbiseleri pırıl pırıl parlayan oyalı grepleriyle maniler, türküler söyleyip oynarlar. Köyde delikanlılar oynayan kızları 30-40 metre öteden seyrederler. Kızlara yaklaşıp söz atmak hoş karşılanmaz. Eğlenceler kızlarla delikanlıların karşılıklı bakışmaları, kızların delikanlıların imalı maniler söylemesiyle sürer. Çeyiz Götürme - Çeyiz Gösterme Kız evinin düğün tarihinden ilkin çeyiz adında olan bir ekip eşyaları hazırlayıp alması adettir. Düğünden bir süre önce damat ve gelin kendi yakınlarından bir kaç kişiyle giyecek ve ev eşyası almak için alışverişe çıkarlar. Buna “ çeyiz düzme” denir. Ayrıca gelinlik alınır ya da diktirilir. Kızın çeyizi tamamlanınca mevzu komşuya gösterilir. Çeyiz düğüne yedi gün kala ya da alay gününde damat evine davul zurna eşliğinde bayrakla götürülür. Tekirdağ'da çeyiz taşınırken sandığın üstüne oturma adedi vardır. Bahşiş alınmadan kalkılmaz. Çeyiz oğlan evinde duvarlara asılır, masalar üstünde sergilenir. Bu hazırlık tamamlanınca düğüne bir kaç gün kala adına “okuyucu” , “fike” ya da “yiğitbaşı” adında olan çoğu zaman fukara ve dul bir karı komşuları, hısım akrabayı ve öteki köylüleri tek tek gelin hamamı, hamam gecesi, ana kınası ve kız kınası için çağırır. Okuyucu kadının sepetinde yaşlılar için kına, gençler için kırmızı kurdeleyle bağlı tel bulunur. Köyün yaşlı hanımlarına birer fincan kına verir. Genç kızlar kız kınası için yapılacak olan peksimet yapımı için kız evine çağırır. Okuyucu hanıma çağırdığı evlerden mendil, havlu, kumaş, para ve yiyecek benzer biçimde şeyler verir. Köy kahyası da çeşitli yerlerde bağırarak düğüne çağrı eder. Gelin Hamamı Köyün hanımefendileri hamama çağırılır. Hamam parasını oğlan evi verir. Hamamda türküler söylenir, maniler atılır, tef eşliğinde oynanır. Gelinin arkadaşları gelinle oynarlar. Hamam sonrası kız evi yiyecek verir. Bu yemekte bilhassa yufka böreği yapılır. Pirinç çorbası, dolma ve aşure v.b.ikram edilir. Hamam Gecesi Bu gece hamama gelen hanımefendiler içinde meydana getirilen bir eğlencedir. Gelin kız en güzel elbisesini giyer. Genç kızlar darbuka çalar, engel söyler. Oynarken gelinin başına hamam tası konur. Bunun içine para atılır. Toplanan bu paralar tellaklara bahşiş olarak verilir. Kına Gecesi (Ana Kınası) Tekirdağ'da kına adedi çok yaygındır. Kına yakılırken gelinin ve güveyin avucuna konan para kısmet içindir. Onları yaşam boyu kötülüklerden koruyacağına inanılır. Geline kına yakılırken başına al örtmesi al basmasından korunmak içindir. Fenalık ve dan korunmak için gelinin yüzü örtülür. Tekirdağ'da çoğu zaman cuma günü gecesi kız evinde ana kınasını kutlamak için toplanırlar. Konuklar gelin evinin en yakın komşuları, akrabalarıdır. Kimi zaman kınaya oğlan tarafınca kızlar da gelirler. Mevsim yazsa dışarıda, kışsa içeride toplanırlar. Gelin kına gecesinde gelinlik giymez. Ya nişan elbisesini yada başka bir elbise giyer. Gelin kızın başı mum çiçekleriyle süslenir. Kimi zaman kına gecesi için ince çalgı tabir edilen keman, cümbüş, darbukadan oluşan çalgıcılar tutulur. Çalgıcı tutulmazsa kızların çaldırmış olduğu darbuka eşliğinde, türküler söylenir, oyunlar oynanır. Kına yakılmadan ilkin genç kızlar çeşitli kılıklara girerek oyun çıkarırlar. Engel atışırlar. Kına gecesinin son saatlerine doğru geline kına yakılır. Kına yakılacağı vakit gelini bir sandalyeye oturtup yüzünü kırmızı greple örterler. Gelin bu sırada ağlamaya adım atar. Eğer ağlamazsa kınanır, ayıplanır. Gelinin kınasını yengeler yakar. Kına yakmadan ilkin gelinin omzuna bir mendil koyarlar. Gelinin ellerine ve ayaklarına kına yakarlar. Gelinin ellerini, gelinin çeyiz sandığından çıkarılan oyalı kına bezleriyle sararlar. Kına yakılırken kızlar kına vurma türküsünü söylerler. Eğer gelin uzak bir yere gidiyorsa kına yakılırken hasretliği, gurbetliği özetleyen türküler söylenir. Gelini kına için bağlanmış elleriyle oynatırlar. Kına yakılırken para yapıştırırlar ya da gelinin avucuna para koyarlar. Gelinin arkadaşları gelinin yanında kalmış olarak, sabaha kadar eğlenirler, asla uyumazlar. Güneş doğmadan ilkin çalgılar alınarak, köy içinde yakın bir çeşmeye gidilir. Gelinin anası ve babası genç kızlara gelinin kınasını yıkatırlar. Gelinin avucundan çıkan paraların bir kısmını arkadaşlarına verirler, bir kısmını ise gelinin sandığına ve damadın cebine kısmeti açılsın diye koyarlar. Gelin Salınması ( Kız Kınası) Oğlan evi cumartesi günü genç kızları sabahtan berbere götürür. Akşam için ince çalgı tutulur. öğleye kadar iş biter. Kızlar düğün evine dönerler. Cumartesi öğleden sonrasında oğlan tarafı kız evine gider. İki tarafın davetlileri bir araya gelir. Davetlilere akşam kız evinde yiyecek verilir. Bu sırada gelin salınması için davetliler toplanmıştır. Gelin o gece gelinlik giyer. Ağır bir müzik çalar. Bu müzik daha çok “kırmızı gül “ türküsüdür. Ortaya bir sandık, sandığın üstünde içi su dolu bozuk paraların konduğu bir tas konur. Önde, başlangıcında yeşil bir başörtü bulunan gelin ve kollarında iki yenge, arkada ikişer ikişer grup olmuş kızlar tasın çevresinde üç kere dönerler. Gelin üçüncü turun sonunda sandığa bir tekme vurur. Tas devrilir, bozuk paralar etrafa saçılır. Çocuklar bu paraları kapışırlar. Gelin ilkin yengelerin sonrasında davetlilerin elini öper. Gelin Alayı Pazar sabahı gelini almaya gidecek olan alay otomobillerini oğlan tarafı hazırlar. Kız tarafı da kızın eşyalarını gönderme hazırlıkları yapar. Alay otomobillerinin üstleri renk renk kilimlerle sarılmış olur. Otomobiller kapalı hale getirilir. Gelinin binmiş olduğu otomobil en yakın komşusunun otomobilidir. Son zamanlarda bu arabaların yerine hususi taksi, minibüs ve traktörler almıştır. Gelin otomobiline güveyin komşuları, hala, teyze ve yenge benzer biçimde yakın akrabalarından biri biner. çalgıcılar öndedir. Bunların ardında gelin otomobili ve öteki otomobiller güle oynaya kız evine doğru yola çıkarlar. Alaya atlarıyla katılan gençler gelin otomobilinin önünde dururlar. Mendil ya da çevre isterler. Gençlerin bu arzuları gelinin bu iş için hazırlanmış bohçasından karşılanır. Alay köyün haricinde uygun bir alanda durur. Çalgıcılar “koşu havası” çalmaya başlarlar. Atlı gençler at koşusuna geçerler. Koşu menzili 3-4 km.dir. Verilen işaret üstüne koşu adım atar. Birinci gelen atlı gelinin otomobiline gider, gelin alayının geldiğini müjdeleyen koşu yastığını alır ve damadın evine yollanır. Öte taraftan bahçede tıraş edilmekte olan damadın sağdıcı koşuda birinci gelen atlının elinden bu yastığı alır. Hediyesini verir. Yastık uygun bir yere konur ve günün hatırası olarak saklanır. Şžimşir (Ahret Dalı) Gelinin ahret kardeşi ya da arkadaşları tarafınca hazırlanmış olur. Köylerde kızlar birbirleriyle ahret tutarlar. Bunlardan hangisi ilkin evlenirse ona ahreti ya da ahretleri şimşir hazırlarlar. şimşire iğneden ipliğe ne var ise ondan konur (iğne, iplik, meyve, oyuncak, tarak v.b.). Bunlar bir çam dalına iplikle tutturulur. Dalın ucu toprakla dolu bir tenekeye ya da saksıya yerleştirilir. Alay geleceğine yakın tüm davetliler çalgılar önde, gelin arkada ahretin evine gidilir. Orada bir saat oynadıktan sonrasında şimşir ve bohça alınarak eve gelinir. Buna karşılık oğlan evinde ahretliğe çamaşır ve elbiselik verilir. Delikanlılar tarafınca alayın geldiği haber verilir. Gelini içeriye sokarlar. Telli Horoz Köyün gençleri gelin alayı ulaşmadan önce çalgıcılarla beraber sabah ezanı okunduğu vakit oynayarak oğlan evine giderler. Oğlan evinde damadı ve damadın yakın dostlarını birer birer uyandırırlar. Bahçede oynarlar, eğlenirler. Buradaki eğlenceler bitince tekrardan çalgılarla beraber kız evine gidilir. Kız evi köy gençlerine ya bir bilezik ya da bir elbise asar. Yine oynanır. Gelin, adam tarafınca gelenlerin ellerini öper. Her elini öptüren para verir. Gelinin yengesi de birer havlu verir. Köyün gençlerine büyük bir tepside, tüm her tarafı telle sarılmış bir pişmiş horoz, yanında çeşitli içkiler, peksimet denilen küçük kurabiye benzer biçimde şeyler verirler. Telli horozu yiyen içkileri içen gençler coşarlar, oynarlar ve tabanca atarlar. Çömlek Kırma Gelin alayı kız evine ulaşınca ilkin gelin çıkartılmaz. Gelinin arkadaşları türkü söyleyerek gelini kaynananın yanına getirirler. Kaynana bu kızlara para verir. Kızlar gelini kaynananın önüne getirerek bırakırlar. Gelin kaynanasının ve akrabaların ellerini öper. Gelinle kaynana oynarken aralarında çömlek kırar. Toprak Bastı Oğlan tarafı gelin almağa gittiği vakit kız tarafının bayrağı ve çalgıları oğlan tarafının bayrağı ve çalgılarıyla birleşerek toplanırlar. Gençlerle konuşulur, anlaşılır. Bir miktar para ile mendil, çevre, havlu v.b. verilir. Gelin İndirme Alay koşudan sonrasında yavaş yavaş köy içine girmeğe adım atar. Alayın köye dönüşü ağır yapılır ve nihayet oğlan evine gelinir. Gelin otomobili avluya çekilir. Öteki arabalardakiler, davetliler daha evvelde yerlerini almışlardır. Oğlan damatlık elbiselerini giymiş hazır beklemektedir. Gelin otomobilden indirilir. Başı al bir greple örtülüdür. Damat, tıraşında bulunan arkadaşlarının peşinden odasına çıkar.Damadın çeyiz odasını terk etmesinden sonrasında gelin içeriden çıkartılır.Bir iskemle üstüne çıkarılarak hazır bulunanlara gösterilir. Gerdek Damat yumruklanarak gerdeğe sokulur ve topluluk dağılır. Düğün sonlanmış olur. Düğün Sonrası Gelin Paçası Düğünün ertesi gün düzenlenen törene Tekirdağ'da “Gelin Paçası” adı verilir. Gelin paçası hanım ve kızlar içinde yapılır. Bu günde gelinin gelin gittiği evin erkeklerinin karıları dallı giyerler. Öteki hanımefendiler düzgüsel giysiler içerisindedir. Hanımefendiler çeşitli oyunlar oynarlar, engel türkü söylerler, eğlenirler. Düğün Tatlısı Düğünden yedi gün sonrasında kız evi baklava, revani v.s.tatlılar yapar. Gelinle damat çağrılır. Bunların yanısıra kız ve oğlan evinden davetliler çağrılır. Yemekten sonrasında gençler bir odada, yaşlılar bir odada toplanır, kendi aralarında eğlenirler.
Marmara Bölgesi, Türkiye'nin yedi coğrafi bölgesinden biridir. Balkan Yarımadası ile Anadolu içinde köprü niteliği ile Avrupa ve Asya'yı birbirine bağladığı söylenebilir. Ortalama 67.000 km²'lik bir yüzölçüme haiz olup Türkiye'nin %8,6'sına karşı gelir.
Marmara Bölgesinde endüstri, tecim, gezim ve ziraat gelişmiştir. Bölgedeki en gelişmiş endüstri İstanbul-Bursa-Kocaeli şehirlerinde olmakla beraber bölgenin öteki yörelerinde de yaygın endüstri faaliyetleri vardır. Başlıca endüstri ürünleri olarak; işlenmiş besin, dokuma, hazır giyim, çimento, kâğıt, petrokimya ürünleri, beyaz eşya sayılabilir.
Ekili alanların ortalama yarısı buğday olup buğdayı şekerpancarı, mısır ve ayçiçeği izler. Bölge, Türkiye'nin ayçiçeği üretiminin ortalama %73'ünü, mısır üretiminin ise ortalama %30'unu gerçekleştirir. Bağcılık da fazlaca gelişmiş olup Tekirdağ, Şžarköy, Mürefte, Avşa ve Bozcaada üzüm ve şarapları meşhurdur.
Yedi coğrafi bölge içinde yükseltisi minimum olan bölgedir. Ekili-dikili arazi oranı %30'dur. Ormanlık alan oranı %11,5'tur. Kümes hayvancılığı ve ipek böcekçiliği yaygındır. Nüfus ve nüfus yoğunluğu, göç olma sebebiyle çok yüksektir. Enerji tüketimi ve gezim gelirleri en yüksek bölgedir. İstanbul, Tekirdağ, Edirne, Kırklareli, Yalova, Kocaeli tamamen bölge sınırları içinde; Sakarya ve Bilecik'in Karadeniz Bölgesi'nde oprakları olup; Bursa ve Balıkesir'in Ege Bölgesi'nde de toprakları vardır. Çanakkale ilinin topraklarının çok büyük bir kısmı Marmara Bölgesi içinde olup bir tek Edremit Körfezi çevresindeki yerleşim bölgeleri Ege Bölgesi sınırları içinde kalır. Marmara bölgesi'nin en büyük kenti İstanbul'dur.
Yüzölçümü ve nüfusuyla özgür en minik olan Marmara Bölgesi kenti , Yalova kentidir .En yoğun nüfus buralardadır.Kütahya'nın Domaniç ilçesi diye tabir edilen şimal kısmı de Marmara bölgesi'ndedir. İstanbul, Marmara bölgesinin yoğun sözü geçen olmasında mühim bir rol oynar.
İl merkezleri baz alındığında Marmara Bölgesinde yer edinen iller şunlardır. İstanbul Edirne Kırklareli
Tekirdağ Çanakkale Kocaeli Yalova Sakarya Bilecik
Bursa Balıkesir Kısmen Düzce de Marmara'da yer alır.

Marmara Denizi'ne Kıyısı Bulunan İller

İstanbul, Tekirdağ, Çanakkale ,Balıkesir, Bursa, Yalova, Kocaeli .

Marmara Denizi'ne Kıyısı Bulunmayan İller

Kırklareli Edirne Sakarya Bilecik (Bilecik'in hiçbir denize kıyısı yoktur)
Marmara Bölgesi'nin, gene bölge bazında olan 3 komşusu vardır. Güneyde Ege Bölgesi, doğuda Karadeniz Bölgesi ve güneydoğuda İç Anadolu Bölgesi karadan bölgeyi kuşatmıştır. Bölgenin adını almış olduğu Marmara Denizi haricinde; İstanbul, Tekirdağ, Kırklareli, Kocaeli ve Sakarya illeri aracılığı ile Karadeniz'e; Çanakkale, Edirne ve Balıkesir illeri aracılığı ile de Ege Denizi'ne kıyısı vardır.

Marmara Bölgesindeki Bölgesel Yemekler



Yalova’da mahalli mutfağa özgü yemekler içinde, Pavli (haşlanmış lahana yaprağı kökü), Papara (mısır unundan meydana getirilen çorba), kara lahana yemeği, Luhu şuşkey (mısır ekmeği doğranmış lahana yemeği), Çirbuli (Kırmızı biberli yumurta), Lalanga (tencerede meydana getirilen ince hamur harcı yemeği), Çubiyiş gayi (kestane yemeği) sayılabilir. Tatlılardan ise papa (süt ve un karışımı tatlı), Silohto (hamur harcı tatlısı), Paponi (un ve şekerden meydana getirilen tatlı), Meçavçevi sini (cevizli hamur harcı tatlısı) Yalova’nın öteki lezzetlerindendir.

Yöre mutfağı, Yalova İli’nin çeşitli toplumsal yapısı ve buraya göç ederek gelenlerin kendi kültürünü yaşatma isteği Yalova’da varlıklı bir mutfak kültürünün doğmasına yol açmıştır.

MİFLÖYLÜ YALOVA KEBABI

Malzemeler;

20 gr. Kaşar 150 gr. kemiksiz kuzu eti 1 tane orta boy domates 1 diş sarımsak 1 tane sivri biber 2 tane taze soğan 50 gr. soya sosu 2 tane defneyaprağı 60 gr. milföy hamur harcını yeteri kadar tuz, kimyon, karabiber

YAPILIŞžI

Kemiksiz kuzu eti jülyen doğranır. Teflon bir tencerede yağsız sote edilir. Et suyu çekince tereyağı ilave edilir. Öteki malzemelerle ilave edilerek yavaş ateşte iyice demlendirilir. Milföy yuvarlak tabak biçiminde açılır, kıyısı kıvrılarak fırında pişirilir. Piştikten sonrasında servis tabağına alınarak sote yapılmış kebabımızı milföyün içine koyarak üstüne kaşar serpilip servis edilir.

YALOVA KÖFTESİ

Malzemeler; 400 gr. koyun kıyması 3 tane yumurta 1 kalınca dilim bayat ekmek 2 orta boy soğan Yarım su bardağı kaşar 2 çay kaşığı tuz 1 çay kaşığı karabiber Yarım çay kaşığı Hindistan cevizi rendesi 4 çorba kaşığı sadeyağ ya da margarin ½ bardak süt2 çorba kaşığı un 1 tane yeşil salata

YAPILIŞžI

Uygun boyda bir kabın içine konulmuş olan kıyma, rendeden geçirilmiş soğan suyu, ekmek içi, tuz, karabiber, rendeden geçirilmiş Hindistan cevizi ve iki yumurtanın sarısı konularak iyice karıştırılır. Bu karışmış araç-gereç bir kere daha kıyma makinesinden çekilir. İri iri parçalara ayrılır. Yuvarlanır, ortası çukurlaştırılır. Yağlanmış siniye dizilir. Kıymanın çukur kısmına hazırlamış olduğumuz krema doldurulur orta hararetli fırında yarım saatten fazla pişirilir. Üstünün kızarması makbuldür.

Kremanın yapılması: Küçük tencereye yağ konulur, eritilir. Azca un eklenmiş olur, bir dakika kadar kavrulur. Süt ilave edilerek koyulaşıncaya kadar telle karıştırılır ve alevden indirilerek, yumurta, tuz, rendeden geçirilmiş kaşar peyniri eklenmiş olur. Çok ince kıyılmış yeşil salata konularak itina ile karıştırılır.

TERMAL SARMA

Malzemeler;

120 gr. iki bölüme bölünmüş biftek 50 gr. margarin 100 gr. kuru soğan 30 gr. kültür mantarı 2 gr. karabiber Yeteri kadar tuz

YAPILIŞžI

Biftekler ince bir halde dövülür. Soğan ve mantar margarin ile sote edilir. Tuz ve karabiber ilave edilir. Dövülmüş bifteklere birer kaşık ilave edilerek sarılmış olur. Kürdan ile tutturulur. Teflon tencerede margarin ile kızartılmaya bırakılır. Çukur bir kaba alınıp et kızarttığımız tencerede sosu yapılır. Kızartılan bifteklerin üstüne ilave edilerek bir taşım kaynatılır. Servis tabağına alınarak yanında patates kroket, tereyağında domates soslu spagetti ile servis edilir.

TERMAL TATLISI

Malzemeler; Krep hamur harcını için; 15gr. un 1 ad. yumurta 3 gr. çiçek yağı 1 gr. tuz 1 gr. şeker İçi ve Sosu için; 50 gr. elma marmeladı 5 gr. kavrulmuş nüverde 50 gr. vişne reçeli 5 gr. nişasta 50 gr. Su

YAPILIŞžI

Bir çukur kaba un, süt, yumurta, çiçek yağı, şeker ve tuz ilave edilerek krema kıvamı alacak şekilde karıştırılır. Teflon tencerede pişirilir. Hazırlanan krep soğutularak üstüne elma marmeladı sürülür. Kavrulmuş nüverde fıstıklar kırılıp krepe serpilir. Rulo şeklinde sarılmış olur. Çapraz bir halde kesilerek, kesik kısımları üste gelecek şekilde servis tabağına yerleştirilir. Vişne reçeli su ve nişasta kaynatılarak kreplerin üstüne ilave edilerek servise sunulur.

YAPRAK PİDESİ

Malzemeler;

Yoğurt 1 su bardağı Soğan 1 bağ Su 1 su bardağı Mısır Unu 2 su bardağı Asma Yaprağı 20 tane Ayçiçeği yağı 1 çorba kaşığı Nane ½ bağ tuz

YAPILIŞžI

Yoğurdu su ve tuz ile çırparak karıştırıp ayranı hazırlayın (ayranın ekşi olması tercih edilir) Yaprakları yıkayıp süzdürün. Naneyi ince ince kıyın. Taze soğanları ayıklayıp ince ince doğrayın. Ayrana mısır ununu, tuzu, naneyi ve soğanı ekleyip karışmasını sağlayarak bir harç hazırlayın. Bir tavayı ayçiçeği yağı ile yağlayın. Üstüne bir sıra yaprak dizin. Hazırladığınız harcı 2 santimetre. kalınlığı olacak halde altı iyice kızarıncaya kadar pişirin. Tavanın ağzına birazcık daha geniş bir tabak kapatıp yaprak pidesini ters çevirin. Tavaya kaydırıp öteki yanına da kızartın. Alevden alıp dilimleyerek servis yapın.

Marmara Evleri’nin özelliklerini yansıtabilen kentlerimizin başlangıcında İstanbul gelir. İki büyük imparatorluğun merkezi olarak kültür birikimlerini kuşaktan kuşağa aktarabilen İstanbul, son otuz yıl içinde bir çok kıymetini yitirmiş olmasına rağmen gene de çok azca kalan örnekleriyle zamanı kimliğini sürdürmektedir.(İstanbul/Edirne)

Marmara ve Trakya

Bursa, Edirne ve İstanbul benzer biçimde Osmanlı Devleti’nin üç başkentinin yeraldığı Marmara Bölgesi, Türkiye’nin klasikleşmesi ortamını hazırlamıştır. Bu kentlerin içinde Bursa, gelişim sürecindeki evrelerin en ağırlıklı bir noktasını oluşturmaktadır. Batı Trakya ve Balkanlardaki oluşuma örnek olan şehir ise Edirne’dir. İstanbul, saraylardan kasırlara, yalılardan köşklere, ayrık evlerden bitişik evlere ve giderek Beyoğlu Yakası’ndaki ilk kargir apartmanlara kadar başkent olmanın sağlamış olduğu olanaklarla Türk evinin gelişimini doruğa ulaştıran çok mühim ve hususi bir kenttir.

Bursa’ya yakınlığı sebebiyle Kütahya Evleri daha çok Marmara Evleri’nin özelliklerini taşımaktadır. Ahşap yapı strüktürü, bağdadi, sıva ve plan şemaları bakımından birbirine aşırı derecede benzeyen bu iki şehir aynı yapı tarzının ortaya koyduğu benzerliklere karşın detaylarında, bölgesel çözümlerin getirmiş olduğu farklılıkları ortaya koyabilmektedir. Kütahya Evleri , Ege ve İç Anadolu sınırında bulunması sebebiyle kırsal kesimlerde İç Anadolu’ya , kentlerde ise Marmara Bölgesi Evlerine birazcık daha yakındır.

İstanbul’un yakın çevresindeki yerleşmeler içinde Gebze ve İzmit evlerinin klasik üslup açısından mühim bölgeleri vardır. 17. ve 18. yy’dan kalma bu evler, son 20 yıl öncesine kadar ayakta kalmayı başarmış olmalarına karşın bugün büyük bir kısmı yıkılmıştır. Bu evlerin içinde merkezi Orta Sofalı Konaklar bile bulunmaktaydı.

Marmara Bölgesi’nin tipik örneklerini veren Bursa kenti de son 20 yıl öncesine kadar 17. ve 18. yy. evlerini korumakta idi. Yeni bayındır faaliyetleri Bursa’ya büyük seviyede zarar vermiştir. İstanbul’da varolmayan erken dönem Türk Evlerine Bursa’da rastlamak mümkündür. Bilhassa dış sofalı/hayatlı tipler İstanbul’da çoktan varlığını yitirmiştir.

Marmara Bölgesi’nin batı kanadını oluşturan Tekirdağ ve Edirne büyük ve açık sofalı evler bakımından çok zengindir. Bugün artık bu iki kentte de Türk evinin klasik tipleri kalmamıştır. Açık sofalı örnekler tamamen tükenmiş, iç sofalılardan sadece son dönemlere ilişik bazı örnekler ayakta kalabilmiştir.

Bursa civarlarındaki bir öteki yerleşme türleri kıyı kesimindeki köylerdir. Bu köylerde eskiden Rum azınlıklar yaşarlardı. Arsaları yetersiz olsa bile ev estetiğinden taviz vermeyen ustalar, Osmanlı yapı sanatını bu minik köylerde de doruğa çıkarmayı başarmışlardır. (Zeytinbağ - Trilye/Bursa)

Bursa evleri

Bursa, Uludağ’ın eteklerindeki topografik yapısı, iklimi ve verimli topraklarıyla İ.Ö.7. yüzyıldan daha eskilere uzanan bir geçmişten, günümüze ulaşabilmiş bir kentsel yerleşmedir. Bursa tarihiyle ilgili en eski kalıntılar ise, sadece Bitinya, Roma ve Bizans dönemine tarihlendirilebilmektedir .

Bursa, verimli toprakları ve Uludağ eteklerindeki yoğun yeşil alanlarının yanı sıra hareketli topografyasıyla, kendine özgü siluet verebilmiş bir kenttir. Tepelere kurulan camiler ve aralarındaki yerleşme dokusu yeşille içiçedir. Bunu elde eden arazinin yeraltı sularıdır. Evliya Çelebi bu verimli toprakların su yardımıyla yeşili kuvvetli kıldığını “Velhasıl Bursa sudan ibarettir” sözleriyle anlatmaktadır.

Bursa’yı gerçek kimliğine ulaştıran Osmanlılar olmuştur. Selçuklu sürecinin kültürel yoğunluğunun bu bölgelere varamamış olması ve Osmanlı uç beyliğinin kısa sürede devlet olarak Bursa’ya yetişmesi bu yörelerde Türk kültürünün hızla yaygınlaşması sonucunda gelişmiştir. bundan dolayı Anadolu - Türk evinin en eski ve en emsalsiz örneklerini son otuz yıl öncesine kadar Bursa’da bulmak mümkündü. bursa’da günümüze ulaşabilmiş evlerin büyük bir kısmı son devrin orta ve dar gelirli ailelerine aittir. Bu yüzden minik ve yalın örneklerdir. Şu sebeple zengin aileler son kırk yıl içinde evlerini yıkarak arsalarına bayındır planlarına gore apartmanlar yaptırmışlardır.

Fatih sultan Mehmet’in evi olarak malum Muradiye’deki evin 15. yüzyıldan çok 17.yüzyıla ilişik olduğu ileri sürülmektedir.

Bursa evleriyle ilgili örneklemeler için Y.Mimar Hüsrev Talya’nın verdiği bilgilere gore bir değerlendirme yapılacak olursa, 15. yüzyıla tarihlendirilebilen Somuncu Baba’nın kerpiç duvarlı eviyle Uftade Tekkesi bitişiğindeki 16. yüzyıl evi en eski Bursa evleridir. Muradiye’deki 17. yüzyıl eviyle beraber üç örnek günümüze ulaşabilmiştir. İlk ikisinin mühim bir kısmı yıkılmış olduğundan o döneme ilişik kati yargıya ulaşmak güçtür.

Bursa evlerinin büyük çoğunluğu 19. yüzyılın ikinci yarısıyla 20. yüzyıl başlarına tarihlendirilebilen yapılardır. 15. ve 16. yüzyıl evleri kerpiç olmasına karşın sonları ahşap strüktürlü ve bağdadi sıvalı olmak suretiyle biçimlenmiştir. Aslolan Bursa karakteri, ahşap malzemenin ağırlıklı olarka yapı bünyesine girmesiyle dünyaya gelmiştir.

Öteki bölgelerde olduğu benzer biçimde Bursa evleri de çoğunlukla iki katlıdır. Üç kattan oluşan olan örneklere rastlanılmakta ise de sayıları azdır. En mühim kat daima evin en üst bölümüdür. Üç katlılarda ara kat kışlık olduğundan basık tavanlı ve minik pencerelidir. Buradaki yaşam kışın negatif etkilerinden korunmak suretiyle geçicidir. Şu sebeple bahar ve yaz ayları hep en üst katta geçirilir.

19. yüzyıl öncesine kadar iklim koşullarının çok sert olmadığı kesimlerde dış sofalı evlerin Anadolu’da yayılmış olduğu kabul edilmektedir. Bursa evleri de 19. yüzyıl ortalarına kadar dış sofalı örneklerle gelişmiştir. Sadece pencere camlarının Anadolu’da da kullanılmaya başlanmasından sonrasında tamamen açık olan sofaların kapatılma eğilimi, soğuklardan korunabilmek amacıyla yaygınlaşmıştır.

En eski açık sofalı plan tiplerinde odaların sofadaki diziliş biçimlerine gore bir sınıflandırma yapılabilmektedir. I, L ve U biçiminde oluşan planlar içinde en fazla kullanılan L planlarıdır. Bursa evlerinin açık sofalarının bir köşesinde çoğunlukla köşkler ve tahtlar bulunması, plan tipini L ye dönüştürmüştür. Oda sayılarının çoğalması evin yatayda büyümesini elde etmiştir. Kimi zaman iki uçta köşe yapıldığından büyük evlerin planlanmasında U tipi tercih edilmiştir. 19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren dış sofa iç sofaya dönüşmüş, bilhassa Kamıyarık türü Bursa evlerinin alt katı kerpiç, kerpiç dolgulu ahşap, ya da taş duvarlarla inşa edilmiştir. Üst katları ise ahşap karkas ve sık olarak yanyana dizilmiş düşey dikmelerin eğimli olması, kimi zaman motifler oluşturması, yapı estetiğine de değişik kıymet kazandırmıştır.

19. yüzyıldan sonrasında evlerin dış yüzleri tümüyle sıvandığından cephelerin karakteri oldukça değişmiştir. Buna karşın gene de sınavın üstüne uygulanan boyaların renkleri Bursa evlerine daha değişik özellikler kazandırmıştır.

Bursa’da 18. yüzyılın ikinci yarısına kadar Türk evinin klasikleşmiş tipi ve üslubu egemen olmuştur. Hemen sonra, barok üslubun tesirleri İstanbul’dan Bursa’ya da sıçramıştır. Birinci Ulusal Mimarlık Süreci’nin sonuna kadar her tür gelişme, kuvvetli halde yansıma olanağı bulmuştur.

Bursa çevresinde topografik ve iklimsel bilhassa birbirine benzemesine karşın etnik çeşitliliğin ortaya koyduğu farklılıklar vardır. Sadece bu farklılıklar daha çok ev kullanımından meydana gelen mekan örgütlenmesiyle ilgilidir. Etnik grupların üretim biçimi ve ilişkileri, toplumsal yaşam içindeki anane ve görenekler, mekan kullanımını yakından ilgilendirmektedir.

Etnik farklılığın getirmiş olduğu mekan çözümleri için Bursa’nın çok yakınında ve doğusunda minik bir Türkmen köyü olan Cumalıkızık ile gene aynı çevrede Bursa’nın batısında yer edinen Zeytinbağ/Trilye kıyı köyü örneklemeye alınabilir.

Cumalıkızık köyü tarımsal üretime ve hayvancılığa dayalı bir köydür. Evler tarımsal alanlar küçülmemesi için birbirine çok yakın ve minik bahçeli tutularak sık dokulu yerleşme oluşturulmuştur. Buna karşılık minik de olsa bahçelerdeki ağaçlar evlerin yüksekliklerini aştığından ve bahçeler çeşitli yeşilliklerle bezenmiş olduğundan doğayla içiçedir. Cumalıkızık evleri, Bursa evlerinin temel özelliklerini taşımaktadır. Plan şemaları dış ve iç sofa olarak gelişmiş sadece Bursa evleri kadar ayrıntıları itina çözümlenmemiştir. Köy ve şehir evlerindeki bu temel farklılık, gerçekte tüm bölgelerde kendini belli etmektedir.

Cumalıkızık köyünün ziraat ve hayvancılıkla geçimini sağlaması, alt katların ahır olarak düzenlenmesini mecburi kılmıştır. Anadolu’nun bir çok köylerinde görülebilen bu çözüm hayvanları daha kolay besleyebilme ilkesinden meydana gelmektedir. Zeytinbağ ise, Rumlarla Türklerin beraber yaşamış olduğu, yaşayan grupların özelliklerinin evlerin tasarımına çok yönlü yansıdığı garip bir kıyı yerleşmesidir. Rumların başlıca geçim kaynakları ipekçilik ve balıkçılıktı. Zeytinbağ bugün Rumlarla bir zamanlar beraber yaşamış ailelerin ikinci dönem devamının yaşamış olduğu minik bir kasabadır. Artık ipekböcekçiliği yapılmamaktadır. Bunun en mühim sebeplerinden biri ipek dokumacılığın devam etmeyişi ve pazarlama olanaklarının ortadan kalkmasıdır. Yoğun olarak zeytincilik meydana getirilen yörede, Cumalıkızık’taki evlerin alt katlarındaki ahırların yerini zeytin depoları almıştır. İnsan yaşamına ayrılan üst katlara ise odalardan başka, ipek böcekçiliği meydana getirilen dönemlerde kozalıklar ilave edilmiştir. Bu kozalıklar, ya odalardan birini bu işe ayırarak ya da yalnız bu amaç için ayrı bir mekan düzenlenerek oluşturulmuştur. Tasarımı açısından Bursa eviyle büyük bir benzerlik göstermesine karşılık, mekan örgütlenmesi ve işlevsel açıdan oldukça farklıdır.

Bursa ve çevresinde geleneksel yaşam biçiminin bazı uzantılarına halen rastlamak mümkündür. Bursa merkezindeki avlulu hanlar gene eskisi benzer biçimde işlev görmektedir. Eski mahallelerde aileler bahara doğru evlerini boyamakta, kapı önlerini süpürmektedir. Günlük ev işlerinin sona ermesiyle öğleden sonraları kapı önlerinde komşularla söyleşi ederek geçirilmektedir. Baharlarda Uludağ yolu üstünde ya da öteki mesire yerlerinde dinlence günü geziler yapılmaktadır. Dini bayramlarda komşuluk ilişkileri artmakta büyüklerin elleri öpülmektedir.

Geleneksel yaşam biçiminin tümüyle devam etmesi, birçok koşulun değişmesi yüzünden artık olanak dışıdır. Kente göçlerle insanoğlu gelmekte, yerleşme sorunları doğmakta, bundan dolayı yoğun yapılaşmaya oluşturulan Bursa’nın yerleşim alanlarında tarihsel özelliklerle yüklü görkemli evler hızla tüketilmektedir.

YORUMLAR

Ad

Anlamı Nedir?,22,Biyoloji Konu Anlatımı,25,Cilt Bakımı,82,Coğrafya Ders Anlatımı,978,Genel,46,Güzel Sözler,16075,Music,1,Ne Nedir?,32164,Resimli Sözler,4111,Saç Sağlığı,119,Sağlık Bilgileri,1596,Soru-Cevap,10236,Sports,1,Tarih Konu Anlatımı,5,Teknoloji,36,Türk Dili ve Edebiyatı Konu Anlatımı,2,
ltr
item
Ders Kitapları Konu Anlatımı: Marmara Bölgesi İnsanların Yaşayış Biçimi Nedir
Marmara Bölgesi İnsanların Yaşayış Biçimi Nedir
Ders Kitapları Konu Anlatımı
https://ders-kitabi.blogspot.com/2017/06/marmara-bolgesi-insanlarn-yasays-bicimi.html
https://ders-kitabi.blogspot.com/
http://ders-kitabi.blogspot.com/
http://ders-kitabi.blogspot.com/2017/06/marmara-bolgesi-insanlarn-yasays-bicimi.html
true
5083728687963487478
UTF-8
Tüm Yazılar Yüklendi hiçbir mesaj bulunamadı HEPSİNİ GÖR Devamı Cevap Cevabı iptal Silmek Cevabı iptal Home SAYFALARI POST Hepsini gör SİZİN İÇİN ÖNERİLEN ETİKET ARŞİV SEARCH Tüm Mesajlar İsteğinizle eşleşme bulunamadı Ana Sayfaya Dön Pazar Pazartesi Salı Çarşamba Perşembe Cuma Cumartesi Pazar Mon Tue Wed Thu Fri Sat January February March April May June July August September October November December Jan Feb Mar Apr May Jun Jul Aug Sep Oct Nov Dec Şu anda... 1 dakika önce $$1$$ minutes ago 1 saat önce $$1$$ hours ago Dün $$1$$ days ago $$1$$ weeks ago more than 5 weeks ago İzleyiciler Takip et THIS PREMIUM CONTENT IS LOCKED STEP 1: Share to a social network STEP 2: Click the link on your social network Tüm Kodunu Kopyala Tüm Kodunu Seç Tüm kodlar panonuza kopyalanmıştır. Kodları / metinleri kopyalayamıyor, kopyalamak için lütfen [CTRL] + [C] tuşlarına (veya Mac ile CMD + C'ye) basınız Table of Content