Mimarlık nedir Mimarlık zamanı nasıldır? Mimarlık ile ilgili tüm mevzular hakkında genel ve temel bilgilerin verildiği yazımız. MİMARLIK, ...
Mimarlık nedir Mimarlık zamanı nasıldır? Mimarlık ile ilgili tüm mevzular hakkında genel ve temel bilgilerin verildiği yazımız.
MİMARLIK, güzel sanatların en eski ve amaca en fazlaca bağlı kolu. Belli başlı ölçü ve kurallara nazaran yapı oluşturma sanatı. Mimarlık, av ardında dolaşan ilkel göçebe toplumların sığındıkları tabii barınakların yerini, toprağı işlemeye başaran insanların ilkel konutları ve tapınaklarının almasıyla başlar. İlk yapılar, insanları hava etkilerine, yırtıcı hayvanlara ve başka insan topluluklarına karşı korumak şeklinde yalın bir işlev görüyordu. Toplumsal iş kısımı, kısaca işlevsel örgütlenme sonucu daha değişik yapı tipleri doğacaktı.
Sümerler İÖ 4. bin yılda güneşte kurtulmuş kerpiçi, Mısırlılar ortalama İÖ 3000’de üst üste dizilen taş bloklarını geliştirdiler. Mimarlık, tekniğe ayrılmaz şekilde bağlıdır. Geliştirilmiş mimarlık formları geometrik biçimlerin (küp, piramit, yarı küre vb) ve oranların (kanon, altı bölüm, eşkenar üçgen-üçgenleme vb) bilgisine dayanır. Türlü vazife alanlarına nazaran mimarlık iki ana kısma ayrılır: Dinsel ve dindışı (sivil) mimarlık.
Sanata ve teknik ilk olarak dinsel mimarlık kendi alanında (tapınaklar, ziggurat) gelişme gösterdi. Hükümdar (egemen) kültür sebebiyle, (yüksek kültürlerde dindışı mimarlık (konaklar, saraylar, şatolar, vb) dinsel mimarlığa eşdeğer duruma geldi. Dinsel ve sivil mimarlığın birbirine üstünlüğü ya da eşdeğerliliği, ilgili kültürün bir aynası olarak görülebilir. Mesela Yunan mimarlık zamanı, bir tapmak mimarlığı tarihidir. Romalılar, sivil mimarlığa (su kemerleri, köprüler hamamlar, tiyatrolar, şehirler ve alanlar) ara sıra dinsel mimarlıktan daha büyük bir ehemmiyet verdiler. Ortaçağda dinsel mimarlık, yapı sanatındaki gelişmelerin taşıyıcısı oldu.
Rönesanstan baroka, dindışı mimarlığın önemi giderek arttı, klasikçilikte başlayarak dinsel mimarlığı geri plana itti. Sanayi çağının getirmiş olduğu teknik, toplumsal ve kültürel koşullardan hayata merhaba dedi: Fabrikalar, bürolar, tren istasyonları, pazar ve sergi halleri vb. Bu yapıları oluşturmak için çelik, beton, cam şeklinde yeni malzemelere başvuruldu. 1880′ den başlayarak “Chicago Okulu” çelik iskelet yapıyı uyguladı. Avrupa’da 19. yüzyılın tarihselciliğine (historizm) 20. yüzyıl başlarında sırt çevirdi. Almanya’da Werbund ve Bauhaus mimarları iç dekorasyonu üslup ve şekil yönünden mimarlıkla uyumlu bir duruma getirdiler. Rus yapımcılığı (konstüktivizm) ve Hollanda’da da Stijl topluluğu mimarlık için de soyut şekiller istediler. Bu gelişmeler 1925-1926’da “internasyonal üslup“un oluşmasına yol açtı.
İkinci Dünya Savaşı’ndan sonrasında internasyonal üslubun yeni bir şekil dilini M. Van der Rohe bilhassa ABD ve Avrupa’da; Le Corbusier, heykelsi mimarlığını daha çok Latin ABD, Hindistan, Pakistan ve Japonya’da uygulama olanağı buldu. 1950’lerin sonunda İngiltere’de kaba malzemeyi (beton, tuğla) yeğleyen bütalizm akımı hayata merhaba dedi. Daha sonraki yıllarda teknoloji kendi alanında mühim değişimler oldu.
Mimarlığın biçimsel dili, göze batmamakla beraber teknik yeniliklerin etkisiyle derinden değişikliğe uğradı. Bu teknik yenilikler arısında çubuk taşıyıcılar, ön gerilimli beton, şok beton, prefabrike betin elemanlar vb sayılabilir. Günümüzde mekânların insansal gereksinmelere uygunluğu mimarlık ve tabii çevrenin uyumu şeklinde “organik yapı” ilkeleri geçerliliğini korumaktadır. Mimarların görevleri arasına atom santralleri, çok amaçlı yapılar, ara sıra kullanılan ve hareketli, taşınabilir yapı elemanları, mimarlık ve şehirciliğin ortak planlamaları iştirak etmiştir.
YORUMLAR