yığma Yığmak işi. Toprakla doldurma tepe, hüyük. Ceviz, badem vb. satılırken, taşırarak doldurulan ölçü. Lahana, pazı dolması. ...
yığma
Osm. yığma
Masa kasnağı ve benzeri eğmeçli mobilya elemanlarını minik parçaların üst üste yapıştırılması yolu ile hazırlama yöntemi.
yığma
İng. stacking
Metal parçaları üst üste koyma.
- Yığmak işi.
- Toprakla doldurma tepe, hüyük.
- Ceviz, badem vb. satılırken, taşırarak doldurulan ölçü.
- Lahana, pazı dolması.
- Köşe.
- üst üste konularak, odun çivi ile tutturulmuş tahtalarla meydana getirilen oda bölmesi.
- Kısa boylu, etine dolgun.
Osm. yığma
Masa kasnağı ve benzeri eğmeçli mobilya elemanlarını minik parçaların üst üste yapıştırılması yolu ile hazırlama yöntemi.
yığma
İng. stacking
Metal parçaları üst üste koyma.
YIĞMA a. Yığmak eylemi.
—Aktar. Yığma aygıtı, bir yığın yapmak için dökme ürünleri devamlı aktarmada kullanılan ve bir bant konveyör üstüne kenetlenen konik bir besleyiciden oluşan mekanik ekip. (DÖKüCü de denir.) [Bk. ansikl. böl ]
—Çiçekç. Korunmak istenen bir yastığın karşısına koruyucu madde biriktirme.
—Deric. Derilerin bastırılmadan ilkin, azca ya da çok uzun bir süre kireç banyosu teknesinin kenarına dizilmesine dayanan eski bir sepicilik işlemi.
—Metalürj. Toprak yığma, dökümcülükte, döküm kalıbının çevresini toprakla besleme.
—Ruhbil. Yığma öğrenme, ardışık denemeler içinde çok kısa boşluklar bulunan öğrenme, (ing. Massed learning sözcüklerinin düz çevirisi.)
♦ sıf. Taşları, tuğlaları üst üste koyup harçla bağlayarak yapılmış olan: Yığma duvar Yığma inşaat türü. || Tahta ve kütüklerle, bindirme yöntemiyle çivi çakılmadan örülmüş.
—Al. tak. Yığma taban, örsün ön bölümünü güçlendiren metal parça.
—Ziraat. Yığma toprak, ekili ya da dikili bir bitkinin altına çepeçevre yığılan toprak kabartısı. (Bk. ansikl. böl.)
—ANSİKL. Aktar. Yığma aygıtı. Kendisi de mekanik olarak çalışan bir döner tablayla donatılmış bir şasi üstüne monte edilmiş bir bant konveyörden oluşur. Bu düzenek, konveyörün ucunun çizdiği çevre üstünde bir yığın yapmayı sağlar. Yığma aygıtları durağan(durgun), raylı ve paletli olabilir.
—Ziraat. Yığma toprakta nebat yetiştirme tropikal ülkelerde çok yaygın bir yöntemdir. Her bitkinin çevresinde yüzey toprağını toplamak yararlı ve güçlendirici elemanları yoğunlaştırdığı şeklinde aralıkların temizlenmesini de kolaylaştınr. Yam, patates ve yumruları tüketilen öteki birçok nebat de yığma toprakta yetiştirilir (Melanezya, siyah orkide). ABD'da kolomböncesi devirde klasik mısır-fasulye-kabak karma tarımı bir çok vakit 1,5-2 m ara ile yığma toprakta yapılırdı.
—Aktar. Yığma aygıtı, bir yığın yapmak için dökme ürünleri devamlı aktarmada kullanılan ve bir bant konveyör üstüne kenetlenen konik bir besleyiciden oluşan mekanik ekip. (DÖKüCü de denir.) [Bk. ansikl. böl ]
—Çiçekç. Korunmak istenen bir yastığın karşısına koruyucu madde biriktirme.
—Deric. Derilerin bastırılmadan ilkin, azca ya da çok uzun bir süre kireç banyosu teknesinin kenarına dizilmesine dayanan eski bir sepicilik işlemi.
—Metalürj. Toprak yığma, dökümcülükte, döküm kalıbının çevresini toprakla besleme.
—Ruhbil. Yığma öğrenme, ardışık denemeler içinde çok kısa boşluklar bulunan öğrenme, (ing. Massed learning sözcüklerinin düz çevirisi.)
♦ sıf. Taşları, tuğlaları üst üste koyup harçla bağlayarak yapılmış olan: Yığma duvar Yığma inşaat türü. || Tahta ve kütüklerle, bindirme yöntemiyle çivi çakılmadan örülmüş.
—Al. tak. Yığma taban, örsün ön bölümünü güçlendiren metal parça.
—Ziraat. Yığma toprak, ekili ya da dikili bir bitkinin altına çepeçevre yığılan toprak kabartısı. (Bk. ansikl. böl.)
—ANSİKL. Aktar. Yığma aygıtı. Kendisi de mekanik olarak çalışan bir döner tablayla donatılmış bir şasi üstüne monte edilmiş bir bant konveyörden oluşur. Bu düzenek, konveyörün ucunun çizdiği çevre üstünde bir yığın yapmayı sağlar. Yığma aygıtları durağan(durgun), raylı ve paletli olabilir.
—Ziraat. Yığma toprakta nebat yetiştirme tropikal ülkelerde çok yaygın bir yöntemdir. Her bitkinin çevresinde yüzey toprağını toplamak yararlı ve güçlendirici elemanları yoğunlaştırdığı şeklinde aralıkların temizlenmesini de kolaylaştınr. Yam, patates ve yumruları tüketilen öteki birçok nebat de yığma toprakta yetiştirilir (Melanezya, siyah orkide). ABD'da kolomböncesi devirde klasik mısır-fasulye-kabak karma tarımı bir çok vakit 1,5-2 m ara ile yığma toprakta yapılırdı.
Kaynak: Büyük Larousse
yığma ingilizcesi
- ulation
YlĞMAK g. f.
1. Şeyleri üst üste yığmak, birbirinin üzerine gelecek şekilde yerleştirmek: Taşları üst Cıste yığarak duvar örmek.
2. Şeyleri, bir maddeyi (bir yere) yığmak, yığın oluşturacak şekilde bir yerde biriktirmek: Odunları toplayıp yolun kananma yığmak, inşaata kum yığmak.
3. Biriktirip saklamak: Zamdan ilkin mallan yığıp yüksek fiyata satmak. Kışlık odununu, kömürünü alıp bir yana yığmak.
♦ yığdırmak ettirg. I. Yığmak işini yaptırmak: Odunlar kestirip bodruma yığdırmak.
♦ yığılmak dönşl. f.
1. İnsanlardan söz ederken, bir yerde toplanmak, birikmek: Gösteriyi seyretmek için halk meydanlara yığılmıştı
2. Bir kimse sözkonusuysa, kendini bırakarak yere çökmek: Öyleki yorgundu ki birden olduğu yere yığılıverdi. Merdivenin dibinde yığılıp kaldı.
3. Birikmek: işler dağ şeklinde yığıldı.
♦ yığılışmak gçz. f. Bir yerde çok sayıda toplanmak, birikmek: Suyun başına yığılıştılar.
♦ yığılmak edilg. f. Yığılmak eylemine mevzu olmak: Yolun sağ tarafına yığılan taşlar.
♦yığışmak işt. f. Bir yerde çok sayıda toplanmak, birikmek: Çıkış kapısına yığışan insanoğlu.
1. Şeyleri üst üste yığmak, birbirinin üzerine gelecek şekilde yerleştirmek: Taşları üst Cıste yığarak duvar örmek.
2. Şeyleri, bir maddeyi (bir yere) yığmak, yığın oluşturacak şekilde bir yerde biriktirmek: Odunları toplayıp yolun kananma yığmak, inşaata kum yığmak.
3. Biriktirip saklamak: Zamdan ilkin mallan yığıp yüksek fiyata satmak. Kışlık odununu, kömürünü alıp bir yana yığmak.
♦ yığdırmak ettirg. I. Yığmak işini yaptırmak: Odunlar kestirip bodruma yığdırmak.
♦ yığılmak dönşl. f.
1. İnsanlardan söz ederken, bir yerde toplanmak, birikmek: Gösteriyi seyretmek için halk meydanlara yığılmıştı
2. Bir kimse sözkonusuysa, kendini bırakarak yere çökmek: Öyleki yorgundu ki birden olduğu yere yığılıverdi. Merdivenin dibinde yığılıp kaldı.
3. Birikmek: işler dağ şeklinde yığıldı.
♦ yığılışmak gçz. f. Bir yerde çok sayıda toplanmak, birikmek: Suyun başına yığılıştılar.
♦ yığılmak edilg. f. Yığılmak eylemine mevzu olmak: Yolun sağ tarafına yığılan taşlar.
♦yığışmak işt. f. Bir yerde çok sayıda toplanmak, birikmek: Çıkış kapısına yığışan insanoğlu.
Kaynak: Büyük Larousse
yığmak
(-i durum ekiyle kullanılan eylem, -e durum ekiyle kullanılan eylem)
1 . Bir tepe oluşturacak şekilde, üst üste koymak.
2 . Biriktirmek.
3 . Toplamak, bir araya getirmek:
"Bu yaşlıları kapının arkasına yığdılar."- Ö. Seyfettin.
"Evden ne kurtarabilirlerse getirmiş, bir incir ağacının altına yığmışlar."- M. Ş. Esendal.
(-i durum ekiyle kullanılan eylem, -e durum ekiyle kullanılan eylem)
1 . Bir tepe oluşturacak şekilde, üst üste koymak.
2 . Biriktirmek.
3 . Toplamak, bir araya getirmek:
"Bu yaşlıları kapının arkasına yığdılar."- Ö. Seyfettin.
"Evden ne kurtarabilirlerse getirmiş, bir incir ağacının altına yığmışlar."- M. Ş. Esendal.
yığmak ingilizcesi
- to heap up, to pile up, to stack; to accumulate, to hoard; to amass
YORUMLAR