Çözüm : Defterdar Anadolu ve Rumeli defterdarı olmak suretiyle iki defterdar vardı. Gömü ve malların kayıtları onun tarafınca yapılırdı. (...
Çözüm : Defterdar Anadolu ve Rumeli defterdarı olmak suretiyle iki defterdar vardı. Gömü ve malların kayıtları onun tarafınca yapılırdı. ( Günümüzdeki Maliye Bakanlığına benzetebiliriz.)
Defter ile dâr kelimelerinin birleşmesiyle oluşan “defterdâr†“defter tutan†anlamına gelir. Doğudaki Müslüman devletlerin “müstevfi†dedikleri görevliye Osmanlılar defterdar diyorlardı. Defterdar Divan-ı Hümayun’un aslî üyelerinden birisiydi ve Osmanlı Devleti’nin malî işleriyle ilgilenirdi. Defterdarlık bir bakıma günümüzdeki Maliye bakanlığı manasını gelir. Osmanlılar XIV. asrın son yarısında ve Sultan I. Murat zamanında maliye teşkilâtının temelini atıp onu tedricen (aşama aşama) geliştirmişlerdir. Buna bakarak Osmanlıların daha müessese yıllarından itibaren maliye işleri üstünde önemle durdukları söylenebilir.
Fâtih Sultan Mehmet tarafınca duyuru ettirilmiş olan Kanunnâme-i Âl-i Osman ile başka kanunnamelere gore defterdar padişah malının (Devlet hazinesi) vekili olarak gösterilmektedir. Dış gömü ile maliye kayıtlarını ihtiva eden devlet hazinesinin açılıp kapanması defterdarın huzurunda olurdu. Başka bir ifade ile hazinenin açılmasında hazır bulunmak defterdarın vazifeleri içinde bulunuyordu. Divân’ın aslî üyelerinden olan defterdar yalnız salı günkü divan sonunda arza girer ve kendi dairesi ile ilgili bilgiler verirdi. Bununla birlikte padişahın huzurunda okuyacağı telhis (özet) hakkında bir süre önce vezir-i azamla görüşür ve onun görüşünü ve onayını alırdı. Bayram tebriklerinde padişah vezirlere olduğu benzer biçimde defterdarlara da ayağa kalkardı.
Genel olarak devlet gelirlerini çoğaltmak lüzumlu bölgelere harcamak ve fazla olanı da muhafaza altında bulundurmak vazifesi ile yükümlü bulunan defterdar Osmanlı Devleti’nin müessese yıllarında bu görevleri yerine getiriyordu. Devletin müessese yıllarında bir defterdar varken bir süre sonra yeni yeni yerlerin fethedilmesi ve ihtiyaçların çoğalması sebebiyle sayıları artırıldı. Bu tür şeyler II. Bayezid dönemine kadar Rumeli’de hazineye ait işlere bakan Rumeli defterdarı ya da kafa defterdar ile Anadolu’nun malî işlerine bakan Anadolu defterdarı olmak suretiyle iki şahıs idi. Sefer esnasında kafa defterdar (Rumeli Defterdarı) ordu ile gittiği süre Anadolu defterdarı onun yerine vekâleten bakardı.
Defterdarlar kendilerini ilgilendiren malî işlerdeki şikâyetleri Defterdar Kapısı’nda kurulan divanda dinler ve gerek görülürse “tuğralı ahkâm†verirlerdi. Aslına bakarsanız kanunnameye gore kendilerine bu salahiyet verilmiştir. Her defterdar kendi dairesinden çıkan evrakın arkasını imzalardı. On yedinci asrın ortalarından itibaren tüm maliye hükümlerinin (tuğralı ahkâm) arkalarına kuyruklu imza koyma hakkı kafa defterdara verildi. Bundan başka kafa defterdar divan sonucu ile mali tayinlere ait kuyruklu imzası ile “buyruldu†yazmakla beraber bunun üst kenarı sadrazamın buyrultusuyla onay olunurdu. Defterdar sadrazama müstakil olarak yazdığı ya da havale edilmiş bir muameleli kağıt üstüne yanıt verdiği süre kuyruklu imza koymaz topluca bir imza koyardı.
Kafa defterdar aşama ve itibarda “nişancı†gibidir. Padişahın malının vekili odur. Vezir-i azam ise onun denetleyicisidir. Maliyeye ait davaları dinler. Maliye tarafınca yargı verirdi. Kanunnamede belirtildiği suretiyle devlet gelir ve giderleri ile ilgilenen defterdarların vazifeleri yalnız devlet hazinesini zenginleştirmek değildir. Onlar devlet hazinesine haram malın girmesine engel olmak zorunda oldukları benzer biçimde yetim malı dahi sokmayacaklardır.
İcraat ve tahsilatta defterdarın icra memuru olarak emri altında değişik vazifeleri bulunan beş görevli bulunurdu. Ekranda görülen pencereden ilki başbakıkulu denilen devlet gelirlerinin birinci öğrenim memurudur. Defterdarlıkta bunun bir dairesi olup emri altında bakıkulu ismiyle altmış kadar mübaşir vardır. Bu tür şeyler hazineye borcu olup vermeyenleri hapis ve sıkıştırma ile tahsilat yaparlardı. Bu sebeple maliyeye borcu olanlar başbakıkulu hapishanesinde tutuklanırlardı.
İkinci icra memuru cizye başbakıkuludur. Bu da cizye sebebiyle hazineye borcu olanları takip eder. İltizama verilen cizyelerin mültezimlerinden hemen hemen borcunu ödememiş ya da yatırmamış olanları takip ederdi. Defterdarın üçüncü icra memuru tahsilat ve ödemelere ilgilenen veznedar başıdır. Bunun da maiyetinde dört veznedar vardı. Kafa defterdarın icra memurlarından dördüncüsü sergi nâzırı beşincisi de sergi halifesi olup her ikisi de gömü ile ilgili işlerin defterini tutuyorlardı.
Defterdar tabiri 1838 senesinde ilân edilen Hatt-ı Hümâyun gereğince terk edilerek yerine “Mâliye Nezâreti†tabiri kullanılmıştır.
YORUMLAR